Ç.N: Buradan sonrası yetişkin içerik içeriyor diyip sizi uyaracağım ama hiç kimse takmayacak o yüzden keyfinize bakın :D
Yun Che’nin baskısı altında Chu Yuechan’ın zayıf mücadelesi tamamen boşunaydı. Göz açıp kapayıncaya kadar Chu Yuechan’ın kusursuz, yeşim veya buzdan oyulmuş gibi görünen kar beyazı vücudu Yun Che’nin önünde tamamen çıplak kalmıştı. Yun Che’nin hücumu altında Chu Yuechan’ın son bariyeri de kırıldığında onun zihinsel bariyerleride tamamen çöktü.
Bu dış dünyadan tamamen izole edilmiş dünya inanılmaz derecede sessizdi. Ve bu yüzden erkekle kadının birleşme sesleri son derece belirgindi. Burada kimse onları rahatsız edemezdi rüzgar bile yoktu.
Chu Yuechan’ın tedirgin hali ve karşı koyma çabaları yavaşça son derece büyüleyeci inlemelere donüştü. Onun ufak mücadeleci hareketleri yavaşça ve bilinçsizce kabul edici bir tavır aldı. Şiddetli ve coşkulu birkaç turdan sonra sonunda ikisinin vücutlarının bir birine sıkıca bastırıldığı yerde Yun Che’nin bakire Yangı ve Chu Yueche’nin bakire Yini mükemmel bir şekilde birleşti.
Yun Che ağzı açık hızla nefes alıp vererek yere uzandı. Eli Chu Yuechan’ın yumuşak kusursuz beyaz sırtını tutuyordu. Chu Yuechan sessizce onun göğsüne uzanmış gözleri kapalı bir şekilde yatıyordu bayılmış gibiydi. Sessiz ve kederli göz yaşları daha kurumamış göz yaşı izleri bırakmıştı.
Biyolojik olarak konuşursak Yun Che gerçekten de bakireydi. Ama zihinsel olarak kesinlikle değil. Mavi Bulut Kıtası’nda bir çok yıl Su Ling’le birlikteydi ve ‘devrik feniks’ pozisyonunda sevişmeleri binlerce kez olmasa da yüzlerce kez kesinlikle olmuştu.(Ç.N: bu devrik feniks pozisyonu ne diyenlere türkçeye yanlış çevirmiş olabilirim ama hiç önemli değil türkçede bunun için kullandığımız bir tabir var ve oda 69! :D ) O zamanlar kalbi tamamen nefretle doluydu ve aslında hayvani arzularını Su Linger’in vücuduyla gidermişti. Bu günkü ‘fırtına’ yumuşak bir rüzgar ve çiseleyen yağmur gibiydi. Bu açıdan ilk seferiydi..Ve bu onun Su Ling hakkında daha da pişman olmasına sebep oluyordu..
Her ne kadar yumuşak bir rüzgar ve çiseleyen yağmur olsada hala Chu Yuechen için oldukça zorlayıcıydı. Çünkü Yun Che’nin vücudu Buda’nın Büyük Yoluna sahipti ve Ejder Tanrısının kanıyla yeni birleşmişti ki bunlar onun vücudunun gücünü sıradan bir insana göre oldukça üstün kılıyordu. Yun Che Antik Mavi Ejderin ‘bakire ejder tohumu’ olarak bahsettiği şeyi sonunda serbest bırakmadan önce Chu Yuechan’ın çekici, narin, bakire vücuduyla iki saatten uzun bir süre boyunca ilgilenmişti. Chu Yuechan fırtınadaki narin bir nilüfer gibi tahrip edilmişti. Üst vücudu, alt vücudu.. vücudunun her bir kısmı fırtınanın izlerini taşıyordu.
Rüzgar ve yağmurdan sonra ikisi bir birine sıkıca sarılmış bir şekilde uzandılar. Yun Che sessiz Chu Yuechan’a gizlice baktı. Uzun bir süre geçtikten sonra bil hiç bir şey söylemedi. Şu anda ona ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu. Ama tam bu sırada kafasının içinde Jasmine’nin kükremesi duyuldu.
“Seni PUŞT! Alçak herif! Serseri! Sapık! Sen benim bu tarz sahneleri görmeme sebep oldun! Ve o sözü edilemez sesleri bu kadar uzun süre duymama sebep oldun… Eğer şu an sana ihtiyacım olmasa öğrencim olduğun halde seni kesinlikle öldürürdüm!!”
Jasmine’nin sesi öfke doluydu hatta hafifçe titriyordu. Yun Che gözlerini devirdi yüzü bile kızarmadı. Ve usulca yanıtladı, “Tek yapman gereken Altı duyunu mühürleyip hiç bir şeyi duyup göremediğinden emin olmandı.”
“Piç! Alçak! Sapık!” Jasmine tekrar bağırmaya başladı.
“....Haha, bu normal bir insan davranışı. İlk seferinde sana tuhaf gelebilir ama bir kaç sefer daha gördükten sonra normal olarak alışırsın.”
“Sapık! Sapık!! SAPIK!!! Sen aynı annem ve abimin bana anlattığı tarzsın, bir SAPIK. Benim kesinlikle, kesinlikle, kesinlikle yanına yaklaşmamam gerek bir SAPIK!”
Bağırmasını bitirdikten sonra Jasmine Yun Che’yi görmezden gedi ve başka bir şey söylemedi.
Tam bu sırada az vücudunun az önce Chu Yuechan ile birleştiği bölgesinden buz gibi bir enerjinin tüm vücuduna yayıldığını hissetti. Bilinci anında kapandı ve bayıldı.
——————————————
Yun Che kendine geldiğinde ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu. Tek kalan şey olan olayların rüya olmadığını kanıtlayan yerdeki kırmızı ‘çiçek’ ve bazı izler
“Genç insan, demek uyandın.”
Karanlığın içinde iki mavi ışık belirdi. İki devasa gökyüzü mavisi göz havada açıldı.
“Ben niye..bayıldım?” Yun Che başını tuttu. Vücudu azıcık bile garip hissetmiyordu az önceki bayılma tamamen kafasını karıştırmıştı.
“İkinin Yin ve Yang’ınızı birleştirdiğinizde o senin Gerçek Ejder bakire tohumunu kazandı. Yaraları iyileşti ve benim tahmin ettiğim gibi yeni kaynak damarları devasa atılım yapmasını sağladı ve o direk İmparator Kaynak Alemine girdi. Senin içinse, onun bakire Yin’ini kazandıktan sonra senin vücudun güçlü buz nitelikli kaynak enerjisi kazandı. Ne yazık ki senin kaynak enerjin aslında ateş nitelikli. Buz ve ateş birbirlerini engellediler ve buz nitelikli enerjinin sana hiçbir yararı olmamakla kalmadı senin Feniks alevlerinle mücadeleye girdiler. Senin aniden bayılmanın sebebin bu iki zıt enerjinin aniden birbiriyle mücadeleye girmesi.”
“Senin buz nitelikli enerjin şu anda tamamen Feniks’in alevleri tarafından bastırıldı. Eğer tahminim doğruysa sen şu anda o kadının sahip olduğu buz nitelikli kaynak enerjisini kazandın.”
Antik Mavi Ejderin bu sözleri Yun Che’nin serseme dönmesine sebep oldu. Bir şekilde kendini sakinleştirmeyi başardı sonra aniden bilincinin içinde güçlü bir buz nitelikli Kaynak Sanatı fark etti...
Donmuş Bulut Sanatı!!
Ayrıca bu Donmuş Bulut Sanatı altıncı seviyeye ulaşmış ve “Göksel Kar’ı” etkinleştirebilecek durumdaydı.
Bu keşif Yun Che’yi baya şaşırttı. Tabiki de o ‘Yin Yang çifti çalışması’ terimini duymuştu, ama Yin Yang çifti çalışması’nın esası Yin ve Yang’ı bir birine uyumlu hale getirip bir birlerinin eksiklerini kapatmalarıydı. Bir ihtimal kişinin enerjisinin elementi partnerine transfer olabilirdi, ama seksten sonra partnerinin tüm Kaynak Sanatını almak daha önce buna benzer hiç bir şey duymamıştı...
Bir saniye bekle! Yun Che’nin aklına bir şey geldi. Donmuş Bulut Asgard’ın öğrencilerini bekaretlerini kaybetmekten alı koymasının asıl sebebi...Donmuş Bulut Sanatı’nın bakire Yin’ üzerinden tamamen transfer edilebilir olması mıydı?
Yun Che bunun üzerinde düşündükçe aklına daha da yattı. Donmuş Bulut Asgard’ının öğrencilerinin onlarca yıllık çalışması..Eğer bir adam onların bekaretini alabilirse hiç bir efor sarf etmeden hepsini kazanabilirdi. Bu ne kadarda adaletsizdi! Aynı zamanda bu onların tarikatlarının Kaynak Sanatı’nın tarikat dışına transfer edilmesine sebep olacaktı. Eğer bu duyulursa tartışmasız bir şekilde sayısız aç göz Donmuş Bulut Asgard’ının tüm öğrencilerinin üstüne kilitlenecekti. Donmuş Bulut Asgard’ı ne kadar güçlü olursa olsun muazzam bir tehlikeyle iç içe kalacaktır.
Demek bu..Donmuş Bulut Asgard’ının kadınlarının bir erkekle her hangi bir ilişki kurmasının ve ölene kadar bekaretlerini kaybetmelerinin yasak olmasının sebebiydi. Aşk onların Donmuş Bulut Sanatı’nı öğrenmeleri sürecini etkileyeceği için değil, bu yüzden...
Antik Mavi Ejder devam etti, “Genellikle Donmuş Bulut Sanatını buz nitelikli enerjini yapabildiğin kadar bastırmak için kullanmalısın. Diğer şekilde eğer patlarsa vücuduna muazzam miktarda zarar verecektir...Tabi eğer Kötülük Tanrısının bıraktığı su nitellikli Kötülük Tohumunu bulabilirsen iş başka. Sadece Kötülük Tanrısının Su Tohumu buz ve ateşin, bu iki aşırı zıt elementin tek bir insanın vücudunda birlikte uyumlu bir şekilde bulunmasını sağlayabilir. “
“...Sen benim vücudumun Kötülük Tanrısın kaynak damarlarına sahip olduğunu biliyor musun?”
“Ben Feniks’in alevlerinin kan bağını bile fark ettim nasıl olurda Kötülük Tanrısın halesini tanımam? Bunun dışında senin vücudun Hiddet Tanrısının ve Gökyüzü Kurdunun kutsal gücünün halesini de barındırıyor. Bu sınavları bu güçlere dayanarak geçtin. Senin durumun beni biraz şaşırttı ve ilk kez bir insanın geleceğinde neler olacağını merak etmeme sebep oldu.”
Antik Mavi Ejderin sesi derin bir pişmanlıkla doluydu.
“Kötülük Tanrısın Su Tohumu. Onu bulmaya çalışacağım.”Yun Che söyledi. Vücudundaki buz nitelikli enerjiyi hissedince içinden mırıldandı.”Bekaretinle bana bahşettiğin bu enerjinin sonsuza kadar mühürlü kalmasına izin vermeyeceğim..”
Yun Che başını kaldırdı ve sakince sordu, “Peki ya o? Ne zaman döneceğini söyledi mi?”
“O gitti. Ne zaman döneceğini söylemedi.” Antik Mavi Ejder yanıtladı.
“...Peki gitmeden önce beni öldürmek istedi mi?” Yun Che garip bir tavırla sordu.
“Kılıcını kaldırdı ve senin hayati noktana doğrulttu ama kılıcını kaldırdığı andan indirdiği ana kadar hiç öldürme isteği belirten bir haleye sahip değildi. İçten içe bir şey yüzünden mücadele ettiğini söyleyebilirim. Sana uzun zaman baktı sonra ayrıldı. Ama giderken pek istekli görünmüyordu en azından giderken arkasını dönüp sana üçkez baktı.”
Yun Che’nin gözleri titredi ve yüzündeki garip ifade kayboldu yerini sakin bir gülümseme aldı.”Sana teşekkür ederin Antik Mavi Ejder. Sen bana sadece güç vermedin aynı zamanda onu da kurtardın.”
İçten içe başka bir iltifat daha ekledi: Eğer sen olmasaydın Küçük Perinin vücuduyla eğlenmeye yaklaşamazdım bile…
(Useless Notu: Ben mi yoksa Yun Che mi daha ibne :D )
“Heh heh heh heh, teşekküre hiç gerek yok. Bende kendi iyiliğim için mirasımı transfer edecek ideal bir aday istiyordum. Ama eğer gerçekten minnettar hissediyorsan benim bir isteğimi kabul edebilirmisin?”
Yun Che ciddi bir şekilde onayladı. “Konuş. İsteğini kesinlikle yerine getirebileceğim konusunda garanti veremesem de gücüm yettiği sürece elimden gelen her şeyi yapacağım.”
“Bu cevap yeterli. Benim isteğim gerçekten senin için çok zor. Tüm yaşamın boyunca bu isteğin sınırına bile gelemeyebilirsin ama senin vücudunun içindeki güç aynı zamanda senin ruhun yüzünden umutlanmaktan kendimi alamıyorum...umuyorum ki bu yaşamında bir kılıcı bulabilirsin.”
“Bir...kılıç?” Yun Che şaşırdı. “Nasıl bir kılıç?”
Antik Mavi Ejder bu soruya direk cevap vermedi onun yerinde yavaşça konuştu, “Tanrılar Alemi diye bilinen bir yeri hiç duydun mu?”
“Tanrılar Alemi?” Yun Che başını salladı. “Daha önce hiç duymadım.”
“Tanrılar Alemi aynı zamanda Kutsal Alem olarak ta biliniyor. İlkel Çağda tanrılar orada bulunmuştur. Orası inanılmaz derecede büyük bir yer, şu anda bulunduğun Kaynak Gökyüzü Kıtasından on bin kat daha büyük. Daha sonra tanrılar düştü ama Tanrılar Alemi bu yüzden boş kalmadı. Sınırsız sayıda insan burada yaşamaya başladı. eskiden tanrılara ait olan şeyler için savaştılar..Kutsal emanetler, silahlar, ruhsal ilaçlar, miraslar, kaynak sanatları, ve daha fazlası. Bundan sonra bu buldukları ilahi eserlerle büyük ve güçlü klanlar, güçler, topraklar ve hatta minyatür dünyalar oluşturdular.”
Yun Che’nin gözlerinde sanki cennetin sözlerini duyuyormuş gibi şaşkın bir bakış vardı.
“Bu yerde benim geride bıraktığım bir miras. Şu anki Tanrılar Alemi artık Gerçek Tanrıların dünyası değil; aslında bir çok güç tarafından bir çok parçaya ayrılmış halde. Ve son olarak en güçlülerin bulunduğu bir gezegen oldu. Ayrıca Tanrılar Alemi inanılmaz derecede büyük. Herkes orada bir yerde daha bulunmamış ilahi eserler olması gerektiği hayal ediyorlar ve böylece her gün bir çok insan bunları aramak için oraya gidiyor.. ve özellikle bir kılıcı arıyorlar. O kılıç çoktan sayısız yıl önce kayboldu. Tanrılar yok olduğundan beri en ufak bir ipucu bile ortaya çıkmadı. Buna rağmen onun gücü ve kudreti bir çok insanın onu aramaktan vazgeçememesine sebep oluyor.”
“O kılıcın adı Atalardan Kalma Cenneti Cezalandıran Kılıç.”
Sen Yedi Cennetsel Kaynak Hazinesinden bir olan Gökyüzü Zehir Sedefine sahipsin. Doğal olarak bu hazinelerden birine sahip olmanın ne demek olduğunu anlaman gerek. Atalardan Kalma Cenneti Cezalandıran Kılıç ise Yedi Cennetsel Kaynak Hazinesi arasında birinci sırada! Efsaneye göre gücü her şeyi yok etmeye yeterli. En güçlü hazine unvanını tamamen yaşatıyor. Eğer bir ölümlünün eline düşse bile o ölümlü kolaylıkla Gerçek Tanrıları katledebilir ve Cenneti cezalandırabilir!”
.. ----------------------------------------193 SON----------------------------------------------
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..