(Kitap 1- Karanlığın Yükselişi) Bölüm 1: Aşı (1)

avatar
295 1

7 Büyük Güç - (Kitap 1- Karanlığın Yükselişi) Bölüm 1: Aşı (1)


Arkadaşlar kitapta baş karakterin 2 ismi var ona bazen bir ismiyle bazen diğer isimle anlatabilirim, karıştırmayın. Neyse çok konuştum.

İyi okumalar

"Milius Peter Cloud! Hemen buraya gel!!" Peter annesinden gelen ani sesle bir anda yerinden sıçradı. Elindeki kitabı hızlıca bıraktı ve hemen odasından çıkıp annesinin yanına doğru hareket etti. Zira acele etmezse neler olacağını ilk elden bilen kişi oydu...

Mutfağa geldiğinde annesi Miranda doğrama tahtasının  üzerinde salatalık doğruyordu. Annesine bir bakış attı ve ne kadar güzel olduğuna baktı. Kızıl saçları beline kadar geliyordu. Boyu normal denecek kadardı. Yüzü ise kusursuzca yakındı. Gözleri ise yeşildi. Peter gözlerini ondan almıştı. Annesi Peter'ın geldiğini anladığında hemen Peter'a bir bakış atıp önündekileri doğramaya döndü.

"Yardım et de sofrayı kur. Baban gelmeden yemeğin hazır olması lazım." Peter hızlıca başını sallarken hemen annesini yanına gitti ve ona yardım etmek için bir şeyler yapmaya başladı.

10 dakikaya herşeyi hazırlamış olan ikili masaya oturup beklemeye başladılar. Peter çok heyecanlıydı. Babasının getireceği şeyleri dört gözle bekliyordu. Bu hayatta en sevdiği şey yeni bilgiler edinmekti. Bu zamana kadar hep ticaretle alakalı kitaplar okumuştu fakat bu sefer farklıydı. Babası bu sefer kendi gezegenleri hakkında bilgi içeren bir kitap almıştı. Yani alacaktı.

Peter Gezegenleri hakkında çok az şey biliyordu. Gezegenin adının Jaeron diye bir şey olduğunu hatırlıyordu. Gezegenin adının böyle olmasının sebebi ise ilk zamanlarda dünyanın liderliğini yapan kişinin adının Jaeron olduğu ve gezegene de bu adı vermiş olmasıydı. Bilinene göre gezegenin devasa olduğunu  normal bir gezegenin 1000 katı kadar olduğunu biliyorlardı. Bu dünyada 27 kıta olduğunu biliyordu bir de. Kendisi ise 17. Kıta olan kıta da ve Aris imparatorluğunun 3 büyük şehrinden biri olan Moren şehrinde yaşıyordu. Dağların altındaki şehir diye anılan bu şehir bu kıtada ele geçirilmesi en zor şehirlerden biri olarak bilinirdi.

Milius 13 yaşında olmasına rağmen bu konularda çok bilgiliydi. Bu zamanda bilgi, bulunması en zor şeylerden biriydi.

Bir anda gelen kapıyı hafifçe tıklama sesiyle Peter hemen yerinden kalkıp kapıya doğru koştu. Kapıyı hızla açarken önünde gördüğü babasıyla gözleri heyecanla açıldı.

Miliusun babası Julian 1,90 cm boyunda kahverengi saçlı, kaslı ve eşi gibi yeşil gözlüydü. Kasları ne giyerse giysin belli olurken Miranda'nın onu kadınlardan nasıl koruduğunu bu zaman kadar kimse anlamadı.

Julian'ın saçları omuzlarına geliyordu. Saçlarına hiç dokunmasan bile hala çok çekici oluyordu.

Peter hemen babasının elindeki kitapları aldı ve odasına doğru koştu.

Babası ise gülerek odasına doğru yürümeye başladı.

10 dakika sonra Julian üstünü değiştirmiş ve yıkanmıştı. Peter ise kitapların yerini ayarlamıştı ve odasından çıkıp mutfağa doğru gidiyordu.

Mutfağa doğru giderken banyoda gördüğü aynaya bakarak banyoya girdi.

Aynanın karşısına geçtiğinde o da kendisinin nasıl göründüğünü düşünmeye başladı.

Peter 1,73 boyunda kahverengi saçlı yeşil gözlü bir çocuktu. Babası gibi onun da yüz hatları çok yakışıklıydı. En büyük hayallerinden biride dünyayı gezmekti.

Hemen daha fazla oyalanmadan ellerini yıkadı ve mutfağa gitti.

Mutfağa geldiğinde zaten babası ile annesi yemeğe başlamak üzerelerdi.

Hemen o da sofraya oturdu ve yemeye başladılar.

Yemeğin yarısında Peter babasını şaşırtacak bir soru sordu.

"Baba yanında çalışabilir miyim?"dedi. Babası Peter'ın sorduğu soruya şaşkınlıkla bakmayı sürdürürken konuştu.

"Emin misin? Bir şeyler falan taşıyacaksın. Taşıyacağım şeyler de hafif değil hem. Belin falan ağrırsa annen bana çok kızar."

Peter göz ucuyla annesine bakarken bunun çok doğru olduğunu anlayabiliyordu.

" Baba ben de çalışmak istiyorum." Peter ısrarla çalışmak isteyince babası sonunda kafası ile Miranda'dan aldığı mesajla yemeğine döndü.

"Tamam çalışabilirsin ama orada baban değil patronunum ona göre." Peter bu duyduğu iki kelimeyle neredeyse havaya uçacaktı.

Onun aslında işte çalışmak gibi bir merakı yoktu. Sadece sevgilisiyle arkadaşını daha çok görmek istiyordu.

Easterr da Peter gibi 13 yaşındaydı. Babası o küçükken ölmüştü. İkiz kardeşi ve annesi ile beraber yaşıyordu. 1 yıl önce Peter onu sevdiğini söylemişti ve o zamandan beri birliktelerdi.

Dan ise onun ikiz kardeşiydi. Adı aslında Daniel'di ama onlar adının tamamını söylemeye üşendiği için ona Dan diyordu. Peter'ın babasının yanında çırak olarak çalışıyordu.

Easterr sarı saçları beline kadar gelen bir kızdı. Gözleri yeşildi. Ormanın en güzel kokusu gibi kokardı. 1,70 boyundaydı. Yüzü ise krallıkları savaşa sokacak kadar güzeldi.

Daniel de sarı saçlara sahip ve yeşil gözlü bir çocuktu. O da kardeşi gibi orman kokardı. Fakat o Peter'ı kendine aşık etmiyordu.

1,69 boya sahipti. O da çok yakışıklıydı. Neredeyse Peterla aynı etkiyi yayıyordu havaya.

O anda Peter hemen yemeğini bitirdi ve odasına çıktı. Yarını düşünüyordu. Arkadaşlarıyla genellikle çok eğlenirlerdi. Dan çok sorunlu bir çocuk olduğu için onları da kendisiyle sürüklüyordu.

Bu 13 yaşındaki arkadaş grubuyla gerçekten çok mutluydu. Bunun hiç bitmemesini istiyordu. Fakat insanın her istediği olmuyordu işte.

Peter Odasında kitaplarını okumaya başladı ve saatlerce okudu.

Babası ticaretle uğraşıyordu. O zaten ticaret hakkında çok şey biliyordu. Babasına yardımcı olmak için zaten bunu da bilmesine gerek yoktu.

Kendisinin bulunduğu krallığı bu zamana kadar bilmeyen Peter sonunda Hermon Krallığında olduğunu öğrendi. Şehirler, Krallıklar, İmparatorluklar ve en son olarak da kıtalar geliyordu.aynı zamanda kendi bulundukları kıtanın nüfüsünü da öğrenmiş oldu. 17.kıta da 4 trilyon insan yaşıyordu.(4.000.000.000.000 bu kadar yani)

Peter böyle saatlerce okurken uykuya dayanamadı ve kendini karanlığa bıraktı.

Sabahın ilk ışıkları eve girerken Peter çoktan hazırlanmış ve babasıyla evden çıkmıştı.

Babası ile depolarına vardıklarında kapıyı hızlıca açan Peter. Hemen karşısındaki yeşil gözlü sarı saçlı çocuğa sarıldı.

Çocuk ise ne olduğunu anlayamadan sarılan arkadaşı ile kalakalmıştı.

Sonunda kendini toparlayan çocuk konuştu.

"Peter senin burada ne işin var??" yüzüne pis bir gülümseme yerleştiren Peter;

"Artık burada çalışıyorum."dedi. Arkadaşının dedikleriyle ne yapacağını anlayamayan Dan, Julian'ın arka tarafa gitmesi ile kendine geldi. Hemen koşarak dışarıya çıkan arkadaşını izleyen Peter hiç bir şey anlamamıştı.

Dan yüzündeki sırıtışla ileride baktığı bir eve doğru bağırdı.

" Easterr!!! Easterr!!!" diye bağırmaya başladı.

Peter ne olduğunu anladığı anda hemen koşarak Dan'in ağzını kapattı.

O sırada kapıdan çıkıp dışarı bakan Easterr Peter'ı görünce hemen ona doğru hızlı adımlarla gelmeye başladı

Easterr Peter'ın dibine geldiğinde Easterr konuşmadan Daniel konuştu.

"Easterr, Milius artık bizimle birlikte eğitim zamanı gelene kadar burada. Sarılın da hasret giderin." Dedi. Easterr önce Dan'in kafasına bir şaplak attıktan sonra sevgilisine sarıldı. Daniel o sıra da konuşmaya başladı.

"ahh!! Niye vuruyorsun ama"

"Çok aptalca konuşuyorsun da ondan."

"Yalan mı? Yerinizde durduğunuz yok zaten!" diye bağırdı Daniel. Peter ve Easterr ise onu hiç umursamadı. Birbirlerini her zaman göremiyorlar. Çünkü şehir olması gerektiğinden de büyüktü.

Peter yavaşça dudaklarını Easterr'ın dudaklarına yaklaştırmaya başladı. Easter da aynı şekilde yakınlaşırken Daniel iğrenircesine onlara bakıyordu.

Onlar öpüşürken sonunda Daniel konuşmaya başladı.

"Yeter lan! Kız kardeşimi sömürdün! Bırakın artık bir de baban gelirse görürsünüz." ikisi yavaşça birbirinden ayrılırken aşkla birbirlerine bakıyorlardı. Daniel ise Easterr'ı çağırdığına çoktan pişman olmuştu.

"Peteer! Danieel! Hemen buraya gelin size iş çıktı." Julian'ın sesiyle ikili arka tarafa doğru ilerlemeye başladı. Easterr ise geri evine döndü.

Arkaya geldiklerinde devasa büyüklükte bir malzame yığınıyla karşılaştılar. Peter'ın babası her türlü şeyi satıyordu. Sadece kurallara aykırı olan şeyleri satmıyordu. Bu yüzden böyle büyük bir yığın burada normal oluyordu.

"Bunları düzenleyin" Julian elindeki listeyi Peter'a verirken yine konuştu.

"Bunun içinde düzenleri yazılı. Ne kadar çabuk yaparsanız o kadar iyi. Size birini gönderirdim ama herkes meşgul o yüzden bu sizde. Kolay gelsin. "

Bir saat sonra

İki çocuk ve bir adam çok büyük olmayan bir yapıda çalışıyordu. İki çocuğun her yeri yerden sırılsıklam olmuştu. Adam ise terlemeye başlamıştı. Çocuklardan birinin kahverengi saçları alnına yapılmıştı ve derin derin nefes alıyordu. Diğer çocuğun ise sarı saçları aynı şekilde alnına yapılmıştı. İnce burnu ve ince kaşları vardı. Yanında ki çocuktan yakışıklılık olarak fazla bir farkı yoktu.

Bu iki çocuk Peter ile Daniel'dı. O adam ise Julian'dı işi bitmiş olduğundan çocuklara yardım etmeye gelmişti.

Peter çalışırken bir anda babasının kapıya doğru baktığını fark etti. tam 'ne oldu' diye soracakken kapıdaki iki askeri gördü. birinin elinde bir mızrak vardı. muhafız kıyafeti giymişti.

Diğerinin elinde de bir liste vardı. O da muhafız kıyafeti giyimişti fakat kask takmamıştı. 

muhafız kıyafeti kenarlarından turuncu şeritler inen ve demirden bir zırhtı tam kalp hizasında ise imparatorluğun arması olan turuncu bir kılıç ve etrafında ateşler vardı. 

Gerçekten burada onlar gibi üst düzey askerlerin olmaması gerekiyordu. İmparatorluğun askerleri çoğunlukla imparatorluk şehrinde kalırlardı. 

"Buyrun yardımcı olabilir miyim?" Peter açıkça babasının askerlere 'ne istiyorsunuz?'dediğini anlamıştı. Nedenini bilmiyordu fakat babası imparatorluk askerlerini hiç sevmezdi ya da belki burada olmalarından hoşlanmamıştı.        

Askerlerde hemen nazik bir ifade takındılar çünkü karşılarındaki kişinin kim olduğunu bilyorlardı ve içten içe bu göreve onları gönderen çavuşa lanet okuyorlardı. 

"Efendim üzgünüm fakat bugün 13 yaşındaki bütün çocuklara aşı yapılacak. Bu yüzden oğlunuz ve çırağınızın bizimle gelmesi gerekli." Peter duydukları ile şaşırırken babasının sinirli halini görünce daha çok şaşırdı. Genelde babası hiç sinirlenmeyen sakin biriydi.

Askerler Julian'ın sinirli halini görünce hemen anlatmaya başladılar. Zira bu adamın ters tarafına gelirlerse.... Kimse onları kurtaramazdı.

"Efendim bu olay tüm dünya da oluyor. Bildiğiniz gibi dünya da 7 tane ünlü bilim insanı var. Bu insanların insanların bu çağdan sonra daha sağlıklı olması için geliştirdikleri bir aşı ama sadece 13 yaşındaki insanlarda işe yarıyor. Bundan dolayı da tüm dünya da ortak karar alındı. lütfen siz de karşı çıkmayınız." Peter ile Julian duyduklarını anlamaya çalışıyorlardı. İkiside biliyorlardı ki dünyada gerçekleşen olaylar çok nadir hatta eşsiz olaylardı. O kadar nadirdi ki bunun yüzünden tüm gezegenin nüfusunu bile sayılamıyordu. O yüzden her kıta kendi nüfuslarına sahipti. Şimdi ise ilk kez tüm gezegeni kapsayan bir olay oluyordu. Buna imparatorlar bile karşı çıkamazken Julian nasıl karşı çıkacaktı?

Julian sinirle yumruklarını sıktı. O da biliyordu ki elinden hiçbir şey gelmiyordu. 

Julian sinirle askerlere bakarken onu kolundan tutan elle koluna baktı. Koluna tutan ele bakınca hemen bakışlarını kolunu tutan oğluna çevirdi.

"Merak etme baba bize bir şey olmayacak. "Julian oğluna bakarken içini kaplayan sıcaklıkla garip bir hisse kapıldı. Sanki karşısında ki oğlumda garip bir şey vardı.

"Nereden biliyorsun?" Peter babasının sorusuyla sıcak bir şekilde gülümsedi. Elini kalbine attı. Yüzündeki bakış 2 dakika öncesine oranla 100 yıl değişmişti sanki. Kimse bilmese de evet bir gün Peter bunun sebebini anlayacaktı.

"Neden bilmiyorum ama sanki bunun doğru olan olduğunu hissediyorum."






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46884 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr