Yun Che yolda Su Hengshan ile sohbet etti ve onun ağzından bir kez daha burasının Masmavi Gökyüzü Kıtası olduğunu ve yılında gerçekten 1999 olduğunu doğruladı! Su Hengshan ona nereden geldiklerini sorduğunda düşünmeden onun ve Xia Qingyue'nin dış dünyayı deneyimlemek için tarikatlarından ayrıldığını ama kısa bir süre önce şanssız bir şekilde yırtıcı bir kaynak canavarına denk geldiklerini ve Xia Qingyue'nin ağır yarasından dolayı bilincini kaybettiğini söyledi.
Geçmiş yaşamı sırasında o Su Ling’er'in olağanüstü bir aile arka planı olduğuna emindi. Her ne kadar Su Ling'er onun çamaşırlarını yıkarken, ona banyo yaptırırken, kıyafetlerini onarırken, yemek yaparken, onun ilaçlarını seçerken, onun ilaç sezonunda ve onu tedavi ederken normalde basit giysiler giyse de....O her şeyi sıradan bir aile arka planı olan kızdan daha ustaca yapıyordu ve onun ihtişamı ve zarafeti sıradan ailede büyüyen bir kızda olacak bir şey değildi. Sadece Su Hengshan ile yaptığı konuşmanın sonucunda Su Hengshan'ın şuan Büyük Uyanış Klanının lideri olduğunu ve Su Ling'er'in tam olarak Büyük Uyanış Klanının prensesi olduğunu öğrendi! Supwake Ülkesinin nehrinin doğusunda ki bir numaralı ve en güçlü tarikat şüphesiz ki Büyük Uyanış Klanıydı! Onların statüsü Yeni Ay Şehrindeki Xiao Tarikatının Şube Tarikatına benziyordu ve onlar inanılmaz derecede cömert miktardaki doğal kaynak ve mineral için Büyük Uyanış Dağına güveniyorlardı.
Su Hengshan'in kaynak enerjisinin aurası ve daha önce karşılaştığı 3 siyah giysili adamdan yola çıkarak bu Büyük Uyanış Klanının güç seviyesi Yeni Ay Şehrinin Xiao Tarikatının Şube Tarikatından bir iki seviye yüksek olmalıydı ama kesinlikle 4 Büyük Tarikatın seviyesinde değildi.
Ancak Büyük Uyanış nehrinin doğusunda bile Büyük Uyanış Klanının düşmanları vardı ki onlar Siyah Ağaç Kalesi idi!
Bir tarikat yöneticisi olarak Su Hengshan bir tarikat yöneticisinin haysiyetine ve kudretine sahipti ama daha çok onun kültürlü ve zarif bir kişiliği vardı. Bir küçük ile karşı karşıya olduğunda bile nehrin doğusundaki bir numaralı tarikat liderinin gururunu göstermiyordu. Yun Che'ye teşekkür ederken ve minnettarlığını gösterirken yüzünde asılı en ufak bir kuşku ve sahtecilik asılı değildi. Eğer Yun Che bunu onun ağzından duymuş olmasaydı onun bir tarikat lideri olduğuna asla inanmazdı!
Böyle bir babaya sahipken Su Ling’er'in böyle dürüst ve zarif yetişmesine şaşmamak gerekti.
O en kısa sürede Su Ling'er ile ilgili konular hakkında bilgi edinmek istiyordu. Neden baba kız çiftinin böyle saldırganlıkla karşılaştığını sorunca Su Hengshan uzun bir iç çekti. Yüzünde derin bir kızgınlık görüntüsü oluştu. "Bunlar sadece bazı tarikatların kinleri. Eğer bunu söylesem sadece dalga geçiliriz Küçük Kardeş Yun....Ama onların Ling'er'e karşı harekete geçeceklerini hiç düşünmezdim! Böyle küstah bir davranış gerçekten tamamen affedilemez!"
Yun Che biraz kendi kendine mırıldandı ve konuştu. "Kıdemli Su bu küçüğü çok fazla konuştuğu için affedin. Siz ve Su Ling’er kısa bir süre önce biraz eğlenmek için yeni dışarı çıktınız ama böyle açıkça planlanmış bir pusu ile karşılaştınız. Birileri açıkça sizin ve Su Ling’er'in nerede olduğunu ifşa etmiş."
"İç çekme." Su Hengshan iç çekti. "Bunu nasıl bilmem. Ben sadece artık gerçekten yanımdaki kişilerden şüphelenmek istemiyorum."
Büyük Uyanış Klanı Yun Che'nin hayal edebileceğinden çok daha büyüktü. En azından boyut olarak daha önce gittiği Xiao Klanının Şube Tarikatından çok daha büyüktü. Böyle büyüklüğe sahip olan bir tarikatın birkaç on bin tane öğrencisi olurdu.
"Büyük Kardeş Yun Che bak bu bizim evimiz! Büyük değil mi! Arkamızdaki kocaman dağ da bizim evimiz!"
Onlar Büyük Uyanış Klanının ana girişine yaklaşırken Su Ling’er mutlu ve gururlu bir şekilde her şeyi Yun Che'ye tanıttı. Su Hengshan'ın kaşları sürekli geriliyordu ve zihni tüm yol boyunca meşguldü ama Su Ling’er büyük bir felaketle neredeyse karşılaştığı dikkate alındığında biraz fazla kaygısızdı. Sanki daha önce olan olayları tamamen unutmuş gibi yüzünde saf ve sevimli bir gülümseme asılıydı....Onun peri gibi gülüşüne bakınca Yun Che'nin bakışları afallamış ve şaşkın oluyordu....Ling’er eğer tüm hayatın boyunca hiç endişen olmadan bu kadar kaygısız olsan ne kadar harika olurdu....
"Baba! Ling’er, geri dönmüşsünüz!" Hemen hemen 20 yaşındaki genç bir erkek onları uzaktan karşıladı ve duygu yüklü bir şekilde bağırdı. "Kara Ağaç Kalesi tarafından yapılan bir pusu ile karşılaştığınız yönünde söylentiler duydum. Sizi herhangi bir sorun olmadan görmek harika...Baba, Ling’er bir şeyiniz yok değil mi?"
"Sorun yok bu küçük kardeşim bize yardımcı oldu." Su Hengshan başıyla onayladı ve Yun Che'ye tanıttı. "Küçük Kardeş Yun bu benim oğlum Su Haoran. Ben bu sene 46 yaşındayım ama sadece bir oğlum ve kızım var. Böyle bir şeyi söylemek bile biraz utanç verici hehe...Haoran bu Küçük Kardeş Yun Che. Eğer o Ling'er'i kurtarmasaydı Ling'er Siyah Ağaç Kalesindeki piçler tarafından yakalanabilirdi. Küçük Kardeş Yun'un karısı birkaç küçük yara almış ve birkaç gün için bizim yardımımıza ihtiyacı var. Senin teşekkür etmen ve baban için onlarla ilgilenmen gerek."
(Ç.N: Bu adamda hiç tarikat lideri havası yok ya. Aile babası olacak adam bundan olsa olsa barış dolu bir yerdeki bir tarikatın lideri olur.)
"Ne! Siyah Ağaç Kalesinin insanları Ling’er'e karşı harekete mi geçti? Bu alçaklıktan daha düşüktür! Bu tamamen kalpsizlik!" Su Haoran'ın tüm yüzü kızgınlıkla doldu ve Yun Che'ye doğru ellerini birleştirdi. "Kardeş Yun Ling'er'i kurtardığınız için teşekkür ederim..."
Buraya kadar konuştuğunda Yun Che'nin kollarında taşınan Xia Qingyue'ye doğru bir bakış attı. Bakışları aniden sabitleşti ve uzaklaşamıyordu. Yüzü sanki bir anda tüm ruhunu kaybetmiş gibi embesilleşti ve aptallaştı.
Yun Che sakin kalıp kendine hakim oldu ve ardından Xia Qİngyue'nin yüzünü Su Haoran'ın bakış açısından saklamak için ona göğsüne yaklaştıracak şekilde sarıldı ve ardından nazikçe gülümsedi. "Sadece biraz çaba harcattı. Kardeş Haoran çok kibar."
(Ç.N: Yanlış kişinin karısına göz dikiyorsun bak Ling'er'in abisi de olsan dalağını söküp eline verir dikkat et....)
"Abi." Yun Che'nin yanında duran Su Ling’er duygusuz ve neşesiz yüzüyle birlikte Su Haoran'a bağırdı. Bu Yun Che'ye biraz garip hissettirdi çünkü belirgin bir şekilde Su Ling’er'in abisine karşı samimi olmadığını hissediyordu. Neredeyse biraz yabancılaşmış gibiydiler.
Ve bu Su Haoran'ın Xia Qingyue'ye bakışı onu çok rahatsız etmişti.
Su Haoran ancak düşüncelerini anımsayabildi ve başını yarım indirerek doğal olmayan bir ifade ile konuştu. "Baba klan sizin tuzağa düşürülmeniz hakkındaki konuyu zaten biliyor. İkinci ve Altıncı Amcam konferans odasında seni bekliyor."
Su Hengshan başıyla onayladı. "O zaman ben gideyim. Haoran git ve Küçük Kardeş Yun ve karısına kalacak yer ayarlar....Oh onları Ejderha Tüneme Köşküne yerleştir."
O döndü ve Yun Che'ye konuştu. "Küçük Kardeş Yun benim ilgilenmem gereken bazı konular var bu yüzden lütfen beni mazur gör. Eğer istediğin herhangi bir şey olursa lütfen oğluma tereddüt etmeden söyle. Lütfen çok kibar olma. Ling’er gel ve babayı takip et."
(Ç.N: Bu adam seride ki en iyi klan lideri ya :D Diğerleri kibirden geçilmiyor adama bak kesin Ejderha Tüneme Köşkü baya üst düzey bir mekandır :D )
Su Hengshan kızınıda aldı ve hızlıca ayrıldı. Ling'er bir süre geriye baktı ve Yun Che'den ayrılmak istemediği gerçeği tüm yüzünde yazılmıştı. Su Haoran'ın rehberliğinde Yun Che, Xia Qingyue'yi taşırken Su Hengshan'ın bahsettiği Ejderha Tüneme Köşküne geldi ve Xia Qingyue'yi orada olan tek büyük yatağın üzerine nazikçe yerleştirdi."
Büyük Uyanış Dağı'nın atmosferi Masmavi Gökyüzü Kıtasındaki 12 ilahi dağdan biri olduğundan inanılmaz derecede büyüktü. Dağın içinde sayısız ruh ilaçları ve ruh taşları vardı. Bu zengin kaynaklar Büyük Uyanış Klanını doğurmuştu. Yun Che için Su Hengshan'ın bizzat seçtiği yer son derece lükstü ve 'Ejderha Tüneme Köşkü' ismi de anlamsız değildi. Her türlü kırmızı ahşap dekorasyonların üzerinde bir görkemli beş pençeli uçan ejderhayı tasvir eden her formda ve şekilde heykeller vardı. Burası Büyük Uyanış Klanının en şerefli misafirlerini ağırladığı yer olmalıydı. Bu Su Hengshan'in kızını kurtardığı için Yun Che'ye karşı ne kadar minnettar olduğunu gösteriyordu.
(Ç.N: Dedim ama iyi adam bu kesin güzeldir dediği yer diye :D )
"Kardeş Yun ve bu bayan....karı koca mı?"
"Öyle." Yun Che başıyla onayladı. Ardından Su Haoran'ın gözlerinin içinde bir kıskançlık belirtisi gördü.
(Ç.N: Bu çocuk piç çıkmazsa bana da F5 Tarikatının emsalsiz lideri demesinler....)
“Heheh.” Su Haoran zorla güldü ve konuştu. "Kardeş Yun böyle peri gibi güzel bir gelinle evlendiği için gerçekten şanslı. Oh Kardeş Yun'un doğal yetenek eksiği de yok. Çoktan Ruhsal Kaynak Alemine girmişsin fena değil fena değil."
Su Haoran'in bu sözleri söylerken ki sesi güçlünün zayıfla konuşması gibi kibir içeriyordu. O Yun Che'nin doğal yeteneğine iltifat etmişti ama davranışları gerçekte gururlu ve kendi halindeydi. O bu yıl sadece 20 yaşındaydı ama çoktan 4.seviye Ruhsal Kaynak Alemindeydi. Sadece Kaynak Gücü karşılaştırırsak o sadece 1. Seviye Ruhsal Kaynak Alemindeki Yun Che'den güçlüydü....tabi bu sadece kaynak gücüydü.
(Ç.N: Bu velet 4.seviyeyken taş çatlasa 6. seviye yener. Yun Che 10.seviye gerçekte iken 3. seviye yeryüzünü yendi üstüne yendiği de anormal Xia Qingyue idi. Artistlik yaptığı tek atacak haberi yok...)
"Kardeş Haoran haksız yere övüyor." Yun Che düşünmeden konuştu.
"Kardeş Yun seni eleştiriyor değilim ama her ne kadar doğal yeteneğin kötü olmasa da sen karınla birlikte dünyayı deneyimlemek için sadece bu şekilde çıkmışsın. Sen sadece kendin için daha fazla sorun yapıyorsun. Bu dünyada senden daha iyi doğal yeteneğe sahip olan bir çok insan var. Kibir, rahatlık ve cehalet güzel şeyler değil. Aileni koruyacak gücün olmadan önce istediğini yapmasan daha iyi olur. Aksi halde gerçek bir felaket ile karşılaştığında aileni koruyacak gücün olmazsa senin peri gibi karının hayatına zarar vermek korkunç olurdu."
Su Haoran konuşurken zaman zaman Xia Qingyue'yi dikizledi. Ona her baktığında parmakları titriyordu....Hayatı boyunca bu kadar güzel bir kız görmemişti ayrıca bu derece güzel olabilecek bir kız asla hayal etmemişti. Hatta birkaç kez Yun Che'ye vurmak ve istediği gibi bu güzellik ile yatmak için kontrolünü kaybetmeye dayanamadığı zamanlar olmuştu.
(Ç.N: Vursana Yun Che'ye rica ediyorum. Ben rahatlarım en azından. Ağzın burnun dağılır. Gerçi o kadar ile kurtulabileceğini hiç sanmıyorum ama olsun....)
Yun Che hafifçe gülümsedi ve konuştu. "Kardeş Haoran hatırlatmaların için teşekkür ederim. Ben bunları hatırlayacağım."
Su Haoran sağ elini uzattı ve bir kapma hareketi yapmaya zorlukla dayandı. "Bu bayan komaya girdi ve uyanmadı. Onun yaraları hafif değil gibi görünüyor. Benim biraz tıbbi uzmanlığım var. Biraz incelememe izin ver ardından biraz ruhsal ilaç vereceğim ve o çabucak uyanacak."
Su Haoran konuşmayı bitirdikten sonra ileri doğru gelişigüzel yürüdü ve Xia Qingyue'nin başucuna yaklaştı.
Yun Che ileri bir adım atıp kaba bir şekilde Su Haoran'ın yolunu engelledi ve sakince konuştu. "Gerek yok. Ben karımın durumu hakkında daha fazla kesin olamıyorum. Kardeş Haoran'ın sıkıntılı hissetmesine gerek yok. Bu sıcak karşılama için Kardeş Haoran'a teşekkür ederim. Senin daha fazla zamanını harcamayacağım. Gidebilirsin."
Su Haoran'ın ifadesi değişti ve artık burada daha fazla kalmak için nedeni kalmadı. Biraz Yun Che'ye baktı ve konuştu. "Pekala o zaman. Ben sizi rahatsız etmeyeceğim. Eğer istediğin bir şey olursa dışarıdaki hizmetçilerime istediğin zaman söyleyebilirsin."
Su Haoran'ın gittiğini gördükten sonra Yun Che odanın kapısını sıkıca kapadı ve soğukça gülümseyip mırıldandı. "O benim karımı arzulamayı cüret ediyor....humph! İstediğini düşünebilirsin ama başka bir şey düşünürsen Ling'er'in abisi bile olsan sana karşı yumuşak davranmayacağım!"
Xia Qingyue mışıl mışıl uyuyordu ve çoktan başka bir dünyaya geldiği hakkında en ufak bir fikri yoktu. Yun Che onun yakınında kalıp onu koruyordu. Her 7.5 dakikada bir onun iç canlılığını kontrol ediyordu ve iç enerjisinin giderek sakinleştiğini görmek zihnini rahatlatıyordu.
"Jasmine onun iyileşmesini biraz daha hızlandırmak için herhangi bir yol var mı?" Yun Che sordu. Her ne kadar Xia Qingyue'nin durumu istikrarlı bir hal alsa da kaynak damarlarındaki hasar çok ciddiydi. Onu tamamen iyileştirmek Yun Che için bile çok uzun zaman alacaktı. Ayrıca burada sadece 1 gün kalabilirlerdi. Cennet Havzası Gizli Bölgesine döndükten sonra da en fazla yarım gün orada kalabilirlerdi. Oradan ayrıldıklarında Donmuş Bulut Asgard Yun Che'nin onu bir daha görmesine izin vermeyecekti. Yun Che eğer Xia Qingyue'yi Donmuş Bulut Asgard'a geri götürürlerse onu tamamen iyileştiremeyeceklerine inanıyordu.
"Elbette!"
Yun Che sadece gelişigüzel sormuştu ama Jasmine'nin ona kesin bir şekilde cevap vereceğini düşünmüyordu. "Bu yol tam olarak senin onunla birlikte bulduğun İmparator Uyandırıcı Kalp Nilüferi!"
"Bu nilüfer çiçeğinin etkililiği senin hayal edebileceğinden çok daha büyük! Eğer İmparator Uyandırıcı Kalp Nilüferinin özünü mükemmel bir şekilde arıtmak için Gökyüzü Zehir Sedefini kullanırsan ve ardından bunu ona verirsen onun bedenindeki yaralar kısa sürede iyileşir ve kaynak gücü de hemen Gökyüzü Kaynak Alemine adım atar... Ardından o sizin Mavi Rüzgar İmparatorluğunuzda 20 yaşın altında Gökyüzü Kaynak Alemine giren ilk kişi olarak nitelendirilecek....Tabi bunların hepsi sadece sen istersen olabilir!"
--------ÇEVİRMEN NOTU------------
Ben bu veledi sevmedim. Ling'er ve abisi farklı dünyaların insanları resmen. Babası ve oğlu da aynı şekil... Neyse devam :D
Yun Che'nin kararı ne olacak? Xia Qingyue iyileşecek mi? Konferans odasında neler konuşulacak? Su Haoran bir şey yapacak mı? Su Haoran hastanede mi karışmış? Merak mı ediyorsunuz? O zaman sonraki bölüme tıklayın ve öğrenin :D
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..