Bölüm 912

avatar
12689 33

Against The God - Bölüm 912




Yüce Okyanus Sarayı alevlerle kaplanmıştı. Alev denizine kapılan hayali çığlıklar sessizliğe gömülmeden önce fazla zaman geçmedi. Ancak gökyüzü yanan ışıkla uzun süre yandıktan sonra ancak sakinleşebilmişti.

 

Enfes alev denizinin altında delik şeklinde bir anka görüntüsü Okyanus Sarayının semalarına işlenmişti, delikten bakıldığında biri doğrudan aşağıdaki mavi okyanusu görebiliyordu. Aslında Okyanus Sarayında on bin yıldır yanıyordu!

 

Alev deniziyle kaplananların hepsi kayboldu. Hepsi dünyanın kendisi tarafından buharlaşmış gibi arkalarında hiçbir kül izi bırakmadı. Bu insanların karınca kadar zayıf olduğunu ancak aynı zamanda Güneş Ay İlahi Salonu ve Kudretli Cennetsel Kılıç Bölgesi uzmanları olduğundan bahsetmeye gerek bile yoktu.

 

Aralarında Güneş Ay İlahi Salonu Salon Ustası da dahil olmak üzere...dört kutsal ustadan birisi olan-- Cennetsel Hükümdar Ye Meixie!

 

Ye Meixie’nin gücüyle sadece kalan tek kolu olsa da, ve asla Feng Xue’er’in dengi olmasa da yine de en azından bir süreliğine tam gücüyle karşılık verebilirdi. Diğer yandan hala Feng Xue’er’in birkaç ay önceki halinde olduğunu ve yanan anka görüntüsüne karşı kafa kafaya gidebileceğini tahmin ettiğinden öfkesiyle harekete geçmişti. Bir anda alev denizinin ortasında kaldığında ne kadar mücadele ederse etsin.. Anka alevlerinin baskısından kaçamayarak anka görüntüsü içinde canlı canlı yanmıştı. Sonunda tamamen küllerine kadar yok olmuştu.

 

Anka alevleri her yanı sardığında Yüce Okyanus Sarayı sessizliğe gömüldü. Muazzam anka biçimli delik iki kısma ayrıldı. Bir tarafta Mutlak Hüküm Mabedi, Yüce Okyanus Sarayı ve İlahi Anka Tarikatının her biri afallamışken hayalet görmüş gibilerdi. Diğer tarfafta Güneş Ay İlahi Salonu ve Kudretli Cennetsel Kılıç Bölgesi kaldı. Kutsal Toprağın yetkin uygulayıcıları vaktinde önce çıkarak fevri biçimde hayatlarını tehlikeye atmazlardı ne yazık ki fakat yüzlerinde her renkten ifade okunabiliyordu. Bedenleri titrerken bazıları donup kalmış ve yavaşça zemine doğru çökmüşlerdi.

 

“Ah...ah...ah…” Xuanyuan Botan sersemlemiş halde yere yığıldı. Ayaklarının yarın metre ötesinde anka biçimli deliğin kenarı görülüyordu. Korkudan dehşete kapılmış gibi solgun ifadesi yeşile dönmüş ifadesinde göz bebekleri zorlukla görülüyordu. Kendi gözlerine ne kadar inanamasa da durum bundan ibaretti. Kudretli Cennetsel Hüküm hakikaten hiçliğe yanmıştı… sadece birkaç nefeslik zamanda.

 

Ankanın nefis alevleri alçalışı altında Feng Xue’er’in gözleri tüm zaman boyunca sıkıca kapalı, göğsünde yoğun bir tempo hakimdi. Karşısındaki insanların yaklaştığını gördüğü anda gözlerini açarak avucunu öne doğru atmıştı.Sesi hafifçe titrerken yaşlar hafifçe gözlerinde görülüyordu. “ Geri durun! Yaklaşmanıza müsaade yok, aksi halde… aksi halde… artık… hiç merhamet göstermeyeceğim! “

 

“Ah!” Feng Xue’er’in davranışı Ay Güneş İlahi Salonunun korkuyla geri çekilmesine neden olmuştu. Sersemce yere yığılmış Xuanyuan Botan titredi. Tuhaf bir yakarışla düştü ve geriye doğru sendeleyerek yuvarlandı. Gözleri Feng Xue’er’e bakarken sürekli küçülüyor ve artık ileri doğru en ufak adım atmaya cüret edemiyordu.

 

Mutlak Hüküm Mabedi ve Yüce Okyanus Sarayı üyelerinin hepsi boş bakışlarla Feng Xue’er’i izlerken adeta dillerini yutmuş putlara dönmüşlerdi.

 

“Xue….er…” Feng Hengkong heyecanla işaret ederken kendini ifade edecek sözleri seçemiyordu. “Yoksa senin….anka tanrısı gücün… tamamen uyanmış olabilir mi?”

 

Anka kudretiyle açığa çıkarttığı alevler daha önce hiç yeryüzüne düşmemişti!

 

Ölümüne yanan Ye Meixie bu sahneye sadece birkaç nefeslik anda tanık olmuştu… anka tanrısı geçmiş olsa bile tamamlanması imkansız görünüyordu!

 

“Mn…” Feng Xue’er hafifçe onayladı. “Fakat tamamen uyanması için hala birkaç yıl var. Bana yardım eden… Büyük Kardeş Yun idi…”

 

Son birkaç kelimeyi sarfettiğinde başı eğildi ve sesi istemsizce yumuşarken bir şeyi hatırlamış gibi aşağıya baktı.

 

Feng Zukui’nin kaşları titredi ve sonrasında uzun bir nefes alarak basitçe yaşlı göz yaşlarını gözlerinden alarak gökyüzüne yüzünü çevirerek konuştu, “Anka Tanrısı bizi göklerden izliyor olabilir mi… Gökler İlahi Anka Tarikatımızı izliyor gibi!”

 

Anka Tanrısı geldiğinden en büyük arzuları Feng Xue’er’in uyanışıydı. Anka Tanrısı gücünü ve ikinci İlahi Anka Tanrısı Tarikatı Anka Tanrısını görebilmekti tüm arzuları. Başlangıçta en az yüz yıl daha süreceğini ve bu yüz yılda İlahi Anka Tarikatının en zor yüz yılını geçireceğini düşünüyorlardı. Asla bu süreç içerisinde Feng Xue’er’in anka tanrısı gücünün böylesine geniş ölçekte uyanmasını beklemiyorlardı…. hatta çoktan İlk Anka Tanrısının gücünü aşmıştı!

 

“Yürekten….tebrik ederim… tarikatını saygınlaştırdığın için.” Zi Ji samimi bir şekilde elini İlahi Anka Tarikatına kaldırırken söyledi. Feng Xue’er’in ilahi kudreti olmasaydı hepsi gözlerden uzak bir şekilde Güneş Ay İlahi Salonu ve Kudretli Cennetsel Kılıç Bölgesi tarafından şu sıralar öldürülmüş olabilirlerdi.

 

Booom booomm!!

 

BOOM BOOOM BOOOOM BOOM….

 

Aşağıdaki okyanus dalgaları yoğun biçimde çalkalandı. Okyanus manzarasının hepsi tam bir kargaşa içerisindeydi, gökyüzüne doğru yükselen bir kaos sütunu misali okyanus parçalanıyordu! Sürekli patlama yankılamaları yüksek değildi ancak birinin kalbini ürpertmeye yetecek kadar derinden geliyorlardı.

 

“Büyük Kardeş Yun…” Feng Xue’er usulca haykırdığı gibi telaşla arkasını dönerek gürleyen okyanusa baktı. Endişenin derin renkleri kar beyazı yüzünde okunuyordu.

 

“Prenses… Kar…” Derin biçimde iblis zehrinden işkence çeken Zi Ji tarif edilemez şekilde zorlanarak söyledi. “Gücün… çoktan… İlk Anka Tanrısının gücünü aşmış olmalı… Acaba… hiç yolu var mıdır…. iblis zehrini arındırmanın… bedenlerimizden… öhöhöömöhö..”

 

Zi Ji’nin sözlerini duyan iblis zehrinin işkencesinden mağdur insanların gözlerinde umudun saf ışığı belirdi. Hepsi Feng Xue’er’e doğru bakarken bazılarının gözleri derin bir yakarışla yanmaktaydı.

 

Feng Xue’er hafifçe başını salladı. “Yapabileceğim hiçbir şey yok. Zehri arındırma ihtimali olan yegane kişi Büyük Kardeş Yun’dur… O… o kesinlikle Xuanyuan Wentian’ı yenecektir!!”

 

Zi Ji ağzını açarak çatlak sesiyle devam etti. “Eğer...ah, hayır… Asgard Ustası Yun yaşlı bunak Xuanyuan Wentian’ı yenerse Prenses Kar, Aagard Ustası Yun’u yanımıza alırsa… kesinlikle… en üst düzey minnet duyarız…”

 

“Evet…” Ruhsal Usta Bitter Agony telaşla atladı, “Prenses Kar’ın kalbi buz ve kar kadar saf, kesinlikle bizi böyle görmeye kalbi el vermez… böylesine bir işkenceyle öldüğümüzü izlemeye dayanamaz. Biliyorum… Asgard Ustası Yun Prenses Kar’ı canı yürekten seviyor… kesinlikle o… kesinlikle isteğinizi geri çevirmeyecektir.”

 

Tabii ki bunların hepsi Yun Che’nin Xuanyuan Wentian’ı yenmesi halinde geçerliydi.

 

Feng Xue’er hafifçe dudaklarını ısırdı, yine de güçlü bir tonda söyledi, “Eğer büyük Kardeş Yun hepinizi kurtarmak isterse yapacaktır. İstemiyorsa.. Ben… ben Büyük Kardeş Yun’un size iyiliğini isteyemem!”

 

Feng Xue’er’in sözleri Mutlak Hüküm MAbedi ve Yüce Okyanus sarayının katılaşmasına ve Feng Hengkong ile kalanların bile hayrete düşmüş ifadeler takınmasına neden olmuştu… Çünkü bu sözler hiç de Feng Xue’er’in söyleyeceği türden sözler değillerdi.

 

Tıpkı geçmişte Feng Xue’er’in asla Anka alevlerini birini yakmak için kullanmayışı ...hiçbir yaşayan canlının canını almayışı gibiydi.

 

Ve sözleri net şekilde derinden bir öfke taşıyordu.

 

Çok belirgin şekilde Yun Che’yi İlahi Anka Tarikatına getirdiği günden beri kesinlikle birçok ama birçok şeyi tecrübe etmişti…

 

“Nn…. Neden?” Zi Ji acı içinde sordu.

 

“Neden mi? Bunu sizlere sormalıyım!” Feng Xue’er etrafında döndü. Nadiren öfkelenen bu kız adeta tüm biriken kinini şu anda boşaltıyor gibiydi. “Önceden İblis Kılıcı Konferansında hepiniz Büyük Kardeş Yun’u incitmeye ve Büyük Kardeşin Samsara Aynasını kapmaya çalıştınız. Sonunda.. en sonunda… Büyük kardeş hepinizi affetmeyi seçti! Hepiniz Büyük Kardeş Yun’a bir daha asla sıkıntı olmayacağınızın sözünü verdiniz.. Fakat… fakat…. Büyük Kardeş Yun ve Ben nişanlandığımız gün Büyük Kardeş Yun ağır yaralarla boğuşurken, sizin insanlarınız… yine sizin insanlarınız bunu yaptı!!!Önceden Küçük Şeytan İmparatoru Kız Kardeş zamanında gelmeseydi Büyük kardeş Yun… o… o belki de…”

 

“Büyük KArdeş Yun asla size bir yanlış yapmadı lakin siz ona bunu tekrar tekrar yapmaktan çekinmediniz. Neden Büyük Kardeş Yun sizin insanlarınızı kurtarmak zorunda olsun ki? Neden sizin tarafınızda yer alarak iyiliğini bahşetsin ki!?”

 

Feng Xue’er’in öfkeli konuşması Yüce Okyanus Sarayı ve Mutlak Hüküm Mabedindeki tüm herkesi sersemletmişti. Huangji Wuyu’nun ağzı bir karış açık kalmıştı. Tüm enerjisi bedeninden gitmiş ve başı kesilerek yere düşmüş gibiydi.Zi Ji’nin kucağında uzanan Qu Fengyi’nin ifadesi ölüm solgunluğundaydı. Göğsü yoğun şekilde nefes nefese kalmış ve titreyen sesi ağzından belli belirsiz duyuluyordu.

 

“Hala… hala bir yanlış anlaşılma olmalı.” Zi Ji başını salladı. “Önceden İblis Kılıcı Toplantısında… gerçekten yanlış bir karardı fakat sonrasında net şekilde Asgard Ustası Yun ile uzlaştık. Nişanlandığınız günde.. biz… biz kişisel olarak kendimizi göstermekten ve tebriklerimizi iletmekten çok daha fazla heyecanlandık, ne zaman işleri Asgard Ustası Yun için zorlaştırdık ki?”

 

“Sizler! Sizler açıkça bunu yaptınız ve yine de hala kabul etmiyorsunuz!” Feng Xue’er’in öfkesi daha da alevlenirken parmaklarını doğrudan Huangji Wuyu ve Qu Fengyi’ye doğrulttu. “Hepiniz bu ikisine sorabilirsiniz!”

 

Mutlak Hüküm Mabedindeki herkesin gözleri Huangji Wuyu’ya dönerken, Yüce Okyanus Sarayındaki herkesin bakışları Qu Fengyi’ye doğru döndü. Ruhsa Usta Bitter Agony zorlukla söyledi, “Aziz İmparator… bu… bu durum…”

 

Huangji Wuyu gözlerini kapatarak yavaşça söyledi. “Biz sadece… Samsara Aynasının yaşlı bunak Xuanyuan’ın ellerine düşmesini istemedik…”

 

Zzzznnngg…

 

Kutsal Toprakların yetkin uygulayıcılarının zihinlerinde bir düşünce patlamış gibiydi. On bir Ruhsal Ustanın bedenleri sallanırken yüzleri kül grisine döndü. Zi Ji acı içinde gözlerini kapattı. Kalbi aşırı bir nefretle dolu olsa da Qu Fengyi’nin yarı ölü durumuyla nasıl bir karşılık vermesi mümkün olabilirdi ki?

 

Bir adamın üzerine düşen kaya pekala kaldırılabilirdi.

 

Ancak başka bir taş daha düştüğünde… Yun Che’nin onların tekrarlanan hatalarına müsamaha göstermesi nasıl mümkün olabilir, nasıl ona yalvaracak yüzü bulabilirlerdi ki?

 

Kalbi Yun Che’nin kılıcı tarafından parçalandığında kaynak enerjisi veya kanı olsun ikisi de Xuanyuan Wentian’ın bedenine akmıştı. Takip eden her kılıç vuruşu yavaşça zayıflıyor ve her nefesi içine işleyen bir acıyla kaplıydı. Yirminci vuruşu savurduğunda Ebedi Gece İblisi Kılıcı çoktan Cenneti Cezalandıran İblis Katleden Kılıç tarafından ezilerek hilal şeklini almıştı.

 

Xuanyuan Wntian artık Yun Che’nin kılıcından başka bir vuruşa katlanamazdı ve kollarındaki kemikler parçalara ayrılmıştı. Sağır eden bir patlama kulaklarına çalındı ve gözlerinin önündeki sahne dönmeye başlarken doğrudan altındaki katman kayasında ezildi. Sadece başı dışarıda kalmıştı.

 

“AAAARGGGGHHH!!!!”

 

Xuanyuan Wentian öfkeyle ulurken çevresindeki kara ışık ileri patladı. Etrafındaki kaya katmanı tamamen toza dönerken bedeni yoğun biçimde sarsılmaya başladı. Elini tamamen göğsüne kapatırken ağır şekilde yaralanmış bedeni kaotik suyun basıncı altında dayanamayarak seğirdi ve etrafında döndü. Yüzü acı içindeydi ve kötülük hayaletinden çok daha yırtıcı bir hal alıyordu.

 

“Ha...ha…” Yun Che sığır gibi soludu fakat sadece birkaç nefes kadar duraksadıktan sonra tekrar kılıcını kaldırarak Xuanyuan Wentian’a doğru sadırıya geçti.

 

Xuanyuan Wentian’ı okyanusun derinlerine iki sebepten çekmişti. Birincisi kara kaynak enerjisini dışarıdakilerin karşısında açığa çıkarmak istememesiydi. İkincisi okyanustaki mutlak avantajından ötürüydü.

 

Okyanus akıntıları ve su basıncı burada insanların hareketi ile ruhsal hislerini kısıtlayabilir, hatta birinin enerji tüketimini kayda değer ölçüde arttırabilirdi. Diğer taraftan Yun Che’nin bedeni Kötülük Tanrısının Su Tohumunu taşıyordu, tüm bu negatif etkiler tamamen onun üzerinde etkisizdi. Bununla birlikte buradaki su elementleri yaralarını ve kaynak enerjisini yenilemeyi hızlandırabilirdi.

 

“Urggh…. “Yun Che’nin ona doğru tekrar saldırıya geçtiğini gördüğünde Xuanyuan Wentian’ın boğazından acı ve çaresizlik dolu bir horultu duyuldu. Diğer yandan kemikleri paramparça olmuş kolları Ebedi Gece İblisi Kılıcını zamanında kaldıramamıştı bile..

 

Boooom!!!

 

Muazzam bir girdap okyanusun derinlerinde döndüğü gibi Xuanyuan Wentian’ın göğsü tamamen ezildi. Uzağa uçarken acı dolu çığlıklar atıyordu. Okyanus suyunun içinde uzunca bir kan kırmızı iz bırakıyordu. Ebedi Gece İblisi Kılıcı da bu sırada ellerinden kayıp gitmişti.

 

Xuanyuan Wentian birkaç yüz metre uçtuktan sonra okyanus suyu engeline asılarak durdu. Tüm bedeni kemiksiz parçalanmış et yığını gibiyken okyanus suyu altında seğirerek eziliyordu.Tamamen tüm enerjisini kaybetmiş gibiydi.

 

Yun Che’nin bedeni kana bulanmış olsa da ifadesi ve etrafındaki hava hala tarifsiz biçimde yırtıcıydı.

 

Sadece kaynak enerjisi başlı başına Karanlık Tohum ve Cenneti Cezalandıran İblis Katleden Kılıç dolayısıyla olmasa da Xuanyuan Wentian’ı her yönden bastırabiliyordu. Gerçekten Xuanyuan Wentian onun dengi değildi.

 

Diğer yandan fizik ve yenileme kabiliyetlerinden konuşmak gerektiğinde Xuanyuan Wentian’ın kendi ifade ettiği şekilde yenilmez ‘iblis fiziği’ ejder tanrısı fiziğinin açık ara uzağında kalıyordu.

 

“Bunu sonlandırma vakti geldi, Xuanyuan Wentian.” Yun Che ağır şekilde nefes aldı. Okyanus suyunu ayırarak adım adım sessizce bekleyen Xuanyuan Wentian’a doğru yürüdü.

 

O sırada düzensiz siyah aura aniden Xuanyuan Wentian’ın bedeninden kabardı. Bunu takiben gözleri açıldı ve anka yaralarıyla dolu bedeni aniden çileden çıktı. Sonrasında kolunu uzattı ve Ebedi Gece İblisi Kılıcı eline geri döndü.

 

Bu düzensiz siyah aura Ebedi Gece İblisi Kılıcına doğru yayılmaya başladı.

 

Aniden yoğun bir metalik çığlık sesi Ebedi Gece İblisi Kılıcından duyuldu ve ardından kılıcın içerisindeki iblis ruhu histerik şekilde kükredi… “Sen… Ne yapıyorsun!? Ah-- DUR!!!”

 

“..” Yun Che sertçe adımlarını durdurdu. O sırada anında tehlikeli bir duygu hissetti.. Xuanyuan Wentian’ın bedeninde geçmiş çağlardan gelen aşırı korkutucu iblis ruhu uyanıyor gibiydi.










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr