Altair bir buçuk saat boyunca tembelce uyuduktan sonra istemeyerek de olsa kalktı. Hızlıca soğuk suyla duşunu aldı ve kıyafetlerini değiştirdi.
"Hm. Dışarıdalar..." Altair saçlarını bağlarken dışarıda oturan Kılıç Hayaleti'ni hissetmişti. Onun yerinde başka biri bırak Kılıç Hayaleti'ni hissetmeyi, Raya'yı bile hissedemezdi. Çünkü Kılıç Hayaleti'nin aurasının bir kısmı Raya'yı da gizliyordu.
Altair kapıyı açtı ve teni kurumakta olan Raya'ya baktı. Güneş ışıkları onun derisini kurutuyor, daha da kötüleştiriyordu.
Altair zihninde gülümsedi ve onun gözlerine bakan Kılıç Hayaleti'ne baktı. "İçeri girin."
Kılıç Hayaleti hiçbir şey söylemeden kucağında ki Raya'yla normal bir odadan daha soğuk olan dükkanın içine girdi.
***
Altair ve Kılıç Hayaleti birbirlerine bakıyordu. Raya ise koltukta eskisine göre daha iyi bir görüntüyle uyuyordu.
Kılıç Hayaleti'nin kaşları çatılmıştı. "14'lü yaşlarına daha yeni girmiş birisi mi Raya'yı iyileştirecek?"
Bir süre önce Altair'a kızını iyileştirecek olan ustanın kim olduğunu sormuş ve aldığı cevap onu öfkelendirmişti.
"Önceden gördüğün veletlerle, karşında gördüğün kişiyi bir tutma! Nasıl ben seni diğer otuzlu yaşlarında ki insanlarla karşılaştırmıyorum ve gücünü garipsemiyorum, sende bunu yapma.. Çünkü işin ucunda biricik kızının hayatı var..." dedi Altair korkunç derece de sakin bir sesle...
Kılıç Hayaleti'nin kaşları daha da çatıldı. "Bir usta olduğunu nasıl kanıtlayacaksın? Neden sana güvenmeli ve seni takip etmeliyim? Raya'yı kurtarmak yerine esir alıp, beni kullanmak istemeyeceğin ne malum? Belki de Eris'in adamlarından birisin ve Raya ile beni öldürmek için çağırdın.."
Kılıç Hayaleti'nin dediklerini duyan Altair sakin gözlerle ona baktı. Siyah gözünün içinde bir şeyler harekete geçti ve Altair dışında kimsenin fark edemeyeceği bir enerji yaydı.
Kaşları hâlâ çatık olan Kılıç Hayaleti'nin sakin gözlerinde korku ortaya çıktı ve ağzından kanlar gelmeye başladı. Her zaman gizli olan aurası dalgalanmaya başladı ve Aziz seviyenin ortasında ki devasa gücün kontrolünü yaymaya başladı.
O sırada Altair bir imparator gibiydi. Elini tersiyle kafasını destekliyor, bacak bacak üstüne atmış bir şekilde; vasalı yargılayan hükümdar gibiydi. Tarifsiz aurası çevresinde ki Mana ve Qi'yi titretiyor, korku içine sokuyordu.
"Bu şüphelerini giderir mi?" Altair'ın sakin sesi bir, Kılıç Hayaleti'nin kulaklarını doldurdu. Sesi sakin olsa da görünmez bir güç, itaate zorluyor ve diz çökme isteği ortaya çıkarıyordu.
Kılıç Hayaleti dudaklarından akan kanı sildi ve Qi'sini sakinleştirmeye çalıştı. Altair'ın biraz önce sebep olduğu şey onun tüm direncini kırmış, Altair'dan korkmasına neden olmuştu.
'Eğer kendini tutmamış olsaydı, tüm kanallarım delik deşik olacaktı! Çekirdeğime bağlı olan köprüler çökecekti! Siktir, bu kişi de kim?!'
Altair'ın tek bir bakışı bile içinde ki Qi'yi dengesizleştirmiş, kontrolünü kaybetmesine neden olmuştu. Savaş Çekirdeği'ne bağlı olan köprüler adı verilen eklem görevi gören geçitler titremeye başlamıştı.
Cennetsel Ejderha'ya kafa tutan bir karınca gibi hissetmişti!
"Evet, Raya'yı iyileştirdiğiniz sürece emrine girmeye razıyım... Lütfen, onu iyileştir!" diyen Kılıç Hayaleti Altair'a doğru hafifçe eğildi. Altair'ın tek bir bakışı Aziz seviyesinin ortasında olan birisinin Qi akışını kontrol altına alabiliyorsa, eğer temas etseydi patlamasına neden olabilirdi.
Kısaca Altair Qi konusunda ki ustalığı Aziz seviyesinin ve Ustalığın çok ötesindeydi!
"Hm... Peki, senden dışarı çıkmanı ve sakince beklemeni isteyeceğim.." Altair iç çekti ve kafasını salladı.
Kafası eğik olan Kılıç Hayaleti'nin kaşları tekrar çatılmıştı. Eğer burada olmazsa Altair kızına bir şeyler yapabilirdi.
Altair onun düşündüklerini biliyordu. Bu yüzden "Ah... Yang enerji seviyesi oldukça yüksek olan senin gibi bir usta burada olursa, Yin enerji dalgaları Raya'ya zarar verir. Ayrıca oldukça soğuk bir aura ortaya çıkacak! Hayalet Kılıcın şeytani aurası sadece Raya'yı engeller." dedi.
"Kısaca ayak bağıyım..." Kılıç Hayaleti onun ne dediğini anlamasa da bir engel olduğunu anlamıştı.
"Evet, sadece bir ayak bağı olacaksın." Altair ayağa kalktı ve eliyle kapıyı gösterdi.
Kılıç Hayaleti istemeye de olsa ayağa kalktı ve kapıya yöneldi. Kapıyı açtıktan sonra arkası dönük bir şekilde yatan Raya'ya bir bakış attı ve iç çekerek dışarı çıktı.
***
"Hayalet ondan bir şeyler sezdin mi?" Kılıç Hayaleti dışarı çıktıktan hemen sonra Kahraman Kalıntısı olan Hayalet Kılıca seslendi.
Zihninde çok sakin bir ses yankılandı; 'İyi mi yoksa kötü mü olduğu hakkında emin değilim... Ancak, emin olduğum bir şey varsa; o da Raya'nın hastalığını iyileştirmek istemesi. Bildiğin gibi Pulchra ve Gloria uzun süredir savaşta ve işler gittikçe kızışıyor. Bu kişi de kızını iyileştirmek karşılığında savaşmanı isteyecektir.'
Kılıç Hayaleti iç çekti ve aurasının bir kısmını yayarak içeride ki olaylara dikkat kesildi.
'O kadar endişe etmene gerek yok Grover, ona zarar vermek isteseydi; Seni göndermese bile kolay olurdu bu.. Tek bakışıyla seviyeni dengesizleştirdi. İsteseydi tek bakışta Raya'yı öldürebilirdi..'
Ama Grover onu dinlemeden içeriye dikkat etmeye devam ediyordu.
***
Altair iç çekti ve Raya'nın yanına gitti. Cilt rengi oldukça beyazdı. Azıcık kırışmış olsa da buraya geldikten sonra daha da iyileşmiş gözüküyordu. Saçlarında daha fazla beyaz saç teli ortaya çıkmıştı. Yüzü Grover'a hiç benzemiyordu. Fakat, annesinden aldığı sıradan bir güzellik vardı.
Fakat Altair onun suratını değil, kafasına doğru akan Qi ve Mana geçitlerine bakıyordu.
'Mm. Diğerlerine göre onlarca kat daha soğuk ve dengesiz. Soğuk Yin neredeyse meridyenleri donduracak.' düşünceleriyle eş zamanda elinde bir şişe belirdi. Hapın içinde bir ceviz boyutunda buz renkli hap vardı.
"Artık gözlerini açabilirsin. Baban gitti..." Altair sakince onun yüzüne baktı.
Altair'ın sesi Raya'nın kulaklarına varınca gözbebekleri kırpıştı ve yavaşça açıldı. Raya en başından beri uyuyormuş gibi yapıyordu.
Buz mavisi gözlerinin içinde bir soğukluk vardı. Altair'a sabitlemişti. "Nasıl anladın? Babam bile onun ağlamalarını dinlerken fark etmemişti." Raya yıllarca ağlayan babasının seslerini duymuştu. O fark etmesin diye uyuma taklidi yaptığı için bu alanda neredeyse bir ustaydı.
"O senin baban, sana kendisinden bile daha çok güveniyor. Fakat ben değilim, ben Mana'ya bile güvenmiyorum. Bu yüzden senin durumunu fark etmek çok kolay..." diyen Altair eliyle ona kalkmasını söyledi ve hap şişesini uzattı.
Sakin bir sesle konuşmaya başladı. "Hapı tek hamlede yut. Ardından hapın kuvvetine hiçbir şekilde direnmeye çalışma, olabildiğince rahatla ve sana aktaracağım Mana'yı reddetme!"
Raya kalktı ve sakince oturdu. Kafasını salladıktan sonra Altair'ın elinde ki şişeyi aldı. Kapağında ki mantarı yavaşça kaldırdığında odanın ısısı derecelerce düştü.
Altair'a baktı ve sakin ifadesini görünce devam etti ve hapın elini dondurmasını umursamadan eline aldı ve yuttu. Gözlerini kapatmış ve tamamen odaklanmıştı.
ÇAT!
Soğuk Güneş Hapı'nın dehşet verici gücü anında Raya'nın vücudunu dondurmaya başladı. Daha midesine bile varamadan yemek borusu ve bir çok bölgesi donmuştu.
Raya'nın vücut ısısı korkunç derece de düşüş yaşamıştı. Teni soldu ve saçlarında ki beyazlık artmaya başladı. Verdiği nefesler ağzından çıktığı gibi donuyordu.
Raya korkmaya başladı. Çünkü her bir hücresi iğneyle deliniyormuş gibi acı çekiyordu. Ancak içinde sıcak ve nazik bir enerji akışı ortaya çıkarak, tüm soğuğu bastırdı.
Gözlerini açtığında Altair'ın gözleri kapalı bir şekilde elini Raya'nın kıyafetinin altına sokmuş ve karnına yerleştirmiş bir şekilde buldu.
Bu onu oldukça utandırsa da Altair'ın elini hissedemediğinden sakin kalabilmişti.
Vücut ısısı yükselmek yerine sabit kaldı. Ancak Soğuk Güneş Hapı'nın soğuk tıbbi gücü onun kanallarını açmaya ve saklı hazineyi uyandırmaya başladı.
O sırada Altair'ın zihni dehşet verici gücü kontrol etmekle meşguldü.
'Soğuk Güneş Hapı'nı kullanarak kanalları açmalı ve fiziğini uyarmalıyım. Ama bu siktiğimin enerjisi manamı donduruyor.' Soğuk Güneş Hapı'nın soğuk yang gücü o kadar güçlüydü ki Altair'ın Mana'sını donduruyordu. Bu yüzden Altair oldukça hızlı bir şekilde yapmaya çalışıyordu.
Zaman yavaş yavaş geçmeye başladı ve Raya'nın durumu gittikçe düzeldi. Dış görünüşü değişirken, fiziği değişmeye başladı.
Bir süre sonra odada kırağılar oluşmaya, kar yağmaya başladı. Odada su buharı olmamasına rağmen kendiliğinden oluşuyordu.
Aynı anda bir şeyler kırıldı.
Boom!
Korkutucu derece de soğuk bir hava odada ki her şeyi dondurdu.
İçerisi o kadar soğuktu ki 'Mafya babası olmak için oğlumun adını "Mafya" koydum' esprisinin soğukluğu bile güneş gibi kalıyordu.
Altair'ın kanı donmaya başladığında arkasında üç metrelik Cehennem Asili belirdi ve tam bir zıtlık oluşturarak buz gibi atmosfere karşı çıktı.
Bu Cehennem Asili tam olarak Altair'a benziyordu. Fakat yakut gibi parlayan kırmızı gözler vardı. Bu gözlerin içinde tüm varlıkları küçümseyen bir kibir vardı. Ve bu küçümsemenin en büyük hedefi sakince oturan Raya idi.
Aynı şekilde Raya'nın arkasında da bir kuş silüeti oluşmaya başladı. Altair'dan farklı olarak bu silüet safir gibiydi. Ve Cehennem Asili kadar belirgin değildi. Ama ondan aşağı kalmayacak kadar mistik bir aura yayıyordu. Yavaş yavaş belirginleştikçe hangi hayvan olduğu ortaya çıktı.
Bu bir Ankaydı!
Anka'nın safir renkli vücudu ve parlak kırmızı gözleri vardı. En saf ve kutsal tanrı gibi bir hava veriyordu. Ancak aurası Cehennem Asili kadar özel olsa da onun ki kadar güçlü değildi. Onun tarafından bastırılmıştı.
Cehennem Asili ona kesmeye hazır bir tavukmuş gibi bakıyordu!
İkisi kapışmaya başladı!
Oda iki farklı dünyaymış gibi ayrıldı! Raya'nın arkası buzlara ait bir dünya gibiyken, Altair'ın arkası bir Cehennem'di.
Cehennem Asili'nin arkasında ki dünya da Mana ve Qi enerjileri bile erimeye başlamıştı. O kadar güçlü bir yansımaydı ki Mana ve Qi'yi eritiyordu.
Fakat Buz Ankası'nın arkasında ki dünya da ondan pek aşağı da değildi. Her yer saydam ve opak buzlarla kaplıydı. Odanın içinde kar yağarken, Mana ve Qi buzları oluşmaya başlıyordu.
Oda da Yin'in ve Yang'ın en saf sembolleri birbiriyle kapışıyordu!
Birkaç on saniye sonra Buz Ankası hiç var olmamış gibi aniden yok oldu. İçeriyi Cehennem Ateşleriyle bir havuz sarmış gibiydi, tüm odayı korkutucu bir alev denizi kapladı. Buzlar eridi ve Mana buzları çözüldü.
Ama bir dakika sonra da Cehennem Asili silindi. Her yer hiçbir şey yaşanmamış gibi eski haline döndü.
Her şey bir yansımaydı sanki!
Silüetler kaybolduktan sonra Raya'nın aurası güçlenmeye başladı.
Acemi Büyücü...
Orta Aşama Acemi Büyücü...
Yüksek Aşama Acemi Büyücü...
Düşük Aşama Kalfa Büyücü...
Orta Aşama Kalfa Büyücü...
...
Yüksek Aşama Büyücü
Düşük Aşama Usta Büyücü...
Orta Aşama Usta Büyücü...
Aura güçlenmeyi bıraktı ve sakinleşti. Sadece birkaç dakika da güçsüz bir kızdan; Orta Aşama Usta Büyücü'ye güçlenmişti. Bu Orbis kıtasında ki en iyi dahilerle kapışabilecek kadar güçlü bir hızdı!
Bunu duyan büyücülerin çoğu korkar ve Şeytani Sanatlar kullanma suçundan idam ederlerdi. Çünkü bir günde bu kadar güçlenmek; sadece en şeytani sanatlar kullanarak mümkündü! Ve öyle bir sanat için yüzbinlerce insanın hayatı dahi yetmeyebilirdi.
Crack!
Altair hem savaşçı hem de büyücü olarak bir seviye atladı. Artık o da bir Usta'ydı. Ama onun aurası da güçlenmeye devam ediyordu.
İçinde ki Yang enerjisi coşmaya başladı ve Soğuk Yin Fiziği'nden yararlanmaya başladı.
Crack!
Crack!
Crack!
Altair'ın vücudundan çatırtılar yükseldi ve savaşçı seviyesi Yüksek Aşama Usta'ya vardı. Ayrıca Büyücü olarak da Orta Aşamaya varmıştı.
Aurası durakladı ve Üç Bin Element Metali'nden daha sağlam bir hale geldi.
Altair ve Raya aynı anda gözlerini açtılar.
Altair'ın siyah gözü hafifçe parladı ve Raya'nın tüm sırlarını gördü. Ruhundan, zihnine kadar her şeyi okuyordu.
'Soğuk Yıldız Ankası! Soğuk Yin fizikleri arasında en güçlüsü... Üstelik benim tekniklerim ile oldukça uyumlu. Çift Yıldız Mana Tekniği'ni çalışarak çok hızlı bir şekilde güçlenebilirim! Hayır...' Altair en güçlü ve özel fiziklerden birisiyle karşılaşınca sevinmişti. Hızlıca onu nasıl çok iyi bir şekilde kullanabileceğini düşünmüştü. Ama Lyra ve diğer kadınlarının gülümsemesi gözünün önüne gelince anında vazgeçmişti.
'Artık yalnız değilim, sorumluluklarım var.'
"Uhm... Bayım?" Raya'nın derisinde çatlaklar vardı. Kozasından çıkmak üzere bir kelebek gibiydi. Bunu Raya'nın kendisi de biliyordu.
Raya'nın sesi Altair'ın düşüncelerini dağıttı. Altair sakin bir şekilde ona baktı. "Elimi çekmemi istiyorsan... Bir saniye bekleteceğim." o bir aptal değildi. Ne yaptığını ve onun ne istediğini biliyordu.
Vücudundan sıcak ve güçlü bir enerji elinden iletildi ve Soğuk Yıldız Ankası'nı besledi. O sırada Raya'nın vücudunda ki çatlaklar genişlemeye başlamıştı. Yavaşça derisi dökülmeye başladı ve saçları tamamen beyazladı. Mavi gözleri biraz koyulaştı ve laciverte yakınlaştı.
Altair işini bitirdikten sonra elini çekti ve bir bez parçasıyla elini temizledi. "Üzgünüm ama küçük kızlara en ufak bir ilgim yok..." elinde ki bez parçası küllerine dönerken yavaşça odadan dışarı çıktı.
Altair'ın geniş sırtını izleyen Raya'nın gözlerinde ki parlaklık söndü ve inci taneleri gibi gözyaşları dökülmeye başladı. O Altair'a saçma bir şekilde aşık olmuştu.
Ve Altair'da bunu fark etmişti.
Altair deneyimsiz bir velet değildi. Dokunduğu anda Raya'nın saf zihninde çıkan heyecanı ve kalp atışlarının ritmini fark etmişti. Ama...
'Başım bağlı cicişim.. Başka kapıya.'
Altair kapıdan çıktı ve uzun süre zindan da kalmış mahkum gibi parlak güneşi karşıladı. Ama güneşin tadını dahi çıkaramadan soğuk ışıltılı bir kılıç şahdamarının üzerinde belirmişti. Ufak bir hareketinde şah damarının üzerinde kalın bir çizgi belirecek ve Altair'ın ölümü kesinleşecekti.
Altair hiç paniklemedi ama öfkelenmişti. "Grover ölmek mi istiyorsun? Senin hakkında ki düşüncelerim kötüleşiyor ve nedense seni öldürmek istiyorum.."
Altair bir sabır küpü değildi. Her seferinde kafası tehdit ediliyordu ki onun da bir sınırı ve gururu vardı. Soğuk Yıldız Ankası'nın Fiziğini görünce Raya ve Kılıç Hayaleti hakkında ki planlarını değiştirecekti ancak Kılıç Hayaleti sınırı aşıyordu.
Şüpheleri olabilirdi ama boğazına kılıç dayamak fazlaydı!
"Sen... Kızıma ne yaptın?" Kılıç Hayaleti'nin gözlerinde ufak bir duygu kırıntısı dahi yoktu. Raya'nın ağladığını duymuş ve vücudunun üzerinde ki çatlakları fark etmişti. Bir Şeytani Sanata kurban gitmiş olabileceği düşüncesi onu ölümüne korkutmuş ve öfkelendirmişti.
Altair'dan cevap beklerken tek duyduğu iki kelimeydi. Üstelik bu kelimelerin hangi dilden olduğunu bilmiyordu. Ama tüm kalbi korkuya kapılmıştı.
"Siktir git."
Altair sinirli bir şekilde Türkçe'den bir küfür etmişti. En nefret ettiği şeyler bugün gerçekleşiyordu. İlk önce en sevdiği varlık ona güvenmeyip kendi başının çaresine bakmak istemişti. Ardından Afrodizyak tuzağına düşmüştü. Şimdi de bir piç kurusu onu aşağılıyordu!
Bu Altair'ın sinirlenmesi için yeterliydi!
Etrafta ki uzayda dalgalanma oldu ve etrafta çatlama sesleri yankılandı.
Crack!
Çat!
Kılıç Hayaleti'nin kılıcın da küçük çatlaklar oluştu ve kılıcın tamamını kapladı. Ama bununla uğraşacak zamanı yoktu.
Çünkü Aziz seviyeli bir savaşçının kolu çatlamıştı!
Gravor dişlerini sıktı ve Altair'a sağlam eliyle saldırdı. Ancak yumruğu hava saptı ve yere indi. Üstelik ayağının etrafında beyaz yıldızlar ortaya çıkarak ayağını kilitledi.
Hayalet Kılıcın özelliklerini kullandığında garip bir şekilde hiçbir işe yaramadı. Kafasını kaldırdığında tam alnına dayatılmış parmakları gördü.
Altair'ın yüzünde ve gözünde en ufak bir mimik yoktu. Siyah gözü bir karıncaya bakıyormuş gibi kibirle doluydu.
"En nefret ettiğim şey, minnet bilmeyen bok parçalarıdır. Bir daha kılıcını bana çekmeye kalkarsan, artık bu dünya da Raya ve Gravor diye birisi olmaz. Ayrıca bundan sonra emrim altındasın... Kaçmaya kalkarsan seni kovalar ve Raya'yı öldürürüm." diyen Altair'ın sesinde korkutucu bir güç vardı. Kılıç Hayaleti doğrulamıyor ve kafasını kaldıramıyordu.
"Ben anlaşmanın bana düşen kısmını tamamladım." dedikten sonra tüm güçlerini geri çekti ve arkasını dönerek oradan uzaklaşmaya başladı.
"Çatlaklar dökülecek ve daha saf bir deri ortaya çıkaracak. Maalesef ki Grover... Anlaşmadan dönemeyeceksin." bunlar Altair gittikten sonra hâlâ hava da yankılanan sesti.
"Çünkü bir şeytanla anlaşma yaptın..."
...
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..