Bölüm 49 : Yabani Yol

avatar
3793 9

Yıldızlar Kralı - Bölüm 49 : Yabani Yol


Ersa sabah erkenden denge yüzüğüne yerleştirdiği eşyaları ile yola çıktı. Bailey ve Ray ile de dün vedalaşmıştı. Akademiye çıkışını onaylattırdıktan sonra ülkenin batı yönüne doğru koşmaya başladı. Saatler süren koşusunda ara sıra bir şeyler atıştırmak için duruyor, ardından yoluna devam ediyordu.

Uzun süreli yolculuğun sonucu gördüğü onlarca handı. Yabani yolun dış kesiminde çeşit çeşit han vardı. Bazıları çok lüks iken bazıları orta seviyede ve bazıları düşük seviyedeydi.

Çevrede birçok insan vardı ama Ersa'nın yaşıtlarında biri yoktu. İnsanlar bile Ersa'yı gördüklerinde şaşırıyordu. Biraz dinlenmek için hana gitmek isteyen Ersa ortalama görünümlü Larry adlı bir hana girdi. Girişte kırklı yaşlarında bir adam vardı. 

“Hoş geldin genç adam. Odaya mı ihtiyacın var?”

Ersa'nın yaşının küçüklüğüne pek aldırış etmeyen görevli hizmetine başlamıştı.

“Tek kişilik oda istiyorum. Bir gün için.”

Adam arkasında yerleşmiş olan anahtarlardan birini aldı. “Odan 52 numara. Hemen üst katta. Ücreti ise 5 mavi sikke.”

Fiyat konusunda şaşıran Ersa yüzüğünden beş mavi sikke çıkardı ve verdi. Kitapta yabani yolun yakınındaki hanların daha pahalı olduğu yazıyordu. Çevresi tehlikeli olduğundan dolayı fiyatlarının yüksek olduğunu düşündü..

Ersa odasına çıktığında sade bir yatak, bir çalışma masası ile yerdeki sade halı karşılamıştı onu. Duş almak içinde küçük bir banyo vardı. Bu fiyata bu hizmetin çok az olduğunu düşünse de fazla kalmayacaktı. Bu nedenle umursamadı ve yatağın üzerinde oturdu.

Denge yüzüğünden bulunduğu yerin genel haritasını çıkardı ve neler yapması gerektiğini planlamaya başladı. 

“Bulunduğum yer Sarmava adlı bölge. Yolun iç kısmına doğru ilerleyip, oradan da akışı bozmadan aynı çizgide yolculuk edersem çok büyük bir tehlike yaşamamalıyım.”

Ersa haritada gideceği yerleri işaretledi ve kendisine bir rota belirledi. Her şeyi tam olarak ayarlayınca yatağına uzandı ve düşüncelere daldı. Bugün yabani yola girmeyecekti. Burada dinlendikten sonra yarın sabah erkenden gidecekti.

Ne yapabileceğini düşündüğünde en azından simya uygulaması yapabileceği aklına geldi ve malzemelerini çıkardı. Sonrasında balkona geçti ve malzemelerini ayarlayıp hap uygulamasına başladı.

Hava kademeli olarak karardı ve aydınlandı. Ersa da güneşin uykusundan uyanması ile uyandı. Fazla oyalanmadan handan ayrıldı ve yabani yolun dış kesimine doğru ilerledi. İlerlerken birçok parti kurmuş insan gördü. Geneli ise onu davet etmiyor hatta enerjisi bile yokken yabani yola gelmesine hor gözle bakıyorlardı.

Ersa onları umursamadan hızla dün planladığı rotayı sürdürdü. Acemi ve temel evre canavarları geçtikten sonra kalfa evre kısmına geldiğinde yavaşladı. Yabani yolda ilk defa bulunduğundan yavaş yavaş ilerleyecekti.

Yay ve okunu eline aldı ve ormanı gözlemleyerek ilerlemeye devam etti. Ormanın derinliklerine girdiğinde gözlerine kestirdiği büyük bir timsah canavarını fırlattığı oku ile avladı. Muhtemelen kalfa evre dokuzuncu seviye olan canavarı avlamak kolay olmuştu.

Devamında gördüğü canavarları da öldürdü ve çekirdeklerini denge yüzüğüne yerleştirdi. Rotasından sapmadan yabani yolda yolculuk etti ve en sonunda usta evrelerin bulunduğu kısma geldi.

Çevresi çok daha tehlikeli olduğundan ilerleme hızını bariz bir oranda düşürdü. Yabani yolda kendisine has bir avantajı vardı ki, enerjisi bulunmuyordu. Bu nedenle hissedilmesi çok daha zordu.

Ersa saatlerce durmadan canavar avladı ve kendisini geliştirdi. Bazen yemek yemek için dursa da zamanının çoğunda çıldırmış gibi canavarlar ile ilgileniyordu. Yüzüğündeki çekirdekler devamlı bir oranda arttığında hava da kararmıştı.

Kendisine kalacak bir yer araması gerektiğini düşündü ve bir ağaca tırmanıp kendisini kamufle ettikten sonra yorgun bedeni uykuya yenik düştü. Sabahın ilk ışıkları ile gözleri açılan Ersa gerindikten sonra ağacın üstünden çevresini izledi. Yeşilliklerin arasında olmak onu iyi hissettiriyordu.

Ağaçtan zıpladı ve sabah yemeği için canavar aramaya başladı. Kısa bir ilerleyişin ardından usta evre birinci seviye bir canavar bulmuştu. Hemen oklarını canavarın hayati noktalarına attı ve canavarı kolay bir şekilde öldürdü.

Canavarın ölü bedeninin yanına gitti ve yüzüğünden keskin ve uzun bir bıçak çıkarıp etini kesmeye başladı. Sırf bunun için bu bıçağı almıştı.

Etleri düzenli olarak kestikten ve onları da denge yüzüğüne yerleştirdikten sonra ateş yaktı ve pişirdiği etleri yedi. Hemen sonrasında hiç oyalanmadan yabani yolun derinliklerindeki yolculuğuna devam etti.

Ormanın içinde bazen insanların parçalanmış ölü bedenlerini gördü, ama bu ürkütücü tabloyu aklında tutmamaya çalışarak ilerlemeye devam etti. Bu şekilde sürekli yollarda geçen bir hayat ile doğru düzgün kendine vakit ayırmıyordu bile.

Bazı zamanlarda canavarlar sürpriz saldırı yaptıklarından her zaman algısını açık bırakıyor dikkatle hareket ediyordu. Babasının öğrettikleri olmasaydı belki de çoktan ölmüştü. Babası sayesinde tehlike hissiyatı çok daha iyi olmuştu. Bu nedenle yabani yolda ilerleyişinde farkındalığı yüksekti.

Bir hafta boyunca ormanda dolaştıktan sonra yine karanlığın sarmaladığı bir günde kayaların arasında kendisine kalacak bir yer buldu ve uyumak için yerini ayarladı.

Görüş açısı çevresi gibi karanlığa bulandığında uyku haline girmişti. O sırada ağaçların arasından siyah kıyafetler giymiş bir adam çıktı. Hatta yüzü bile siyah bir kumaş ile kapatılmıştı.

Hemen onu takiben arkasında da iki kişi geldi. Gözleri kötü niyet barındırıyordu. “Veledin avlama konusunda oldukça iyi olması çok işe yarar bir şey, değil mi Kuka?”

Sinsi bir sırıtış veren ortadaki adam “Sessiz olun. Çocuğu öldürdükten sonra konuşun ne konuşacaksanız.” dedi.

Arkadaki ikili sessizleşti ve önlerindeki Kuka adlı adamı takip etmeye başladılar. Kuka, Ersa'nın önüne kadar geldi ve kılını kavradı. Bu derece güzel bir yüze sahip çocuğu öldürmek yazık olacak.

Kılıcını Ersa'nın üzerine savurdu. Kılıç Ersa'nın boynuna doğru ilerliyordu. O sırada havadaki etkileşimi fark eden Ersa'nın gözleri geceyi aydınlatan ışık gibi açıldı ve kılıcın kendisine gelişini gördü.

Göz bebekleri küçülürken bedenini hemen geriye attı ama arkasında kayalıklar olduğundan kaçamamıştı.

Kılıç Ersa'nın hareketi ile boynu yerine göğsüne isabet ettiğinde adamın yüzünde kötü bir gülümseme oluştu.

“Hah, acısız bir ölüm yaşayacaktın, ama kendi kötü sonunu istiyorsun.”

Arkasındaki adamlardan biri atıldı. “Ben öldürebilir miyim Kaku?”

Kaku kahkaha attı ve “Pekala, senin öldürmene izin veriyorum.” dedi.

Ersa'nın göğüs kısmında çapraz olarak çizgi şeklinde bir kesik oluşmuş, durmadan kanlar akıyordu. 

Göğsündeki yaraya baktıktan sonra gözleri kızgınlıkla parıldayan Ersa hemen kılıcını yüzüğünden çıkardı ve diğer adamın saldırısı kendisine doğru gelirken saldırıyı durdurdu. Hemen ardından vücudunu döndürerek adamın karın bölgesine tekme attı.

Bunu fark eden adam hemen geri çekilince Ersa da sıkıştığı yerden kurtulmak için harekete geçti.

Adamların yüzünde sakin bir ifade vardı. “Ölümünü uzatıyorsun.” Onların gözünde şuanda Ersa yaralı bir avdı. Hiçbir şey yapamayan ve son anlarını yaşayan bir av.

Ersa yarasından durmadan akan kanlara baktıktan sonra önündeki üç adama döndü. Gözleri derin bir kızgınlık barındırıyordu. Şuanda yeni bir şey fark etmişti. Burada sadece canavarlara dikkat etmemesi gerekiyormuş. Canavarlardan daha tehlikeli olan insanları da hesaba katmalıymış!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr