Bölüm 990: Cennetsel Göl Tanrıçası (1)
Mu Huanzhi Yun Che ve Mu Hanyi'yi Cennetsel gölün yüzeyine ve ortasına getirdi. Alınlarına dokunmak için yumruklarını uzattı. Elini açtığında iki avucunda da buz mavisi renginde bir kristal vardı.
Yun Che ve Mu Hanyi'nin ruh gücüyle kaynaşmış ruh kristalleri!
Mu Huanzhi arkasını döndü ve ellerini salladı. Muazzam mavi ışık ekranı arkalarından yükseldi ve iki ruh kristali de eş zamanlı olarak kendilerini ışık ekranın karşılıklı kenarlarına gömdü.
''Bunlar sizin ruhunuza bağlı ruh kristalleriniz. Ruhunuzun durumu ve ne kadar derinlere gittiğiniz bu kaynak formasyonunda gözükecek."
Mu Huanzhi geri gitti. ''Hanginiz ilk önce gidecek?''
Bu büyük bir kesmi ilgilendiren, Tarikat Ustasının doğrudan öğrencisinin belirlendiği bir meseleydi. Bu üç kişi dışında diğer herkes göl kenarında kaldı. Bir kişi dahi izlemek için cennetsel gölün yüzeyine yaklaşmadı.
Bunun nedeni onlar için bu bir karşılaşma dahi değildi. Basitçe Mu Hanyi'nin tek kişilik gösterisiydi. Sonucun ne olacağını görmelerine veya düşünmelerine dahi gerek yoktu. Biraz ilgi gösterdikleri tek şey Tarikat Ustasının doğrudan öğrencisi olmak üzere olan Mu Hanyi'nin onlara daha da süpriz bir performans izletip izletmeyeceğiydi.
Mu Hanyi mütevazilikle belirtti, ''Genç kardeş Yun Che, sen ilk git.''
Yun Che en ufak bir tereddüt olmadan reddetti, ''Kıdemli kardeşin sadece yüzde yirmisine ulaşmam gerektiğinden kıdemli kardeşi referans olarak kullanmam gerek. Bu durumda, Kıdemli Kardeş ilk gitmeli.''
''Hanyi, ilk sen git,'' Mu Huanzhi dedi. Herkesin gözünde Yun Che belli ki cesaret edemiyordu... ve etmesi de imkansızdı.
“Evet.”
Mu Hanyi saygıyla emri takip etti. İleriye bir adım attı ve uzun bir süre yavaşça nefes aldı. Bunu yaparken, gözlerini kapadı ve ince mavi bir ışık katmanı vücudunun etrafında hızla kalınlaşırken parıldadı.
Cennetsel Cehennem Ayazı Gölü hâlâ korkutucu derecede sessizdi. Herkesin bakışı Mu Hanyi'nin vücuduna odaklanmıştı ve ara ara içlerinde acıma ile Yun Che'ye kayıyordu.
Mu Hanyi'nin vücudundaki mavi ışık, güzel bir ışık halkası şeklini alırken iyice yoğunlaştı. Gözlerini açtığı an halka hızla, doğrudan Cennetsel Göle düştü.
Mavi Ekranda, Mu Hanyi'nin ruh kristali kıvılcım saçtı. Hızla artan ışık benekleri saçarken...
On metre...
Otuz Ayak...
Elli Ayak...
Yüz Ayak!
Sanki normal bir suda yüzüyormuş gibi hızlıydı. Bir göz kırpışında o çoktan 100 ayak derinliğindeydi.
''H-hızlı!''
Mu Hanyi'nin performansının şaşırtıcı olacağına emin olsalar da, Cnnetsel Gölün suyunu tecrübe eden öğrenciler gözlerini şaşkınlıkla açtı.
100 Ayak derinliğindeki soğuğun aslında ona hiçbir etkisi olmamıştı!
Yüzelli ayak...
İkiyüz Ayak...
Üçyüz Ayak...
Tüm öğrenciler söyleyecek söz bulamadı. Üçyüz ayak derinliğine ulaştığında, Mu Hanyi'nin hızı sonunda yavaşlamıştı fakat hâlâ hayret edilecek derecede hızlıydı.
Mu Huanzhi mavi ekrana bakarken sürekli kafasını sallıyordu. Mu Hanyi kendi kendi torununu yenmiş olsa bile, elinde olmadan manen onu övdü.
Yu Che kibarca gözlerini kapadı, en baştan beri mavi ekrana bir bakış atmamıştı. İfadesizdi ve ne hakkında düşündüğü bilinmiyordu.
Nehir kenarındaki Mu Bingyun da gözlerini kapamıştı. Onun kaynak enerjisi sesini taşıdı ve uzağa, bulutların arkasına yol aldı.
''Büyük kız kardeş, bunun yüzünden kızgın olamazsın. Tam olarak ne oldu? Gerçekten Yun Che'yi öldürmeye niyetli misin?"
Mu Bingyun onu dünyada en çok anlayan kişiydi.
"Hmph! O senin hayatını kurtardı doğal olarak onu öldürmeyeceğim. Fakat gerçekten sinirlendim.''
Mu Bingyun'u ağır yıldırım-vari bir ses geri cevapladı. Bu ses Mu Bingyun'u biraz rahatlattı fakat ardından daha da kafası karıştı. ''Peki tam olarak neden sinirlendin?''
''Bu velet kusurlarla dolu. O Yıldız Tanrısının Kırık gölgesini ardından Kötü Tanrının mirasını meydana çıkardı. Ben değil de bunu fark eden başka biri olsaydı o çoktan sayısız kez ölmüş olurdu. Doğduğu gezegen dahi büyük bir felakete maruz kalırdı, yine de o bu gerçekten tamamen habersiz. O gücendirmemesi gereken birine karşı dahi kibirli ve şımarık davrandı. Böyle aşırı bir küstahlık çok aptalca. O hâlâ düşük alemlerde olduğunu mu düşünüyor!? Nasıl sinirli olmam?''
Mu Bingyun aniden başını kaldırırken yüzü birdenbire değişti. ''Kötü Tanrı'nın... mirası? Büyük Kız Kardeş, ne demek istiyorsun?''
Kötü Tanrı... Tanrıların çağının ilkel zamanları sırasında, en yüksek yaratıcı tanrı aşaması ilahi gücü elinde bulunduran yüce bir tanrı. Dört en güçlü emsalsiz tanrıdan biri. Onun mirası...
Mu Bingyun o zaman aniden bir şeylerin farkına vardı ve buzumsu mavi gözlerini anında kıstı. ''Olabilir mi?...''
''Daha fazla sorunun gereği yok, sadece izlemeye devam et ve kendin gör.'' Ağır sesdeki öfke hâlâ dağılmamıştı. ''Hmph, benle karşılaşması onun için bir şanş. Öbür türlü nasıl öldüğünü anlamazdı bile. Bu onun... ilk dersi olarak düşünülebilir."
Mu Bingyun'un kalbindeki duygular dalgalar halinde yükseldi ve o sakinleşmeyi zor buldu. Kötü Tanrı'nın mirası... Tanrı Aleminde daha önce hiç yaratıcı tanrı seviyesi bir miras olmamıştı. Kötü Tanrı'dan bahseden kayıtlarda, eskiden onun ''Elementlerin Tanrısı'' olarak çağrıldığı yazıyordu.
Kötü Tanrıyla alakalı son söylentilere göre, sekiz yıl önce... Yıldız Tanrı Alemi'nin Cennetsel Katliam Yıldız Tanrısı görünüşe göre bir çeşit Kötü Tanrı gücü elde etmeyi başarmıştı...
Yıldız Tanrısı'nın Kırık Gölgesi... Cennetsel Katliam Yıldız Tanrısı... Kötü Tanrı'nın gücü... Yun Che... Mavi Kutup Yıldızı... Mutlak Tanrı Katleden Zehir... Gökyüzü Zehir Sedefi... sekiz yıl... garip doğuştan bir yetenek... Buz Ankası Tanrı Atama Kanununu Buz Ankası soyu olmadan zorla öğrenmek... Hem Buz Hemde Ateşin ilahi güçlerine sahip olmak...
Aslında...
Şaşmamalı... Şaşmamalı...
''Bu gerçekten... onu öğrencin olarak kabul edeceğin anlamına mı geliyor? Kar Şarkısı Diyarında uzun süre kalmayacağını bilmelisin.''
“...” Mu Bingyun sorusunun ardından bir cevap almadı.
Işık ekranından etrafa yayılan kaynak ışığı beraberinde şaşkın bağırışlar getirirken hızla artıyordu.
Beşyüz Ayak...
Altıyüz Ayak...
Yediyüz...
Sekizyüz Ayak!!
Projeksiyon 800 Ayağa ulaşır ulaşmaz, nehir kenarındaki çığlıklar son raddeye ulaştı. Normalde oturuyor olan öğrencilerin hepsi ayağa kalktı, Işık Ekranına afallamış ifadelerle bakıyorlardı.
Sekiz yüz ayak derinlik. Böyle bir mesafeyi ilahi yoldaki kaynak gelişimcileri bir anda geçebilirdi. Ancak, Cennetsel Cehennem Ayazı Gölü için böyle bir derinlik... Aslında son derece korkutucu bir sayıydı!
İlahi Buz Ankası Sarayı'nın zirve öğrencileri için bile bu derinlikteki soğuğa dokunmak çabalamak yarısını doğrudan ölüme mahkum ederdi.
Yine de Mu Hanyi herhangi bir durma belirtisi göstermeden dalmaya devam etti.
Sekiz yüz yirmi ayak...
Sekiz yüz elli ayak...
Sekiz yüz seksen ayak...
Dokuz yüz ayak!!
Tüm öğrenciler genişlemiş gözlerle nefeslerini tutarken çığlıklar kaybolmuştu. Çeşitli Elderler ve Saray Ustaların yüzlerinde bile derin bir şok ortaya çıktı. Sadece Mu Yunzhi hala gülümsüyordu... Çünkü bunun hâlâ Mu Hanyi'nin sınırı olmadığının farkındaydı.
Bu noktada Mu Hanyi'nin hızı daha da azaldı fakat hâlâ dalmaya devam etti.
Dokuz yüz yirmi ayak...
Dokuz yüz kırk ayak...
Dokuz yüz elli ayak...
Her geçen ayakta hızı azalıyor fakat o asla durmuyordu. Tüm bakışlar kuvvetle ışık ekranına sabitlenmişti... Tarih yazan bir öğrenciye şahit oluyorlardı. 900 ayaktan sonra her saniye bir tarih yazılıyordu!
Dokuz yüz yetmiş ayak...
Dokuz yüz seksen ayak...
Dokuz yüz doksan ayak!!
Mu Hanyinin hızı artık son derece yavaştı. Katettiği her inçte aşılmaz bir uçurumdan geçiyormuş gibi gözüküyordu. Kalabalığın kalp atışları da onunla beraber yavaşlamıştı. Hepsi geniş gözlerle baktı. Herhangi bir anı dahi kaçıracaklarından korkuyorlardı.
Bin Ayak!!
Bu seferki şaşkınlık yoğundu, sanki mevcut herkesin ruhlarına ağır bir çekicle vurulmuş gibiydi. Işık ekranına en yakın olan Mu Huanzhi bile uzun süre baktı.
Mu Hanyi sonunda su altında 1000 ayak ile sınırına ulaşmıştı. Bin ayakta, yukarıya yüzmeye başlamadan önce sadece yarım nefes kaldı. Fakat onun yükselme hız son derece yavaştı. Işık ekranında, Mu Hanyi'nin ruh kristalinin yaydığı ışık da düzensizleşmeye başladı.
''Çabuk, git Hanyi'yi kurtar!'' Mu Yunzhi aciliyetle bağırdı.
Mu Huanzhi yıldırım hızıyla atılırken bir hatırlatmaya ihtiyacı yoktu. Engin bir kaynak enerjisi doğrudan bin ayak derinliğindeki gölü deldi ve Mu Hanyi'nin vücudunu çabucak yukarı taşımadan önce sarmaladı.
Gölün yüzeyi yarıldığında, Mu Hanyi'nin figürü hızla yukarı çıktı ve gölün dışına indi. Onun yüzü soluk beyazdı, aurası zayıftı ve tüm vücudu şiddetle titriyodu fakat o yinede kalkmaya çabaladı ve Mu Huanzhi'yi selamladı. ''Öğrenci... Ulu Eldere hayatını kurtardığı için teşekkür eder...''
Mu Huanzhi derhal oraya geldi ve elini sırtına yasladı. Soğuk enerjiyi dağıtmasına yardımcı oluyordu.
''Hahahaha,'' Mu Huanzhi içten bir kahkaha attı. ''Bu neslin en sıradışı öğrencisinden beklendiği gibi... birinden, demek istedim. Sen aslında bin ayak derinliğe ulaştın. Eğer bizim nesli düşünürsem, 60 yaşın altında Cennetsel göle girecek ve bin ayak derinliğe ulaşacak tek kişi bile yoktu. Bu kesinlikle sevindirici!''
''Kıdemli kardeş Hanyi, tebrikler.''
''Doğrudan öğrenci Hanyi, bu sıfat ona daha çok yakışamazdı.''
Mu Hanyi'nin ümitsizce elinden gelenin en iyisini yapmaya çabalayışı gözler önündeydi böylece o Alem Kralının önünde kendini gösterebilirdi. Ve o aslında bunu olağanüstü derecede başarmıştı. Onun doğuştan gelen yeteneği yüksekti, bünyesi sağlamdı ve buz yasalarını anlama çabası engindi. Oradaki herkesi derinden afallattı.
Pek çok elder Mu Huanzhi'ye kıskanç bakışlar attı.
"Hanyi, dikkatini dağıtma, her şeyini soğuk enerjiyi dağıtmaya ver. Tarikat ustasına yeniden saygını sunmalısın ve en ufak bir nezaketsizlik göstermemelisin.'' Mu Yunzhi, Mu Hanyi'nin yeteri kadar yenilenmesini sağlamak için vücudundaki tüm kaynak enerjisini dolaştırırken tereddüt etmedi.
''Evet, Usta.'' Mu Hanyi de kalbindeki son derece yoğun heyecanı bastırırken gözlerini kapadı. Soğuk enerjiyi çıkarmak için elinden geleni yapmaya başladı. Bu sırada tarikat ustasına saygısını sunmaya çıktığı vakit ne demesi gerektiğini düşünüyordu.
Herkesin dikkati Mu Hanyi'nin parlayan vücudunun üzerine odaklandı. Hâlâ Gölün merkezinde duran Yun Che sanki unutulmuş gibiydi.
''Yun Che, senin sıran,'' Mu Huanzhi dedi. Bu anında herkese bu ''karşılaşmada'' başka bir kişinin daha olduğunu hatırlattı.
''Mu Hanyi toplamda bin ayak derinliğe indi. Onun derinliğinin sadece yüzde yirmisine ulaşman gerek, bu yüzden 200 ayak yeterli olacaktır.''
Mu Huanzhi bunu demeyi bitirdiğinde göl kenarı anında kıs kıs gülen seslerle doldu. İki Yüz Adım? Ne şaka ama, yedi adım muhtemelen onun sınırıdır!
Herkes onun Cennetsel Cehennem Ayazı Gölüne girmesinin ardından olacakları hayal edebiliyordu, tüm vücudundaki kaynak enerjisi hemen donacak ve ardından o artık hareket edemiyor olacaktı.
Yun Che bir adım ileri çıktı. Tek bir kelime söylemeden veya kaynak enerjisini dolaştırmadan doğrudan Cennetsel Göle düştü.
Bunu gören herkes onun açıkça vazgeçtiğini düşündü. Çünkü ne kadar çabalarsa çabalasın işe yaramayacaktı. Onun düşmesiyle aynı vakitte Mu Huanzhi de bir elini uzatarakonu kurtarmaya hazırlandı... Her şeyin ötesinde o tarikat ustasını kızdırmıştı. Ölecekse bile, ölümü tarikat ustasının kendisi tarafından kararlaştırılmalıydı.
Ancak, elini uzattığı vakit yüzü katılaştı.
Cennetsel Göle düşen Yun Che onun beklediği gibi anında donmamıştı. Bunun yerine, o dalmaya başladığında hızı Mu Hanyi'ye göre bir miktar geri kalsa da yavaş olarak düşünülemezdi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..