Bölüm 85 : Soğukluk

avatar
4410 9

Yıldızlar Kralı - Bölüm 85 : Soğukluk


Ersa, arkasında kılıç yarası ile yatan Mely'e ardından Ozzy'e baktı. Mely'nin durumu her geçen saniye daha tehlikeli bir hal alıyordu. En kısa sürede Mely'i kalıntıdan göndermeliydi. Savaşın tehlikeli geçeceğini biliyordu. Karşı taraf ciddi manada güçlüydü, ancak yine de insandı. Canavarlar gibi olamazlardı. Ersa'nın ifadesi ölümün soğukluğunu yansıtırken konuştu. 

"Sizi öldüreceğim."

Kızıl Kanı sıkı sıkıya tuttu ve zihninde emir verdi. Sakın Mely tehlikede iken beni korumaya kalkma. Ayrıca kendini tutma, istediğin kadar kanımı tüket.

Karanlık alan kızıl rengi ile birkaç defa aydınlandı. Ersa’nın bu manzaradan sonra kalbi biraz rahatladı. Bu sırada yüksek sesli bir kahkaha duydu. "Öldürmek? Ben olmasam bile yanımdaki öğrencileri öldürecek gücün yok."

Ersa bir şey söylemedi ve savaşa hazır bir şekilde bekledi. Kafasına göre hareket edemez ve öğrencilerin Mely'e ulaşmasına kesinlikle izin veremezdi.

Ozzy, Ersa sessiz kalırken Sid'e seslendi. "Sid! Kendine gel. Mely'nin bu çocuktan ayrılmasını istemiyor muydun? Şimdi bu çocuğu öldürelim ve Mely'i kurtaralım. Mely'nin yararlanması bu çocuğun suçu."

Sid suçluluk duygusunu yok eden bir şey bulunca kafasını kaldırdı ve Ersa'ya nefretle baktı. "Evet senin suçun!"

Ersa gördüğü manzara karşısında ne dese bilemedi. Şuan öyle çok sinirlenmişti ki, karşısındaki kişilere karşı en ufak merhamet duygusu bile kalmamıştı. "Kapayın çenenizi ve gelin!"

Ersa'nın bağırması öğrencileri titretmişti. Ozzy silahını kavradı ve öğrencilere seslendi. "Herkes saldırsın! Öldürün şunu!"

Mely solgun yüzü ile Ersa'ya ve savaşacağı öğrencilere baktı. Ayağa kalkıp yardım etmek istiyordu, ama bir türlü beceremiyordu. "Er-sa." Endişeli bir mırıltı verirken Ersa, Mely'i yumuşak bir ses tonu ile cevapladı. "Biraz bekle olur mu? Fazla uzun sürmeyecek."

Ersa konuşurken ilk saldıran büyükusta seviyesinde bir çocuk oldu. Kılıcını Ersa'ya savurduğunda Ersa Kızıl Kanı sertçe çocuğun göğsüne vurdu. Çocuk darbe ile arkasındaki öğrencilere çarpa çarpa onlarca metre uçtu. Herkes göz bebekleri genişlemiş bu şok edici sahneye bakıyordu. Büyükusta evresinde olan birini sanki önemsiz biriymiş gibi fırlatmıştı!

Öğrenciler saldırmayı durdurmuş, Ersa'yı korku dolu gözlerle izliyorlardı. Özellikle büyükusta evresine bile ulaşmamış öğrenciler bilinçsizce birkaç adım geri çekildiler. "Ö-öl- ölmüş."

Duyulan ses ile herkes bakışlarını Ersa'nın saldırdığı çocuğa çevirdi. Öğrencilerden biri korku ve kızgınlık barındırırken bağırdı. "Sen! Ülkenden bir öğrenciyi öldürdün!"

Ersa'nın gözlerinde en ufak bir pişmanlık ya da merhamet duygusu yoktu. Çocuğa bu konuda cevap vermek içinde uğraşmadı. "Çok fazla konuşuyorsunuz." Mırıldandıktan sonra en yakın öğrencilerden birine ani bir hızla saldırdı. Tek bir vuruşla öğrenciyi kanlar içinde bırakmıştı. Özellikle Kızıl Kanın yardımına gerek bile kalmamıştı.

Ersa bir saniye bile beklemeden başka bir öğrenciyi daha öldürdüğünde Ozzy kızgınlıkla bağırdı. "Neyi bekliyorsunuz!? Ölmeyi mi!? Öldürün şu çocuğu!"

Öğrenciler duyularına yeni kavuşmuştu. Ölmek istemiyorlarsa Ersa'yı öldürmeliydiler. Kararlı gözlerle enerjilerini açığa çıkardılar ve Ersa'nın üzerine koştular.

Sid de tüm gücü ile saldırıya geçmişti. Ersa kendisine doğru gelen öğrencileri gözleri ile süpürdü ve Kızıl Kana seslendi. Mely'i iyi koruduğundan emin ol.

Ersa'nın gözleri gittikçe karanlık ve soğuk bir hal aldı. Kalıntıdan kendisine enerjiler akın ediyordu. Ersa öğrencilerin kendisine ulaşmasını beklemeden ilerledi ve zayıf bir öğrencinin boynuna tekme attı. Öğrenci metrelerce uçtuğunda Sid ve Ozzy yanına varmıştı.

Ersa iki güçlü rakibe karşı yaralanmadan kurtulabileceğini düşünmüyordu. Kızıl Kanla Ozzy'nin kılıcına karşılık verirken Kızıl Kanın sisleri ile Sid'in vücuduna saldırdı. Sisler keskin maddeler şeklini aldı ve Sid'in vücudunda birçok yara oluşturdu. Sid ise umursamadan Ersa'ya kılıcı ile vurdu. Ersa, Ozzy'i güçlü kuvveti ile uzaklaştırdıktan sonra vücudunu büktü ve saldırıdan olabildiğince kaçındı. Buna rağmen kılıç karın bölgesinin sağ tarafını kesmişti.

Yaralanmasını umursamadan geriye zıpladı ve öğrencilerden birinin kafasına Kızıl Kanla vurdu. İvmeyi almışken birkaç öğrenciyi de saldırı ile beraber savurdu. Öğrenciler metrelerce uçtu. Öğrencilerin başındakiler köprünün kenarına çarptı ve ateşlerin içine düştü.

Herkes saniyeler içinde gelişmiş olaylarla hayret etmişti. Ersa en güçlü öğrencilerden olan Ozzy ve Sid'i engellemiş, ayrıca birçok öğrenciyi ortadan kaldırmıştı. Hatta Sid'i yaralayabilmişti.

Mely, Ersa'nın öğrencileri yenmesinden çok yaralanmasını umursamıştı. Endişeli gözlerle Ersa'dan akan kanlara baktı. Bir şeyler söylemek istiyordu ama Ersa savaş halindeydi. Eğer onun yüzünden dikkati dağılsaydı kötü bir durum oluşabilirdi.

Ersa acımasızca yarasına bir bakış bile atmadan başka öğrencilere saldırmaya devam etti. İlk önce kolayca öldürebileceklerini ortadan kaldırmaya çalışıyordu. Böylece daha rahat savaşabilirdi.

Ersa’nın diğer öğrencilere saldırdığı sırada Sid ona doğru koştu. Hareket halindeyken birden kalp atışları hızlandı. Vücudunda amansız bir ağrı baş gösterdi. Durdu ve yüzündeki acılı ifade ile yaralı yerlerini kontrol etti. "Zehirlendim mi?"

Vücudunun gösterdiği reaksiyonun tek mantıklı açıklaması buydu. Daha kızgın bir ifadeye büründü ve bağırdı. "Ozzy elindeki şeyden çıkan sislere dikkat et! Güçlü bir zehir barındırıyor!"

Ozzy duydukları ile bakışlarını Sid'e çevirdi. Yüzündeki acılı ifadeyi ve yaralarını görünce Kızıl Kana baktı. Ersa'nın elindeki şeyin nasıl bir şey olduğunu anlayamamış ve bu durum sinirini bozmaya başlamıştı.

Ersa üst üste öğrencileri öldürmeye devam ederken kılıcını kavradı ve tüm enerjisini aktif hale getirdi. "Sid! Tüm gücünle saldır!"

Sid başıyla onaylayarak kılıcına tüm gücünü aktardı. İkisi de sonsuz tekniklerini aktif hale getirdiler ve Ersa'ya saldırdılar. Ersa iki güçlü teknik kendisine doğru gelirken gözlerini kıstı. Saldırıların çok güçlü olduğu uzaktan anlaşılabiliyordu.

Ersa, Sid'in kanı ile zehirlendiğini bildiğinden yerinde beklemedi ve Sid'e saldırdı. Saldırı mesafesine girdiğinde vücudunu öne atarak tüm gücü ile Kızıl Kanı savurdu. Sid de kılıcını Kızıl Kana karşılık olarak savurdu. 

“Beni savunma. Sadece saldır.”

Ersa'nın emri nedeniyle Kızıl Kan sislerden oluşturduğu keskin bıçaklarla Sid'in vücudunda birçok yara oluşturdu.

Kızıl Kan'ın tam gücü olmadığından dolayı iki saldırının çarpışmasından Sid'in saldırısı daha baskın geldi ve Ersa omzunda keskin bir yara ile birkaç metre geriye savruldu.

Ersa rahat bir nefes almadan Ozzy kılıcını Ersa'nın boynuna savurdu. Ersa göz bebekleri küçülürken hızlı bir şekilde Kızıl Kanı saldırıyı engellemek için öne sürdü.

Ersa'nın son anda yaptığı saldırı Ozzy'nin tekniği ile yaptığı saldırıyı engelleyemedi ve Ersa'nın göğsünün alt kısmında derin bir yarığa sebep oldu. Ozzy, Ersa'nın vücudunun kızıla boyanmış haline kötücül bir gülümseme ile baktı. "Ölmeden önce, bir şey söylemek ister misin?"

Mely, Ersa'nın yaralarla kaplanmış haline gözlerinde konumlanmış yaşlar ile bakıyordu. Vücudunu Ersa'ya doğru zorlukla sürüklemeye çalıştı. Ersa bakışlarını Mely'e çevirince endişeli bir tonda seslendi. "Mely hareket etme! Yaraların iyi durumda değil. Merak etme bana hiçbir şey olmayacak."

Ozzy kötü bir şaka duymuş gibi güldü. "Yani son sözlerini buna mı harcaya-" Ersa'nın ani bir hızla Ozzy'nin yanına vararak Kızıl Kanı kafasına geçirmesi ile Ozzy'nin göz bebekleri küçüldü. Ozzy hemen tüm enerjisini kafasını korumak için kullandı. Vücudunun alt kısmında düzgün bir koruma kalmamışken Kızıl Kandan sisler çıktı ve sivri dikenler şeklini alarak Ozzy'nin vücudunda delikler açtı. Ozzy acı bir çığlık atarak öğrencilere çarpa çarpa metrelerce geriye uçtu. Ersa'ya verdiği ağır hasardan sonra bu derece hızlı saldırmasını beklemiyordu. Sanki hiç yaralı değil gibiydi.

Kıyafetinin rengi tozdan solmuş, elleri başında acı bir ifadeyle Ersa'ya baktı. Ersa'nın fırsat vermeden kendisine doğru koştuğunu görünce korku ile bağırdı. "Sid engelle şunu!"

Kafasının çatladığını hissediyordu. Gözleri Sid'i bulmak adına çevresini süzdüğünde köprünün üstünde kıvrılan bedeni gördü. Gözleri kan kırmızısı olmuş ve yaralı yerlerinde siyahlaşmış damar şeklinde izler derisini kaplamıştı.

Ozzy hayatında yaşadığı en büyük korkuyu şimdi yaşıyordu. Ersa'nın sebep olduğu yaralarına baktı ve zorlukla yutkundu. Kılıcını sıkıca kavrayarak Ersa'nın gelen saldırısına karşılık tüm enerjisi ile kendisini korudu. "Mely'i rehin alın hemen! Yoksa hepiniz öleceksiniz!"

Öğrenciler gözleri önündeki sahne ile baştan aşağı titrediler. Ardından hepsi Mely'e doğru koştu. Ersa dişlerini gıcırdattı ve geriye zıpladı. Kalbindeki öfke tüm hücrelerine yayılmıştı. Mely'e zarar vermek isteyenleri asla affetmezdi. Mely ile arasında bir metreden az kalan öğrenci tam uzanacakken göğsüne sert bir darbe yedi.

Darbe ile geriye savrulup köprüden aşağı düştü. Ersa aynı saniyede iki öğrenciyi daha aynı şekilde köprüden aşağı attı. Geriye kalan öğrenciler korkudan hareket yeteneklerini kaybetmişlerdi. Hiçbiri korkutucu siyah ateşlerde yanmayı istemiyordu. Ersa'nın ise kızgınlığı dinmemişti, çıldırmış bir canavar gibi öğrencilere saldırmaya devam ediyordu.

Kırktan fazla öğrenciden sadece altı tane kaldığında Ozzy titrek bir sesle bağırdı. "Geber!" Ersa, Ozzy'nin tarafından Mely'e doğru ilerleyen enerji saldırısını görünce kalbi tekledi. Tüm hızı ile Mely'i bedeniyle kapladı ve saldırıyı karşıladı. Saldırıya karşı korunacak zamanı bile yoktu. Saldırının etkisinden Mely'nin etkilenmemesi için Kızıl Kana emir verdi. Beni koruduğun gibi onu koru!

Saldırı karşısında sırtında neredeyse kemiğine ulaşan derin bir yarıkla derisi açılmış, Kızıl Kan ise kırmızı sislerini kullanmamıştı. Ozzy sırıtarak Ersa'nın yaralı sırtına baktı. "Gerçekten hayatını Mely için sundun. Takdire şayan. Şimdi onunla birlikte ölebilir ve eşyalarını bana teslim edebilirsin!" Ozzy, Ersa'ya direk olarak saldırsaydı işe yaramayacağını anlamıştı. Ersa'nın canavar misali saldırılarını ve vücudunu aşmak zordu, ama Mely devreye girince her şey çok daha kolaydı. Biliyordu ki insanların zayıf noktası sevdikleriydi.

Ersa'nın yüzü gitgide solgun bir hal aldı ve göz bebekleri koyu siyahlığını kaybetmeye başladı. Mely ellerini Ersa'ya uzattı. "Ersa. Ersa. Hayır! Kendine gel Ersa! Beni bırakamazsın!" Gözyaşları güzel yüzünü ıslatıyorken bunun dışında bir şey yapamıyordu. Vücudundaki kontrolünü yitirmiş gibiydi.

Ersa kapanmak isteyen göz kapaklarını büyük bir mücadelenin sonunda açtı. Ayağa kalktı ve Ozzy'e döndü. Ozzy Ersa'nın kanından dolayı ayakta zor duruyordu. Ersa adım adım Ozzy'e doğru yürüdü. Kana bulanmış yüzü ile gözleri Ozzy'i titretmişti. Ozzy kılıcını tuttu ve kendisine gitgide yaklaşan Ersa'ya korku ile savurdu.

Ersa, Kızıl Kan ile gelişigüzel kılıcı engelledi. Kılıç Ozzy'nin elinden kurtularak yere düştü. Ersa, Ozzy'nin dibine kadar geldiğinde Ozzy tamamen korumasızdı. Enerjisini düzgün bir şekilde kontrol edemiyordu. Ersa sağ elini uzattı ve Ozzy'nin boynunu parmakları arasına aldı. Yavaşça uyguladığı kuvveti arttırırken vücudunu havaya kaldırarak köprünün kenarına yürüdü. Ozzy, Ersa'nın eline sürekli vursa da mücadelesi anlamsızdı.

"Size hiçbir şey yapmamıştım. Mely de size hiçbir şey yapmamıştı. Aramızda en küçük bir bağ bile yoktu, ama sizler beni öldürmeye çalıştınız. Mely'i yaraladınız!" Ersa'nın ürkütücü soğuklukta çıkan sözlerine Ozzy cevap vermek istese de gittikçe değişen ten rengi ile konuşmak şöyle dursun, nefes bile alamıyordu. Ağzından çıkan birkaç hırıltı duyuluyordu sadece. Ersa, Ozzy'i köprünün dışına sürükledi ve ateşlerle arasındaki köprü engelini kaldırdı.

Boğazını sarmaladığı ellerini de gevşetirse Ozzy korkunç bir ölüme maruz kalacaktı. Ozzy'nin göz bebekleri en küçük konumuna gelmiş, ölümün dokunuşunu hisseden yüzü dehşete düşmüş durumdaydı.

Ersa, Ozzy'nin mücadelesini izlerken kanla bulanmış normalden kırmızı dudağı hareketlendi. "Yaptıklarının sonucuna katlanmalısın." Cümlesini bitirmesi ile aynı anda parmaklarını gevşetti. Ozzy ateşlerin ısısının artışını ve görüntüsünün büyümesini korku ile izlese de en küçük ses çıkartamıyordu. Ersa tarafından uygulanan kuvvet sonucunda ses telleri zarar görmüştü.

Kalan öğrencilerin her biri kısa bir an bile tereddüt etmedi ve kaçmaya başladı. Ersa onlara göz ucuyla baktı ama umursamadı. Geri yüzünde bir gülümseme ile Mely'nin yanına yürüdü. Biraz baş ağrısı hissediyordu. Her an bayılabilirdi. Antik kalıntı da kaybettiği kan miktarını hayal bile edemiyordu. Denge yüzüğünden birkaç hap çıkardıktan sonra yuttu ve kanamasının durması için tıbbi sıvı döktü.

Mely rahat bir nefes alabilmişti. Artık ortada bir tehlike yoktu. Tek endişesi Ersa'nın yaralarla kaplı vücuduydu. Görüntü hiçte iç açıcı değildi. Ancak Mely'nin görebildiği sadece Ersa'nın vücudunun ön tarafıydı. Sırtındaki ağır yarayı görseydi, yaranın ne derece ciddi olduğunu anlar ve sakin kalamazdı. Ersa, Mely'nin endişesini anlayarak konuştu. "Merak etme, önemsiz birkaç yara. Tedaviden sonra hiçbir şeyim kalmayacak."

Ersa’nın bahsettiği gibi önemsiz değildi. Yüzü solgunlaşmıştı ve görüşü bulanıklaşmıştı. Kendisini zorlukla uyanık tutuyordu. Mely yaralı olmasaydı bu kadar mücadele etmezdi. En azından önce Mely’i kurtarmalıydı. Şuan da en önemli şey buydu. En kısa sürede kalıntıdan ayrılmalıydılar. Mely'nin yerde yatan vücudunun yanına diz çöktü ve yarasının durumunu kontrol etti. Kontrol edince ciddi bir ifadeyle Mely'e baktı. "Hareket ettiğinden dolayı kanama oluşmuş. Hiç sözümü dinlemiyorsun. Bir daha sözümden çıkmak yok anlaşıldı mı?"

Ersa'yı yumuşatmak için Mely hemen uysal oldu. Gözlerini kırptı ve cevapladı. "Anlaşıldı."

Ersa, Mely'nin tavrına gülümsedikten sonra yarası ile ilgilendi. On dakikadan fazla zaman geçtiğinde yara güzelce temizlenmişti. Kanama durmuş ve bandajlanmıştı. Ersa yumuşak bir bezle Mely'nin yüzündeki terleri sildi. "Artık ayrılmamız lazım. Geri dönüp bir bakalım, belki de başlangıç yerinde kalıntıdan çıkabiliyoruzdur." Kendisi kalıntıdan ayrılmazdı. Antik kalıntının sahibi buna izin vermiyordu ama Mely’i gönderebilirdi. Bu alandan çıkıp yeteneksiz olduğunu haykırırsa geri dönebilirdi. Girişin kapalı olmamasını umuyordu.

"Tamam öyle yapalım." Ersa ellerini uzattı ve Mely'e kalkması için destek oldu. Yola çıkacakken sırtında ölümün ürpertisini hissetti. Karanlık ve soğuk bir aura bedenini sarmaladı. Bakışları auranın yayıldığı yer olan göğsünün ortasına kaydı. Siyah bir yüzeye sahip metalin kırmızıyla birleşmiş hali karşılaştığı manzaraydı. 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr