Nerden bakılırsa sadece garip değil : aynı zamanda doğa üstüydü. 6 yaşında bir çocuk nasıl olur da izbandot gibi bir adamı tek yumrukla duvara yapıştırıp ölümüne sebep oldu.
Ve ne gariptir ki bir salon dolusu ayyaş o tarafa bakmadığı için sadece hancı, hancının karısı, Feyzainin efendisi Abdora, Lolan ve babalık gördü.
Abdora ağzı bir karışıyor cesede bakıyordu. Sadece bir nefeste gerçekleşen bu katliama şahit olmak Abdoraya ağır gelmişti. Osirianın demir kurallarından biri de azat edilen kölelerin örnek teşkil etmesi kuralıydı.
Bu kural kurucu kral Zoltan tarafından konulduğu için demir ve esnetilemeyecek katı bir kuraldı. Kuralın içeriği ise gayet basitti. Azat edilmiş bir köle tam olarak azat edilmiş sayılmıyordu.
Azat edilmiş bir köle asla ama asla suç işlememeli ya da karışıklığa yol açmamalıydı.
Azat edildikten sonra köle tüccarı olan ve bu meslekte yükselip ıssız arazinin en büyük köle tüccarı olan Abdora bu güne kadar tek bir hata yapmamış, hiç bir kuralı çiğnememişti.
Ancak tam şu anda Ona ait olan bir köle bir insanın ölümüne sebep olmuştu. Bunun için idam edilmezdi elbette. Ama en iyi ihtimalle özgürlüğü yeniden elinden alınırdı.
Ve sinsi bir çakal gibi pusuda bekleyen eski efendisi, psikopat laheyl Sekasen bu fırsatı muhakkak değerlendirirdi. Abdora için o psikopatın eline düşmek ölmekten bin beter bir durumdu.
Bütün bu düşünceler Abdoranın dehşete düşmüş yüzünden okunmasa da beyninin içinde fırtına gibi dönüyordu. Abdora ne yapacağını bilemedi. Sadece dişlerini sıkıp tüm öfkesiyle Feyzaiye baktı.
Feyzai ise vurduğu adamın öldüğünden habersiz, sadece yere düştüğünü sanarak çatık kaşlarla Zendarın cesedine bakıyordu.
Bu olay yetmezmiş gibi bir anda hanın içine kaypak lakaplı devriye çavuşu Herman girdi. Her hangi bir görev ya da sorumluluk düşüncesiyle gelmemişti.
Tek istediği biraz şarap içip yanındaki askerlerle belden aşağı muhabbet etmekti. Ancak içeriye girmez handaki ölüm soğukluğu farketti. Herman bir kaç nefes boyunca şaşkın suratlı ayyaşlara baktı
Ve onlara '' Heeeyyy lan burda noooluyor? neyiniz var sizin?" diye sordu. Ayyaşlardan biri saygılı bir şekilde Hermana izahat verdi.
'' Çavuş, masamda oturmuş ucuz bira içiyordum. Tam kafam güzelleşmeye başlamışken çotaaaarttt diye bir ses duydum. Bir de baktım pislik Zander yere yığılmış. Sonra naaa şu arkadaş Zanderi ayağa kaldırmaya çalışınca adamın boynu bok çuvalı gibi öne doğru sarkınca anladık ki Zander ölmüş ''.
Çavuş ölmüş lafını duyunca bir an irkildi. Başını yere doğru çevirdiğinde Zanderin neredeyse ikiye ayrılmak üzere olan kafasını ve çenesinin korkunç dönüş açısını görünce
'' Hass .... '^ +' + '^ + nooolmuş lan bu herife?'' Diye istemsizce çığlık attı. Bir cevap aramak için etrafına bakındı ama herkesin suratında '' VAllaha bir şey görmedim abi '' ifadesi vardı.
Abdoranın siyahi yüzü ise çoktan beyaza çalınmış zangır zangır titriyordu. Ancak hiç ummadığı anda Lolan söze girdi.
'' Heeeyy yakışıklı, öğrenmek mi istiyorsun? ''. Çavuşun gergin yüzü Lolanı görünce bir anda rahatladı. Zaten Osirianda Lolanı görür görmez sırıtmayan afam hemen hemen yoktu.
Ve çavuş kendisinden beklenmeyen bir kibarlıkla '' Şeeeyyy Lolancığım, evet, neler olduğunu bilmek istiyorum. Sonuçta ben devriye çavuşuyum. Komutanım bu olayı duyunca illa ki izahat bekleyecek. Osirianın bu mahallesi bir nevi benden sorulur. Acaba rica etsem bana olan biteni anlatır mısın? ''
Abdora koynunda sakladığı hançeri hızlıca kendi kalbine saplama planını yaparken Lolan ağzında sigarasıyla kışkırtıcı bir biçimde çavuşun yanına geldi.
'' Hermancığım, bu pislik Zander denilen herifin nasıl bir ayı olduğunu sen çok iyi bilirsin. ''
Çavuş yerdeki cesede tiksinerek bakıp '' Aaahhh bilmez miyim Lolancığım, bu ayı oğlu ayı benim devriyelerimde az mı sorun çıkardı. ''.
Lolan hızlıca bir yalan uydurdu.
'' Buraya geldiğinde zil zurna sarhoştu. Ayakta zor duruyordu. HAncıya doğru bir kaç adım atmıştı ki bir anda geriye doğru sendeledi.
Bir iki sendelemeden sonra da işte şu masanın köşesine kafasını çarparak düştü. '' Lolan sözünü daha bitirmemişti ki devriyesinde sorun çıkmasını istemeyen Herman hemen gerisini kafasında yazdı.
'' E tabiii hayvan gibi ağır olunca da ayı oğlu ayının gövdesi çarpan kafasına baskı yaptı. Hal böyle olunca boynu da çıtark diye kırılmıştır. Eeee olacağı buydu. Böyle ayılar hak ettikleri gibi ölür. ''. HAncı opak Lolana destek vermek için söze girdi.
''Haaay sen bin yaşa çavuş. Ben de gördüm. Aynen öyle oldu. Ayakta bile duramayan ayının biri düşerken boynunu kırdı.''
Artık çavuşun zerre şüphesi kalmamıştı. Olay basit bir kazadan ibaretti. Bu durumda komutanından azar yemeyeceğini garanti eden Herman rahatladı ve emir verdi.
''Çocuklaaaarrr, alın şu ayının cesedini tapınağa gönderin. Rahipler cesedi elden geçirip kimsesiz ayılar mezarına gömsünler. Hahahahaha''.
Çavuş Herman kendince yaptığı espriye gülerek dışarı çıktı. Askerlerse Zanderin cesedini omuzlayıp peşinden gitti. Abdora ise yüzünden soğuk terler dökerek dizlerinin üstüne çöktü.
Nicedir tuttuğu nefesini can havliyle veriyordu. Bir kaç nefes sonra halen elinde tuttuğu Feyzainin zincirini sıkıca kavradı. Feyzai ise neler olup bittiğini anlamamıştı.
Zandere ne olduğunu merak ediyordu. Ama abdora boynundaki tasmadan kendini çekince canı yandı ve muhtemelen bir kabahat işlediğini düşündü. Abdora ile göz göze gelen Feyzainin dizleri titremeye başladı.
Ve kendini savunma amacıyla ''Ama efendi Abdora O benim anneme hakaret etti'' diye ağlamaklı bir şekilde konuştu. Abdora ise ''Sen yer altı Tanrısı Hadesin zamparalık için yer yüzüne geldiği bir günün piçi olmalısın.
Sen iblisin tohumusun. Herkesin iyiliği için senin ölmen gerek'' diye hastalıklı bir ruh haliyle konuştu.
Ama Lolan araya girdi. ''Saçmalamayı bırak da ayağa kalk Abdora. Dikkat çekiyorsun''. Abdora tehlikeyi sezmiş bir çakal gibi bir anda etrafına baktı.
Abdorayla göz göze gelen herkes bakışlarını kaçırdı. Yavaşça ayağa kalkan Abdora Lolana seslendi. ''Beni kurtardığın için sağol lolan. Ömrüm oldukça bu iyiliğini unutmayacağım. Ama bunu neden yaptın?''.
Lolan sözü uzatmadan konuya girdi.
''Çünkü bir köleye ihtiyacım var. Ve elindeki çocuk tam aradığım köle ''.
Abdora Öfkeli bir şekilde Feyzaiye baktı. Feyzai korkudan hemen arkasındaki lolanın çıplak bacağına sarıldı. Bir kaç saniye düşünen Abdora boynunu büktü.
''Pek ala, bu küçük piç artık senindir. Ben satış sözleşmesini hazırlar ve mühürleyip yarın sana gönderirim. ''
Lolan sırıttı ve işveli bir şekilde '' Hayır, sözleşmeyi benim adıma değil, babalık adına hazırla ''. Babalık lolan bu işe karıştığından beri şaşkındı. Ama zeki ve tecrübeli olduğu için bozuntuya vermiyordu.
Maksadı Lolanın niyetini başbaşa kaldıklarında öğrenmekti. Kendisine bakan Abdora evet istiyorum anlamında bir baş hareketi yaptı. Abdora ise '' KAbul '' diyebildi sadece. Lolan ise elini uzatıp '' Anahtar '' dedi.
Abdora cebinden feyzainin boynundaki tasmanın anahtarını çıkardı. Minik anahtar boynundaki demir tasmayı çıkardığında tasma şrankkk diye tahta zemine düştü. Babalık ve lolan FEyzaiyi alıp hızla uzaklaştılar.
Abdora ise üstünden dağ gibi bir yük kalkmışcasına rahatlamış ve uzun sandalyeye yığılıp kalmıştı. Başını güçlükle kaldıran Abdora Opaka bakıp
'' Sen de sağol eski dostum. '' Dedi. Opak sıkıntılı bir yüz ifadesiyle konuştu. '' Ben sadece eski dostumun kıçını kolladım. Eğer lolan o yalanı uydurmasaydı ben başka bir yalan uyduracaktım.
Sonuçta küçücük bir çocuğun tek yumrukta o hayvan herifi öldürdüğüne kimse inanmazdı. Peki ama az önce neler oldu Abdora? Biz hayal mi gördük? ''
Abdora yüzündeki teri eliyle sildikten sonra '' AAahhhh, bilmiyorum Opak. Ama Omiris denen şerefsizi iyi bilirim. Siz onu tapınağın baş rahibi olan seçkin biri sanıyorsunuz. Oysa işin aslı başka. Bu şerefsiz Omiris eskiden cinlere ifritlere tapan bir kafirmiş. Kara büyünün en yasak olanını, en belalısı ı bilir ''
Parpetia endişeli bir sesle araya girdi.
'' İyi ama bunun başrahip Omirisle ne alakası var? ''.
Abdora yorgun yüzünü parpetiayaya çevirdi. ''Kardeşim, bu şeytanın dölünü bana gönderen İhtiyar Tonmar ve Lomelyaydı.Onlar da çocuğu tapınaktan almışlar. O şerefsiz piç kim bilir hangi ifritle anlaşma yapıp çocuğun ruhunu lanetlemiştir. Böyle olacağını bilseydim o şeytanın dölünü asla almazdım''.
Az çok olayı anlayan parpetia '' Demek bu çocuk tapınaktan gelme ve lanetli ha! Gökyüzündeki Tanrılar aşkına! Artık öleceğimi bilsem bile tapınaktan içeri adımımı atmam ''. Opak korkudan titreyen karısını kucaklayıp sakinleştirmeye çalıştı.
Karısına sarılıp sırtını sıvazlarken Abdoraya seslendi. '' Bence en iyisi olanları unutmak. Hepimiz lolanın yalanına kendimizi inandırmalıyız. Pislik Zander sarhoştu. Sendeleyip takıldı ve düşerken kafasını masaya çarptı. Böylece boynu ters döndü ve öldü. Yer altında ateşi bol olsun. ''
Abdora başını bir kez aşağı yukarı sallayıp '' Haklısın dostum, haklısın, olay aynen öyle oldu. Bundan sonra ben de daha dikkatli olacağım. '' Dedi.
Böylece hanın eski havası yerine geri geldi. Babalık, Lolan ve Feyzai Osirianın aydınlık sokaklarında yürüyorlardı. Uzaktan bakıldığında çocuklarını gezdiren sıradan bir aile gibi duruyorlardı.
Lolanın elinden tutmuş olan minik Feyzai başını bir saniye bile çevirmeden merakla lolana bakıyordu. Lolan sessizce yürürken babalık nihayet ketum ağzını açtı. '' Neden? ''.
Lolan etrafa baktı. Güzel yemeklerin çıktığı bir lokanta görünce '' Şuraya girelim '' dedi. Belli ki Lolan konuyu ayakta tartışmak istemiyordu. Yarı açık ve yola bakan lokantanın en kuytu köşesine geçtiler.
Kafasında püsküllü bir şapka taşıyan garson gelip '' Beyim ve hanımım bu gece ne yemek isterler? Bu gece yemekçimiz bütün marifetlerini döktürdü. Yılan
kızartması, akrep yahnisi, çöl domuzu ciğeri, hamur tatlıları. ''.
Lolan '' Bize sebzeli bir şeyler getir. Çocuk için de deve eti ve hamur tatlısı''
Siparişi alan garson '' Derrrrhalll hanımım'' diyerek uzaklaştı.
Lolan çapkınca babalığın gözlerine bakıp '' HAdi amaaa, asma yüzünü. Çocuğa olan bakışlarını gördüm. Tanrılar şahidim bana öyle baktığını bir gün olsun hatırlamam. Bu çocukta seni çeken bir şey vardı. Ayrıca artık yaşlandın. Sana yoldaş olacak bir yaver lazım ''
Babalık şaşkındı. '' Lolan, olan bitenin farkında mısın? Bu velet tek yumrukta az önce birini öldürdü. Bu da onu tehlikeli biri yapıyor. Ve sen şu anda onu yanına oturtmuş yemek ısmarlıyorsun ''.
Feyzai meraklı ve masum gözlerle bu iki büyük insana bakıyordu. Konuşmalardan kadının adının Lolan oldugunu anlamıştı.
Lolanın ipek pembe elbisesinin kolundan çekiştirdi. Lolan küçük çocuğa şefkatle baktığı anda Feyzai öndeki gedik dişinin boşluğunu göstererek bütün sevimliliğiyle
''Lolan teyze, kim ölmüş?'' diye sordu. Lolan şaşkına döndü. Tekrar yüzünü babalığa dönüp ''Çocuk daha olan bitenin farkında bile değil. Sen bir de tehlikeli diyorsun. Basbaya masum bir çocuk bu'' dedi.
Babalık dişlerinin arasından konuştu. ''Masum mu, birini öldürdü ve daha haberi bile yok. Bu onu daha da tehlikeli yapar. Bi de bana yaver mi olacak!!!''
Lolan yüzü asıldı. "Hadi beni kabul etmiyorsun. Köpek gibi yalvarmama rağmen yanına almıyorsun. Bu çocuk için bahanen ne? Az önce handa çocuğa değerli bir oyuncağa bakar gibi bakıyordun. Sakın inkar etme. Bu çocukta seni çeken bir şey vardı. Ben de o yüzden riskli göze alıp Hermana yalan söyledim. Zaten doğruyu söylesem ne olacaktı? Herkes bana gülerdi. ''
Lolan yine babalığı çaresiz bırakmıştı. "Bak Lolan, anlıyorum. Kendince bana bir hediye vermek istiyorsun. Ve evet, çocuk gerçekten dikkatimi çekti. Çekilmeyecek gibi değil ki. Ama sadece O herifin boynunu ters döndürmesi değil, başka bir şey daha oldu orada. ''
Lolan kaşlarını hafifçe çatıp ne oldu manasında kafasını salladı. Babalık alık alık bakan Feyzainin yüzüne bir kez daha baktı.
Sonra Lolana dönüp '' O anı hala hatırlıyorum. Velet havada uçup yumruğunu çakarken gözü bir başka olmuştu. '' Lolan hala şaşkındı ve anlamamıştı. '' Nasıl yani, böyle gözlerini belertmişti? '' Babalık başını salladı.
'' Sol gözü! O göz bir insana ait değildi. Aynı anda hem cenneti andıracak kadar güzel hem de cehennemi andıracak kadar dehşetliydi o göz. Hem kirpikleri !!! Bunu anlatamam. Biiirrrrr !!''
Lolan babalığın sözünü kesmesinden hoşlanmamıştı. Daha fazla beklemek istemeyerek '' Bir ne? '' Diye sordu.
Babalık gözlerini çocuktan ayırmadan devam etti. " Belki de şu anda yanında oturan çocuk bir mutanttır. Kaçıncı seviye olduğunu ise kim bilebilir? ''
Lolan gülmeye başladı. '' Hahahahaha, bak işte bu gerçekten mantıklı. Tamam sana inanıyorum. Çocuğun gözü bir garipti. Ayrıca adam öldürmesi de normal bir insanın yapabileceği türden değildi. Eğer sen mutant diyorsan mutanttır. Ama bundan ne çıkar? ''
Babalığin sinirleri iyice yıpranmıştı.
"Kendine gel Lolan. Mutantların ne olduğunu bilmiyormuş gibi konuşma. Sana kaç kere anlattım. Bildiğim bir mutant kardeşlerimin üçünü öldürdü. Geriye kalanlar da dağılıp saklanmak zorunda kaldı. Eğer o mutant burada olsa seni de beni de dilim dilim doğrardı. ''
Lolan babalığın kaba yanaklarını avuçlarının içine aldı.
"Sen başka bir mutanttan bahsediyorsun. Ama bu mutant farklı. Bu mutant gencecik bir fidan. Ve artık bu fidanın bakımı sana ait. Sen nasıl yetiştirirsen büyüdüğün de öyle olacak.
Eger sen istersen senin gibi üstün bir savaşçı ve asil bir beyefendi olur. Eger sen istersen korkunç bir suikastçi ve kelle avcısı olur. Gerisi sana kalmış. Bu çocuk biricik aşkıma bir hediye. ''
Babalık Lolanın elleri arasında eriyip yumuşamıştı. Feyzai hala büyüklerinin bu karmaşık konuşmasından bir şey anlamamıştı. Ama anlamak için var gücüyle ikisini dinliyordu.
Yumuşayan babalık Feyzaiye bir kez daha baktı. Ama bu sefer farklı gözlerle. Ve çok nadir gösterdiği gülümsemesini göstererek
'' Çok Şanslısın velet. Kendine efendi olarak Buraların en tehlikeli altıncı adamını buldun. ''
Lolan altın sarısı saçlarını şefkatle okşadı '' Ve buraların en güzel en tatlı teyzesini buldun '' diye ekledi.
Feyzai hala bu ikilinin ne demek istediğini anlamamıştı. Babalıpın velet lafına nedense içerlemişti. Ama o şevkatli okşayış Feyzainin ruhuna çok iyi gelmişti.
Gedik dişiyle öyle bir gülümsedi ki Lolan ve babalık kahkaha atmaktan yapılamadı. Aslında hem Lolan hem de babalık birbirlerini deli gibi seviyordu.
Hiç paylaşmasalar da hayalleri bir gün kutsal birliktelik yemini edip bir çocuk sahibi olmaktı. Ne var ki babalığın Lolana hiç açmadığı korkuları yüzünden bu düşünce bir hayal olmaktan öteye gidememişti.
Ama Feyzai işlenmiş korkunç cinayete rağmen ikisine de korku yerine garip ve pozitif bir enerji vermişti. Özellikle Lolan Feyzaiden çok hoşlanmıştı. Hiç sahip olamadığı oğlu gibi sevdi onu.
Yemekler geldiğinde kuru ekmek yediği midesine nihayet lezzetli bir şeyler sokabileceğinin sevinçle yumuldu. Ara ara lokmalar boğazına durunca Lolan garsondan bir de elma suyu istedi.
Elma suyunun zaten tadını handan bilen Feyzainin sevinci ikiye katlandı. Lolan teyzesine kısa zamanda bağlandı. Ama karşısında oturan orta yaşlı, kır sakallı, ve asık suratlı adama pek kanı kaynamam kaynıştı.
Feyzai, Lolanın sorduğu tüm sorulara tek tek cevap verdi. Lolan ise her cevapta şaşırıp '' Yaaa demek anne ve babanı hatırlamıyorsun, yaaaa demek o pis rahip seni yaşlı kadına verdi, yaaa demek seni sattılar. Hımm demek Abdoradan çok korktun '' gibi tepkiler verdi.
Babalık son anda araya girip '' Peki o herifi öldürdüğünü ... ahhh ''. lolan masanın altından babalığın dizine sağlam bir tekme indirmişti.
Böylece babalığın merakı havada kaldı. Bir saat sonra toparlanıp kalktılar. Feyzai Lolan teyzesiyle birlikte gideceğini sanıyordu.
Ama asık suratlı babalık elinden tutup da '' Hadi bakalım velet, yıldız tepesine gidiyoruz. Sallanma yolumuz uzun '' deyince lolan teyzesine acıklı gözlerle baktı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..