Bölüm 13: Tehlikeli Belirsizlik

avatar
15965 56

Against The God - Bölüm 13: Tehlikeli Belirsizlik


 

Çeviri için YuuSHa, kontrol / düzenleme için Wertyul  arkadaşımıza teşekkürler. Keyifli okumalar.

 

“Um… Küçük hala, neden bana böyle tuhaf bir ifadeyle bakıyorsun?” aniden gerçekleşen bu atmosfer biraz garip olmuştu, Xiao Che dikkatli bir şekilde sormadan önce bir süre için nefesini tuttu.

 

Ancak o zaman Xiao Lingxi’nin uzun bir süre sersemlemiş gibi bakan güzel gözleri, hafifçe titredi. Aceleyle bakışlarını uzaklaştırdı ve başını eğdi, yavaşça tükürerek: “Eşin Qinyue’nin şimdi söylediğin bu kelimeleri duyacağından korkmuyor musun?”

 

Xiao Che etrafına bir göz gezdirdi ve sonra safça konuştu: “Etrafımızda biri var gibi görünmüyor, bu yüzden neden korkuyorsun? Ama beni duysa bile, hala korkmam için hiç bir şey yok. Benimle evlenmek için gerçekten samimi olmadığını ve benim de gerçekten onunla evli olmak istemediğimi bilmiyorsun. Küçük hala olsaydı, ben…”

 

“Konuşma… Konuşmaya devam etme!”

(Ç.N hoppala utandı :D)

 

Xiao Lingxi kaldırdı ve dudaklarına zorla bastırdı, sonraki sözcüklerini sıkıca mühürledi. Sadece uzun bir süre sonra onu bıraktı bir kez daha vücudunu Xiao Che’nin omuzlarına dayadı, huzurlu bir şekilde konuştu:” Küçük Che senden bir yaş küçük olsam bile, ben gerçekten şüphesiz senin küçük halanım. Diğer kızlara söyleyebileceğin bana söyleyemeyeceğin kelimeler var… Bu hayatta… onları söyleyemezsin… Kalbindekileri biliyorum, gerçekten böyle düşünüyorsun… ama bu yeterli…”

 

Son iki cümlede, Xiao Lingxi’nin sesi çok sessiz oldu. Fısıldamalarının içinde dinleyen birinin kalbini kıracak acı ve mutsuzluk içeriyordu.

 

Xiao Che’nin kalbi de ağır bir şekilde sallandı. Başka hiçbir şey söylemedi, gözlerini kapattı ve huzurlu bir şekilde yanındaki kızın nefesini ve kalp atışlarını dinledi.

 

“ Gençken zayıf, korkutucu ve kısaydım. Herkes beni bir çirkin ördek yavrusu olarak çağırıyordu ve her zaman benimle eğleniyor ve bana zorbalık ediyorlardı…” Xiao Lingxi ona yaslandı, ağzından kaçan rüya gibi bir sesi:” Benimle sadece sen oynadın. Biri bana zorbalık ettiğinde, küçük Che onlarla dövüşmek için koştu ve onları kovaladı. Her zaman kesikler ve morluklarla kaplıydın… O zamandan kalma yaralarının hepsi benim yüzümdendi. Buna alışmıştım ve ayrıca küçük Che’nin koruması hissinden hoşlanmıştım. Beni her zaman böyle koruyabileceğine inandım…”

(Ç.N ve HERO kızı kurtarır gene geçmişe gittiler off off o kadar diyorum bırakın geçmişi die ama yok ille didikleyecekler geçmişi T.T)

 

Xiao Lingxi’nin kelimeleri Xiao Che’ye Xiao Lingxi’nin gençliğini hatırlattı. O zamanlar gerçekten tarif ettiği gibi zayıf korkutucu ve kısaydı, her anlamda bir “çirkin ördek yavrusu”ydu. Fakat onun küçük halası olması nedeniyle bir erkek olarak ve ondan bir yaş büyük olması nedeniyle de her zaman onu tüm gücüyle koruması onun görevi gibiydi… Kim bu genç kadının bir zamanlar ki küçük kızdan çok farklı olacağını düşünürdü. Bir çirkin ördek yavrusu bugünkü güzelliğe dönüşmüştü. Kim bilir Xiao Klanındaki kaç genç adamın onu arzularken ağzının suyu akıyordur.

 

“Daha sonra küçük Che kaynak damarının bozulduğunu öğrendi. Acı bir şekilde benim kaynak gücümü geliştirmeye başladım… Çünkü küçük Che’yi korumak için benim sıramdı. O zamanda küçük Che’nin beni koruması ya da benim küçük Che’yi koruyup korumadığımı düşündüm hepsi bir ve aynıydı. Her iki durumda da birlikte olacaktık… Ben yavaşça büyüyüp anlayana kadar değildi. Küçük Che bir eş buldu ve bende evlenmek zorunda kalacağım. O zamana kadar, kesinlikle daha önce olduğumuz gibi olamayız… Ek olarak dünyadaki tüm kızların dışında küçük Che tek benimle evlenemeyecek… Dünyadaki tüm erkeklerin dışında tek küçük Che ile evlenemeyeceğim…”

 

Xiao Che “….”

 

“Böyle uzun bir zamandan sonra, çoktan tamamıyla kabul ettiğimi düşündüm. Bugün küçük Che evlendi. Gerçekten mutlu olmalıydım ama sabahtan akşama kadar, kalbimde bir şey tıkanmış gibiydi. Tarifsiz bir acıydı. Uyumak istediğimde uyuyamadım, ne yaptığım önemli değildi… Ve küçük Che bana bu kelimeleri söylediğinde… Oldukça mutlu oldum ama aynı zaman gerçekten üzüldüm… Bana ne oluyor?”

(Ç.N İçindeki aşkın etrafına ördüğün duvar infilak ediyor ne olacak  o kadar tut tut içinde patlıyor şimdi:D)

 

Xiao Che’nin karnına ağrı saplandı. Şuan da hala konuşamıyorken, ne söyleyeceği hakkında da fikri yoktu.

 

O ve Xiao Lingxi arasındaki tehlikeli belirsiz ilişki uzun zaman önce doğmuştu. Bu tür tehlikeli yasak hisler bilinçli olduğunda onlar hala gece ve gündüz birlikte kalıyordu, ama bunun hakkında asla dürüst bir konuşma olmadı. Bunun yerine kalplerinde ailesel sevgiyi suçladılar.

 

Azure Bulut Kıtasındaki hayatının anıları olmadan korkak ve kendini alçaltan bir kişiliğe sahipti. Ölene kadar yüksek sesle söylemesi imkansız olan o sözcüklerden sadece kaçmaya çalışabilirdi. Bu tür hisler gömülüne kadar. Xiao Lingxi… Bugünden önce bir kez bile hislerini açığa vurmamıştı. Ama bugünkü Xiao Che dünkü Xiao Che değildi ve bu dünyayı sarsan kelimeleri söyledi. Cevap olarak, kararsız Xiao Lingxi gecenin derinliğinde ıssız arka dağ tepesinde söylenmesi yasaklanmış bastırılamaz hislerinin çıkmasına izin verdi.

 

Xiao Che’nin kalbi düzensiz bir hızla atmaya başladı. Bu aklını başından alan kızın kokusunu içine çekerken sağ kolunu uzattı, hafifçe Xiao Lingxi’nin vücuduna sarıldı. Xiao Lingxi hafifçe titriyordu ama karşı koymuyordu. Gözlerini kapattı, sessizce tüm ağırlığıyla onun üstüne sarıldı.

 

Kızın sevimli vücudu yumuşak, kemiksiz, sıcak kokulu ve yumuşak yeşim gibiydi. Hassas ve pürüzsüz cildi birkaç kat kıyafetle ayrılmasına rağmen hala bir kişinin ruhunun sarsılmasına neden olabilirdi. Xiao Che çok kuvvetli sarılmaya cesaret edemiyordu, dikkatsizce onu korkutacağından ya da yaralayacağından korkuyordu. Fakat şimdi bir çift yeşim gibi kol onu daha da yakın tutma girişimiyle arkasından gizlice sardı. Soluk bir ani rüzgar bilinmeyen bir yerden güzel koku burnuna girdi ve kalbinin derinliklerine devam etti.

(Ç.N gidişat iyi değil sansür gelecek galiba  :P)

 

Xiao Lingxi’nin istekliliği Xiao Che’nin kalbindeki tereddüdü çözdü. Sol elini ince beline sarılmak için uzattı ama zihni aniden dondu. Kolunun hedefi kazayla değişti. İndikten sonra, eline yumuşak ve sıcak bir yumru hissi yayıldı.

 

“Ah…”

 

Xiao Lingxi’nin ağzından bir inilti çıktı. Xiao Che’nin zihni karışıktı. Hemen elini kaldırmak istedi ama Xiao Lingxi’nin yumuşaklığı, yeşim kolu ilk yakaladığı elin üstüne koydu. Başta Xiao Che kazayla onun ırzına geçen ele vurmak istediğini düşündü ama… yeşim gibi eliyle sadece onun elini yakaladı ve oraya koydu, uzağa kımıldatmadı, ama sıkmasına izin vermiyordu. Bu gururla yükselen göğüsler arasında, Xiao Che hala çılgın kalp atışlarını açıkça hissediyordu.

(Ç.N millet 2 bölümdür beklediğiniz yere geldik gibi :D)

 

Xiao Lingxi’nin nefesinin sesi kaba ve şiddetliydi. Yüzünden yeşim boynuna uzun zamandır uzanan bir kırmızılık vardı. Sıkıca gözlerini kapattı ve başını göğsüne sakladı, tamamen hareketsizdi, çoktan uyuyakaldığını kanıtlamaya gayret ediyor gibiydi.

 

Xiao Che de gözlerini kapattı, tamamen hareketsiz ve sessizce ikisi birbirlerine huzurla sarılıyordu. Bu noktada hiçbiri rahat rüyalarını bozmak için… konuşmak istemiyordu.

 

Gece daha da derinleşti. Xia Qingyue onları bulduğunda hala aynı pozisyondaydılar ama derin bir uykunun içindeydiler.

(Ç.N aha baskın yediler :D)

 

Xiao Qingyue, Xiao Che’ye bakmak için çıkmıştı. O aslında taze bir nefes almak için çıktığını düşünüyordu. Taze bir nefes almak için dışarıdayken, o da yataktan kalkmış ve köşeye yorgan sermişti bu yüzden geri döndüğünde üstünde güvenle yatabilirdi ama uzun bir süre bekledikten sonra hala geri gelmemişti.

 

Bunun yerine daha önce sesin geldiği yönden Xiao Klanının arka dağına doğru olan duvara tırmanmış gibi görünüyordu.

 

Sadece birinci seviye Temel Kaynak Aleminin de ki zayıf kaynak gücüyle gecenin ortasında geri gelmeksizin böyle uzun bir süre arka dağa gitmişti… Xia Qingyue sonunda geri duramamış ve onu aramaya gelmişti. Böylece önce tanık olduğu bu sahne afallamış bir şekilde bakmasına neden oldu.

 

Bugün onun ve Xiao Che’nin evli bir çift olarak ilk günüydü. Xiao Klan yolunda onu aldığında sakin tavırları gurur içeriyordu. Toplantı salonunda, sinirini ve öfkesini geri tutmuştu. Gelin odasında bu tür şeylerin hepsini söylemesine ve kaba bir ağzı olmasına rağmen, yüz ifadesi ve gözlerindeki bakış karmaşa, isteksizlik ve moral bozukluğu arasında durmaksızın etkileyici bir şekilde sallandı. Anlayamadığı perişan bir yalnızlığı bile vardı.

 

Ama şimdi Xia Qingyue’nin kalbinde rahatsız bir his dolaşıyordu… tabii ki, Bu Xia Qingyue’nin Xiao Che’ye karşı hiç hissi olduğu anlamına gelmiyordu. Ama o ve Xiao Che evli bir çift olmuştu. Bu evliliğin onun için bir formalite olduğuna, koca ve eş olma durumu sadece ünvan olduğuna ve hiç bir şeyin kalbinde hafif bir dalgalanmaya sebep olamayacağına her zaman inanmıştı. Fakat bazı şeylerde, kalp bir kişinin beklentilerini her zaman takip etmiyordu. Bu özellikle kalbi olduğu sürece aşırı duygusal eğilimi olan kadınlar için gerçekti.

 

Sonuçta, o ve Xiao Che çoktan karı ve kocaydı. Düşüncelerinde bu tür evlilik hakkındaki hiçbir şeyle ilgilenmemesine rağmen gerçekte Xiao Che şimdi bilinçaltında açıkça onun kocası olarak damgalanmıştı. Kocası olduğu için haklı olarak sadece ona ait olmalıydı. Bunun yerine düğün gecesinde yüzünde böyle sıcak ve memnun bir ifadeyle uyuyana kadar başka bir kadınla sarılmıştı… Doğal olarak bilinçaltında alışık olmadığı tür tepki büyümüştü.

(Ç.N o kadar dedim de dinlemedin şimdi de yakınıyor musun ?)

 

Kız onun küçük halası olsa bile.

 

Bu tür rahatsız edici his onun genellikle sakin ve donmuş peri gibi kalbinin hafifçe sancılanmasına neden oldu. Bu kızgınlık hissi hemen hayallerinden uyanmasına izin verdi ve hızlıca tüm dikkatini kalbine odakladı. Uzun bir süre sonra huysuz his azar azar kayboldu ve kalbi tamamen temizlendi.

 

Xiao Che ve Xiao Lingxi’yi rahatsız etmedi ve hafif adımlarla ses yapmadan ayrıldı.

 

Kısa süre sonra Xia Qingyue acele etmeden kolunda kırmızı bir battaniyeyle geri döndü. Dikkatlice battaniyeyi Xiao Che ve Xiao Lingxi’nin üstüne örttü ve tekrar sessizce ayrıldı.

 

………………………..

 

Xiao Che uyandığında, çoktan şafak vaktiydi. Hala sesli bir şekilde uyuyan Xiao Lingxi’yi göğsüne bastırdı, göğsündeki salya birikintisinin göz ardı edilmesi durumunda… uykusundaki duruşunun büyüleyici bir tatlılığı vardı.

 

Uyuyan bulanık zihni azar azar açıldı ve bölük pörçük son gecenin olayı başında yeniden oynadı. Tüm bir geceden sonra omuzu uyuşmuş ve acıyor olmasına rağmen Xiao Lingxi’nin huzurlu uykusunu rahatsız etmemek için biraz bile kımıldamadı. Bu seferde aniden vücudunu örten kırmızı battaniyeyi fark etti.

 

“İyi… Lanet…” battaniyeyi tutup elini kaldırırken, Xiao Che’nin ağzından kısık kontrolsüz bir gürültü çıktı… Bu açıkça dün hazırlanmış battaniyeydi ve gelin odasındaki yatağa serilmişti.

 

Xiao Che kalbinde gevşek bir sızlamayla kendi avlusuna doğru baktı… Düğün gecesinde, sadece gelin odasında değildi tüm gece başka bir kadınla da yatmıştı. Onun yeni evli eşi şahsen vermek için bir battaniye taşımıştı.

 

Bu senaryo… gerçekten heyecan vericiydi!

 

(Ç.N arkadaşlar bildiğiniz üzere ben geçici olarak çevirmenlik yapıyordum. Seriler boş kalmasın diye elimden geldiğince okumanız için çeviri yaptım ancak okulların açılması yaklaştığı için artık çeviri yapamayacağım. Gerçi belli olmaz arada gelip bir iki bölüm çeviri yollayabilirim.

Her neyse kısaca bu son bölümler izin için bir veda hediyesi idi. Sağ olsun Virtual Game: The Legandery Thief’in çevirmeni olan useless arkadaşımın yardımıyla sizlere bir veda bombası hediye edelim dedik  dikkat edin eve götürürken sarsmamaya özen gösterin malum hala çalışır vaziyette 

Kendinize iyi bakın. Unutmadan fatih adlı bir arkadaş ben gittikten sonra ATG serisini almayı planlıyor çevirmen olarak benden sonra kendisini görürsünüz 

Ve YuuSHa dükkanın kepenklerini indirir.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr