Bölüm 329: Cennetleri Yakan Öfke (3)

avatar
13969 34

Against The God - Bölüm 329: Cennetleri Yakan Öfke (3)


 

Çeviren: Yusaince00 – Düzenleyen: Thelostanonking – Bağışcı: İsimsiz

 

“Yani?’’ Fen Juecheng kaşlarını çattı, yüz hattı gittikçe vahşileşti: ‘’Hemen iki akrabasını bırakıp Yun Che’ye bağışlaması için yalvarmalı mıyız? Yanan Cennet Klanımız’ın itibarını böyle mi koruyacağız?’’

 

‘’Sen!’’ Fen Duanhun elini kaldırdı ve neredeyse Fen Juecheng’in yüzüne vurmak üzereydi. Ama onun ağır yaralı olduğu durumu ve nefret dolu yüzünü görünce, o eli en sonunda onu tokatlamadı.

 

‘’Tüm klanımızın itibarı, Yun Che tarafından gelin töreninde parçalandı! Mavi Rüzgar İmparatorluğunda şuanda kim bize gülmüyor? Yanan Cennet Klanımız’ın binlerce yıllık itibarı, Yun Che’nin itibarı için bozuldu! Büyük Kıdemli’nin yedi kişilik grubunun hepsinin Yun Che’nin ellerinde öldüğü yayılırsa, bir şaka gibi küçültüleceğiz! Ve bu durumda, eğer faaliyet göstermezsek ve buna dayanmazsak, ben bile, Yanan Cennet Klanı’nın Genç Efendisi olarak, Yanan Cennet Klanı tarafından küçük görüleceğim!’’ Fen Juecheng dişini sıktığı gibi sanki kükremiş gibiydi. O, Fen Duanhun’un önünde her zaman itaatkar iken, bugün hiç uyum sağlamamıştı.

 

‘’Sadece Yun Che’yi öldürerek kaybettiğimiz itibarı geri kazanabilir, ölmüş olan Kıdemlilerimiz ve geçmiş atalarımızla yüzleşebiliriz! Bunun için, yöntemlerimizin neresi vicdansızca!? Bunun yüzünden babam adının kirleneceğiniz düşünüyorsa, o zaman Yun Che’yi öldürdükten sonra, tüm sorumluluğu benim üstüme atabilir ve Yun Che’nin ailesini kaçırma hareketini kendi başına yapanın ben olduğumu söyleyebilir, Yanan Cennet Klanından başka hiç kimseyle alakası olmadığını söyleyebilirsin.’’

 

Fen Juecheng’in her ve her bir sözü bir öncekinden daha sertti. Onun bunu yapmasında, klanın itibarı dediği şey sadece küçük bir sebepdi; sebebin büyük kısmı, iliklerine kadar olan Yun Che’ye nefreti yüzündendi! Fen Juecheng’in babası olarak, Fen Duanhun Fen Juecheng’in gerçek niyetini biliyordu, fakat her söylediği söz direkt onun hayati yerlerine vurmuştu… Kıdemlilerin Konseyinde, duyduğu çoğu fikir buna benzerdi. Onların büyük çoğunluğu bunu kabul etmeseydi, Klan efendisi olarak o, bunun haberini nasıl bugün almış olurdu.

 

Herkes kişisel duyguları için yöntemlerinde düşüncesiz ve  vicdansız olabilirdi  ama o olamazdı. Yanan Cennet Klanı’nın Klan Efendisi olarak, tüm durumu düşünmesi gerekir, tüm avantaj ve dezavantajları tartması gerekirdi… ama durum bu raddeye geldiğine göre, Yun Che’yi buraya yem atarak getirmek ve öldürmek dışında başka bir seçenek düşünemiyordu.

 

‘’Unut bunu.’’ Fen Duanhun elini indirdi ve çaresiz bir şekilde iç çekti. Fakat, bakışı hala soğuk ve sertti: ‘’Çocukluğundan bugüne kadar, zorbalığı bırak, diğerleri tarafından asla yanlış olduğun söylenmedi. Fakat Yun Che’nin ellerinde aşağılandın ve intikamını almazsan uzlaşamayacağını biliyordum. Büyük Kıdemliyi ve diğerlerini öldürmesinin intikamı kesinlikle geri ödenmelidir… Bu seferlik kaprisli davranışını affedeceğim ve Yun Che’yi öldürmek için gereken formasyonu kişisel olarak hazırlayacağım… Ama sadece bu seferlik. Eğer bunun gibi sonuçlarını düşünmeden bir kez daha hareket etmeye cürret edersen, Sana karşı merhametli olmayacağım! ‘’

 

Klan Efendisi olarak Fen Duanhun’un heybetli baskısı, Fen Juecheng’in karşısında direnebileceği bir şey değildi. Üst vücudu titredi ve anında cevap verdi: ‘’Yun Che’ye karşı olan nefretim oldukça derin. İkinci Kıdemli ve diğerleri de Büyük Kıdemli’nin intikamı için onu acilen öldürmek istiyor. Bu yüzden…. Bu yüzden  bunu babamın arkasından yaptım. Juecheng buna benzer bir şeyin tekrar olmayacağına söz veriyor. Yun Che’yi öldürdükten sonra, kendi isteklerime göre hareket etme hatamın üzerine, Babamın her türlü cezasını ve azarlamasını  kabul edeceğim. ‘’

 

‘’Hmph!’’ Fen Duanhun sert bir şekilde homurdandı ve kollarının dönmesi ile beraber ayrıldı. Kapıya vardığında, adımları durdu ve aniden sordu: ‘’Chen :Er’i bunu yapması için nasıl ikna ettin? Onun ahlakı sağlam ve kesinlikle birinin ailesini esir olarak tuttuğumuz bir yöntemi kabul etmez; onu nasıl ikna ettin? ‘’

 

‘’Baba belki  bilmiyor olabilirsin,’’ Fen Juecheng konuştu, ‘’Üçüncü Kardeşimizin Sıralama Turnuvasına katılamamasının sebebi tamamıyla Yun Che yüzünden. Mavi Rüzgar Kaynak Sarayındayken, Yun Che onu yenmekle kalmadı, onu ayaklarının altında ezdi de… O zaman, İkinci Kardeş’in tek bir aşağılama cümlesi tarikattan birkaç yıl ayrılmasını sağladı, İkinci Kardeş’e bunu ödeteceğine yemin etti. Fakat Yun Che onun haysiyetini ayaklarının altına aldı. Yun Che tarafından öldürülen, Köşk Efendisi Duancang da hayatında en çok hayran olduğu kişiydi. Yun Che’ye olan nefreti, benimkinden hiç aşağı kalmıyor! Yun Che ölmek üzereyken, kalbi tatmin olana kadar onu aşağılayabileceğini  ve onu kişisel olarak öldürebileceğine söz verdim, ve bu yüzden o kabul etti… Üçüncü Kardeş’in gitmesini sağlamamın sebebiyse…’’ Fen Juecheng başını eğdi: ‘’Çünkü sadece Üçüncü Kardeş klanın dışındaydı ve birkaç gündür dönmemişti, bu yüzden  babam bir şeyden şüphelenmez ve bir şeyler olduğunu erkenden fark etmezdi.’’

 

‘’Hmph!’’ Fen Duanhun başını çevirdi. Başka bir kelime daha söylemeden, öfkeli bir şekilde ayrıldı. 10 nefes alış veriş kadar bir zaman sonrasında, basık sesi tüm Yanan Cennet Klanının her bir köşesine kadar sızmıştı: ‘’Tüm Kıdemli ve Köşk Efendileri emrimi duyun! Herkes on beş dakika içinde Büyük Toplantı Salonunda toplanmalı, konuşulması gereken önemli bir konu var! ‘’

 

‘’Yaşlı Jiu! O ikisi nereye hapsedildi?’’ Fen Juecheng bağırdı.

 

Dışarda,Beli ileri doğru bükük olan birisi , kısık bir sesle cevap verdi: ‘’ Xiao Lie Ejder Hapseden Hapis’in en aşağı katında tutuluyor, ve Xiao Lingxi adındaki kız ise … Ölümlü Ayıran Cennetsel Köşk’de Üçüncü Genç Efendi’nin emri ile hapsedildi. ‘’

 

‘’Ölümlü Ayıran Cennetsel Köşk?’’ Fen Juecheng bir anlığına dondu: ‘’Bunun Fen Juechen’in emri olduğuna emin misin… Heeh, bu gerçekten ilginç. Ölümlü Ayıran Cennetsel Köşk ona ait olan girilmesi yasak olan bir yer olmuştur ve ben bile orada gezmek istersem kaşları çatık bir şekilde vurulurum; Yem olarak kullanılan bir kadını gerçekten orada kilitledi . ‘’

 

Yaşlı Jiu olarak bahsedilen kişi belirsiz bir tonda konuştu: ‘’Xiao Lingxi Yun Che’nin teyzesi olsa da, Üçüncü Genç Efendi’den bile daha genç gözüküyordu. Onu görünüşü oldukça güzel ve bir çeşit özel bir aura’ya sahip. Üçüncü Genç Efendi  belki de onla ilgili başka fikirlere sahiptir. ‘’

 

‘’Oh, öyle mi?’’ Fen Juecheng’in ağzının köşesi biçimsizleşti ve aniden uğursuz bir gülümsemeye dönüştü: ‘’Benle beraber Ölümlü Ayıran Cennetsel Köşk’e gel…Yun Che’nin haber alıp buraya gelmesi en azından yedi veya sekiz gün daha sürecek. Bu süre içinde, yapılabilecek bir sürü şey var!’’

 

‘’Evet!’’

 

Yanan Cennet Klanı, Yanan Cennet Vadisinde’ydi. Klanın olduğu yer dağlık bir arazi değildi, ama yukarı ve aşağı çıkışlar olan bir dağsal adaydı. Bunun içinde, adada birbirinden farklı yükseklikte dağ uçurumları adada bir bir her taraftaydı. Ölümlü Ayıran Cennetsel Köşk  Fen Juechen’in eviydi ve ‘’Ölümlü Ayıran Cennetsel Köşk ‘’ demesinin sebebi  neredeyse yüz metre uzunluğunda olan Yanan Cennet Klanı’nın en uzun uçurumunda inşa edilmesiydi.

 

Burası Fen Juechen’in eviydi ve genellikle bir eğitim alanı olarak görülmüştü. Kimse istediği gibi oraya adımını atamıyordu. Elbette, Fen Juecheng girmek isterse kimse onu durduramazdı da.

 

Fen Juechen, Ölümlü Ayıran Cennetel Köşk’de değildi ve Fen Juecheng Ölümlü Ayıran Cennetsel Köşk’e kolaylıkla girmişti. Kapıyı açmak için ittiğinde, tahta bir camın yanında ona doğru paniklemiş bir yüzle bakan kızı gördü.

 

Kızı gören Fen Juecheng’in gözleri hemen parladı ve aç bir kurdun şehvetli bakışlarını yansıttı.

 

Gözlerinin önündeki kız on yedi veya on sekiz yaşında gibi gözüküyordu. Elde ettiği bilgilerde Yun Che’nin teyzesinin yaşlı olmadığını söylese de, bu kadar genç olduğunu hiç düşünmemişti; kesinlikle Yun Che’den de biraz gençti. Kız’ın hassas yüzü pürüzsüz ve çekiciydi, onun gülümsü dudakları canlı ve suluydu, ufak ve narin kalkık burnu  ve saf siyah kirpiklerinin altında paniklemiş bir çift göz vardı, fakat hala güzel, elmas ve yıldızlar gibi temizdi. Giydiği uzun tonik çok normaldi, ve biraz yıpranmış görünüyordu.Ama onun üstünde, zarif ve kibar bir his yansıtıyordu.

 

Fen Juecheng’in bakışları ona doğru düzelmişti, uzun bir süre hareket etmek istemiyordu. Küçük Uçan Bulut Şehri,dikkat etmediği bir yerde, böyle bir yerde dünyadaki tüm güzellikleri toplamış son derece güzel bir kızın doğduğunu asla düşünemezdi. Onun hassas ve güzel özellikleri dışında, birinin kalbinin daha da atmasını sağlayan şey daha önce dünyasal şeylerden kirletilmemiş gibi gözüken canlandırıcılığıydı. Vücudu, onu koruma isteği uyandıracak kadar hassas ve narin bir his yayıyordu. Özellikle onun bir çift büyüleyici gözü; kristal kadar berraktı ve bir kaynak suyu kadar büyüleyiciydi.

 

(Abi yazar quingyue görmeyince azmış galiba ki, teyzeye sulanıyor :D )

 

Fen Juecheng’in bakışları açgözlülük ve şehvet arasında kayıyordu. Odanın kapısını bir tekmeyle kapatarak Xiao Lingxi’ye doğru çapkın bir gülüşle ilerledi.

 

‘’Kim…Kimsin sen? Sizler ne yapmaya çalışıyorsunuz?’’ Fen Juecheng’in bakışları ile temasa geçen Xiao Lingxi’nin tüm vücudu bir ürperti hissetti ve sağ eli ile sıkıca kıyafetinde göğüs tarafını tutarak panik bir şekilde geri çekildi.

 

‘’Oh,kendimi tanıtmayı unuttum.’’ Fen Juncheng sırıtarak konuştu: ‘’Ben Yanan Cennet Klanı’nın Genç Klan Efendisi, Fen Juecheng. Bu ismi iyi hatırlaman lazım. Sen, Yun Che’nin teyzesi misin? Eğer doğru hatırlıyorsam, ismin Xiao Lingxi değil mi? Bu dünyada bana, Fen Juecheng’e ismini hatırlattırabilecek çok fazla kişi yok. Ama beni hayal kırıklığına uğratmamakla kalmadın, bana büyük neşe veren bir şaşırma hissiyatı da sağladın. ‘’

 

Fen Juecheng konuştuğu gibi, gülüşü daha da çapkın olmaya başladı.

 

Yanan Cennet Klanı, normalde Xiao Lingxi’ye sadece efsanelerde geçen bir kuvvetti. Yanan Cennet Klanı’nın Genç Klan Efendisi, o efsanelerde geçen daha da olağanüstü bir varlık; tüm hayatında karşılaşmayı hiç beklemediği birisiydi. Ama bir gecede, beklenmedik bir talihsizlik olmuştu. O ve babası, efsanevi olan bu muazzam tarikata getirilmişti… Yolda buraya gelirken, Yanan Cennet Klanı’nın birkaç kişinin konuşmasını dinlerken, kesik kesik bir şeyler duymuştu. Azda olsa  o ve babasının buraya getirilme sebebinin Yun Che yüzünden olduğunu anlamıştı… Ve Yun Che kesin olarak gece gündüz özlediği Xiao Che’ydi.

 

Sadece, aralarında ne olduğunu hala anlamamıştı.

 

Tüm Mavi Rüzgar Yun Che’nin adını konuşurken, arka dağlarda hapsedilmiş olan Xiao Lingxi ve Xiao Lie her şeyden bihaberdi…Ve bir şey bilmeleri onlar için imkansızdı. Aklındaki Yun Che, sakat kaynak damarlarına sahip olan, onu korumasına  ve endişelenmesini sağlayan, fakat önde kararlı bir şekilde durup  Xiao Tarikatı’nın zulmüne karşı duran zayıf gençte kaldı.

 

‘’Ben…Ne demeye çalıştığını anlayamıyorum.’’ Xiao Lingxi  burada her saniyeyi panik ve korku ile geçirdi. Fen Juecheng’in bakışları onu daha da korkar yapmıştı. Başını salladı ve konuştu: ‘’Babama nen oldu? Babam nerede? Ona bir şey yaptınız mı? Sizler ne yapmayı planlıyorsunuz!’’

 

‘’Ne mi yapacağız? Heheh, bunu bilmene gerek yok.‘’ Fen Juecheng  bandajlarla dolu sol elini kaldırdı ve yavaş yavaş omuzunu gevşetti: ‘’Ama birazdan ne yapacağımı bilmek üzeresin… Hahahaha, aniden Yun Che’ye biraz minnettar oldum. Dünyada böyle iyi bir şey bulmamı sağladı.O gelmeden önce, vücudunda bazı ilginç şey toplamama izin ver! ‘’

 

Konuşmayı bitirdikten sonra, Fen Juecheng çapkın bir şekilde güldü ve Xiao Lingxi’ye doğru atladı.

 

‘’Ah… Yakınıma gelme!’’ Xiao Lingxi bağırdığı gibi başka bir köşeye kaçarak kaçtı, elini göğsünün merkezine yerleştirdi: ‘’Git… Git buradan! Bir adım daha yaklaşmaya cürret edersen…. Ben… Kendi kalp damarlarımı koparacağım!’’

 

‘’HAHAHA!’’ Fen Juecheng ahlaksız bir şekilde güldü: ‘’Kaynak gücün sadece zavallı bir Başlangıç Kaynak Aleminin baş seviyelerinde, ve benim önümde kalp damarlarını koparmayı mı istiyorsun?  O zaman neden bunu denemiyorsun… ‘’

 

Fen Juecheng güldüğü gibi  Xiao Lingxi’ye doğru geldi… Bu sefer, arkasından bir guruldama sesi geldi ve sıkıca kapatılmış kapı şiddetli bir şekilde tekmelenerek açılmıştı. Fen Juecheng hızla arkasına baktı ve aniden kasvetli bir ifadeye sahip olan Fen Juechen’in kapının orada durduğunu gördü.

 

‘’Kim senin girebileceğini söyledi!’’ Fen Juechen’in gözleri Fen Juecheng’de baş düşmanına bakar gibi kitlenmişti.

 

‘’Oh, Üçüncü Kardeş, geri dönmüşsün.’’ Fen Juecheng yüzünü döndürdü ve bir sırıtma ile konuştu: ‘’Önceden burada olmadığını gördüm, bu yüzden kendi  isteğimle buraya geldim. Mükemmel bir zamanda geri geldin; bu kadını ben alacağım. ‘’

 

Fen Juechen’in en başlangıçta gözüken kasvetli ifadesi yeniden ortaya çıktı. Bakışlarında  hafiften buz gibi soğuk bir  duygu dalgalanıyordu…öldürme niyeti. Soğuk bir şekilde konuştu: ‘’Onu buraya getiren kişi benim! Sadece onları buraya getireceğimi söyledim, ama onları yönetmen için sana teslim edeceğimi asla söylemedim… Hemen burayı terket! ‘’

 

‘’Oh?’’ Fen Juecheng’in gözleri genişledi: ‘’Tsk tsk, Üçüncü Kardeş’in reaksiyonu gerçekten biraz nadir. Yoksa Üçüncü kardeş bu kıza karşı bir şeyler mi hissetmeye başladı?’’

 

‘’Yani eğer durum buysa ne olur?‘’ Sadece bakışı değil, Fen Juechen’in aurası  da bir öldürme niyeti taşıyordu, sanki Fen Juecheng hala ayrılmazsa, hemen vurulacak gibiydi.

 

‘’Oh!’’ Fen Juecheng belirsiz  ve kurnaz bir gülümseme ortaya çıkardı: ‘’Yani durum bu. Üçüncü kardeş her zaman acılara katlanmıştı, aşk arzusundan eksik kalmış ve her zaman  kadınlara aynı tavırda davranmıştır. Her zaman Üçüncü Kardeşin eşcinsel olduğu hakkında endişeliydim, ama görünüşe göre senin büyük abin olarak  çok fazla endişeleniyormuşum… O Üçüncü Kardeş’in hoşlandığı bir kadın olduğuna göre, doğal olarak ben, büyük abin olarak onu sana bırakacağım…Ama Üçüncü Kardeş  onun Yun Che’nin teyzesi olduğu durumu unutmamaya dikkat etmeli ! ‘’

 

Hafif bir gülümseme ile, Fen Juecheng kaygısızca dışarı yürüdü. Odadan çıktığında, yüzündeki gülümseme kayboldu. İfadesi aniden karardığı gibi bir öldürme niyeti izi gözlerinde parladı.

 

Eğer bu normal bir gün olsaydı, Fen Juechen kesinlikle onun rakibi olamazdı. Ama şuanda sol kolu ağır yaralıydı ve sağ kolu hareket edemiyordu, ve vücudunda iç yaralanma bile vardı. Eğer onlar böyle savaşsaydı, Fen Juechen’in rakibi olup olamayacağı belli değildi. Ayrıca, Fen Juechen dezavantajlı olacağı an çılgına dönebilecek birisiydi; Fen Juecheng kesinlikle yaralı bir şekilde onunla savaşmak istemiyordu.

 

‘’Teşekkür…Teşekkür ederim.’’ Sadece Fen Juecheng ayrıldıktan sonra,Xiao Lingxi’nin paniği birazcık azalmıştı.Göğsünün merkezini okşarken, hafif bir sesle ona teşekkür etti.

 

O ve Xiao Lie buraya  Fen Juechen tarafından getirilmişti. Bu birkaç gün içindeki bütün talihsizlikler onun tarafından sağlanmıştı. Fakat o hala Fen Juecheng’i uzaklaştırdığı için teşekkür etmişti… O hala birinin kalbini ağrıtacak kadar masum ve kibardı.

 

Fenn Juechen’in kalp bağları tarif edilemez bir acıyla koparılıyor gibiydi. Kaşları seyirdiği gibi masanın yanına oturmuştu. Uzun bir süre sonra sonunda aniden konuşmuştu: ‘’Gerek yok! Endişelenme, sen buraya sadece bir yem olmak için getirildin… Kimse sana zarar veremeyecek!’’

 

‘’Yem? Bu…Küçük Che ile ilgilenmek için mi?’’ Xiao Lingxi anında daha da endişelendi. Endişeyle konuştu: ‘’Siz ve Küçük Che arasında ne oldu? Neden bunu ona yapıyorsunuz, eğer…eğer size kötü bir şey yapmışsa, Ben…onun yerine hatasını üstleneceğim ve sana özür dileyeceğim, bu uygun mu? Lütfen onu bağışlayın… Küçük Che gerçekten kibar bir kişi, sizi kesinlikle bilerek kışkırtmadı.’’

 

‘’Hatasını üstlenmek?? Özür dilemek?’’ Fen Juechen dişlerini sıktı ve kinle dolu bir sesle konuştu: ‘’Ne gülünç! İşlediği suçlar hayatıyla geri ödenmeli!’’

 

Xiao Lingxi’nin kalbi aniden sıkıştı ve tamamen korkuyla doldu… Korktuğu şey kendi durumu değildi, ama kalbinde damgalanmış olan ona en önemli olan kişiydi. Yanan Cennet Klanı’nı kışkırtmayı ve nasıl canıyla ödemesi gereken koca bir dert ortaya çıkardığını anlamamıştı. Dudaklarını ısırdı ve sinirli bir şekilde konuştu:  ‘‘Eğer derin bir sorununuz varsa, neden bunu onurlu yöntemler kullanarak çözmüyorsunuz! Senin Yanan Cennet Klanın çok büyük ama Küçük Che ile uğraşmak için sen… beni ve babamı rehin ve yem olarak tuttunuz. Sizler… kendinizi küçümsemiyor veya utanmıyor musunuz!’’

 

Xiao Lingxi’nin sözleri Fen Juechen’in ifadesini şiddetli bir şekilde bir süreliğine sarstı. Ellerini şiddetle sıkıca sıktı ve dişlerini  konuşurken sıktı: ‘’Bu küçük düşürücü… ve utandırıcı… Bunu yapmak, kesinlikle oldukça küçük düşürücü ve utandırıcı! Ama… Yun Che tüm hayatımın haysiyetini ayaklarının altına aldı ve bana yarı baba, yarı efendi olan birisini  öldürdü! Şuan ki yeteneğimle, Basitçe ona karşı kazanamam… Eğer intikamımı alırsam, bu seferlik küçük düşürülmüş ve utandırıcı olmuş olsam ne olur !! ‘’

 

Tam o anda, Fen Juechen göğsünde aniden bir boğukluk hissetti. Nereden geldiği bilinmeyen derin bir nefret taşıyan, buz gibi soğuk ve keskin bir kana susamışlık dalgalanarak onu aniden boğdu… Tüm hayatı boyunca, ilk defa böyle korkutucu bir öldürme niyetiyle karşılaşmıştı. Ve bu sefer, göz alıcı bir kükreme gökyüzünden 9 cennet yukarıdan gelen kızgın bir şimşek gibi indi.

 

‘’YANAN CENNET KLANI’NDAN S*RT*KLER!!  SONUNUZLA KARŞILAŞMAK İÇİN HEPİNİZ DIŞARI DIŞIN!!!!’’

 

Ç.N: Yapabildiğim kadar burayı sansürledim :D

 

(Ç.N: Burayı ben çevirsem sansür kullanmazdım. Burada sansür mü kullanır lan. OROSPU ÇOCUKLARI SİKECEM LAN SİZİ YAVŞAKLARRRRRRRRRR!!! gibi bir giriş yapan Yun Che var şurada :/ )

 

Gökyüzünü sallayan öfkeli kükreme tüm Yanan Cennet Klanını şaşırttı, ve tüm Yanan Cennet Vadisini de. O keskin öldürme niyeti taşıyan dalga muazzam Yanan Cennet Klanını tamamen kaplayarak, Yanan Cennet Klanından her bir kişiyi buzul bir mağaraya düşmüş gibi hissettirip, vücutlarını kontrol edemeyecek şekilde titretmişti. Fen Juechen, hala Ölümlü Ayıran Cennetsel Köşkten tam olarak çıkmamış Fen Juecheng’in ifadesi, ayrıca Fen Duanhun ve Büyük Toplantı Salonunda görüşme yapan birkaç Kıdemlinin hepsi aniden değişti.

 

Onların Xiao Lingxi ve Xiao Lie’yi kaçırması tam olarak yem için ve Yun Che’yi getirmek içindi.

 

Ama Yun Che’nin bu kadar hızlı geleceğini düşünmemişlerdi! O kadar hızlıydı ki, neredeyse onları savunmasız yakalamıştı!

Ç.N: Bu bölümü İngilizce’den çevirmeden önce kelime sayısına baktığımda 3.5k bişeydi. Bugün yetiştiremeyeceğimi düşünmüş olsam da, elinde sonunda kolumun kopmasına rağmen yetiştirebildim :D . Daha fazla yazacak gücüm kalmadığı için Keyifli Okumalar Diliyorum :) .

Useless notu: Çok iyi sokmadım çevirmedi mi sizde de :D augfasoufgasuf. Sonunda savaş başlıyor açılışı yaptık sonunda…

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr