Burası....neresi...
Ben henüz.....ölmedim mi?
Yun Che'nin gözlerini çok az açması bile yeterince zordu. Bu kasvetli yer bir çürük ve bayat kokuyla doluydu. Karanlıkta bilinmeyen bir yerden küçük bir ışık şeridi geliyordu ama o birisinin çevresini kabaca görmesine izin veriyordu. Yun Che'nin tüm bedeni ağır ver acılıydı özellikle sırtındaki acı dayanılmazdı.
Yarı bilinçli kendisi şaşırtıcı bir şekilde mutluluk duygusu hissetti. Bunun nedeni hala acıyı hissetmesiydi yani en azından şuan engelli kalmamıştı.
"Sonunda uyandın."
Jasmine'nin rahatlamış sesi geldi. Her ne kadar Yun Che zar zor ölümden kaçsa da Jasmine'nin yine de kızgınlığı patladı. "Bu 2 yıl içinde kaç kez ölmüş olabileceğini hiç saydın mı! Sen her zaman çok pervasızsın. Amaçların için kendi hayatını önemsemiyorsun. Her seferinde sadece seni kurtarmak için büyük bir fedakarlık yapıyorum. Ben güçlerimi mühürlediğimde artık güvenebileceğin bir şey olmadığından bunun seni daha tedbirli yapacağını sanmıştım. Ancak ben sana kimse zarar vermeye çalışmıyorken hayatından vazgeçeceğini asla beklemiyordum. Eğer Buda'nın Büyük Yolunun koruması ve Ejderha Kanı tarafından verilen güçlü bedenin olmasaydı sen şuan çoktan yok tamamen yok edilmiş olacaktın."
"Kendi hayatının kıymetini biliyor musun! Ben sana kaynak damarlarının yeniden oluşturmakta yardım ettim, sana İlahi Sanatlar bahşettim ve sonrasında zehrimin nüksedeceğini bildiğim halde seni kurtardım. Ben tüm umutlarımı sana bağladım! Bu senin hayatına değer verme şeklin mi bu benim yaptıklarımı geri ödeme şeklin mi!?"
Jasmine konuştukça daha sinirli oluyordu. Son birkaç gündür tuttuğu endişesi, korkusu ve kızgınlığı Yun Che'nin uyanmasıyla taşmıştı. Jasmine onu vahşice azarladı ve hayatını zar zor geri kazanmış Yun Che tek bir kelime etmeye cüret edemedi. Sadece o konuşmasını bitirdikten sonra Yun Che zayıf bir şekilde konuştu. "Jasmine ben hatalıydım. Bu kadar aceleci olmamalıydım. Ama Yuanba'nın başının dertte olduğunu görünce kendimi umursamadım.… Sss! Çok acı verici… huu...Eğer o zaman başı belada olan sen olsaydın......öleceğimi bilsem.....bile aynı şeyi senin için yapardım..."
(Ç.N: Jasmine birazdan yumuşar ama yine laf atar tam Tsundere çünkü :D )
“Hmph!” Jasmine sanki hiç umrunda değilmiş gibi soğukça cevapladı. "Sen zaten yarı ölü durumdasın yine de tatlı sözlerle kızları kandırma yeteneklerinle gösteriş yapmayı hala hatırlıyorsun. Konuşmayı kes. Nefesini kontrol et. Herhangi bir kaynak gücü kullanma. Hemen yaralarını iyileştirmek için Buda'nın Büyük Yolunu ve Ejderhanın kanını etkinleştirmeye konsantre ol! Bu iblis senin ölmediğini biliyor yine de son birkaç gündür peşinden gelip hayatını almadı. O muhtemelen sıkıntıdan senin bilincini geri kazanıp kazanamayacağını merak ediyor. Eğer o uyanık olduğunu bilseydi büyük ihtimalle hayatın için gelirdi....Bu nedenle o senin uyandığını fark etmeden önce senin sırtındaki yaraları kontrol etmen ve Yıldız Tanrısının Kırık Gölgesini bir kez kullanmak için yeterli gücü toplaman gerek."
Yun Che hemen Jasmine'nin sözlerini anladı. Bakışları biraz hareket ederek Cennetin Kudretli Ruh Bastırma Oluşumunun sınırlarının dışındaki alana doğru bakarken nefes alışını kontrol etti. O Yıldız Tanrısının Kırık Gölgesini bir kez kullanabildiği sürece bariyerin dışına çıkabilecekti böyle olunca da İblis onu öldürmek istese bile bu imkansız olacaktı.
Eğer o kaynak gücünün birazını bile kullanacak olursa büyük olasılıkla sırtındaki zaten ağır olan yaraları daha ağırlaştıracaktı ve İblisi alarma geçirecekti. Ama Buda'nın Büyük Yolu sadece düşünceyle aktive edilebilen bir şeydi. Tabi ki Ejderin Kanının etkinleştirilmesi de aynı şekildeydi.
Yun Che yeniden gözlerini kapadı ve tüm bedeni hala hareketsizdi. O aşırı derecede nefesini kontrol etti. Her ne kadar bedeni büyük bir acı içinde olsa da bu acı onun ses çıkarmasına neden olmak için yeterliydi.
İç yaraları hiç şüphesiz son derece ciddiydi. Buda'nın Büyük Yolu ve Ejderin Kanıyla bile o ölümden sadece bir adım uzaktaydı. Normal bir insan için 5 günlük bir bilinçsizlik yaralarının kötüleşmesini hızlandırırdı. Normal biri 5 saat bile dayanamayabilirdi. Ancak Yun Che için bu durum farklıydı çünkü o Öfke Tanrısının Buda'nın Büyük Yoluna sahipti ve yaraları kötüleşmek yerine yavaşça iyileşiyordu. Ejderha Kanının varlığı da bu iyileşme sürecini büyük ölçüde hızlandırıyordu.
Yun Che'nin şuan ki durumu ölümcül olarak düşünülmezdi sadece ciddi olarak görülürdü. Kırık omurgası bile 5 günlük dinlenme sonucunda kendini tekrar bağlamıştı.
Yun Che uyandığında zihni Buda'nın Büyük Yolunu daha hızlı bir hızla iyileştirmese teşvik etti ve dış yaraları bile hızlıca iyileşti.
Ölümden kaçabildiğime göre.....O zaman....Tüm gücümü hayatta kalmak için kullanacağım.....Ben kesinlikle ölemem!!
Sessizliğin içinde zaman hızlıca geçti. Yun Che kendi kalp atışı dışında hiçbir şey duyamıyordu. Arkasında İblisin varlığına dair herhangi bir ses yoktu. Ancak son derece zayıf halindeyken bile ara sıra İblisin bedenini gözden geçiren korkutucu bakışını hissedebiliyordu.
Sonunda boğuk bir ses geldi. "O, böyle garip bir adam. Böyle yaralar aldı ama 5 gün geçtikten sonra hala ölmedi! Ben gerçekten onun sonunda uyanıp uyanmadığını görmek istiyorum....Ancak uyansa bile onun için yaşaması imkansız!!"
İblisin kendi kendine mırıldanması Yun Che'nin uyandığını hala fark etmediği anlamına geliyordu. Yun Che nefes alışını yeniden kontrol ederken zihninde biraz rahatlamış hissetti ve yoğunlaşıp sadece hayatta kalma üzerine odaklanarak hızlıca Buda'nın Büyük Yolunu etkinleştirdi.
Bir gün....
İki gün....
Üçüncü günde Yun Che'nin yaraları hala ağırdı. Ancak kaynak gücünün birazını kullandığında ölmeyecek ölçüde iyileşmişti. Ayrıca bedeni artık ağır değildi. Kaynak damarlarının içinde yeterli güç toplayabiliyordu. Gözlerini açtı ve ellerini birlikte sıkıca sıkarken parlak sarı bariyerin sınırlarını gördü.
"Zamanı geldi! Şimdi git!"
Jasmine sözlerini bitirdiğinde Yun Che derin bir nefes aldı ve Yıldız Tanrısının Kırık Gölgesini kullandı. Yaklaşık 8 gündür yerde yatan ceset gibi bedeni yıldırım gibi ileri atıldı. Bir yırtılma sesi ile birlikte dışarı çıktı ve ağır bir şekilde bariyerin dışına düştükten sonra içgüdüsel olarak sonunda durmadan önce yuvarlanarak biraz mesafe gitti. Zeminde durdu ve acı yüzünü buruştururken derin bir nefes aldı.
Yun Che şimdi sonunda ölümden gerçekten kaçtı. Daha önce o İblisin bakışlarının altındaydı. Eğer iblisin onu öldürme niyeti olsaydı o kesinlikle ölecekti. Ancak şimdi sadece durumunu geliştirmemişti aynı zamanda İblisin pençelerinden de sonunda kaçmıştı.
İblis yukarı bakarken korkutucu gözleri karanlıkta parladı. O yukarı baktığında aniden gülmeye başladı. “HAHAHAHA! Ben istemeden böyle garip bir çocuğu içeri getirdiğimi beklemezdim. Böyle ağır yaralara sahipken 8 gün sonunda ölmedi ve aslında bana fark ettirmeden iyileşti. Sonunda sen benim üzerimde bir avantaj elde edebildin! Kudretli Cennetsel Kılıç Bölgesinde ki melezler dışında sen bunu yapabilen tek kişisin!"
Bir tane Yıldız Tanrısının Kırık Gölgesi Yun Che'nin gücünün hepsini kullandı. Cevap vermeden önce bir süre soluk aldı. "İblis ben....bu kadar kolay ölmeyeceğim!!"
"Hmph, sen gerçekten kendini gözünde büyütüyorsun. Gerçekten artık benim hakkımda endişeleneceğin bir şeyin olmadığını düşünüyor musun?" İblis çelik zincirlerini beraberinde çekti ve korkutucu bir sesle bağırdı. "Bu yer Cennetin Cezası tarafından bastırılmış. O sadece 20 yılda bir etkinleştirilebilir! Yani bilincini geri kazandıysan ne olmuş! Yaraların iyileşse bile ne yapabilirsin? Burada ne yemek ne de su var. Sen gerçekten kendi kaynak seviyen ile burada 20 yıl hayatta kalabileceğini düşünecek kadar saf mısın?"
"Hayır! 20 yıl beklememe gerek yok....Dışarı çıkabileceğim bir yol var!" Yun Che İblise baktı ve dişlerini gıcırdatıp konuştu. "Ve o da seni öldürmek! Cennetin Cezası senin ruhunu mühürlemek için burada. Sen öldüğün sürece o da otomatik olarak devre dışı kalacak! Ardından benim buradan çıkmam mümkün olacak!!"
Bu tabi ki Yun Che tarafından gözlenmemişti bu ona Jasmine tarafından söylenmişti. İblisi buraya sıkıştıran şey Göktaşı Zinciri değildi. Her ne kadar Göktaşı Zinciri onun hareketlerini kısıtlasa da onu burada sıkıştıran asıl şey Cennetin Cezasıydı.
İblis bir an için şaşırdı ardından yüksek sesle yeniden güldü. "HAHAHAHA! Ne ilginç bir çocuk. Söylediğin şey kesinlikle doğru. Beni öldürebildiğin sürece buradan kesinlikle kaçabilirsin. Ama ne yazık ki beni öldüreceğin güne kadar yaşayamayacaksın!!"
"Ben seni kesinlikle....öldüreceğim!!!" Yun Che nefretle dolu gözleri ile İblise bakarken dişlerini gıcırdattı ve acımasızca konuştu. İblis Ling Kun'un provokasyonu altında çılgına dönüp neredeyse Xia Yuanba'yı öldürmüştü ve kendisinin de neredeyse ahirete gitmesine neden olmuştu. Her ne kadar hayatta kalsa da burada sıkışmıştı kendi yaşamıyla ölümünü kontrol edemiyordu. Bunların hepsi İblis yüzünden olduğundan ondan kemiğine kadar nefret etmesini sağlamıştı.
O dışarıdaki insanların kesinlikle onun çoktan öldüğünü düşündüklerini tahmin edebiliyordu. Ona yakın olanlar acı çekerken düşmanları mutlu olmuştu! Bunların hepsi de İblis yüzünden olmuştu.
"O zaman ben tam olarak nasıl beni öldüreceğini görmek istiyorum." İblis vahşice güldü. Onun gri beyaz saçı ve kurumuş yüzünün altında yabani bir heyecan biçimi ortaya çıktı. Bu hapishanede ona sadece mat karanlık ve korkutucu bir yalnızlık eşlik ediyordu. Yun Che için bu derin bir abise düşmek gibiydi. Ancak iblis için bir tane fazladan kişiye sahip olmak bu cehennemin içinde cennet gibi gözüküyordu. Şuan o Yun Che'ye dokunabilseydi bile onu öldürmek istemeyebilirdi.
"Benden gerçekten nefret ediyor gibisin...:Aynen öyle! Nasıl etmezsin ki! Devam et ve benden istediğin kadar nefret et. Nefretinin beni öldürüp öldüremeyeceğini görmeme izin ver. Burada ne kadar hayatta kalacağını görmeme izin ver! HAHAHAHAHA…”
(Ç.N: Bu İblis çok kafa adam yalnız :D Benim seride en sevdiğim düşman olur kendileri :D :D )
İblisin heyecanlı kahkahası biraz delilik taşıyordu. Bu karanlık alanda onun sesi tüyler ürpertici şekilde korkutucu geliyordu. Yun Che ona cevap vermedi ve dişlerini sıkıp oturdu. Yaralarının çoğunluğu sırtındaydı ve en ufak bir hareketinin getirdiği büyük acı neredeyse dayanılmazdı. O bağdaş kurup oturduğunda tüm alnı soğuk terler ile dolmuştu. Gözlerini kapattı ve yumruklarını dizlerinin üstüne yerleştirdi. Çok geçmeden bedeni ve zihni sakinleşti. Yüzü artık soluk değildi ve nefes alışı normale dönmüştü.
Zihni Gökyüzü Zehir Sedefi'nin içine girdi. İçeride ona güçlü bir öldürme niyeti ile bakan Jasmine'yi gördü. Ona çok sayıda söz vermeden önce beceriksizce güldü. Ardından Xia Qingyue'nin ona verdiği Mor Damarlı Cennet Kristalinin bir parçasını almadan önce hızlıca çok sayıda şifalı ota baktı.
Mor Damarlı Cennet Kristali bedenin yaralı bölgesine güçlü bir iyileşme gücü sağlayabiliyordu. Kristalin içindeki gücü çekmek birisinin kaynak gücünü bile arttırabilirdi. Bu yüzden onun değeri para kullanılarak ölçülemiyordu. Eğer Yun Che en kısa sürede iyileşmek istiyorsa Mor Damarlı Cennet Kristalini kullanmak zorunda kalacaktı.
Gökyüzü Zehir Sedefinin arıtmasının altında Yun Che tüm gerekli malzemeleri hazırlamayı 1 saat içinde tamamlayabildi...Tam zihni Gökyüzü Zehir Sedefinden ayrılmak üzereyken aklına bir şey gelmiş gibi göründü ve çevreyi inceledikten sonra kalbi dibe battı.
Orijinalde sakladığı tüm yiyecek ve içecek....gitmişti! Biraz bile kalmamıştı!
Onların hepsi uzakta olan Masmavi Bulut Kıtasında ki Su Ling’er'e verdiği mor uzaysal yüzüğün içindeydi!!
----ÇEVİRMEN NOTU----
İblis çok kafa adam ya cidden :D Aralarında çok iyi konuşmalar oluyor :D Sıradaki bölüm yine enteresan bir bölüm ^^ Devam bakalım ;)
Donmuş Bulut Asgard rezil olduktan sonra neler olacak? Chu Yuechan'a Yun Che konusunda neler denilecek. Yun Che neler yapacak? Merak mı ediyorsunuz? O zaman sonraki bölüme tıklayın ve okuyun :D
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..