Babalık

avatar
427 1

8. Ejderin kanlı hükmü - Babalık


Feyzai ve Abdora Hanın önünde dururken hanın arka tarafında başka bir hadise gerçekleşiyordu.


Tam arkasına düşen uzun ve dik sokakta sarhoş bir adam yürüyordu. Adam sarhoş olduğu kadar sinirliydi de. Beyaz takkeli ve kırçıl sakallı adam bir kadına sürekli küfür edip duruyordu.


Ayyaş--  Aaahhh Lolaaannn aahhh! Ağsınız yüzünü ^+%&^+%^ min or %^+%^+%^+ seni. Bir gece için tam 5 blanş verdim ulaaannn hıııykk! Sense bana sadece 100 nefeslik muamele yaptın. Hııyykkk! O paranın acısını çıkarmaz mıyım ben haaa hıııykkk, çıkarmaz mıyım ulaaaan!



Adam hali hazırda elindeki testiden halen şarap içiyordu. Farkında olmadığı şeyse gölgelerin arasından bir çift gözün kendini izlediğiydi. Sarhoş adamın Kartal göz hanına girmesine belki elli belki altmış adım kadar kalmıştı. 



Ayyaş adam kendi kendine söylenip arada bir şarabını yudumlarken bir an için bir şey hissetti. Sanki uğursuz bir göz Onu izliyordu. Debelenir gibi yavaşça arkasına döndü. Karanlık ara sokağa sonuna kadar baktı. Ama kimsecikler yoktu.



Kendi kendine bana öyle gelmiş diye düşünerek sövmeye devam etti. Ayyaş adam kafasını döner dönmez belli belirsiz bir gölge sokağın sağından soluna doğru yarım nefeste geçti. Ayyaş Lolan adındaki kadın hakkında sövüp saymaya devam etti.



Ayyaş--  Bu gece acısını çıkartacağım. Bu gece seni iki posta daha   ^+%^&+%& ceğim    seni %&/%&/+   koduğumun urs^+%^+%+^% seniiiii. Hıııykkk!



Adam hıçkırığının hemen ardından şarap testisini kafasına dikti. Tam o anda yanından siyah ve uğursuz bir şeyin geçtiğini sanki görür gibi oldu. Ve aynı anda ''Jiweeennnnkkk'' diye ince, tiz ve metalik bir ses duydu. 



Bu ses aslında bir kılıcın sertçe kınına sürtünme sesiydi. Lakin kesinlikle kılıcın kınından çıkarken yaydığı ses değildi. Tam tersine, kılıcın kınına girerken çıkardığı bir sesti. Gecenin o saatinde ayyaşın yanından geçerken her kim kılıcını kınına soktuysa belli ki çıkarma işi gözle görülemeyecek kadar hızlı olmuştu. 



Ayyaş adam yanından gölge gibi geçen şeyin ne olduğunu, yanı sıra kılıcın sürtünme sesini düşünürken garip bir şey hissetti. İçtiği şarabın boğazından fışkırdığını hissetti. Şarap testisi elinden düşen adam hızla boğazını tuttu. 



Şarapla karışmış olan kan durmuyordu. Adam ne kadar boynunu tutup kanı durdurmaya çalışsa da boğazındaki kesik rast gele bir kesik değildi. En yetenekli şifacıların bile dikiş tutturamayacağı bir kesikti. 



Sonuç olarak adam üç adım sonra yere yığıldı ve hayatını kaybetti. Ortada ne bir görgü tanığı vardı ne de ip ucu. 



En fazla ceset gecenin bir yarısı devriye askerleri tarafından bulunacaktı. İnceleme ve defin işlemleri için tapınağa götürülecekti. Yakın çevredeki insanlar soru yağmuruna tutulacaktı. Ancak ne insanlardan ne de cesetten bir iz çıkmayacaktı.



Ve muhtemelen ceset inceleme işine bakan tapınak rahibi ''Yine gölgenin işi. Buna hiç  şüphe yok'' 



Bu cinayet gölge ismi verilmiş olan meçhul katilin ilk cinayeti değildi. Bir kaç yılda bir bu gizemli adam kurbanlarının karşısına ansızın çıkıyor ve kurbanları imdat  bile diyemeden boğazlarını kesmiş oluyordu. Gariptir ki kurbanlar arasında hiç bir bağlantı görünmüyordu.



Gizemli gölge Kartal göz hanının arka kapısında bitti. Kapıyı yavaşça itti ve içeri girdi. 



Olaydan 100 nefes kadar önce Abdora zincirini tuttuğu küçük Feyzaiye baktı.


''Aaahhh, bu gece de gram esmiyor. Gel feyzai, şu handa biraz dinlenelim. Ben


şarap içip biraz serinleyeceğim. Sana da elma suyu ısmarlarım''. Feyzai sesini çıkarmadan başıyla onayladı. Birlikte hana girdiler. O sırada hancı Opak her zaman yaptığı gibi hanın içki deskinin arkasında tahta bardakları kirli bir bezle kuruluyordu.



Deskin etrafındaki yüksek sandalyelere oturmuş olan bir kaç ayyaşla dedikodu yapıyordu. Bu dedikodu işi Opakın içki satmak için kullandığı bir taktikti. Her zaman duyduğu söylentileri müşterilerle paylaşır ve en heyecanlı yerinde keserdi.



Eğer müşteri ''Eee sonra ne olmuş'' diye sorarsa hep aynı cümleyi kurardı. ''Bu muhabbet kuru kuru gitmez. Bir şeyler içer miyiz?''. Tecrübeli Opak tek bir dedikoduda bir müşteriye en az dört şişe içki satardı. Ayrıca sohbeti çok hoş olduğu için çoğu müşteri özellikle Onunla çene çalmaya gelirdi.



Opak yine etrafına bir kaç ayyaşı toplamış güney kapısının oradaki eski çeşmede gece gizlice çıplak şekilde suyla oynayan kadınlardan bahsediyordu. Abdorayı görünce hızlıca muhabbeti bitirdi.



Sonra Abdoraya dönüp ''Benim eski dostuuuuuummmm, sen çöl kartalı hanının yolunu bilir miydin?'' diye kinayeli konuştu. O sırada Opakın karısı hemen Opakın arkasında duran ve duvara çivilenmiş olan tahta rafa içki dizmekle meşguldü.


Karısına seslenen opak ''Bırak içki dizmeyi Parpetia. Bak kim gelmiş'' dedi. Önüne dönen Parpetia eski bir arkadaşı görmüş gibi gülümsedi.



''Oooo bizim meşhur köle tüccarı Abdora, hoş geldin. Şarabını hala saklıyorum. Sen gelmeyince yıllandı. Tadı daha güzel olmuştur. Hemen hazırlıyorum'' dedi.



Hoş karşılanan Abdora sırıtarak muhabbete girdi. Eski arkadaşı Opakla geçmişteki güzel günlerden bahsettiler. ''Yaaa hatırlıyor musun Abdora, hani şu Sekasen denilen ibibiğin evinde köle olduğun yıllardı. Bir keresinde seni üç gün aç bırakmışlardı. Ben de eve içki siparişlerini getirmiştim.



Seni öyle aç bi ilaç görünce nasıl da içim acımıştı. Hemen evime gelip yabani kuş yumurtalarını güzelce haşlayıp sana getirmiştim. Ama tam sana verirken efendin olacak it sekasen bir anda çıka geldi. Sen de korkudan haşlanmış yumurtaları donuna sokmuştun''.



Abdora biraz bozulmuş bir yüz ifadesiyle karşılık verdi. ''Hatırladım hatırladım. Eee nooolmuş?''. Opak sırıtmaya başladı. ''Yahu ben getirirken ellerim yanmıştı. Sen donuna soktun gıkını bile çıkarmadın. O arada senin cevizler yanmadı

mı? hahahahaha''.



Abdora cidden bozulmuştu. ''Parpetia nın yanında açtırma ağzımı. Çok değil, daha geçen yıl yanıma gelmiştin hani. Hani demiştin ya Abdora, kardeşim bir derdim var ki herkese söylemem. Bunu anca sana açabilirim. Kıçımda çıban çıkmış bir baksana çok mu kötü deyip donunu indirdiğin günden bahsetmemi ister misin? ''



PArpetia bir anda şaşkına döndü ve ''Ay sen Abdoraya oranı buranı mı gösteriyordun?'' diye sitem etti.


Opak bir kaç kez sertçe öksürdükten sonra ''Bırak çene çalmayı da müşterilere bak. Bak kapıdan kim giriyor. Şununla sen ilgilen'' diyerek karısını başından savdı. O anda kapıdan tüm Osirianın gerçek ismini bilmediği ancak babalık diye çağırdıkları adam girmişti.



Babalık tam kırk yaşındaydı. Ama çölün sert havası ve yaşadığı hayat ona iyi davranmamıştı. Kırk yaşında olmasınarağmen daha yaşlı gösteriyordu. Yine de yaşına rağmen son derece hızlı ve güçlüydü. Ayrıca çift kılıç ustasıydı. Çift kılıç ustası olmak ıssız arazide az rastlanılan bir durumdu.



Çift kılıç ustaları, korkulan ve çekinilen insanlardı. Babalık yirmi yıl önce Osirianın batı tarafındaki yıldız tepelerine yerleşmiş, geçmişi bilinmeyen karanlık bir adamdı.



Hakkında bir çok söylenti vardı. Kimileri geceleri bir yaratığa dönüşüp insanları yediğini söylüyordu. Kimileri zevk için insanları yıldız dağına götürüp ölene kadar işkence ettiğini söylüyordu.



Dahası kral Behemetle bilinmeyen bir ilişkisi olduğu da söyleniyordu. Söylentilerin hiç biri iç açıcı değildi. Herkes babalıktan korkar ve çekinirdi. Babalıktan korkmayan sadece iki kadın vardı. Biri hancı opakın karısı Parpetia idi. Diğeri ise babalığın biricik aşkı, Lolandı.



Lolan para karşılığında erkeklerle bir gecelik aşk yaşıyordu. Lolan kazandığı paranın bir kısmını Opaka verme karşılığında bu hanı mesken tutmuştu.



Özellikle müşterilerini burada bekliyordu. Çünkü babalığın tercih ettiği tek han burasıydı. Babalık her zaman içki içmek için buraya gelirdi. Lolan biricik aşkını görebilmek için yıllardır bu handa çalışıyordu.. Babalığın onu sevdiği gibi o da babalığı seviyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46894 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr