Bölüm 986: Nihayet İlahi Yola Adım Atmak
Neden şimdi olmak zorundaydı?
Mu Bingyun'un kaşları kırıştı. Kaynak gücünde, küçük bir alem aşmaya niceliksel, büyük bir alem aşmaya ise niteliksel bir değişim dense idi o zaman ölümlü alemlerden ilahi aleme yükselmek önceki atılımlardan tamamen farklı, eksiksiz ve mükemmel bir değişimdi. Bu ayrıca son derece zorlu ve bitmesi birkaç gün alan bir süreçti. Birinin doğuştan yeteneği son derece yüksek olsa da bu sürecin pürüzsüz bir şekilde geçmesi yine de birkaç saat alırdı.
Üstelik, bu oldukça yüksek bir riski de beraberinde getirirdi. Bu süreçte kişi hiçbir şekilde rahatsız edilmemeliydi yoksa kişinin kaynak damarlarına kolayca geri dönülmez hasarlar verebilirdi.
Sonuç olarak, atılımın yakın olduğunu hisseden ölümlü alemin tepesindeki bir kaynak gelişimcisi, hemen inzivaya çekilmeyi tercih ederdi.
Yine de Yun Che'nin ilahi yola aşımı çok ani gelmişti.
İlahi yola adım attıktan sonra tüm vücuttaki kaynak gücü eksiksiz bir değişim geçirirdi. Süreç boyunca, kişinin kaynak gücü kontrolden cıkar ve ne salınabilir ne de kaynak damarlarında dolaşabilirdi. ayrıca bu şu anlama da geliyordu o şu an açıkça Cennetsel Gölün soğuk enerjisine karşı koymaktan acizdi. Şüphesiz Cennetsel Gölün soğuk enerjisi onun aşımındaki en büyük engeldi ve büyük olasılıkla kısa zamanda vücuduna ve kaynak damarlarına zarar verirdi. Bu nedenle Yun Che'nin beklenmedik atılımı son derece tehlikeliydi.
Mu Bingyun daha fazla tereddüte düşmedi ve çevresine bir bariyer dikmek için harekete geçti. Aynı zamanda zihni onu rahatsız etmeden Cennetsel Cehennem Ayazı Gölünden çıkarmak için yollar düşünüyordu.
Ancak soğuk enerjisini salmak üzereyken aniden durdu... Çünkü Yun Che'yi kuşatan kaynak enerjisinin hızı akıl almaz bir seviyeye ulaşmıştı.
Bu bir 'değişim'' olmasından ötürü doğal olarak yavaş ve zorlu olmalıydı. Fakat Yun Che'nin vücudunun etrafa yaydığı kaynak enerjisi aslında bir kasırga kadar hızlıydı. Kaynak enerjisinin koruması olmadan soğuk enerji vücuda girdiği an kişi soğuktan donar ve dayanılmaz bir acı çekerdi. Ancak, Yun Che'nin cildi soğuk enerjiden muzdarip olduğunu gösteren hiçbir belirti göstermiyordu ve her zamanki gibi normaldi.
Kaynak enerjisinin dolaşımı son derece yüksek olsa da, hiç de düzensiz değildi.
Mu Bingyun'un elleri havada kaldı ve uzun bir süre hareket etmedi. Bakışlarındaki hayret dağılmadan önce uzun zaman orada kaldı. Onun arkasındaki Mu Xiaolan kışkançlıkla doluydu. Ne bir ses çıkarmaya ne de derin bir nefes almaya cesaret edebiliyordu.
Sadece Mu Bingyun, ona en yakın olan kişi Yun Che'nin alışılmadık durumunu hissetti. Diğerleri elderler, saray ustaları veya öğrenciler olsun ilk şoklarının ardından çabucak bakışlarını ondan uzağa çektiler. Yun Che'ye göre bu tamamen yeni bir aleme girmesini sağlayacak bir yeniden doğuştu. Fakat... diğerleri, uzun bir süredir ilahi yolda olan kişiler için bu hiç de yabancı değildi... Hatta bazıları küçümsemeyle homurdandı.
Çünkü onlara göre, bu uzun zaman önce arkada bıraktıkları başlama noktasıydı.
Yun Che'nin daha önce bakışları çekmesinin sebebi atılımının biraz neşe kaçıran bir zamanlamayla olmasıydı. Öbür tarafta kimin Alem Kralının doğrudan öğrencisi olacağını belirleyen şiddetli bir savaş sürüyordu bu yüzden ilahi yola -başlangıç noktasına- adım atan birine niye zahmet edip dikkat edeceklerdi?
Mu Bingyun'un ortaya çıkışından belliydi ki korunuyordu. Şahsen onun koruması ile burada bir atılım yaşasa dahi herhangi bir problem olmamalıydı.
Yun Che'nin kaynak damarlarının dünyasında, nebula yavaşça büyüdü. Bulutsunun hızlı dönüşü ve beraberindeki parıltılı yıldızlarda git gide daha belirgin oldu. Kaynak damarlarının iç dünyası büyük bir değişime uğrarken dört renkli parlaklıklar aynı frekansla ışıl ışıl parıldadı. Vücudunun her yerindeki duyuları değiştiği gibi dünyayı algılaması da belirgin şekilde değişmişti.
Bilinci kafasında geçmişe elvada der gibi sahneleri ardı ardına oynatıyordu... Yeni bir hayat ve güce sahip olduğu gibi yeni bir dünyaya da adım attığını bildiriyordu.
Değişmeyen tek şey kaynak damarlarındaki iblis kökeni küresiydi... hala donuk griydi ve ölümcül sessizlikteydi.
Cennetsel Cehennem Ayazı Gölü, göl suyunun birinin ruhunu yumruklarcasına damlarken çıkardığı ses dışında tamamen sessizdi. Herkes zaman geçtikçe Mu Hanyi ve Mu Feixue'ye dikkat kesildi. Aralarındaki kapışma daha büyük bir çıkmazdaydı. Aynı sayıda buz ruhunu çekmişlerdi ve baştan beri aralarında bir fark söz konusu değildi.
Dört saat geçti ve ikisi de 24 buz ruhu çekti... Yarım saat sonra aynı anda sayı 26'ya çıktı... 15 dakika sonra ise 27'ye.
Zaman yavaşlamıştı sanki. İster gölün kenarındaki Buz Ankası Sarayı öğrencileri olsun ister de gölün içerisindeki İlahi Salon öğrencileri olsun hepsi geniş gözler ve kesik nefeslerle dikkatle sonucu görmek için izlediler.
Eğer aralarında ufak bir fark olsaydı atmosfer bu kadar boğucu olmazdı. Ancak sadece buz ruhu sayısı baştan beri eş değildi, ikisinin arasında en ufak bir fark yoktu.
''Bu ikisinin buz yasalarında bu kadar eş olmalarını hiç beklememiştim. Altı saat dolmak üzereydi ve hala kimin daha güçlü olduğuna emin değiliz.'' Bir İlahi Salon elderi yakındı.
''Bu iki sıradışı öğrencinin aynı jenerasyonda ortaya çıkması açıkça büyük bir onur,'' Başka bir İlahi Salon elderi belirtti.
Herkesin ifadesinin ve bakışının beklenmedik bir şekilde değiştiği zaman tam da bu andı.
Çünkü son 15 dakika boyunca Mu Hanyi ve Mu Feixue'nin güçlerini ve zihinlerini, tamamen aynı buz ruhuna odaklamışlardı.
Ayrıca ikisi de bunu fark etmişti fakat ikisi de dikkatini kaydırmadı... Çünkü bu en yakın buz ruhuydu. İkisinin şuan hemen hemen ölümcül bir çıkmaza girmeleri gerçeği şu anlama geliyordu. Ufacık bir dikkat dağınıklığı bu kritik, kaderlerini belirleyecek anda kaybediş sebepleri olurdu.
Bu durum önceki inanılmaz gergin atmosferin tuzu şekeri oldu. Bu sefer, çeşitli elderler ve saray ustaları da nefeslerini tutuyordu.
Vaktin dolumuna son 15 dakika kalmıştı. 15 dakika birinin sadece bir buz ruhu çekmesine yeterdi... Bu şu anlama geliyordu ikisi de özellike bu buz ruhuna odaklandığı için kim ruhu çekmeyi başarırsa kazanan o olacaktı.
Bu buz ruhunun bilinci kendisini çağıran bu iki soğuk aura ile heyecanlanmıştı. Ufak bir duraksamanın ardından, iki kişiye doğru uçtu. Açıkça hızı öbür buz ruhlarının uçuşundan belirgin bir şekilde daha fazlaydı. Fakat dengesizce sürüklenirken yörüngesi düz değildi zaman zaman sağa ve sola gidiyordu
Nihayet, durdu... tam Mu Hanyi ve Mu Feixue'nin arasında. Ardından bir süre o noktada durdu... belli ki kimi seçeceğine kararsızdı.
Ding... Ding... Ding...
Kaynak formasyonundaki göl suyu bu karşılaşma neredeyse sonuca ulaşmak üzereyken azaldı. Herkezin bakışı sıkıca bu iki insanın arasındaki buz ruhuna odaklandı. Sanki o yerde sabitlenmiş gibiydi süre sona ulaşmış olsa da hareket etmiyordu.
''Hanyi'ye git!'' Mu Yunzhi'nin nefesi de buz ruhunun tereddütüyle durmuştu. Yüksek bir yetişimi olsa da, nefesini tutarken yüzü kırmızıya dönmüştü. Sıkıca yumruk olmuş elindeki mavi damarlar kopmaya yakın gibiydi.
''İyi Şanşlar, Feixue.'' Mu Huanzhi'nin alnı uzun süredir terle kaplıydı. Mu Hanyi kazansaydı sakince kabul ederdi ve karşılaşma sonucunda Mu Yunzhi kadar ciddi değildi. Fakat karşılaşma son 15 dakikaya ve en heyecanlı anına ulaşmıştı. Elinde olmadan o da gerginleşti.
Mu Feixue, Buz Ankası öğrencileri Ulu Alem Kralının doğrudan öğrencisi olmanın rüyasını bile kuramazken bunun hakkında kayıtsızdı ve nadiren bunun hakkında konuşmuştu
Ding... Ding... Ding...
Cennetsel gölün suyu hâlâ düzenli olarak düşüyordu ve kaynak formasyonun içindeki göl suyundan nihayet 100 damla kalmıştı.
90 Damla...
80 Damla...
70 Damla...
……
Mu Hanyi ve Mu Feixue'nin gözleri baştan beri sıkıca kapalıydı. Yine de, Buz yasaları yakkında hayatları boyunca edindikleri tüm öngörüleri çekinmeden salarken vücutlarının etrafından buzumsu bir sis yükseldi... Bugünden önce aslen kendilerine mutlak bir güvene sahiplerdi fakat rakiplerinin kendi beklentilerinden çok daha güçlü olacağını beklememişlerdi.
İkisi açıktan açığa bu jenerasyon Buz Ankası öğrencileri arasında zirve olarak tanınsa da normalde güçlerini saklamışlardı... bugüne, hiçbir şeylerini sakınmadıkları güne dek.
50 Damla...
40 Damla...
30 Damla...
Her damlanın sesi her kişinin kalbinin en hassas tellerinde yankılandı yine de nihai sonuca karar verecek buz ruhu inatla hareketsizce yerinde kaldı.
Tüm Cennetsel Cehennem Ayazı Gölünde kalbi gerginlikle dolmayan tek şahış...
Tabii ki kendi dünyasının içinde olan Yun Cheydi.
Ayrıca bu an, atılımının iki saatlik kısa bir sürenin ardından nihai sona yaklaştığı andı.
Yun Che'nin vücudunun etrafındaki kaynak enerjisi çoktan dönmeyi kesmişti ve sessizce vücuduna döndü. Kaynak damarlarının içindeki dünya önceki yoğun, sisli halinden engin yıldızlı bir gökyüzüne dönüşmüştü. Parıldayan yıldız noktaları beraberinde gizemli ve güçlü bir aura içeriyordu.
İlahi Yolun aurası... İlahi Köken Aleminin ilk seviyesinin aurası!!
İlahi Köken Alemi bir ölümlünün ilahi yoldaki ilk adımıydı. Bu adım kişinin yaşam enerjisinin ilahi olduğu yerdi. Kaynak gelişimcisinin insan sınırlarını aşmasına ve önemli derecede güçlenmesini sağlıyordu. Kişinin ömrü de oldukça artıyordu tabii ki.
Bu çeşit bir değişim diğer kaynak gelişimcilerinin vücutlarında oldukça belirgin olurdu. Fakat Yun Che'de o kadar da aşırı bir değişim olmamıştı. Çünkü Yun Che ölümlü kategorisini zaten aşmıştı.
Diğerlerine göre bu bir değişimdi. Fakat ona göre bu sadece güçteki başka bir artıştı.
Ancak Yun Cheyi asıl heyecanlandıran kaynak gücündeki patlayıcı artıştı!
Onun Kaynak enerjisi algısı tamamen değişmişti. Önceden, ilahi yoldaki bir kaynak gelişimcisiyle dövüşürken dahi bunu açıkça hissedememişti. Ancak şuan vücudundan hissettiği güç çok daha yüksekti. Bu sadece Egemen kaynak aleminin onuncu seviyesinden İlahi Köken Aleminin birinci seviyesine bir atılım olsa da, gücü ikiye değil ona bile katlanmış olabilirdi.
Kötü Tanrı'nın kuvvetlendirmesi altında kendisi bile ne kadar güç salabileceğini tahmin edemiyordu.
Güçteki bu eşi benzeri görülmemiş ilerleme Yun Chenin kalbini uzun süre dalgalandırdı. Onun güveni ve kibri de bu nedenle artmıştı tabii, o derece ki sanki her şeyi yapmaya gücü yetermiş gibi hissetmişti. Keyif denizinde yüzerken, hoşnut bir şekilde kükredi. Nerede olduğunu unutmuştu. İlahi Yola girmiş kaynak enerjisini umursamazca salarken kolları genişçe açılmıştı. Aynı anda, bilinci de yerine geldi.
25 Damla...
20 Damla...
15 Damla...
Göl suyu gitgide sona ulaşıyordu ve bu anda, herkesin bakışının üzerinde olduğu buz ruhu uzun zamandır beklediği yerden sıçradı. Nihayet hareket etmeye başladı. Biraz duraksamanın ardından yönünü... hayret uyandırarak Mu Hanyi'ye yöneltmişti. Sonra, sanki son kararını vermiş gibi Mu Hanyi'ye uçmaya başladı.
10 Damla...
''Hanyi kazandı!!'' Nihai sonuç bu son 15 dakikada açıkça ortaya çıktı. Buz Ruhunun kararının ardından her şey yerli yerine oturmuştu.
“Hahahahaha!” Mu Yunzhi tamamen rahatladı. Birkaç yüzyıl boyunca kendi deneyimi altında yetişim yapmış olsa da içtenlikle gülerken kalbindeki çılgın sevinci bastıramıyordu.
''Sigh,'' Mu Huanzhi uzun bir iç çekti. Karşılaşma bu vakte kadar çok şiddetliydi fakat nihai sonuç kişinin gücünden ziyade buz ruhları ile uyumuyla ilgiliydi. Fakat kayıp gene de kayıptı.
Mu Hanyi'nin gözleri hâlâ kapalı olsa da dudaklarının kenarında bir gülümseme belirdi ve vücudu belirgin bir şekilde heyecanla titriyordu.
Bu anda nezaketsiz, heyecanlı bir kükremeyle beraber İlahi Yola yeni adımını atmış bir kaynak enerjisi yersiz bir anda göl kenarından yayıldı.
Kükreme yankılandığı anda, Mu Hanyi'ye uçan buz ruhu aniden durdu. O zaman uçuş hızı diğer hareket etmiş buz ruhlarından daha hızla ivmelenirken daha önce duyulmamış temiz, ruhani bir çığlık kopardı.
Ancak uçuş yönü değişen buz ruhu Mu Hanyi'ye uçmadı. Onun yerine aniden uzağa, göl kenarına doğru uçtu... Yun Che'ye doğru uçtu!!
Daha kimse neler yaşandığını anlayamamışken huzurlu Cennetsel Cehennem Ayazı Gölü aniden tüm yönlerden dalgalandı. Gülüp oynayan tüm buz ruhları son derece güzel ve ruhsal bir ses yaydı. Daha sonra onları kayan bir yıldızmış gibi gösteren hızlarıyla diğer buz ruhunun arkasına takılarak uçmaya başladılar.
Ayrıca bu anda Mu Hanyi ve Mu Feixue'nin etrafında dans eden buz ruhları, tüm bir 6 saat boyunca tüm güçlerini çekmek için harcadıkları buz ruhları en ufak bir tereddüte düşmeden onları terk etti. Onlar da diğer buz ruhlarına katıldı ve Yun Che'ye doğru uçtu.
Son derece hızlıydılar ve hepsi Yun Che'ye uçuyordu. İlahi Salon öğrencilerine uçarken buz ruhları durgun, dikkatli ve tereddütlüydüler. Ancak, hepsi Yun Che'nin etrafında emsalsiz bir heyecanla keyifli seslerle dans ettiler. Hepsi ona yakın olmak için kapıştılar sanki vücudu ölümcül bir cazibe yayıyordu.
Birkaç nefeste, Cennetsel Cehennem Ayazı Gölündeki üç bin buz ruhu eksik olmadan Yun Che etrafında toplanmıştı!
Ding!
Kaynak Formasyonundaki son göl suyu düşerken Yun Che de gözlerini açtı. Ardından hemen sersemledi, etrafında heyecanla uçuşan buz ruhlarını görünce şok oldu... ve etrafındaki donmuş yüzlerden sersemledi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..