Bölüm 50 : Kızgınlık

avatar
3580 10

Yıldızlar Kralı - Bölüm 50 : Kızgınlık


“Hey, hey. Sinirlendin mi? Ne yapacaksın? Bizi mi öldüreceksin?”

Ersa'nın kızgın ifadesine bakan Kaku iğneleyici sözleri ile alay etmeye başladı.

“Kapa çeneni.”

Ersa'nın baskın sesi karşısındaki kişileri daha fazla güldürdü.

“Meran öldür şu veledi.”

Karşısındaki çocuğun hiddetli görüntüsüne baktıkça daha fazla onu öldürmek isteyen Meran, kılıcını kavradı ve Ersa'ya saldırdı. Ersa hareket etmeden kendisine doğru gelen adama baktı.

Adam saldırı mesafesine geldiğinde kılıcını savurdu ve Ersa'nın kalbini hedef aldı. Ersa ise saldırıya karşı sadece kendi gücünü kullanarak kılıcını savurdu.

Ersa'nın saldırısı ile karşılaşan adamın kılıcı güçlü bir titreme yaşadıktan sonra geriye uçtu. Kılıç havayı yararak ilerledi ve Kaku'nun suratını sıyırarak geçti. O anda sırtından soğuk terler akıyordu.

Meran ise gözleri genişlemiş halde kalmıştı. Ersa kılıcını havaya kaldırdığında korku dolu gözlerle yalvarmaya başladı. “Hayatımı bağışla, lütfen hayatımı bağışla.”

Ersa tereddüt etmedi ve adamın kolunda derin bir kesik oluşturdu. “Ahhh!” adam acıdan bağırırken diğer kolunda da oluşan kesik ile daha fazla haykırmaya başladı.

Arkada duranlar ise korkudan titriyorlardı. Bu çocuk yaralandığı halde nasıl bu kadar güçlü olabiliyordu!?

Ersa önündeki Meran'nın kafasına tekme attı ve Meran metrelerce uçtuğunda diğer ikiliye döndü.

“Hah- Özür dilerim genç adam. Affet bizi, affet bizi.”

İkisi de yalvarmaya başladı. Ersa'nın vücudu aniden önlerinden kayboldu ve yeniden ortaya çıktığında karşılarındaydı. Ersa birinin göğsüne yumruk attı ve diğerinin boğazını sertçe tuttu.

Boğazı güçlü ellerle hapsedilen kişi Ersa'nın yarasının suçlusu Kaku'ydu!

“Ihah ıh.” Kaku bir şeyler söylemeye çalışıyordu ama Ersa'nın boğazına uyguladığı kuvvet karşısında ağzından çıkan sadece acı iniltileri oluyordu. Yüz rengi git gide morardığında Ersa adamın kafasını aşağı doğru çekti ve göğsüne sert bir dirsek vuruşu attı.

Adamın ağzından kan püskürürken yerde kıvranıyordu. “Bir daha gözüme gözükmeyin!”

Üç adamda Ersa'nın onların gitmesine izin verdiğini anladı. Dehşet verici acılarını umursamadan kaçmaya başladılar. Ersa ise göğsündeki yaraya döndü.

Denge yüzüğünden tıbbi birkaç hap ve yarayı dikmek için malzemeler çıkardı. Enerji kullanımı olmadığı için sadece normal bir tıbbi işlem uygulayabilirdi üstünde. Çıkardığı hapları yuttu ve kanları temizledikten sonra elindeki iğneyi yarayı dikmek için kullanmaya başladı.

Bu sırada göğsünde oluşan derin ağrı yüz ifadesinin değişimine neden oluyordu. Arada acı çektiğini belli eden sesler çıkarırken uzun sürenin sonunda yarasını kapatmayı başardı.

Kan kaybından güzel yüzü solgun bir hale bürünmüştü. En son sargı bezini yarasına sardı ve hapların etkisini göstermesi için kayalıkların olduğu yerde gizlenerek dinlenmeye koyuldu.

Ersa dinlenirken yüzüğünden yarasına doğru akan enerji durumunu daha iyi hale getirmeye yardım ediyordu. İki saatin sonunda kayalıklardan çıktı ve avlanmak için ormanın derinliklerine ilerledi.

Kılıç hareketleri kendisini çok zorlayacağından yay ve ok kullanarak bir süre canavar avlamaya karar verdi. Avladığı canavarların seviyesini düşük tuttu ve aynı bölgede yarası daha iyi hale gelene kadar kalmaya karar verdi.

Günlerini yarasını durumu daha iyiye giderken canavar avlayarak ve genellikle de simya ve tıp uygulaması yaparak geçirdi. Bu şekilde bir haftasını harcadıktan sonra tekrar yola koyulmaya karar verdi. Üç haydut yüzünden planı bir hafta ertelenmişti.

Gerçi bu konuda kendisinin de suçu vardı. Artık uykusunu çok daha hafif seviyede tutuyordu. Bazen rüzgarın oluşturduğu küçük seslerde bile uyanıyordu.

Sonunda ilerlemenin verdiği keyifle canavarları da öldürerek yol almaya başladı. Bir saat boyunca bu şekilde ilerledikten sonra duyduğu çığlık sesleri nedeniyle bir anda durdu.

“Ahhh, Seran. Hayır, hayırr!”

Sesin sahibi bir kıza aitti. Ersa vakit kaybetmeden sese doğru koştu. Kısa bir koşunun ardından vardığı yerde gözlerinde büyük bir şaşkınlık oluşturacak bir görüntü gördü.

Yerde üç kişinin kanlar içindeki bedeni yatıyordu ve iki kıza doğru yürüyen üç adam vardı. Şaşkınlığının asıl nedeni ise bu üç adamın kendisine bir hafta önce saldıran kişiler olmasıydı!

Gözlerindeki şaşırma duygusu yoğun bir kızgınlık duygusuna dönüştüğünde aynı zamanda kalbinde suçluluk hissi oluştu. Eğer o gün bu insanları öldürseydi, böyle bir olay yaşanmamış olacaktı. Ama ne kadar canavar öldürmüş olsa da insanları öldürmek istememişti. Sonuçta insandı.

Ersa duyguları karmakarışık halde yürümeye başladığında Kaku ve iki adam on beş yaşlarında görünen iyi görünümlü iki kızı kötü bir gülümseme ile çevrelemişti.

İki kız, arkadaşlarının ölü mü yoksa yaşıyor mu olduğunu bilmiyor, korku ile titriyordu. Kaku yavaş yavaş kızlara doğru yürümeye başladı.

İki kızın gözlerinden yaşlar süzülürken korku ile üç adama bakıyordu. Ersa da etrafına yoğun bir kızgınlık ve ölüm aurası yayarak adamlara gittikçe yaklaşıyordu.

“S- se- sen!”

Ersa'dan yayılan ürpertici aurayı hisseden üç kişi titredi. Ersa’nın kendilerine yaklaştığını gören Meran dehşet içinde kekeledi. Kaku, Meran'ın korku dolu gözlerle baktığı yere döndü. Aynı anda Ersa'yı gördüğünde gözleri genişledi.

“Na- nasıl buradasın?”

Ersa hiçbir şey söylemeden üç adama yaklaşmaya devam etti. Yaşlı gözlerle birinin geldiğini duyan iki kızda adamların tepkisinden umutla baktıkları yere döndüler.

Ama gördükleri sadece on üç yaşlarında bir çocuktu. “Hey, gelme buraya kaç!”

Kızlardan biri ona bağırdığında diğer kızda hemen tepki gösterdi. “Evet, kaç ve yardım çağır! Hemen git!”

Ersa ikisini de duymuyormuş gibi yürümeye devam etti. Üç adam endişe dolu halde kızları umursamadan kaçmaya başladılar. Ersa ise adamların koşması ile aynı anda ağırlık kıyafetinin değerini sıfıra indirdi ve bulunduğu yerden kayboldu.

Kızlar şaşkın bakışlarla Ersa'nın nereye gittiğini ararken bir çığlık sesi alanda yükseldi. “Ahh!”

Kaku karnına yediği tekme ile metrelerce uçmuştu. Sırasıyla iki adet çığlık daha duyulduğunda yerde sürünen üç adam vardı.

Ersa kılıcını sıkı sıkıya tuttu ve bu adamların saldırısına uğrayan iki kız ile üç gence baktı. Gençlerin yerdeki hareketsiz bedenin görüntüsü ile ölümcül gözleri üç adama döndü. “Size bir şans vermiştim.”

Ersa'nın sözlerini duyan üç adamın korkudan kalp atışları hızlandı. Bu sözlerin anlamının ilk seferde canlı bırakılmaları olduğunu anlamışlardı.

“Hayır, hayır. Onlar ilk bize saldırdı. Bizde bu yüzden karşılık verdik. Bizim bir suçumuz yok.” Kaku saçma bahaneler uydurmaya çalışırken Ersa'nın gür sesi korku ile titremelerine neden oldu. 

“Kapa çeneni!”

Kaku hemen sussa da Ersa kendilerine doğru yürümesi korkusunun artmasına neden oldu. Bu nedenle kendisini tekrar savunmaya başladı. “Doğruları söylüyorum. Dikkatli olduğumuz için değilse şimdiden-”

Ersa'nın aniden Kaku'nun çenesine yerleştirdiği tekme ile kelimeleri yutmak zorunda kaldı. “Kapa çeneni demiştim.”

Çenesi kırılan Kaku artık konuşamıyor, titreyerek Ersa'ya bakıyordu. Ersa, Kaku'nun önüne kadar geldi ve aniden kılıcını kalbine geçirdi. Kaku'nun göz bebekleri küçülürken tek kelime edemiyordu. Bu sahneyi izleyen diğer iki adam “Hayır, hayır! Ölmek istemiyorum!” diyerek bağırıyor ve geriye doğru sürünerek kaçmaya çalışıyordu.

Korkudan bacakları bile tutmuyordu. Bu zamana kadar yüzlerce, belki de binlerce can almışlardı ama kendi hayatlarının tehlikede olduğu o an ölüm korkusu soğuk terler dökmelerine sebep oluyordu.

Ersa ani bir hareket ile diğer adamın kalbine de kılıcını geçirdi. Kanla kaplı kılıcını ölü olan bedenden geri çıkardığında kızgınlığı sürüyordu. Hayatta kalan tek kişi olan Meran sürekli titriyordu ve yalvarıyordu, ama Ersa'nın ifadesinde ona karşı hiçbir acıma duygusu yoktu. Son bir hareket gerçekleştirdi ve kanlar ile kırmızı rengine bürünen kılıcının daha çok kırmızıya bulanmasına neden olarak Meran'ın kalbini deldi. Kırmızı renkli enerji bu sırada damarlarının içinde parıldayarak ilerliyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr