Çeviren: Black Wall – Düzenleyen 1ghostdreamer – Yayıncı: Useless
“Se …… Kıdemli kardeş Kui Yang!”
Diğer üç öğrenci bu ani sahne karşısında şaşırmışlardı, bunlardan hiç biri Yun Che’nin aniden saldırmasını beklemiyordu, Yun Che’nin hızı aşırı korkunçtu ve hiçbirine herhangi bir tepki şansı vermedi ve onları daha da şok yapan şey aslında gerçek kaynak aleminde olan Kui Yang’ın tek bir darbede ciddi olarak yaralanmasıydı. Ağzından büyük bir miktar kan dışarı çıktıktan sonra, aşağı doğru kaydı bütün vücudu seğirdi ve uzun bir süre ayağa kalkamadı.
‘‘Nasıl, Sen nasıl gizlice kıdemli kardeş Kui Yang’a saldırmaya cesaret edersin, beraber saldırıp onu sakat bırakalım’’ Han Feng dedikten sonra uzun bir kılıç çıkardı ve ifadesi iğrenç oldu, o ve diğer müritler ileri koştu ve başını kesmek için göğsünün üstünü bıçaklamaya çalıştılar.
‘’Enişte dikkat et’’
Xia Yuanba ani çığlığından sonra bir ‘cra’ sesi duydu. Öğrencinin elinde ki uzun kılıç zaten silahsız olan Yun Che’nin tek bir tekmesi ile kırılmıştı, bundan sonra onların göğüslerine şiddetli yumruklar indi.
‘Çatlama’
İki öğrenci Göğüslerinin üstüne yumruğun inmesiyle birlikte acı içinde bağırırlarken onlar Kui Yang’ın olduğu duvara uçtu eş zamanlı olarak göğüs kemiklerinin kırılma sesi duyuldu.
Diğer öğrenci tam saldırmak üzereydi ama o diğerlerinin ağır yaralandığını gördükten sonra, o şok oldu ve bütün vücudu titredi, o korkmuş bir fare gibi geriledi ve korkak bir çığlık attı, ancak Yun Che döndü ve soğuk bir şekilde ona baktı, sol elini ileri uzattı ve kavurucu sıcaklıkla yanan alev ejderhası kaçan öğrencinin etrafını sardı, Yun Che avucunu kapattığı gibi kaçan öğrenci yanan ejderha tarafından duvara fırlatıldı ve acı bir çığlık attı.
‘‘Eni.. Enişte… Bir köşede oturan Yuanba aşırı şaşırmıştı, o diğerlerinin kaynak gücünü çok iyi biliyordu. Kui Yang zaten gerçek kaynak aleminin ilk seviyesindeydi, Han Feng temel kaynak aleminin dokuzuncu seviyesindeydi, diğer ikisi de temel kaynak aleminin sekizinci seviyelerindeydiler. Onların kaynak gücü ve düzeyleri neydi zorbalık görmesine rağmen o misilleme yapmaya cesaret edemedi, nede cesareti vardı. O Yun Che’ye intikamını alması için söylemeye cesaret edemedi dürtüsel olarak korkuyordu… Nasıl Yun Che dördünü mağlup edebilir?
Ancak eniştesinin çok güçlü hale gelmesini beklemiyordu. Pratik olarak dördü Yun Che’nin önünde bir çöpten farksızdı ve Yun Che tarafından ölü köpek gibi dövüldü.
‘‘Yun Che, sen… Sen… Sen bittin!’’ Han Feng kırılmış duvara yaslanarak oturdu ve ağzının köşesinde ki taze kanı sildi. Yun Che’nin ezici gücü ile sarsılmasına rağmen, sakinlikle güldü, ‘‘Bize dış saray öğrencilerine zarar vermeye aslında cesaretin var… Eğitmen Qi, Kui Yang’ın amcasıdır eğer kıdemli kardeş Kui Yang yaralanırsa… Eğitmen Qi kesinlikle seni affetmez sadece sakat kalmayı ve mavi rüzgar kaynak sarayından dışarı atılmayı bekle!.
Yun Che’nin vücudunda ki öldürme niyeti hala kaybolmamıştı, şu anda tüm yetiştirme odasının içerisi dondurucu kış kadar soğuktu ve dört öğrencinin ayaklarının titremesine neden oluyordu. Han Feng’in söylediğinden rahatsız olmadı ve yavaş yavaş hala kan kusmakta olan Kui Yang’ın önüne yürüdü. Onun yaklaştığını gören Kui Yang terör yüzünü gösterdi ama hem sonrasında zorla bastırdı. ‘‘Yun Che sen eğer şimdi diz çöker ve özür dilersen… Gitmene izin vermeyi düşünebilirim… Eğer yapmazsan amcam… Senin ölümden daha beter bir acı çekmene neden olacak…’’
(Çn. Yav he he :D )
Yun Che ona bakarak hafif boğuk bir sesle ‘‘Yuanba’yı sağ bacağınla mı tekmeledin?’’
Yun Che konuşması bittiği anda, onun cevabını beklemeden ayağını kaldırdı ve acımasızca Kui Yang’ın sağ ayak bileğini tekmeledi.
“Crack!!”
‘’AHHH’’
Domuzlar katlediliyormuş gibi bir acı çığlık duyuldu. Kui Yang’ın sağ ayak bileği Yun Che tarafından zorla kırılmıştı. Yun Che yavaş yavaş ayağını kaldırdı. İfadesi sanki bir ağaç dalı kırarmışçasına her zamanki gibi sakindi. O sakinlikle diğer üç öğrenciye bakmadan önce, sağ bacağını ağrısından yuvarlanan ve inleyen Kui Yang’a dik dik baktı.
Yun Che’nin bakışlarını gördüğü gibi, Han Feng’in yüzü zaten kül gibi beyaz olmuştu… Onlar aslında burada kendilerine karşı bu kadar cüretkâr olmaya cesaret edebileceğini ummuyorlardı ve aslında onlar Kui Yang ve Eğitmen Qi arasında ki ilişkiyi duyduktan sonra duracağını düşünüyorlardı, sadece o zaman onun bu kadar kötü olacağını tahmin etmemişlerdi, hatta Kui Yang’ın bileğini kırmakta bile tereddüt etmedi… Eğer onları sakat bırakmak yada hayatlarını almak isterse gözünü bile kırpmayacağından emin oldular.
Han Feng’in nasıl kötü bir söz söylemeye cesareti olabilirdi onun tüm vücudu zaten korkudan tir tir titriyordu. Yun Che ona doğru yürürken titreyen vücudu gevşedi ve panikleyerek yalvarmaya başladı… Yun-Yun-Yun… Yun Che, ben.. Beni affet ben yanlış yaptığımı biliyorum’’ beni öldürme… Beni öldürme… Hayatımı bağışla beni öldürme… aniden Yun Che’nin söylediklerini hatırladı, çaldığı bütün toprakları çıkardı ve secde etti. Küçük kardeşim Yuanba, hatalarımı biliyorum… Sana böyle davranmamalıydım… Ben bir canavarım, ben bir piçim. Ölümü hakediyorum… Lütfen beni affet. Gelecekte tekrar yapmaya cesaret edemem, bir daha yapmaya asla cesaret edemem’’
Bir anda, Han Feng ondan daha fazla secde etti ve kafasını yere vurdu. Diğer iki öğrenci de çılgınca diz çöktü, bütün topakları geri verdiler ve aynı zamanda secde ettiler.
Yun Che konuşmadan önce alaylı bir şekilde Kui Yang’a baktı ve ‘‘Ya seninki, ya da ellerinin her ikisine birden sahip olmayı istemiyorsun gibi hissediyorum’’
Tereddütsüz bileklerini kırmaya cesaret edeceğini biliyordu, Kui Yang cehennem gibi bir ağrı çekmesine rağmen hala bilinci yerindeydi, o deli gibi yuvarlandı Yanba’nın önüne doğru süründü ve kafasını birkaç kez yere vurdu sonra titreyen elleriyle sahip olduğu tüm paletleri verdi.
Yun Che yürüdü ve onların sahip olduğu tüm paletleri topladıktan sonra soğuk bir şekilde konuştu, ‘‘İtaatkâr olduğunuz için ben şimdi sizin hayatınızı bağışlayacağım. Tekrar Yuanba’ya kabadayılık yapmaya cesaret ederseniz sizi bu dünyaya geldiğinize pişman ederim’’
‘‘Cesaret edemeyiz, bunu yapmaya hiçbir şekilde cesaret edemeyiz bir daha ki sefere atalarımıza gösterdiğimiz gibi Yuanba’ya saygı göstereceğiz… Biz artık cesaret edemeyiz…’’ Han Feng korkmuş bir şekilde söyledi.
‘‘O zaman bugünün konusu hakkında ne diyeceksiniz’’ Yun Che öldürme niyetiyle dolu gözlerini dikti.
‘’Bu… Biz bir fikir tartışması sırasında uğradığımız yaralanmalar olduğunu söyleyeceğiz… Genç kardeş Yuanba veya genç kardeş Yun Che ile ilgili herhangi bir şey söylemeyeceğiz…’’ Han Feng temkinli bir şekilde cevap verdi.
‘‘Hmm!’’ Yun Che soğuk bir şekilde homurdanarak söyledi ‘‘Son olarak benim duymak istemediğim şeyleri duymama neden olmayın, aksi takdirde herhangi bir zamanda gelip hayatlarınızı alırım’’
Han Feng de dâhil olmak üzere dört kişi sessiz kaldı, daha önce onun korkutucu gücünü ve acımasız yöntemlerini gördükten sonra, onun söylediklerinden şüphelenmeye cesaret edemediler.
‘‘Siz bunu duyursanız bile fark etmez’’ Yun Che hor görerek gülmeye başladı: ‘‘Siz saray müdürü Qin’in iç saraya katılmak için neden bana izin verdiğini biliyor musunuz? Siz gerçekten sadece biraz özel bir savaş için saray müdürü Qin’in bin yıllık bir emsali kıracağını düşünüyor musunuz? Doğruyu söylemek gerekirse, Saray müdürü Qin ile olan ilişkilerimi rüyalarınızda bile hayal edemezsiniz. Eğer dedikodular yayılmış olsaydı, asıl cezayı benim almayacağımı biliyorum, ama siz hiçbir iz bırakmadan bu dünyadan yok olabilirsiniz, ölüler tanık olarak ifade veremez… Yuanba benimle gel’’
Bittiği gibi, Yun Che döndü ve korku dolu yüzlerle titreyen dört öğrenciye bakarak ağır adımlarla odadan dışarı çıktı.
Yun Che’nin söylediği son sözler doğal olarak yalan olmasına rağmen, dört öğrencinin korkudan yere diz çökmesine neden olacağına inanıyordu çünkü eğer bugünkü olaylar yayılsaydı bile bir parça korkmaz ve umrunda olmazdı ama o Yuanba’nın Mavi rüzgâr Kaynak sarayındaki gelecek umutlarının etkilenmesinden korkuyordu.
Xio Yuanba, Yun Che’nin arkasında yanlış bir şey yapmış bir çocuk gibi başını eğdi. O duraksamadan Yuanba’nın yüzüne bakmadan büyük ağacın altına gelinceye kadar Yun Che yürümeye devam etti.
Yuanba çekinerek başını eğdi ve söyledi ‘‘Uuu… Enişte. Ben, ben… Yanılmışım’’
‘‘sigh’’ Yun Che dörtlü paletleri Yuanba’ya vermeden önce uzun bir nefes verdi ‘‘Sadece bunları al. Onlar yüksek kaliteli paletler olmamalarına rağmen onlar hala senin için uygun olacaktır’’
Yun Che gökyüzü zehir sedefini kullanarak çok sayıda palet rafine etti. Ancak kalitesi çok yüksek ve onlar Yuanba’nın kullanabilmesi için çok benzersiz ve uygundu.
Yuanba paletleri aldı ve yüzü endişeli bir şekilde mırıldandı ‘‘Enişte ben yanlış olduğunu biliyorum, bana kızma… ben enişteme yalan söylemek istemedim, ama ama iki ay içerisinde bir dövüşün olduğundan dolayı dikkatini dağıtmasından korkuyorum.
Yun Che, Yuanba’nın kollarını sıvazlamadan önce başını salladı ve sakinlikle cevap verdi. ‘‘Yuanba, senin zorbalık görmen aslında benim için şaşırtıcı değil bunun nedeni senin kaynak gücünün çok zayıf olması, belki de mavi rüzgar bölgesinde kalmaman yanlış bir karardı, senin kaynak gücünün farklılıkları ve bu kutsal eğitim zemini çok zor, ancak ben bu yüzden burayı terk etmeni istemem, aslında burada kalmaya devam etmeni umuyorum. Yuanba, bu dünyada zorbalık yapılamayacak tek kişi güçlü olandır, eğer yeterince güçlüysen, hiç kimse sana dokunamaz nede kimse sana zorbalık yapma yeteneğine sahip olamaz. Bu dört kişinin sana zorbalık yapmasının nedeni senden güçlü, çok daha güçlü olduklarındandır, zorbalık görmek istemiyorsan ve güçlü olmak istiyorsan, herkesten güçlü çok daha güçlü hale gelmen gerekiyor’’
‘’Anlıyorum!’ Xia Yuanba sıkıca yumruklarını sıktı. ‘‘Ben kesinlikse seni örnek alacak ve çok fazla çalışacağım’’
‘‘Asıl konu bu değil’’ Yun Che sertçe başını salladı. ‘‘Ben gerçekten anladığını umut ediyorum, zayıf bir kaynak gücün olsa bile başkaları tarafından hor görülememeli aşağılanmamalı ve onurunu kaybetmemelisin, benden sakladığın için kızgın değilim… beni düşündüğünü biliyorum ve benim başımın belaya girmesini istemiyorsun. Ben sadece sinirliyim… neden intikam almaya karşı çıkıyorsun? Eğer karşı tarafa rakip olamasan bile, karşı koyman gerekirdi!’’
‘‘ Ben… Ben… Enişte ben yanlış olduğunu biliyorum, ben cesaret edemedim, bir dahaki sefere böyle olmayacak’’ Yuanba suçluluk dolu bir yüzle başını daha da aşağıya indirdi.
Yun Che derin bir nefes verdi, o Yuanba’nın mizacını çok iyi biliyordu. O sağlam ve sert görünüşlü olsa da aslında aşırı nazik biriydi. Onda henüz büyüyememiş zayıf bir çocuğun gelişmişliği vardı, henüz on altı yaşında bile değildi.
Birkaç söz ile onun kişiliğini değiştirmek kesinlikle mümkün değildi.
‘‘Yuanba Kaynak damarlarına bir göz atalım’’
‘‘ah? Ou.’’
Bir kişinin gücü gerçek kaynak alemine ulaşırsa, kaynak gücünü kullanarak diğer bir kişinin vücudunu incelemesi mümkün hale gelir. Yun Che Yuanba’nın önünde durdu ve elini Yuanba’nın göğsünün üstüne bastırdı ve yavaş yavaş gözlerini kapattı. Sonra şaşırmış bir şekilde elini Yuanba’nın göğsünden kaldırdı. Ama yüreğinde o son derece şok oldu.
Xio Yuanba’nın kaynak damarları sadece çok garipti çünkü onun kaynak damarları normal bir kişinin kaynak damarlarından iki kat daha kalın ve ürpertici grimsi siyah renkteydi sıradan bir kişiye kıyasla onun kaynak girişleri tamamen farklı yerdeydi. O tamamen farklı bir varlık gibiydi.
Yuanba’nın kaynak damarları neden bu şekilde? Onlar gerçekten de Jasmine in daha önce söylediği ‘‘Zorba İmparatorun kaynak damarları’’ olabilir mi?
Bu kaynak damarları böyle otoriter bir isme sahip olmasına rağmen neden bu kadar zayıf?
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..