Bölüm 61 : Misafirlik

avatar
3656 10

Yıldızlar Kralı - Bölüm 61 : Misafirlik


Mely üç günün yorgunluğuyla kısa sürede uyanmadı. Ersa, Mely’nin yanında oturdu ve yaşadıklarını düşündü. Siyah renkli gazın bedenini ele geçirmeye çalıştığını hissetmişti. Siyah bir gazın iradeye sahip olması mümkün müydü? Belki de düzeneğe girerek yanlış bir şey yapmışlardı. Kötü bir ruhu uyandırmış olabilirlerdi. En başından mağaranın nasıl kurulduğunu merak etti. Ormandaki yaşamda mahvolmuştu. Ne kadar düşünse de bir sonucu varamadı ve düşünmekten vazgeçti.

“Ahh!”

O anda hissettiği ani bir ağrı ile istemsizce bir inilti verdi. Gözleri Mely'e döndüğünde hala uyuduğunu görünce rahatladı. Yeniden eti kemiriliyormuş hissi uyandıran ağrı baş gösterince elinin kenarını ağzına koydu ve ısırarak bağırmamaya çalıştı. Mely'i uyandırıp endişelendirmek istemiyordu. 

Kendini ses çıkarmamak için zorlarken elinin kenarında dişlerinin izi oluşmuş kan damlaları akıyordu. Hayatı boyunca böylesine şiddetli bir ağrısı olmamıştı.

Aniden acı tüm vücuduna yayıldı. Hızla Mely’nin yanından uzaklaştı. Bu sırada sürekli öksürüyordu. Gözleri kırmızılaşmış ve yaşarmıştı. Yeterince uzak bir yere ulaştığında diz çöktü ve öksürmeye devam etti.

'Dong, dong'

Kalbinin yüksek sesli hızlı atışı ve getirdiği acı ile sağ elini kalbinin bulduğu konuma getirdi ve sıkıca tuttu. Bağırmamak için kendisini ne kadar zorlasa da istemsizce inilti çıkarmaya karşı koyamıyordu.

On dakikadan fazla kıvranarak sürekli öksürdü. Öksürükleri sebebiyle ara sıra ağzından siyah kırmızı karışımı bir sıvı çıkıyordu. Bu sıvı her çıktığında boğazında berbat bir tat bırakıyordu. Geçmek bilmeyen ızdırap dolu dakikaların ardından bedenini yere bıraktı. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Kendine geldiğinde terler içinde kalmıştı.

Ağrısı geçince Mely'nin yanına döndü ve kalın bir ağaca yaslandı. Gözleri uyuyan kıza kaydı. Hala uyuduğunu gördü. Uyanmadığı için rahatladı.

Ağrısının nedenini düşününce aklına gelen tek ihtimal siyah maddenin vücuduna bir şeyler yapmış olabileceğiydi. Nedenini yalnız kaldığında ayrıntılı bir şekilde araştırmaya karar verdi.

Ertesi sabah uyanan Mely'nin yüzü çok daha iyi duruma gelmiş, göz altları normal rengine kavuşmuştu.

Ersa'nın kendisine hazırladığı yemekleri birlikte yedikten sonra kalan canavarları öldürmek için yola çıktılar ama canavarların olduğu alana vardıklarında etrafta hiç canavar olmadığını fark ettiler. Saatlerce alanı arasalar da canavar bulamadılar. Görev canavarları temizlemeyi gerektiriyordu. Canavarlar yoksa görevi tamamlamışlar demekti.

“Nereye gitmiş olabilirler ki?”

Ersa, biraz düşününce aklına mantıklı bir ihtimal geldi. 

“Orman ve mağaranın yok olduğu gibi canavarlarda yok olmuş olabilir mi? O ormanda yaşayan canavarların normal olduğunu düşünmüyorum.”

“Yok olmak mı?”

“Evet, belki de her gün bir canavarın dışarıya yollanması da insanları çekmek için yapılan bir şeydi. Bunu biri planlamış olabilir. Siyah gaz gibi.”

Ersa bu dediklerini en mantıklı seçenek olarak görüyordu. Siyah maddeyi bir varlıkmış gibi hissediyordu. Mely ise Ersa'nın böyle ilginç bir fikir ortaya atması ile şaşırdı. Düşününce görev boyunca yaşadıkları inanılmaz olaylardı. 

Bir kişi bu kadar şeyi planlayabilir mi?”

Mağarada merdivenden inince karşılarına çıkan çizimlerle dolu duvarları hatırlayan Ersa, adamın görüntüsünü hatırlamaya çalıştı. 

“Yeraltında odadaki adam tüm bunların başı olabilir mi?”

Mely bu fikri inanılmaz buldu. 

Çizimler binlerce yıllık görünüyordu. Duvardaki dili bile bilmiyoruz. O kişi çok uzun zaman önce ölmüş olmalı.”

Ersa, Kadim İmparatorun binlerce yıldır yaşadığını bildiğinden bu fikir mantıklı geliyordu ama bu dönemde insanlar için binlerce yıllık yaşam çok fazlaydı. Bu nedenle kim bu fikri duysa mantıklı bulmazdı.

“Bunları sonra düşünürüz. İlk önce köye gidelim ve durumu bildirelim. Sonra akademiye döneriz.”

“Tamam öyle yapalım.”

Mely ve Ersa, Niste köyüne köy liderinin yanına gittiler. Kapıyı Karea ile eşi açtı. Ersaları gördüklerinde ümit dolu bir yüzle içeri davet ettiler.

“Buyurun içeriye gelin.”

Ersa, adamı nazikçe reddetti. 

“İçeriye gelemeyiz. Kısa süre de akademiye dönmek istiyoruz. Batı bölgesindeki canavarlar tehlikesinin kalktığını bildirmek için geldik.”

Karea ve eşi, bu kadar kısa sürede görevin tamamlanmasına şaşırmışlardı. Karea yüzünde bir gülümseme ile konuştu. 

“Lütfen içeri gelin. Bugün burada kalın. Köyümüzü büyük bir sıkıntıdan kurtardınız. Size teşekkür edemezsem bu benim kalbimde bir ukte olarak kalır.”

Karea'nın sözlerini reddederlerse kabalık olacağını düşündüler. Birbirlerine kısa bir bakış attılar. Köyde bir gece kalmanın zararı olmazdı.

“Madem öyle. Bugün için sizi rahatsız edeceğiz.”

Karşılarındaki karı koca çifti mutlu bir gülümseme verdi. Ersa ve Mely'i içeriye aldılar. 

“Dier, bugün etleri çıkar ve en güzel yemekleri yap.”

Kadın mutfağa yöneldiğinde Mely arkasından seslendi. 

“Yardım edebileceğim bir şey varsa yardımcı olmak isterim.”

Mely'nin mütevazi tavır ile yardım teklif etmesine Karea ve Dier şaşırdılar. Akademi öğrencileri genelde çok kibirli oluyorlardı. Aslında Mely'nin yemek yapma isteğine Ersa bile şaşırmıştı. 

“Tabi, lütfen beni takip et.”

Mely, Ersa'nın yanından kalktı ve Dierle birlikte mutfağa gitti. Oda da sadece erkekler kalmıştı. Karae gülümseyerek Ersa'ya baktı. 

“Çok iyi bir kız.”

“Evet, kesinlikle öyle.” 

Karae, Ersa'nın neyi ima ettiğini anlamadığını görünce iç çekti. Kızın çocuğa bakışlarından anlamıştı neler hissettiğini, ama gencin bu konudan haberi yokmuş gibi görünüyordu. Mely'nin işinin zor olduğunu düşündü.

Mely ve Dier evin yiyecek deposundan etleri aldılar ve mutfağa taşıdılar.

“Bu etleri kesmemiz lazım. Nasıl kesmen gerektiğini göstereyim, gerisini sen yaparsın.”

Dier, etleri kesme tahtasının üstüne koydu ve küp küp kesmeye başladı. Bir parça eti kestikten sonra Mely'e verdi bıçağı. “Etlerin kesimini sana bırakıyorum. Bende aperatifleri hazırlayayım.”

“Tamam.”

Mely, etleri mükemmel bir oranda kesmeye özen göstererek kesmeye koyuldu. Dier, Mely’nin eti keserken ki odaklanmış halini bir süre hoş bir gülümseme ile izledi. Mely bir sorun yaşamadığından aperatifleri hazırlamak için tekrar depoya gitti. Mutfakta saatler süren bir çalışmanın sonunda akşam güzel bir sofra kurulmuştu.

Dier bu sırada dışarıya çıktı ve oğlunu getirdi. Oğlan Mely ve Ersa'nın evlerinde olduklarını görünce gözleri parladı ve şaşkınca ikisine baktı. Dövüş sanatları çalışan kişiler normal halkın gözünde hayranlık uyandıracak kişilerdi. Dier gülümsedi ve oğlunun başını okşadı. 

“Altı yaşındaki oğlumuz Amar.”

Mely, gülümsedi ve “Merhaba Amar. Ben Mely.” dedi.

“Benim adımda Ersa.”

Amar, Ersa ve Mely'nin karşısında utandı ve annesinin arkasında saklandı. Dier güldü ve yemeğe çağırdı herkesi. 

“Hadi yemeğe geçelim.”

Oturma odasında yere serilmiş örtünün üzerinde büyük bir tencerede etler vardı. Beş kişi sofraya oturdu ve sıcak bir atmosfer eşliğinde yemek yediler. Mely ilk defa böyle samimi bir aile ortamında bulunduğundan tuhaf hissetmişti. Yemeğin ardından Dier, Mely'nin yardımı ile çay yaparken Ersa, Karae ve Amarla oturma odasında sohbet etti. Amar, Ersa'nın güzel yüzüne bakıyor, bakışları karşılaşınca gözlerini kaçırıyordu. Ersa, çocuğun tatlı olduğunu olduğunu düşündü.

Bir süre sonra çaylarla dolu tepsiyi taşıyarak içeri giren Mely, Karae'den başlayarak çayları ikram etmeye başladı.

Ersa, Mely'nin bu hali karşısında kendisini gülmekten alıkoyamamıştı. Mely, Ersa'ya çay ikram etmeye geldiğinde yüzündeki ifadeyi görünce utandı. Onun bu durumu Ersa'nın hoşuna gidiyordu. Mely, Ersa'ya sinirlendiğinden çayı kendisi vermedi ve kaşları ile işaret ederken Ersa'nın almasını sağladı.

Mely'nin tepkileri Ersa'yı daha çok güldürdü. Çayını aldı ve önüne koydu. Mely de çayıyla Ersa’nın yanına oturdu.

“Birbirinizle iyi anlaşıyorsunuz.”

Dier gülümseyerek iki çocuğa baktı.

Ersa, güldü ve “Elbette. Birlikte çok zaman geçirince alışıyorsun.” dedi.

Ersa'nın ilk sözlerinde gülümseyen bir yüze sahip Mely, alışıyorsun sözü ile kızgın bir ifade takınarak Ersa'ya döndü. Ersa, Mely'nin gözlerinden ne demek istediğini anlıyordu. Alışıyorsun da ne demek! Sanki iyi anlaşmamız gerekliymiş gibi söylüyorsun!

Ersa elini uzattı ve Mely'nin yanağını sıktı. Mely kızgın ifadesini sürdüremedi ve Ersa'nın eline vurdu. Fısıldayarak Ersa'ya kızdı. 

“Ne yapıyorsun!?”

“Tamam tamam kızma. Sadece şaka yapıyordum.” 

Ersa da fısıldayarak Mely'e karşılık verdikten sonra aileye döndü. Ersa'nın karşısında şaşkın bakışlara sahip gözler vardı. Ersa çayından bir yudum aldı ve konuyu değiştirmek için konuştu. 

“Ellerinize sağlık. Güzel bir çay olmuş.”

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr