Bölüm 30
Koşmaya devam ediyordum, hiç duraksamadan, arkama bile bakmadan, ancak hissedebiliyordum peşimdekilerin sayısı sürekli artıyordu, gerçekten bu kadar ilgi çekici miyim yani?
Bir planım olduğunu söyledim ama sadece bir yalandı, elimden gelen tek şeyin kaçmak olması sinirlerimi bozuyor.
'Ne kadar eğlenceli bir durum öyle değil mi benim cesur efendim.'
Bizi kurtarabilecek bir numaran falan yok mu ?
'Üzgünüm, ancak ölümden kurtulmanı sağlayacak bir mucize henüz yaratamam'
Anladım o zaman her şey bana kaldı öyle değil mi? O zaman bana ismini söyle en azından ismini bilmek istiyorum.
'Hayır'
Tahmin etmiştim neyse şu an bir önemi yok buradan kurtulursam bir şeyler düşüneceğim, şimdi kaçmalıyım.
Kaçmaya devam ediyordum ve bu her geçen saniye daha da yorucu oluyor ve işin en kötü yanı bu geçici bir çözüm. Neyse ki artık koşmama gerek kalmadı çünkü bir çembere alındığımı fark ettim.
Hepsi o parlak kırmızı gözleriyle bana bakıyordu, aklıma hiçbir şey gelmiyordu, kaçmak için belki büyüm beni kurtarabilir diye düşümdüm ancak bu kadar kalabalık bir yerden kurtulmama yetmezdi.
Mistes yani o büyük şey bana bakıp bir şeyler söylemeye başladı ama anlamadığım bir dildi. El kol hareketleriyle Ghoul'lara beni işaret ediyordu.
Bütün Ghoul'lar bir savaş çığlığı patlatıp üzerime koşmaya başladı ne kadar güzel.
'Waaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa'
Yapabileceğim tek şeyi yapıp yeşil büyümü serbest bıraktım, kılıcımı kaldırıp sıkıca tuttum. Neyse ki bu tarz durumlar da çok panik yapan biri değilim.
Gelen Ghoul'ları kılıcımla kesmeye başladım, önümden üzerime zıplayan Ghoul'lu kılıcımla ortadan ikiye ayırdım bir tanesi sağımdan üzerime atladı kılıcımı sağ tarafa doğru savurup gövde kısmını kestim, solumdan ve arkamdan aynı an da geliyorlardı,
kılıcımı bütün gücümle soluma doğru savurdum bu savuruşla etrafımda bir yarım daire çizdim ve iki Ghoul'luda öldürmeme yetmişti bu saldırı, bir anlığına da olsa dinlenebileceğimi düşünmüştüm tam bu sırada boynumda bir acı hissettim
ısırılmıştım ghoul arkamdan yaklaşıp beni yakalamıştı direnmeye çalıştım ama kolları ile boynumu ayakları ile de belime sarılmıştı ve beni yemeye çalışıyordu beni sırt üstü düşürdü, kurtulamaya çalışıyordum ama hiçbir şey yapamıyordum
diğer ghoullar üstüme atlamıştı kolumda, ayağımda, her tarafımda acı hissediyordum beni yemek için ısırıyorlardı üstümde bir sürü ghoul vardı, gözlerim gitgide kapanıyordu tam bu sırada kılıcımın sesi zihnimde yankılandı.
'Işınlan benim akıllı efendim!!!'
Gözlerimi açtım ve aralarından ışınlandım, ayaktaydım ama neredeyse hiç gücüm kalmamıştı her yerim yara içindeydi ve kendi kanımla kaplanmıştım büyüm neredeyse yok olmuştu.
Onlara doğru bakıyordum en azından 30 tane Ghoul vardı karşımda yavaş bir şekilde bana doğru geliyorlardı. Kılıcımın sesi bir kez daha zihnimi doldurdu.
'Bu sana son yardımım olacak benim akıllı efendim, bundan sonraysa sorumluluk sana ait şimdi dediğimi yap, kalan büyünü bende topla, kılıcını havaya kaldır ve düşmanlarına bakarak yere doğru sertçe indir'
Her zaman böyle davranıyor, nedense bu kötü durumda bile beni gülümsetmeyi başardı.
'Son mu hayır sana daha çok ihtiyacım olacak bu yüzden hazır ol'
Kalan büyümü kılıcıma yönlendirdim, kılıcımda yeşil renkte hafif bir parıltı oluştu kılıcımı havaya kaldırdım ve düşmanlarıma doğru bakıp bütün gücümle yere doğru indirdim
Dediği gibi yaptım ve büyük bir şok dalgası oluştu ve büyük yeşil bir patlamaya sebep oldu Ghoul'lar etrafa uçmuştu, bazıları ağaçlara çarpıp epey zarar görmüştü, bazıları ise kayalara çarpıp zarar görmüştü.
Yakınımdakiler ise patlama etkisiyle oluşan güç dalgasıyla parçalanmışlardı ve patlama sırasında etraf yeşil bir ışıkla aydınlanmıştı, her yer Ghoul ölüleri ve parçalarıyla dolmuştu her taraf kan içindeydi bende dahil artık üzerimde sadece kendi kanım yoktu
ama hala bu iş bitmemişti bunlar olurken Mistes geri çekilip olan biteni izlemişti hala benim için en büyük tehdit hayattaydı. Açıkçası ayakta zor duruyorum.
'Hiç gücüm kalmadı o şeyi nasıl yeneceğim bir fikrin var mı?'
'Muhtemelen öleceksin'
Kılıcım oldukça dürüstçe cevap verdi.
'Ah aklıma bir şey geldi bana gücünü ver bu sayede savaşmaya devam edebilirim'
'haha asla'
Aslında şimdi aklıma geldi de senin gücünü bana vermene gerek yok zaten ona sahibim yani onu kullanabilirim aynı o zaman olduğu gibi gücüm bitti artık senin gücünü çağırabilirim öyle değil mi?
Yani o zamandan kastım Fols'la savaşırken kontrolü sen almıştın tabii ki bu sefer kontrol sende olmayacak.
'Sen, giderek zeki biri olmaya başladın ,ama evet haklısın gücümü kendi başına çağırıp kullanabilirsin benim güçsüz efendim.'
Odaklandım ve onun gücünü hissettim bu olduğunda onun gücü bana akmaya başladı bedenim yeniden güçle doluyordu ve acılarım azalmıştı etrafımda uzun bir aradan sonra yeniden kara büyü oluşmuştu.
Nedense pis bir şekilde sırıttım.
'Şimdi sıra sende Mistes'
Hızlı bir şekilde Mistes'e doğru koşmaya başladım ona yaklaştım ve kılıcımı onu kesmek için havaya kaldırıp savurdum, sol eliyle kılıcımı yakaladı, sağ eliyle bana doğru bir yumruk savurdu onun sırtına doğru ışınlandım ama kılıcım hala onun elindeydi
iki elimle boynuna sarıldım ve bütün gücümle sıkmaya başladım geri geri gelerek bir ağaca çarptı bu canımı yakmıştı ve yere düştüm kılıcımı bana doğru fırlattı sağ doğru atlayarak kurtuldum kılıcım ağaca saplanmıştı, hemen kalkıp kılıcımı ağaçtan çıkardım,
Mistes üzerime doğru koşuyordu ,bende üzerine doğru koştum ve kılıcımı göğsüne sapladım iki elini havada birleştirip bana vurmaya çalıştı arkasına ışınlandım, kılıcım hala göğsündeydi, kılıcımı çıkarmaya çalışıyordu ama epey canı yanıyordu bunu yaparken,
bunu fırsat bilerek hemen onun yanında ki ağaca tırmandım bu sırada kılıcımı çıkarıp yere fırlattı ve gözlerini bana dikti ağacın tepesinden ona bakıyordum iki eliyle ağacı tutup sallamaya başladı işte bu dövüşü bitirme fırsatımdı, kılıcımın olduğu yere yeniden ışınlandım
25 saniye 3 kez ışınlanmıştım, kılıcımı yerden aldım ve ona doğru koşmaya başladım bu benim zaferim olacaktı ki bütün gücüm bir an da yok oldu.
'Benim akıllı efendim ışınlanma büyüsü senin büyün benim büyü gücümle onu kullanamazsın deminden beri kalan son gücünü tükettin bu yüzden benim gücüm seni kurtaramaz içinde az da olsa kendi gücünü saklamalıydın, sana söylemiştim demin ki sana son yardımımdı bu senin sonun'
Onun endişesiz, soğuk ve güçlü sözlerini dinlerken yere düştüm.
Mistes bana doğru geliyordu, çilek gözleri parlıyordu, o koca gövdesine açtığım yara bir çizik gibi duruyordu.
Ben ise hareket edemiyordum bana yaklaştı sağ eliyle beni kavrayıp kaldırdı, gözlerimin içine baktı ve beni bir ağaca fırlattı.
Başımı çok kötü vurduğuma eminim, görüşüm bulanıklaşıyor sanırım bu son...
Part 2
Bu seste ne uykumu bölüyor, neden uyurken bana sesleniyorsun, dur bir saniye ben neden uyuyorum ki? Bir şeyle savaşmıyor muydum? Emin değilim neler oluyor?
'Uyanmalısın !!!'
Bu sesi tanımıyorum, yüksek bir ses olmasına rağmen fazla yumuşak ve fazla nazik sanırım uyanmalıyım.
Gözlerimi yavaşça araladım, Mistes gözlerimin önünde bir şeye vuruyordu, bir tür bariyerdi sanırım.
'Sen iyi misin?'
Biriniz dizlerindeydim ve bu biri bana sesleniyordu ona döndüm.
Uzun ve düz sarı saçları vardı, gözleri maviydi ve şu ana kadar gördüğüm en güzel yüz hatlarına sahipti.
Ellerini benim üzerimde değdirmeden gezdiriyordu, ellerinde mavi bir büyü yayılıyordu ve o bunu yaptıkça daha iyi hissediyorum.
'Sen ne yapıyorsun?'
Genç kız direk cevap verdi.
'Birincisi benim adım Reiko ikincisi ise seni iyileştiriyorum yoksa o canavardan kurtulamam onu yenebilirsin öyle değil mi?'
Anlıyorum demek büyüsü bu.
'Bir kez ona yenildim ama bir daha yenilme gibi bir planım yok ama büyü gücüm bitmişti nasıl şimdi büyü ile doluyum'
'Büyüm sadece yaraları iyileştirmez aynı zamanda iyileştirdiğim kişinin büyü yenileme hızını aşırı derecede yükseltir'
Oldukça işe yarar bir büyüsü var.
'Anladım.'
Gözlerini bariyeri yumruklayan Mistes'e çevirdi.
'Her neyse acele edip kalkmalısın bariyer daha fazla dayanamaz'
'Ben de kalkmak istiyorum ama nedense kalkamıyorum.'
'Benim hatam sanırım çok fazla büyü gücü kullandım'
Arkasını dönüp yeşil çantasından bir kap çıkardı sanırım içinde su vardı.
'Susadın mı?'
'Hayır'
Bu cevaptan sonra kabın içinde ki suyu suratıma döktü.
'Şimdi nasıl hissediyorsun peki'
Olumsuz bir cevap verirsem iyi olmayacak.
'Evet ilginç bir şekilde daha iyi, artık kalkabilirim.'
Ayağa kalktım kılıcım yanımdaydı onu yerden aldım saçlarım ıslandığı için gözümü kapatacak kadar öne düşmüştü sol elimle saçlarımı arkaya doğru attım. Bunu yaparken şu sözleri söyledim.
'Yardımın için sağol Reiko şimdi sıra bende sadece bekle iyiliğini geri ödeyeceğim.'
O kızın yaptığı şey yüzünden mi bilmiyorum ama gerçekten güçlü hissediyordum dolup taşan büyü gücümü ortaya çıkardım, bariyeri parçalamıştı.
Mistes geri doğru birkaç adım attı, bu sırada zihnim tanıdık bir sesle yankılandı.
'Benim şanslı efendim yine kurtuldun'
Haklısın gerçekten şanslıyım ama bu şansın devam etmesine izin veremem yoksa asla gelişemem artık ipleri elime alma vakti.
'Efendim güçlü sözler söylemen iyi bir şey ama unutma bazen güçlü sözler söylemen seni zayıflatabilir'
Ne demek istediğini çok iyi anlıyorum ama endişen yersiz, şimdi şu işi bitirelim şu an hiç kimseye kaybetmeyecekmiş gibi hissediyorum.
'Demek öyle hadi o zaman göster bana, o kaybetmeyecek gücünü'
Mistes'e doğru koşmaya başladım o da üzerime doğru hareketlendi, tam arkasına ışınlanıp ayaklarına doğru kılıcımı savurdum, bu saldırım ayaklarını yaralamıştı, ardından geri doğru dönerek ellerini bana doğru savurdu, hızlı bir şekilde kendimi geri doğru atıp sıyrıldım.
Ayaklarım yere değer değmez tekrar üzerine doğru atıldım sağ eliyle bana bir yumruk atmaya çalıştı sola doğru çekilip sıyrıldım ve kılıcımı göğsüne sapladım hemen ardından kılıcımı çıkarıp geri çekildim.
Epey sinirli gözüküyordu ve bağırmaya başladı aynı an da kılıcım benimle konuşmaya başladı.
'Kontrolden çıkmaya başladı'
'Evet öyle gözüküyor'
'Yine de hakkımı vermeliyim acemi birine göre iyi mücadele ediyorsun'
'Bunu sonra konuşuruz önce onu öldürmeliyim her ne kadar öldürmeyi sevmesem de artık emin olduğum bir şey var kötü olarak gördüklerimi öldürmek iyi hissettirecek'
Çılgınlar gibi bağırarak üzerime doğru koşuyordu, hızla üzerine atıldım saldırısından çevik bir hareketle sıyrıldım yanından geçerken de sol kolunu kesip bedeninden ayırdım hemen ardından hiç durmadan diğer kolunun olduğu yere ışınlandım ve
onu da kesip bedeninden ayırdım. Acı çığlıkları her yerden duyulabilecek seviyedeydi .Arkasına geçtim ve hızlı bir şekilde sağ ayağını dizinden kestim, tek dizinin üstüne düştü.
acı içinde bağırıyordu, yavaş adımlarla yanına geçtim ve kafasını tutup öne eğdim kılıcımı havaya kaldırıp tek bir hamlede kafasını bedeninden ayırdım.
'Bitti'
Ben Mistes'in ölü bedenine bakarken sarışın yanıma geldi.
'Bu biraz acımasızcaydı ama yine de doğru olan buydu sanırım'
'Acımasız mı? Bana sorarsan böyle bir şeyin yaşamasına izin vermek gerçek acımasızlık olur.'
Sarışın şaşırdı, böyle bir cevap beklemiyordu demek ki, kısa bir duraksamanın ardından cevap verdi.
'Evet farklı bir açıdan bakarsak haksız olduğunu söyleyemem'
'Her neyse benimle gel buradan çıkıp grubumla buluşacağız.'
Bir anlığına durup etrafa baktım ama nereden gideceğime dair en ufak bir fikrim yoktu. Sarışın alaycı bir ifadeyle bana baktı.
'Sanırım yolu bilmiyorsun'
'evet bilmiyorum'
'ahaha işte bu güzel bir cevaptı beni takip et bizi ormanın dışına çıkartabilirim ah nerdeyse unutuyordum burada benimle beraber biri daha vardı onu da bulmalıyım'
'Aradığın orta yaşlarda bir erkekse o çoktan öldü, üzgünüm'
Bir anlığına duraksadı ama kısa sürede düzeldi.
'Anladım o bana yardım eden ben bir maceracıydı, bir bitkiyi bulmam için yardım ediyordu'
'Üzgünüm ama acele etmeliyiz.'
Öncesine göre bakışları değişmişti biraz önce ki neşeli bakışları yerini üzgün ve soğuk bakışlara bıraktı.
'Hiç değilse bitkiyi buldum bu da bir şey sayılır öyle değil mi? Yani ölümü boşa olmadı.'
Beklenti dolu gözlerle bana bakıyordu.
'Evet, boşa olmadı hem o da seni kurtarmamızı istedi.'
Sessizlik içinde ilerlemeye başladık, Reiko'yu takip ediyordum ama dövüşten sonra yeniden yorgun hissetmeye başladım bir an düşecek gibi oldum ve Reiko beni yakalayıp koluma girdi
'Bir anda çok fazla güç harcadın bende seni iyileştirirken biraz abarttım'
Reiko'nun üzerinde beyaz tek parça bir elbise vardı elbise ayaklarına kadar uzundu ve elbisenin ortasında bir hilal şekli vardı kırmızı renkte ama bana yaslanınca o beyaz elbisesi kırmızıya boyanmıştı üzerimde ki kan lekeleri onun elbisesini de kirletmişti.
Bu şekilde yürümeye devam ediyorduk ilerlerken epey bir Ghoul'la karşılaştık ama bana korkuyla bakıp yoldan çekiliyorlardı
'İlginç bir kılıcın var'
'Neden böyle söylediğini pek anlamadım'
'O Ghoul'ların bize yaklaşmamasının 2 nedeni var birincisi liderlerini öldürmeniz ikincisi ise bunu size yaklaşan her Ghoulun anlamasını sağlaması'
'Anlamasını sağlaması mı?'
'Evet, o kılıcın özel olduğunu hissedebiliyorum ayrıca senle benzer olduğumuzu da'
Yaklaşık 15 dakika daha yürüdükten sonra ormandan çıkmıştık
'Arkadaşların nerede?'
'Yakındalar büyülerini hissedebiliyorum buraya doğru geliyorlar onlarda beni hissetmiş olmalı'
'anladım'
Birkaç saniye sonra onları görebildim.
'ah işte oradalar'
Onları görmüştüm Melia en önden geliyordu ve epey hızlı koşuyordu ve bir an da üzerime atladı bunun etkisiyle yere düşmüştük.
'hey ne yapıyorsun canımı yaktın'
Melia üzerimde yatarken yüzünü bana iyice yaklaştırdı.
'Aptal şu haline bak her tarafın kan içinde, beni endişelendirdin'
Nasıl bir tepki vermem gerektiğine dair bir fikrim yok tek yaptığım gülümsemek oldu.
'Üzgünüm, benim hatam hepinizi endişelendirdim sanırım'
Olivya ve Felina başımdaydı hepsi benim için endişelenmişti ve açıkçası bu beni çok mutlu etmişti...
Devam Edecek
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..