Kervanbaşı ve adamları Osirianın dev güney kapısından girdiklerinde rahatladılar. Çünkü Osirian demek sınırsız güvenlik demekti. Kurucu Kral Zoltanın koyduğu kemik kurallar sayesinde Osirian çölün en güvenli yeri olmuştu. Osirianda Kralın emri dışında kan dökmenin bedeli idamdı.
Nihayet Osiriana sağa sağlim varmış olan grup derin bir nefes aldı. Şehrin kışkırtıcı canlılığı serin bir suyun nemli havası gibi yüzlerine çarptı. Sokaklardan geçen insanlar, etrafta koşuşturan ve cıvıldayan çocuklar, evlerin pencerelerinden gözetleyen meraklı bakışlar...
Bu canlılık çölün başka hiç bir yerinde yoktu. Tehlikelerle dolu ve cehennem sıcağı gibi çölden gelen grup acısını çıkarmaya karar verdi. Hepsi en yakın hana gidip bir şeyler içerek serinlemek istedi.
Kervanbaşı kucağındaki minik çocuğa baktı. Yüzü an ve an daha soluyordu. Çocuğun acilen tedaviye ihtiyacı olduğu barizdi.
Ufaklığı da alan kervanbaşı şehir tapınağının yolunu tuttu. Aslında çocuğu bir şifacıya göstermek istiyordu. Ancak tapınak rahiplerinin de en az şifacılar kadar iyileştirmede usta olduğunu biliyordu.
Ayrıca çocuğun ebeveynleri ortaya çıkana kadar tapınakta kalmasının güvenli olacağını düşünmüştü.
Osiris tapınağının rahiplerine güvenen adam çocuğun durumunu anlattı. Böylece minik oğlan çocuğu artık Rahiplere emanetti. Rahiplerin içinde şifacı yetenekleri olanlar çocukla ilgilendiler. 1 gün boyunca baygın kalan çocuk nihayet gözlerini açtı.
Çocuk gözünü açar açmaz ilgilenen rahip çocuğu soru yapmuruna tuttu. Onca soru içinden çocuk sadece birine cevap verebilmişti. ''Adın ne?'' sorusunu duyan çocuğun kafasının içinde belli belirsiz bir anı canlandı.
Silik ve buğulu bir anıydı. Beyazlar içindeki bir kadın yemek sofrası hazırlıyordu. Yüzü puslu bir şekilde belli olmayan kadın ''Feyzaiiiii, yemek hazır. Sofraya gel oğlum'' diyordu.
Annesinin yüzünü hatırlayamaması yüreğini burkan Feyzai rahibe döndü. ''Benim adım Feyzai'' dedi. Durum anlaşılmıştı. Kervanbaşının dediği gibi çocuk hafızasını kaybetmişti. Feyzaiyle ilgilenen rahip durumu baş rahibe rapor etti. Baş rahip ise durumdan huzursuzdu.
Hatta çocuğu teslim alan rahiplere iyi bir fırça çekti. ''Kendi kahrımızı çekemezken bir de elin piçini tapınağa mı aldınız!!!'' diye hiddetlenmişti. Feyzaiyi teslim alan rahipler ''Efendimiz, eğer bu çocuğun yolu buraya düştüyse bu Yüce Tanrılar Amon ve Ra nın isteğidir. Biz nasıl karşı gelebilirdik'' diyerek yatıştırmaya çalıştılar.
Yine de beslenecek fazladan bir boğaza toleransı olmayan baş rahip çocuğun baştan savılmasını emretti. Üç hafta boyunca Feyzai rahiplerin gözetimi altında kaldı. Tapınağın soğuk ve kasvetli koridorları arasında ufak tefek işler yaptı. Yerleri süpürdü, mihrabı temizledi, kütüphaneye tomar ve kitap taşıdı.
Üç hafta bittiğinde tapınağın avlusunda yaşlı bir karı koca belirdi. İkisi de heyecanlı ve istekli bir şekilde başrahiple konuşuyordu.
Lomelya-- Siz Onu hiç merak etmeyin yüce başrahip. Biz Ona öz evladımız gibi bakarız.
Tonmar-- Başrahip bize en büyük lütfu bağışladılar. İlk fırsatta Osiris için kurban adayacağım.
Feyzai bu garip ve ateşli konuşmanın özünü anlayamamıştı. Oysa gerçekte başrahip ebeveynleri ortaya çıkmamış olan Feyzaiyi başından savıyordu. Feyzaiyi yaşlı bir karı kocaya evlatlık olarak veriyordu.
Konuşmanın bir noktasında Feyzaiyi farkeden başrahip Onu yanına çağırdı.
Başrahip-- Bak Feyzai, haftalar geçti ama gerçek ailen ortaya çıkmadı. Belli ki ailen ölmüş. Ama hiç üzülme. Ben senin için yeni bir aile buldum. Bunlar yeni baban Tonmar ve yeni annen Lomelya. Artık onlarla yaşayacaksın.
Feyzai tapınağa geldiğinden beri kendini içi boş bir ağaç kütüğü gibi hissediyordu. Duyguları sanki yorulmuşcasına çalışmayı bırakmış gibiydi. Bu yüzden başrahibin açıklamasından sonra hiç bir şey hissedemedi. Ne heyecan ne korku ne de tuhaf bir his.
Feyzainin sessizliğinden cesaret alan yaşlı Lomelya Feyzaiyi kaptığı gibi kucağına aldı. ''Amanıııınn ne kadar da ağırmışsın. Belli ki büyüyünce babayiğit bir adam olacaksın. Tıpkı Tonmar baban gibi hehehehe'' dedi ve avludan dışarı çıktı.
Tonmar ise yerlere kadar eğilip defalarca başrahibe teşekkür etti. Yaşlı karı koca tapınaktan çıkınca FEyzaiyle birlikte şehre indiler. Çarşı pazar dolaşıp feyzaiyi gezdirdiler. NE düşüneceğini ya da ne hissetmesi gerektiğini bilmeyen Feyzai farkında olmadan gülümsemeye başlamıştı.
Osirianın canlılığı ruhunda bir ateşlenmeye ve coşkuya neden olmuştu. Çocuğun gülümsediğini gören ihtiyar çift akşama kadar Onu gezdirdi. Akşam olduğunda ucuz bir lokantaya gidip Feyzaiye etli yemekler ısmarladılar.
Tapınağın yemekleri alabildiğine sade ve baharatsız olduğu için feyzai onları pek de iştahla yemiyordu. Ama şimdi önünde rengarenk ve güzel yemekler vardı. İyi bir yemek daima insanoğlunun moraline iyi gelmiştir.
Yemeğini afiyetle yiyen Feyzai içtenlikle konuştu. ''Teşekkürler Tonmar baba, teşekkürler Lomelya anne''. Anne ve baba lafını duyan ihtiyarlar çok sevinmişti. Böylece FEyzai artık bu ihtiyar karı kocanın oğlu oldu.
Birlikte mutlu haftalar geçirdiler. Ama lomelya ve Tonmarın sevinci bu yaştan sonra bir erkek evlat sahibi olmaktan kaynaklanmıyordu.
Esasen Tonmar ve Lomelya tilki çiftliğinin kahyası gibiydiler. Kafaları hiç bir zaman hayırlı bir işe çalışmazdı. Karı koca daima fırıldak çevirmenin peşinde olmuşlardı.
Bu kurnaz çift uzun yıllar önce para kazanmanın değişik bir yolunu keşfetmişlerdi.
Lomelyanın adetleri kesilip de çocuk yapamaz hale gelinceye kadar kendi çocuklarını defalarca ama defalarca köle tüccarlarına satmışlardı. Fakir olmalarına rağmen bu yolla uzun yıllar sıkıntı çekmeden yaşamışlardı.
Ne zaman ki Lomelya doğurganlık özelliğini kaybetti; işte o zaman paniğe kapıldılar. En büyük geçim kaynakları tıkanmıştı. Ama Tonmar ortaya bir fikir atınca iş değişti. ''Neden kendi çocuğumuzu satalım ki? Pek ala önce bir tane evlat edinir sonra onu satarız'' deyince işin seyri değişti.
Tonmar ve Lomelya dördüncü kez olmak üzere Feyzaiyi evlat edindiler. Ve Onu satmak için ıssız arazinin en büyük köle Tüccarı olan Abdora ile görüştüler. Abdora çocuğun tipi ve fiziği düzgünse iyi bir ödeme yapacağına söz vermişti.
Bir gece Feyzai Lomelyanın çekiştirmeleriyle uyandı. Ala uykulu şekilde gözlerini ovuştururken Lomelya annesinin kendisine gömlek giydirmeye çalıştığını farketti.
Lomelya çocuğun sağ koluna gömleği geçirmeye çalışırken Feyzai sağ eliyle gözünü ovuşturuyordu. ''Neler oluyor Lomelya Anne?'' diye sordu. Feyzainin kımıldamaları yüzünden bir türlü gömleği giydiremeyen Lomelya sinirlendir.
''Kes sesini de düzgün dur piç! Kımıldama!'' diye azarladı. Ardından Feyzainin suratına okkalı bir tokat patlattı. Daha suçunun ne olduğunu bile bilmeyen Feyzai hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Tonmar bir taraftan ''Sustur şu çocuğu kadın. Dışarı çıkınca gece devriyesine yakalanırız yoksa'' diye feryat ederken; lomelya ise susması için Feyzaiyi tokat yağmuruna tutuyordu. Sanki karşısındaki 6 yaşında bir çocuk değil de can düşmanıymış gibi hınçla vuruyordu.
''Suuuussss, suuuusss, sana sus diyorum piç kurusu!! Susmazsan etlerini koparırım senin suuuussss''. Kimbilir kaçıncı şamardan sonra FEyzai korkuyla yutkundu ve dişini sıkıp sustu.
Basit bir kaç şamar bir yetişkini en fazla kızdırırdı. Ama küçük bir çocuk için şamarlanmak çok daha fazlasıydı. Feyzai o anda deli gibi bağlandığı ve annesi gibi sevdiği birinden tokat yiyince dünyası şaşmıştı. İçinden acaba annemi üzecek bir şey mi yaptım dedi. Safça hatayı veya suçu kendinde aradı.
Tonmar ve lomelya çocuğu apart topar kaptıkları gibi sokağa çıktılar. Meşalelerle ayıdınlatılmış sokaklardan uzak durup karanlık veya loş ara sokaklara daldılar. Oradan oraya sinsi sinsi yürüyüp çıkmaz bir sokağa girdiler.
Feyzai ne olduğunu sormak isitiyordu ama yeni bir şamar yağmuruna tutulmaktan korktuğu için susuyordu. Gözlerindeki yaşlar daha yeni yeni kurumuştu. Tonmar sokağın sonundaki ahşap bir kapıyı sertçe dövdü.
Derken kapıda boynunda demirden tasma olan kel bir adam çıktı. Adam Tonmarı görünce saygıyla eğildi ve ''Efendimi çağırayım. Lütfen siz burada bekleyin'' dedi. Çok geçmeden siyah gömlekli, kara kuru, uzun boylu , asık suratlı, kalın ve çatık kaşlı, uzun sakallı, esmer ve yüzü yaralı bir adam geldi.
Adam çatık kaşlarını daha da bükerek Feyzaiye baktı. Sonra Tonmara dönüp ''Bu mu?'' dedi. Tonmar sanki soğuk havada kalmış gibi ellerini birbirine sürtüp sıvazlayarak ''Evet Assan efendimiz. Çocuk bu. Nasıl, dediğim kadar var değil mi? Beyaz tenli, ela gözlü, üstelik gözleri iri iri. DAhası altın gibi sarışın. Böylesini arasanız bulamazsınız'' dedi.
Assan sinirli bir şekilde karşılık verdi. ''Uzatma Tonmar. Aklın sıra pazarlığı kızıştıracaksan hayalini bile kurma. Fiyat ne dediysem o. Al şunu ve defol burdan''. Assan kırmızı kuşağının içinden dolgun bir kese çıkarıp Tonmara fırlattı.
Ancak tam o anda FEyzainin elini tutan Lomelya bir panter çevikliğiyle yerinden fırladı. HAvadaki kese daha Tonmara ulaşmadan kadın keseyip kaptı. Ve hızlıca göğsünün iç kısmına sakladı. Tonmar öfkeli bir yüzle eşine dönüp ''Ne yapıyorsun be kadın! Versene paramı'' dedi. Lomelya bir adım geri çekildi. ''Nerden senin paran oluyormuş'' diye kızdı.
Tonmar ve lomelya bir anda birbirine girdiler. Onların bu rezil hallerini gören Assan dişlerinin arasından ''Cık cık cık'' sesi çıkardı. Ve vakit kaybetmeden feyzaiyi ensesinden tuttuğu gibi sürüklemeye başladı.
Feyzai yine çocukluğun verdiği saflıkla konuştu. ''Dur amca ne yapıyorsun? Tonmar babaaaaa, lomelya anneeee bu adam beni bırakmıyooooor'' diye haykırdı. Assan loş koridorda hafifçe sırıttı ve başını çevirmeden konuştu.
''Ne salaksın be çocuk! Anne baba diye kıçını yırttığın o insanlar seni bana sattılar. Sen artık onların çocuğu değilsin. Sen artık benim malımsın. ''
Assan halen bir çöp torbası gibi feyzaiyi sürüklüyordu. Feyzai ise sel gibi akan göz yaşlarının arasından halen açık kalmış kapıdan Tonmar ve Lomelyaya bakıyordu.
Gördüğü son şey, Tonmar karısının saçını çekerken Lomelyanın da adamın alt dudağını tırnaklayıp aşağı doğru çekmesi olmuştu. O halleri anne babadan çok bir parça kemik için kavga eden sokak köpeklerine benziyordu.
Feyzai her şeyi tam olarak kavrayamamıştı. Ama annesi ve babası yerine koyduğu, deli gibi sevdiği insanların onu sattığını biliyordu. Bu da Feyzainin yüreğine demir bir yumruk gibi inmişti.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..