Çeviri için Avare, kontrol / düzenleme için Bora arkadaşımıza teşekkürler. Keyifli okumalar…
Yüzen Bulut Şehri, Mavi Rüzgâr İmparatorluğu’nun en küçük şehriydi. O kadar küçüktü ki şehir olarak adlandırmak bile uygun değildi; belki kasaba demek çok daha uygun olurdu. Yüzen Bulut Şehri sadece en küçük şehirde değildi ayrıca konum babında coğrafi açıdan en ücra şehirdi. Nüfusu, ekonomisi ve hatta ortalama Kaynak gücü bile en aşağının da aşağısıydı. Bu günlerde, Yüzen Bulut Şehri’nin sakinleri, Mavi Rüzgâr İmparatorluğu’nun unutulmuş bir köşesinde oldukları yüzünden kendileriyle dalga geçiyorlardı.
Xiao Che ve Xia Qingyue’nin büyük düğün günü olduğundan bugün Yüzen Bulut Şehri daha başka bir canlıydı. Sadece Xiao Che’nin düğünü olsa kimse tınlamazdı ama Xia Qingyue’nin düğünü Yüzen Bulut Şehri’nin en büyük sansasyonel olayıydı.
Xia klanı bir tek Kaynak sanatlarında çalışan bir klan değildi. Nesillerdir alım satımda uzmanlaşmış bir klandı. Mavi Rüzgâr İmparatorluğundaki diğer zenginler arasında oldukları söylenemez olmasına rağmen; Yüzen Bulut Şehri’nin en refahlı klanları listesinde, Xia klanı zirvedeydi. Ancak, bu, Xia klanının güçsüz olduğu anlamına gelmez. Bol zenginlikleri ile birlikte, doğal olarak ailelerinin zenginliklerini koruması için uzmanlar kiralamaya güçleri yetebiliyordu. Xia klanının liderinin iki çocuğu vardı, Xia Qingyue ve Xia Yuanba. Hem oğlu hem de kızının aile işinde hiçbir ilgileri yoktu. Çalışmalarını, bir tek Kaynak’ın sanatları üzerine yoğunlaştırdılar. Xia Hongyi kararlarına asla karşı çıkmadı ve yollarında devam etmelerine izin verdi. Xia Qingyue yeteneğiyle bütün Yüzen Bulut Şehrini şaşırttıktan sonra, onun gelişiminin engellemesi daha olasılık dışıydı. Xia Qingyue’nin inanılmaz tanrı vergisi hediyesi sayesinde, Yüzen Bulut Şehri’nin büyük aileleri onların huzurunda en iyi tavırlarını takınıyorlardı… Ne de olsa, Xia Qingyue’nin bir gün Yeryüzü Kaynak Âlemine ya da dahası Gökyüzü Kaynak Âlemine yetişebileceği kabullenilmişti. Bu noktada, Xia klanı sadece en çok zenginliği olması ile kalmayacak, Yüzen Bulut Şehri’ndeki en egemen kuvvet olacaklardı.
Ancak, o Xia klanı şehrin en muhteşem kızını, olası geleceği olmayan beş para etmezsin teki, Xiao Che ile evlenmesine izin vermişlerdi. Kim bilir kaç kişi bu karardan pişman olmuştur… Tabii ki, imrenme, kıskançlık ve nefret duyguları olan insanlarda daha fazlaydı.
Xia klanının kızının düğünü olduğundan, merasim gerçekten de çok baştan savma değildi. Xiao Che gider ditmez, kapısının girişinden başlayan uzun bir kırmızı halı sırası gördü. Bu kırmızı halı Xiao klanının başlama noktasıydı ve Xia klanının yönüne doğru kıvrılıp durarak uzuyordu.
Xiao klanının düğün takımı belirir belirmez, Yüzen Bulut Şehri’nin sokakları gürültüyle dolmaya başladı. Sokak, iki tarafında da düğünü izleyen izleyiciler ile dolup taşıyordu. Xiao Che takımına ayak uydurdukça, kalabalığın çeşitli fısıltıları kulağına geliyordu.
“Bak! Şu, Xiao klanının 5. Elderi’nin torunu, Söylentilerden, Kaynak Damarının hasarlı olduğunu ve hayatı boyunca asla İlk Kaynak Âlemi’nin birinci seviyesini bile aşamayacağını duydum."
“Oh, bu, onu şahsen ilk görüşüm.”
“Eğer onu daha önce görmediysen normal; böyle bir inatçı boğa büyükbaba ve kendisinin beş para etmezin teki olduğu gerçeği ile senin dışarı adım atmaya hiç yüzün olur muydu? Oh, Xia Qingyue’nin aslında böyle bir insanla evleniyor olması, Tanrı gerçekten kör olmalı!”
“Xiao Ying neredeyse bütün Kaynak gücünü kullanıp Xia Qingyue’nin hayatını kurtardıktan Xia Ying ve Xia Hongyi’nin yeminli kardeşler oldukları söyleniyor. Xia Hongyi ondan sonra kızının, Xia Qingyue’nin on altıncı doğum gününde, Xia Ying’in gelini olacağına söz vermiş. Çok zaman geçmeden, Xiao Ying suikasta kurban gitti. Bir önceki güç harcamasından dolayı, geri dövüşememiş. Haberler Xia Hongyi’yi bir meteor gibi vurmuş ve aşırı derecede suçlu hissetmiş… Şimdi Qingyue en sonunda on altı yaşına bastı ve Xiao Ying’in oğlu bir moron olmasına rağmen, ağır pişmanlık ve şükran hissi yüzünden Xia Hongyi sözünü bozmaya niyetli değildi. Eğer onun için olmasa, bu herif nasıl olurda Xia Qingyue ile evlenebilirdi.”
“Ne! Xia Qingyue, bizim Yüzen Bulut Şehri’mizin en büyük hazinesidir. Eğer Xiao Che’nin Beşinci Elder’in torunu olma statüsü olmasa, yerdeki çamur kadar bile değeri olamazdı. Ben bile büyük ihtimalle ondan yüz kat daha güçlüyümdür! Bu dünya çok adaletsiz!”
“Rüyalarımın tanrıçası böyle bir defolu mal ile evlenmek üzere, bu gerçeği kabul etmektense ölmeyi yeğlerim! Ahhhhh!”
Xiao Che at üstünde parlak durgun gözlerle derin bir karakter yayıyordu. Zarif bir ifadesi vardı ve hafif zarafet sergiliyordu. Uzun saçı göz kamaştıran kırmızı cübbesinin arkasında dalgalanıyordu ve bütün vücudu bir zarafet havası veriyordu. Kalabalıktan gelen fısıltı sesleri her türlü gizli kötü duyguları barındırıyordu. Ancak, kalabalıktan gelen kıskançlık, dargınlık, ön yargı, alay, hor görme ve hafife alma kendisini hiç etkilememiş gibi görünüyordu. Kalabalıktan habersiz gibi görünüyordu, hala yüzünde güzel bir gülümseme vardı. Kim bilir kaç tane kız tapınma ile gözleri sislendiği gibi kalplerini kaybettiler.
Xiao Che’nin Kaynak gücü en aşağının da aşağısında olmasına rağmen, görünüşü aslında o kadarda kötü değildi. Hatta Xiao Yulong’dan bile daha ileri olduğu söylenilebilir. Düşük Kaynak gücü nedeniyle nadiren dışarı çıktığı gerçeği ile birlikte, çok beyaz ve narin görünüyordu… Aynı yaşayan bir oyuncak bebek gibi!
Sayısız genç Xiao Che’den dişlerini gıcırdatacak kadar nefret etse de, kalplerinin derinliklerinde, Xiao Qingyue’ye gerçekten değermiş gibi göründüğünü onlarda kabul ediyorlardı.
“Bugün, Xiao Che’nin arabaya bineceğini düşünmüştüm ama beklenmedik bir şekilde ata biniyor. O huy ile… Sanki söylentiler doğru değil gibi görünüyor.”
“Çıh! İnsanların alışılageldik şekilde hor gördükleri defolu mal bizim Yüzen Bulut Şehri’mizin en büyük hazinesi ile evlenmek üzere. Tabi ki de gururlu olmalı! İtibarını kaybetmekten nasılda korkuyordur kim bilir?” Şiddetli bir ses çınladı.
“Duydum ki, Yuwen klanının genç efendisi aynı zamanda diğer ailelerden diğer genç efendiler Xia Qingyue’ye tutulmuş; bu alayı durdurmaya geleceklerini düşünüyor musun?"
“Evet doğru! Xiao Che sadece Xiao Lie’nin torunu. Bizim Yüzen Bulut Şehri uzmanlarımın hepsi onun huzurunda ona karşı saygılı olmak zorundalar. Oğlu çoktan öldü ve sadece torunu kaldı. Torununun hayatının en başından beri torununun bakımıyla meşguldü. Eğer biri sorun çıkaracak olursa, Xiao Lie’nin hiddeti ile karşılaşacaklardır! Onu kim yapmaya cesaret edecek olursa kellesini kaybedeceği kesindi! Dahası bu bir zorlama düğün değil; kim gidip sorun yaratıp da Xia klanının hiddetini uyandırmaya cüret edebilir. Tahmin ediyorum ki şu anda, fiilen alayı aksatacak, aşk sarhoşu gençlerin hepsi kendi evlerinde sımsıkı kilitlenmişlerdir.”
Düğün alayı kayıtsız bir tavır içerisinde ilerledi; ne çok hızlı ne çok yavaş. On mil* yolculuk neredeyse bir buçuk saat sürdü. (*10 mil yaklaşık 17 km)
“Kayınbirader!!”
Xia klanının girişini görür görmez, vahşi bir haykırış duydu. Uzun, sağlam bir figür Xiao Che’ye doğru koştu. Bu kişi yaşlı değildi ama en azından iki metre boyundaydı. Bedeni bir boğa gibi güçlüydü ve Xiao Che onun üzerine yürüdüğünü görünce yerin titrediğini hisseder gibi olmuştu. Onun yaklaşmasını izlerken, acı acı yutkundu ve gözleri açık bir şekilde konuştu: “Yuanba! Seni bir aydan beri göremedim, nasıl olurda şimdiden yine bu kadar uzamış olabilirsin!!”
Bu adam… Hayır, ona çocuk demek doğru olacaktır. Çünkü o Xia Qingyue’nin küçük kardeşiydi ve Xia Yuanba bu yıl on beş yaşına yeni girmişti. Evet, gerçekten de on beş yaşındaydı! Ancak, bedenine bir bakacak olursanız, kimse daha yeni on beş yaşına girdiğini hayal bile etmezdi! İki metre boyunda… Xia Yuanba ayakta dururken Xiao Che’nin at üzerindeki boyuyla aynıydılar. Yuanba’nın 350 jinin* üstünde kilosu var. Bu sayı kesinlikle Yuanba şişman olduğu yüzünden yüksek değil büyük güçlü kasları yüzündendi. Kasları, siyah bronzlaşmış bir metalik ciladandı ve dudak uçuklatacak gücünü yayınlıyordu. Kaynak gücü sadece ortalama, İlk Kaynak Âleminin 4. seviyesindeydi ama fiziksel gücü hafife alınmaması gereken bir güçtü. 6. seviye İlk Kaynak Âleminde olan biriyle eşit bir şekilde dövüşebilirdi.
(ÇN: Jin yaklaşık 0.5kg) (Çocuk 2 metre ve orada bahsettikleri 350 jin 175 kiloya denk geliyor. Adamı bir hayal edin :D)
Xia Yuanba, Xiao Che’nin en iyi arkadaşı – onun tek arkadaşıydı. Genç bir yaştan beri Xiao Che’yi her zaman kayınbirader olarak çağırıyordu ve çocukken ikisi sık sık birlikte oynardı. Sekiz yaşına girmeden önce, Xia Yuanba aslında siyah ve sıska bir çocuktu. Sık sık zorbalığa maruz kalırdı ama sekiz yaşına girdiğinden beri, sanki yanlış bir şey yemiş ve muazzam bir büyüme atılımı göstermişti. Boyu, kilosu ve iştahı hepsi hızla yükseldi ve gücündeki yükseliş kesinlikle sersemleticiydi. Şimdi on beş yaşında… Yüzü tamamen olgunlaşmamıştı ve hala epey çocuksu görünüyordu ama boyutu… Adeta bir Canavar gibiydi!
Xiao Che’nin nidasını duyduktan sonra, Xia Yuanba kafasını utanç içerisinde ovuşturdu: “Bu… Ben bile yardım edemem. Babam her gün diyete girmemi söylüyor. Ancak, kendimi açlıktan öldürmek ve aç kalmak, diğer türlü öldürülme hissinden çok daha fazla korkutuyor.”
“…..” Xiao Che’nin dili tutulmuştu. Şu anda o, on beş yaşındaydı; bir yetişkin olduğunda ise… Onu hayal etmeye bile cüret edemiyordu!
Xiao Che, Xia Yuanba’nın devasa bir iştahı olduğunu biliyordu. Neyse ki Xia klanında doğmuştu eğer sıradan bir ailede doğmuş olsaydı, tüketimi bütün servetlerinin bitmesine neden olurdu.
“Hehe, kayınbirader, bugün sonunda benim gerçektende kayınbiraderim olabileceksin.” Xia Yuanba’nın gülümsemesi dürüsttü çünkü bugünü mutlu bir şekilde dört gözle bekliyordu. Kendi düşüncesine göre, bu kadar güçlü bir kız kardeş bir eş olarak, kimse Xiao Che’yi hor görmeye cüret etmezdi.
“Acele et ve içeri gir, kardeşim çoktan hazır.” Kafasını tokatladı: “Oh, kapıyı açacağım ben.”
Ondan sonra, Xia Yuanba Xia klanının kapısının yönüne doğru döndü ve koşarken seyyar bir et dağı gibi görünüyordu.
Alay Xia klanının girişinin önüne geldi. Kapıda, Xiao Che gülümseyen Xia Hongyi’yi gördü. Hemen atından indi ve Xia Hongyi’nin önünde durdu. Saygılı bir biçimde selamladı: “Xia Amca.”
“Haha, bunca zaman sonra hala beni amca olarak mı çağırıyorsun?” Xia Hongyi kahkaha attı. Normal, biraz fazla kilolu orta yaşlı bir adam gibi görünmesi nedeniyle boyu posu uzun değildi. Velev ki bir kişi ona bakacak olsa ve “sade ve dürüst” kelimeleri aklına gelse, Yüzen Bulut Şehrindeki kimse Xia Hongyi’yi küçük görmeye cüret edemezdi.
Xiao Che’nin gözleri parladı ve kibarca yanıtladı: “Kayınbaba.”
Xia Hongyi babasının yeminli kardeşi olduğundan Xia Hongyi’ye karşı her zaman saygılı olmuştu. Genç yaştan itibaren birçok insanın alaycı bakışlarının kurbanı olmuştu ama Xia Hongyi her zaman onunla kibarca ilgilenmişti. Sakat Kaynak Damarı ile doğmuş olmasına rağmen, Xia Hongyi babası ile yaptığı anlaşmayı hiçbir zaman çiğnemedi; Xia Qingyue’nin on altı yaşına bastığında Xiao Che ile evlenmesi anlaşmasını.
“Haha, güzel!” Xia Hongyi kafasını salladı. Elini uzattı ve Xiao Che’nin omuzuna hafifçe vurdu: “Che canım, bugünden başlayarak, Xia Qingyue’yi sana veriyorum. Büyük bir kahraman olmamana rağmen, Xiao Ying’in oğlusun o yüzden sana kızımı verdiğim zaman gönlüm rahat olabilir. Baban Xiao Ying inanılmaz bir adamdı. O, hırslı ve doğrucu bir adam olduğundan onun yeminli kardeş olmak bu ömrüm boyunca asla pişman olmayacağım bir şey. Sen, Xiao Ying’in oğlusun. Kaynak Damarın hasarlı olsa bile, gelecekte sıradan bir insan olarak kalacağına inanmıyorum.”
“Kızıma iyi bak. Abuk sabuk konuşanlar ve ağızlarını sadece kötülük içinde çırpabilenler, siktir et hepsini.”
Xiao Che’nin gözleri öfke içerisinde için için yanıyordu. Kafasını sebatla yavaşça salladı: “Kayınbaba, hiç endişelenme. İnsanlar şimdi beni aşağılama içinde ele alsalar da, Kaynak Damarım bir kere düzeltildi mi, uyuyan ejderha cehennemden uyanmış olacak. O, bana aşağı bakan insanları ve Xia klanının damatları için defolu mal aldığını düşünenlerin hepsinin gagalarını kapatmalarını sağlayacağım.”
Xia Hongyi, taşkınlığına şaşırmıştı… Xiao Che’nin her zaman yumuşak bir huy ile bilinçsiz bir aşağılık psikolojisi içerisinde, iradesiz biri olarak bilmiştir. Xia Che’nin korkusuz söyleyişi, keskin gözleri ve sakinliği Xia Che’yi yepyeni bir ışık altında görmesini sağladı… Önceki tavırlarından tamamen farklı bir tavrı vardı.
“Güzel!” Xia Hongyi kafasını salladı ve Xiao Che’nin omzuna tekrar hafifçe vurdu: “Xiao Ying’in oğlunun normal bir çocuk olmayacağını biliyordum. Bu ejderhanın yüzeye çıkacağı günü dört gözle bekleyeceğim. Peki, şimdi Qingyue seni bekliyor; devam et.”
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..