Bölüm 15 : Eğitim Alanına Giriş

avatar
3810 13

Yıldızlar Kralı - Bölüm 15 : Eğitim Alanına Giriş



Kısa kılıç, hançer, uzun kılıç, ağır kılıç ve daha birçok çeşit kılıç vardı. Ersa, şimdilik normal boyutta bir kılıç almayı istiyordu. Orta ve uzun boyut arasında. Gözleri kılıçları dolaşırken kırmızı renk ile süslenmiş bir kılıç gördü. İstediği boyuta uyuyordu ve kabzası kan kırmızısı renk ile parıldıyordu, kabzanın altı ise siyah renk ile süslenmişti.

Kılıcın kabzasını tutarak ağırlığına baktı. Pek de ağır gelmemişti ve keskinliği de fena değil gibiydi. Tezgahın başındaki orta yaşlı adama kılıcı gösterdi. ''Fiyat ne?''

Adam kılıca gülümseyerek baktı. “Güzel bir kılıç. Yüz kahverengi sikke fiyatı.”

Ersa, pazarın piyasasını bilmiyordu ama bu seviyedeki kılıçların fiyatının bu kadar pahalı olduğunu düşünmüyordu. Adamı denemek için fiyatı düşürdü. “Almam gereken şeyler var daha. Elli sikke verebilirim.”

“Bu kılıç diğer kılıçlara göre sağlamlık ve keskinlik olarak daha iyi. Seksen sikkeden aşağıya veremem.”

Ersa, adamın söylediğini duyunca içinden gülerek düşündü. Az önce yüz sikke demiştin.

Kararlı bir sesle fiyatı düşürmeye çalışıyordu.

“Elli sikkeye anlaşalım.”

Adam sıkıntılı bir durumda gibi Ersa'ya baktı. 

“Kesinlikle olmaz.”

“En son kaça verirsin?”

Adam bir süre düşündükten sonra cevapladı. “Yetmiş sikke de anlaşalım. Bundan daha fazla da indiremem.”

Ersa, adamın daha da indirim yapabileceğini düşünse de uzatmadı. 

“Tamam alıyorum.”

Yetmiş sikkeyi çıkardı ve adama verdi. Adam kılıcı Ersa'ya verdi. 

“Oldukça iyi bir kılıç aldın. Kullanınca fark edeceksin.”

“Umarım dediğin gibi olur.”

Ersa silahı halledince tezgahlara göz gezdirmeye başladı. Bir zehrin iyi olabileceğini düşündü. Canavar avlarken çok büyük bir yardımı olurdu ve zehrin en iyi kendini okçulukta gösterebileceğini biliyordu. Okçuluğa biraz yönelmesinin fena olmayacağını düşündü. 

Ersa kılıcı belinde asılı dururken hap, bitki ve benzeri ürünler satan bir tezgaha geldi. Tezgahtaki her şeyi biliyordu ve genel değerleri hakkında da fikri vardı. Yıllarını bu konulara harcamıştı. Kısa bir süre düşünerek istediklerini dile getirdi. “Dört ateş boğazı otu, iki yabani kayısı, yüz gram delia tozu ve bir kutu derin lera sıvısı istiyorum.”

Tezgahtar kız Ersa'nın söyledikleri ile şaşırmıştı. Tüm bunlar ile ne yapacağını merak etti. Hızına yetişmeye çalışarak istediklerini tezgahtan çıkardı. Kısa bir süre hesap yaptıktan sonra Ersa'ya fiyatı söyledi. “Otuz sikke tutuyor.”

Ersa sakin bir ifadeyle kızı süzdü. “Otuz sikke biraz fazla. Piyasa değerlerine göre yirmi sikke ideal olmalı değil mi?”

Kız biraz şaşırmıştı. Tezgahta her zaman biraz yüksek fiyat söylerdi ama on yaşlarındaki bir çocuğun toplam değeri doğru bir şekilde analiz etmesi beklenmedikti.

“Pekala, yirmi sikke uygundur.”

Ersa, yirmi sikkeyi kıza verdi ve kızdan malzemeleri alarak ayrıldı. Taşıdığı eşya sayısı arttıkça çanta alması gerektiğini fark etti. Kısa bir aramadan sonra yeşil renkli bir çantayı beş sikkeye aldı.

Şuanda doksan beş sikke harcamıştı ve seksen beş sikkesi duruyordu. Parası kaldığı için yay ve okları şimdi almaya karar verdi ve güzel yaylar bulunan bir tezgahtaki yayları incelemeye başladı. Genelde odun renginde olmak üzere çeşitli yaylar vardı. Ersa, güzel bir yay gözlerine ilişince eline aldı. Yay kahverengi tonlarındaydı ve Ersa'nın boyundan kısa olsa da uzun bir yaydı. Ersa, yayı eline alınca tezgahtaki yaşlı adam ona döndü. “Genç, o yayı kullanabileceğini sanmıyorum.”

Ersa, yaşlı adamın sözleri ile şaşırmıştı.

“Neden?”

Yaşlı adam, Ersa'yı gülümseyerek cevapladı. 

“O yay için gereken kol kuvveti 60-70 kilogram arasında olduğu için.”

Ersa, yayı elinde tutarken verdiği hissi sevmişti. Tezgahtan bir ok alarak yaya taktı ve yayı gerdi. Rahatlıkla yayı gerdikten sonra tekrar eski konumuna getirdi. 

“Sorun değil bu yayı alacağım.”

Yaşlı adam, geniş gözlerle Ersa'ya bakıyordu. Ersa'nın kol gücünün gerçekten bu kadar fazla olmasını beklemiyordu.

“Çok iyi evlat. 100 sikkeye 100 ok ile beraber satarım.”

''Sadece 85 sikkem kaldı. İndirim yapabilir misin?”

Yaşlı adam gülümsedi. “Oklar ve yay senindir.”

Ersa yaşlı adama teşekkür etti ve parayı ödeyip yay ve okları aldı. Pazardan ayrıldı ve eğitim alanına ilerledi. Akademi, dışarıdan canavarlar yakalayarak bir alana toplamıştı. Amaçları öğrencilerin tecrübe kazanmasıydı. Seviyene göre eğitim alanının farklı yerlerine girebiliyordun.

On dakikalık bir koşu Ersa’yı geniş bir girişin önüne getirdi. Girişin yanında masada oturmuş orta yaşlı bir kadın vardı. Öğrenciler, eğitim alanına girmek istiyorsa isimlerini kaydettirmeliydi.

Ersa kadının yanına gitti. 

“Eğitim alanına girmek istiyorum.”

Kadın cevap verecekken üç adet genç Ersa'yı umursamayarak önüne geçti. 

“Üçümüz, eğitim alanına gireceğiz.”

Üç genç Ersa'nın yaşlarında görünüyordu. Hepsinin göğsünün sol kısmında kelebek şeklinde bir rozet takılıydı. Konuşan kişide grubun lideri gibiydi.

Ersa çocuğun tavrını görünce kaşlarını çattı. “Siz, sıra olduğunu görmüyor musunuz?”

Çocuk, Ersa'ya kızgın bir yüzle döndü. 

“Sıra? Nerede sıra var çocuk?”

Ersa, yüz ifadesi değişmeden kaldı. 

“Ben sıradayım.”

Çocuk küçümseyici bir gülümseme oluşturdu. 

“Sen kimsin?”

“Akademinin bir öğrencisi. Böyle yapmaya devam edecek misiniz, yoksa görevliler araya girmeli mi?”

Çocuğun küçümseyici gülümsemesi, dalga geçen bir kahkahaya dönüştü.

“Gerçekten de akılsız ve bilgisiz bir veletsin değil mi?”

Çocuk dalga geçmesini sürdürürken Ersa'yı uyardı. 

“Göğsümdeki rozeti görüyor musun? O rozet varken hiç kimse bir şey yapmaya yeltenemez. Sen ise Armedia’yı bilmeyen, kuyudaki küçük bir kurbağasın.”

Ersa, çocuğun göğsündeki rozete baktı, küçümseyici bir gülümseme yüzüne yansıdı. 

“Tatlı kelebek rozetli çocuk. Biraz daha bekle sıra sana gelir.”

Çocuk, Ersa'nın sözlerini duyduğunda sinirden kıpkırmızı olmuştu. İlk defa ona böyle karşılık veren biriyle karşılaşıyordu. Üstelik kendisinden çok daha güçsüz bir çocuktu.

Akademide izinsiz kavga yasak olmasaydı. Şuan da çocuk Ersa'nın boğazına yapışmıştı. “Beni iyi dinle çocuk. Ben, Kelebek Savaşçıları Grubundan Nel. Nerede nasıl konuşman gerektiğini bilmediğinden sonun yakın olacaktır.”

Yandaki iki genç, Nel'in Ersa'yı kara listesine eklediğini görünce kötü gülümsemelerini açığa çıkardılar. Ersa ise onlarla uğraşmak istemedi. Mırıldanarak bir şeyler söyledi.

“Ben de babamın neyden bahsettiğini düşünüyordum. Görünüşe göre akademide günlerim pek sakin geçmeyecek.”

Ersa sakin bir yaşamı tercih ederdi. Görevli kadına seslendi ve öğrenci kartını uzattı.

“Adım Ersa. Eğitim sahasına girmek istiyorum.”

Nel ve arkadaşları Ersa’nın arkasında Ersa’yı parçalayacak gibi bakıyorlardı. Görevli kadın kısa bir tereddütün ardından Ersa’nın kartını okuttu. Ersa’ya kızgın bir ifadeyle dönmesi kartı okutması ile bir oldu.

“Öğrenci, kartta seviyen belirtilmemiş. Seni hangi alana göndermeliyim?”

“Ne demek istiyorsun?”

“Akademide seviyeni doğrulatman gereken bir bina var. Bunu bile bilmiyor musun?”

Ersa görevli kadının söylediği binayı hiç duymamıştı. Kartı aldı ve ayrıldı. Ayrılırken Nel arkasından bağırıyordu. Ersa’nın seviyesini onaylatmadığını duyduğunda küçümseme yüzüne yansıdı.

“Bunun hesabını vereceksin çocuk.”

Ersa görevli kadının bahsettiği binayı öğrencilere sorarak buldu. Üç katlı büyük bir binaydı. Girişinde ‘Dövüş Sanatları Seviyelendirme Birimi’ yazıyordu.

 

 

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44244 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr