“Haha güzel…!
Dürüst olmak gerekirse aniden kardeş Yun’un beni yenmesini istedim.
Bunu söyledikten sonra kesinlikle kendimi tutmayacağım.”
Tie Hengjun yüksek sesle kahkaha atarken bakışları eski soğukluğunu geri kazanmıştı. Gümüş mızrağını salladı ve bağırdı.
“Benim bu mızrağımı al…. Yükselen Güneşin Ejderi.”
Mızrakta büyük bir baskı dalgası toplandı. Mızrak dans ederken saraydaki insanların yüzünde teker teker şaşkınlık ortaya çıkarken bir ejderin zayıf çığlıklarını duyabiliyorlardı.
Ve aynı anda Delici Bulut Mızrağı da yatay olarak Yun Che’ye doğru ilerledi….
Bu hareket bir batırma da süpürme de olabilirdi. Her şeyi delecek bir batırma ve binlercesini sallandıran bir süpürme. Eğer Tie Hengjun süpürmeyi seçerse bu açıkça onun mızrak üzerindeki anlayışını gösterirdi ve eğer batırmayı seçerse Yun Che saldırıdan mızrağın heybetli aurasından dolayı sıyrılamazsa ağır bir şekilde yaralanabilirdi. Ama süpürse de bu sadece Yun Che’ ye daha kolay vurmasını sağlamayacaktı ayrıca onarılamaz zarara neden olma olasılığını düşürecekti.
Gümüş mızrak düşerken sanki şiddetli bir fırtınanın çalkantılı dönemlerindeki sismik tsunami gibi şaşırtıcı bir ivme taşıyordu.
Bu mızrağın neden olduğu şok kesinlikle Tie Hengjun’un daha önce sergilediği her hamlesini aşmıştı.
Ancak Tie Hengjun dahil diğer herkesi aşıl şaşırtan şey Yun Che’nin bu korkutucu güce karşı tuhaf bilge hareket yeteneğinin kullanarak sıyrılmayı seçmemesiydi. Bunun yerine olduğu yerde durdu ve ona doğru süpürülen mızrağı karşılamak için kolunu kaldırdı.
“Lanet olsun! O çıldırdı mı!”
Saraydaki birçok öğrenci ciddi bir şekilde yüksek sesle bağırdı.
“Sıyrıl çabuk…!!!”
Yeni Ay Bilge Sarayının 4 büyüğü bağırdı. Ustalar öğrencilerden çok fazla üstündü yani Tie Hengjun’un mızrağının arkasındaki gücün ne kadar endişe verici olduğunu açıkça görebiliyorlardı.
Ancak Yun Che onları dinlemedi ve bunun yerine kolu hızlandı ve şiddetle muazzam bir güç taşıyan Delici Bulut Mızrağıyla çarpıştı.
*Çınlama*!!!
Ana sarayın içi kulak delici bir sesle doldu.
Yun Che’nin koluyla mızrağı çarpıştığından Tie Hengjun onu birkaç düzine metre uçuracağını düşünmüştü. Ancak o anda gözbebekleri bir iğne kadar küçüldü çünkü mızrağının yok edilemez ve kusursuz bir çelik levhaya çarptığını ve büyük bir şok dalgasının mızrağından geldiğini hissetti….
Tie Hengjun aniden bir mide bulantısı hissetti.
Tek bir ters saltoyla geriye doğru uçtu ve 5 6 adım geri çekildikten sonra zar zor durabildi. Mızrağı tutan kolu da biraz uyuşmuştu. Eğer kontrol ettiği mızrak kemik iliğine kadar gömülmeseydi daha önceki şok dalgası onu silahsız bırakabilirdi.
Ancak Yun Che geriye doğru 2-3 adım attıktan sonra sıkıca ayakta duruyordu.
O biraz uyuşmuş olan kollarını salladı ve hafifçe gülümsedi.
“Neee…….!”
Tie Hengjun’un babası olan Demir Mızrak Klanının lideri Tie Zhancang aniden ayağa kalktı. Yeni Ay Şehrini sallayabilecek olan 7 tarikattan birisinin lideri gördüğü sahneden dolayı soğukkanlılığını kaybetmişti.
Demir Mızrak Klanının lideri olarak Yükselen Güneşin Ejderinin gücünün ne kadar korkutucu olduğunu herkesten iyi biliyordu.
Tie Hengjun’dan bilge gücü olarak 3 seviye yüksek rakipler bile bu saldırıyı kafa kafaya karşılayamayabilirdi.
Ancak, Yun Che sadece 1.seviye Başlangıç Bilge Alemindeydi
Ve gerçekte…..gerçekte…..
Tie Zhancang böyle bir durumda olduğundan başka bir şeyden bahsetmeye gerek yoktu. Demir Mızrak Klanının öğrencilerinin çeneleri şaşkınlık yüzünden neredeyse yere değecek kadar açıldı ve Yeni Ay Bilge Sarayının 4 büyüğünün de gözbebekleri neredeyse dışarı fırlayacaktı. Bu kısa sürede Yun Che onları birbiri ardına zaten şaşırtmıştı ama bu sefer neredeyse bütünlük kavramlarını kaybettirecek kadar sallanmışlardı ve oracıkta bağırabilirlerdi.
Mızrağa karşı savunma yaptıktan sonra Yun Che’nin ifadesi daha fazla sakinleşmişti çünkü bu dövüşün kazananının kendisi olacağını biliyordu.
Her ne kadar “Kötü Ruh” birinci alem ve 7 alem arasında en zayıfı olsa da korkutucu gücünün boyutu beklentilerini çok fazla aşmıştı. Şaşkına dönmüş bir ifadesi olan Tie Hengjun’a baktı ve gülümseyerek ;
“kardeş Tie şimdi saldırma sırası bende.” Dedi.
Yun Che ileri bir adım attı ve başıboş dolaşan bir ejder gibi Tie Hengjun’un bedenine yakınlaştı. Tie Hengjun’un ruhsal durumu beklenildiği gibi yaşıtları arasında eşsizdi ve hemen şaşkınlığından kurtuldu. Bir yıldırım gibi mızrağını kaldırdı ve çoktan yakına gelmiş olan Yun Che’ye doğru süpürdü.
*ÇINLAMA*
Delici Bulut Mızrağının Yun Che’nin yumruğuna çarpmasıyla kulak delici metal çarpışma sesi yeniden çınladı. Tie Hengjun’un bedeni geriye doğru eğildi ve eli uyuştuğundan mızrağı neredeyse düşürüyordu.
Kalbi şaşkınlık doluydu….
Bilge gücü 4.seviye Başlangıç Bilge Alemindeydi ve bunun üzerine mızrağının gücüde eklense de sadece 1 yumrukla durdurulmuştu. Bu güç nasıl 1.seviye Başlangıç Bilge Alemindeki birinin olabilirdi.
Bu şaşkınlığın altında Tie Hengjun şiddetle nefesini verdi ve bedeninin içindeki tüm bilge enerjisini serbest bıraktı. Mızrak üzerindeki kontrolünün limitleri gösterilmişti. Delici Bulut Mızrağı sallandığından oluşan ardıl görüntüler gökyüzünü kapladı ve Yun Che’nin bedenini onların içine hapsetti.
*Çınlama*!!
*Çınlama*!!
*Çınlama*!!
*Çınlama*!!
*Çınlama*!!….
Delici Bulut Mızrağı, düzinelerce kez inanılmaz yoğunlukta metal titreşim sesleri yayarak, Yun Che’nin yumruğuyla çarpışmaya devam etti. En son çarpışmada Yun Che’nin bakışları ciddileşti ve iki yumruğu da aynı anda çıkıp doğrudan mızrağa çarptı. (Ç.N: Aduket :D :D )
*ÇINLAMA*!!!!!
“Ugh!”
Tie Hengjun bir inilti çıkardı ve sanki karşı konulmaz bir fırtınanın saldırısı altındaymış gibi inanılmaz derecede geri çekildi. Geriye doğru bir düzineden fazla adım attıktan sonra sonunda durabildi. Mızrağın üzerindeki elleri tekrar ve tekrar titredi.
Yun Che ellerini indirip oraya doğru baktı ama saldırmaya devam etmedi.
Tie Hengjun uzun bir rahatlama nefesi aldıktan sonra mızrağını uzaysal yüzüğüne geri koydu. Bedenini düzleştirdikten sonra çok minnettar bir şekilde gülümseyerek
“Kardeş Yun ben kaybettim ve kaybettiğime içtenlikle inanıyorum.”Dedi.
Diğerleri bilmiyor olabilirdi ama Tie Hengjun açıkça son çarpışmanın dayanma gücünü aştığını ve mızrağını elinden fırlatacak kadar güçlü olduğunu anlıyordu.
Ancak tam mızrağı elinden kayıp gidecekken ağır basan bilge enerjisi aniden geri çekilmişti…
Demir Mızrak Klanı adında bile
“mızrak”
kullandıklarından, birisi mızrağa bakışlarının ne kadar önemli olduğunu anlayabilirdi.
Savaştan önce de Tie Hengjun ayrıca mızrağının onun partneri olduğunu ve canı kadar önemli olup ondan hiç ayrılmadığından söz etmişti. Bu tür insanlar için silahsız olmak ölümden daha zor kabul edilen büyük bir aşağılanmaydı.
“Eğer mümkünse ben gerçekten kardeş Yun ile arkadaş olmak istiyorum.”
Tie Hengjun konuştu.
(Ç.N: Adam gibi düşmansın hatta sen düşman değil rakipsin sana düşman denmez :D )
“Senin bu sözlerinle birlikte biz zaten arkadaş olduk.”
Yun Che gülümseyerek söyledi.
Tie Hengjun bu sözlere şaşırmıştı. Daha sonra Yun Che ile yumruklarını tokuşturdu ve içtenlikle gülümsedikten sonra geriye doğru yürüdü.
“Baba ben kaybettim. Samimi olarak kaybettim ve bunu kabul ettim. Ancak kaybetmek beni çok mutlu etti.”
Tie Hengjun babası Tie Zhancang’in yanına geldiğinde sakince belirtti.
“Ne mükemmel bir tecrübe paylaşımıydı.”
Tie Zhancang içtenlikle bağırdı.
“Senin gelişimin hem beni şaşırttı hemde memnun etti. Her ne kadar kaybetsen de bunun nedeni zayıf olduğundan değil bunun yerine senin gelişimin çoktan benim beklentilerimi aşmış.
Ancak bu Yun Che isimli çocuk…”
Yun Che’ye derin bir bakış attıktan sonra konuşmasına devam etti.
” Bu çocuk gelecekte kesinlikle bulutların arasında ki gerçek bir ejder olacak. Ancak bu sefer o başına nasıl bir felaketin gelebileceğini bilse de hemen hemen Yeni Ay Şehrinin tüm büyük tarikatlarını aynı anda kışkırttı.
Sen hala onun arkadaşı olmaya istekli misin?”
Tie Hengjun hiç düşünmedi ve hemen kafasıyla onayladı.
“Güzel. Şimdi bu gerçek bir adam oldu bu gerçekten benim Tie Zhancang’ın oğlu.”
Tie Zhancang neşeyle güldü.
(Ç.N: Doğru adamlar arkadaş olduğun için gelecekte kim bilir ne kadar mutlu oldun :D)
Ana sarayın içinde bir yaygara patladı.
“O gerçekten de Tie Hengjun’e karşı galip gelmeyi başardı! Aman tanrım! Ben aslında rüya mı görüyorum?”
“O gerçekten 1.seviye Başlangıç Bilge Aleminde mi? Sss~~~ bu nasıl mümkün olabilir? Çok korkutucu……çok korkutucu…”
Tie Hengjun unvanına layık bir dâhiydi….
Ama bu Yun Che sadece……bir canavardı.
Bu sefer 7 tarikatın liderleri ve büyükleri için dikkatlerinin Yun Che’nin bedenine kaymaması çok zordu.
Her zaman küçük gördükleri Yeni Ay Bilge Sarayında aslında böyle vardı. Kaynak Kalp Tarikatından Xuan Yu, Bulutlu GÜneş Tarikatından Yan Ming, Fırtınalı Bilge Sarayından Feng Guangyi ve de Demir Mızrak Klanının genç lideri Tie Hengjun’i sadece, 1.seviye Başlangıç Bilge Aleminin bilge gücüyle yenmişti….
Eğer bunu görmeselerdi kesinlikle böyle bir şeye inanmazlardı.
Eski planları olan yeni atanan saray şefi ile sert bir şekilde oynama istekleri,
Yun Che tarafından tamamen bozulmuş ve bunun yerine onun tek kişilik gösterisine dönüşmüştü.
Ayrıca bu da Yeni Ay Bilge Sarayının varlığını tam anlamıyla göstermesine izin veriyordu ve onların yüzlerine birkaç kez tokat atmasını sağlıyordu.
“Enişte……o gerçekten eniştem mi?”
Xia Yuanba gözlerini fal taşı gibi açıp tüm dikkati üzerine çeken büyüleyici şekle bakıyordu.
Şuan gördüğü şekli hor görülüp alay edilen ve onun korumasına ihtiyaç duyan sakat Yun Che ile bağlaştıramıyordu.
Yeni Ay Bilge Sarayının tüm erkek öğrencileri gözleri tutkuyla parlarken sıkıca yumruklarını kavrıyorlardı. Bunun sebebi şuan ki duygularını nasıl ifade edeceklerini bilmiyor olmalarıydı.
Ve Yun Che’ye bakan kız öğrencilerin gözleri çoktan yıldızlarla dolmuştu. Özellikle daha önce Yun Che ile konuşan, Ye Hongling ona gerçekte dediği
“Eğer bir problem yaşarsan kıdemli kız kardeşin sana yardımcı olacak.”
Lafını düşündüğünde utancından kızarmasına engel olamadı….
Bunlar ne kadar büyük sözlerdi.
Tabi ki onların arasından kıskançlıkla ondan nefret edenlerde vardı……..
Murong Ye gibi.
Çevredeki öğrenciler Yun Che sayesinde mutlu olurken o sürekli kaşlarını çatmıştı ve kalbinde son derece nahoş bir his vardı. Bunun sebebi bu sefer Yun Che’nin çok uzun bir süre ilgi odağı olması ve Yeni Ay Bilge Sarayının öğrencileri arasında dik durmasıydı.
Herhangi biri bundan sonra şehirde Yun Che’nin popülerliğinin ne kadar yüksek olacağını anlayabilirdi….
Belki de Yeni Ay Bilge Sarayında her zaman en popüler olan kendisini bile geçebilirdi.
Lan Xueruo’ya baktığında onun gözünü bile kırpmadan gözündeki onun daha önce hiç görmediği anormal parlaklıkla Yun Che’ye baktığını gördü.
Dişlerini sıkarken anında kalbinin içinde bir kıskançlık alevi delicesine patladı….
Sen sadece uzakta küçük bir şehirden gelen 1.seviye Başlangıç Bilge Alemindeki vahşi bir veletsin! Bugün yeterince gösterimi çaldın bu günden sonra Yeni Ay Bilge Sarayının asıl patronunu öğreteceğim.
(Ç.N: Öğretirsin :D Devam böyle eli kaşınıyordur Yun Che’nin :D )
“Kardeş Tie’yi de sayarsak 4 olacak…..Sırada kim var?”
Yun Che sarayın ortasından durdu ve yeniden 7 tarikata bakarak meydan okudu.
Feng Guangyi’yi yenmesi zaten aynı yaş grubundaki kişileri meydan okumayı kabul ettiremeyecek kadar korkutmuştu ve şimdi Tie Hengjun’i de yendiğinden 16 yaşındakiler ses çıkarmaya bile cesaret edemiyorlardı.
Nerdeyse yarım dakika geçmesine rağmen 7 tarikattan kimse meydan okumaya cevap vermemişti.
Ve o anda küçümsemeyle dolu bir ses yankılandı.
” 16 yaşındaki getirilen öğrencilerin ne sayısı nede kaliteleri iyi. 16 yaşındaki öğrencilerde bizim kaybımız olarak görülebilir.
Hehe siz Bilge Sarayının 17 ve 18 yaşındaki öğrencilerinin çıkıp bizle tecrübelerini paylaşmalarına izin vermeye cüret edebilir misiniz?”
Bu kelimeler çıktığında hemen 7 tarikatın tarafından olumlu tepkiler aldı. Ancak Yun Che soğukça bir kahkaha atıp;
“Bizim Yeni Ay Kaynak Sarayımızın 16 yaşından büyük öğrencilerine meydan okumak mı istiyorsun?
Sorun değil ancak en azından sadece 16 yaşında olan beni yenmelisin değil mi? Başka türlü nasıl benim kıdemli erkek yada kız kardeşlerime meydan okumak için nitelikli olabilirsin…
Hehhh…. bu konuşan kardeş 18-19 yaşlarında görünüyorsunuz değil mi?
Yeni Ay Bilge Sarayının 16 yaşındaki öğrencisi olan bana meydan okumaya ne dersiniz?
Eğer bana karşı kazanırsan istediğin gibi benim kıdemlilerime meydan okuyabilirsin.
Ancak benim gibi sadece 16 yaşındaki birini bile yenemezsen hehe….”Dedi.
(Ç.N: Buranın yıldızı benim ben bitti demeden bitmez :D )
Kalabalık daha önce konuşan kişinin olduğu yere doğru baktı. Başlarını kaldırdıklarında herkesin bakışları aniden doğruldu. Anında bağıracak öğrencilerin hepsi sessizleşti ve hatta Yeni Ay Bilge Sarayının büyükleri bile gözlerindeki telaşı sergilemişti.
“Bu kişi….bu kişi……”
18-19 yaşlarındaki kişinin biraz soluk yüzü vardı.
Duygusuz bir şekilde Yun Che’ye baktı ve bakışları durgun bir su havuzu gibiydi. Daha sonra sanki kaba ve ilginç bir şaka duymuş gibi küçümseyerek güldü ve
“Sen…..Bana meydan okuduğunu mu söylüyorsun?” Dedi.
Yeni düşman :D ipucu verem en büyük 2 ibne düşmandan 2.si bu :D Uzatmadan diğer bölüme :D
Yun Che’nin sıradaki düşmanı hangi tarikattan? Düşmanı nasıl ünlenmiş? Seviyesi kaç? Nasıl bir savaş olacak? Yun Che kazanacak mı? Yenerse nasıl tepkiler oluşacak? Merak mı ediyorsunuz? O zaman bekleyin okuyun ve öğrenin…
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..