"Kimsin sen? Neredesin?" Yun Che kafasını kaldırırken bağırdı. Karşı taraf varlığını bildiği ve hatta ona ses ilettiğine göre açıkça sesini duyabiliyor olmalıydı.
Ama aynı önceki iki seferde de olduğu gibi ses duyulduktan sonra başka bir konuşma olmadan sessizleşmişti. Üçüncü ses de zayıftı ve zar zor duyabilmişti ama Yun Che belli belirsiz bir hisse sahipti... Sanki bu sesin kaynağı çok uzakta değildi.
"Büyük kardeş Yun, garip sesi yeniden mi duydun?" Xue'er sordu.
"Mn." Yun Che onayladı, ardından onu rahatlattı: "Xue'er korkma, bu sadece gergin olduğumdan dolayı oluşan bir yanlış algılama. Bu yer çok antik ve sessiz, burada biri olmamalı."
"Büyük Kardeş Yun yanımdayken korkmuyorum." Xue'er gülümserken konuştu. Daha önce söylediği şeyleri düşününce ifadesi bir kez daha matlaşırken hafifçe sordu. "Büyük Kardeş Yun diğer Lord Anka Tanrısı hala iyi mi?"
"İyi olmalı." Yun Che düşündü, ardından yanıtladı: "Daha önce karşılaştığım Anka ruhu bana sizin İlahi Anka Tarikatınızın Anka ruhundan daha zayıf olduğunu söyledi. Sizin Anka Tanrınız o zaman ağır yaralanmış ve çoktan yaşamını sonlandırmış. Benim karşılaştığıma gelince, her ne kadar ölmemiş olsa da canlılığı büyük hasar almış olmalı. Ama çoktan üç sene oldu." Duraksadı, ardından devam etti: "Eğer Xue'er istiyorsa, Xue'er'i Anka ruhuna götürebilirim."
"Olur, olur." Xue'er mutluca kabul etti: "Bu Lord Anka Tanrısının son isteğiydi. Oh doğru, Büyük Kardeş Yun, sen nasıl o Lord Anka Tanrısı ile karşılaştın? Bana anlatır mısın?"
Yun Che kafasını kaldırırken eskileri düşündü. Onun için, bu asla kimseye söylemediği bir sırdı. Ama Xue'er'in berrak gözlerinin önünde bunu reddedemiyordu. Hafif bir gülümseme takınırken nazikçe anlattı: "Üç yıl önceydi... Benim kaynak gücüm sadece Başlangıç Kaynak Âlemindeydi. Xiao Tarikatı isimli tarikatın bir şube tarikatı tarafından kovalanıyordum. O zaman beni kurtaran şu anki prenses eşimdi... Ama o zaman o henüz benim eşim değildi. Daha onunla yeni tanışmıştım... Biz birlikte kaçtık. Ardından sürdüğümüz göksel kaynak canavarı tamamen güçten düştü ve takipçimiz tarafından aldığı yaralar nedeniyle yüksek irtifadan düştük..."
O zamanın hatıralarını hatırlarken yavaşça Xue'er'e anlattı. Konuşmaya başladığında sesi normaldi ama sesi yavaş yavaş duygu ile dolmaya başlamadan edemedi. Sonuçta, o zaman onun ve Cang Yue'nin unutulmaz bir deneyimiydi. Aynı anda o hayatının büyük bir dönüm noktasıydı. O zaman olan şeyler olmasaydı daha sonraki değişken olaylar da olmayacaktı; Anka alevlerinin getirdiği düşmanlık ve şu anki o da var olmayacaktı.
Yun Che çok uzun süre konuştu, On Bin Canavar Sıradağlarına girdiğinden Anka test alanından çıkmasına kadarki olayları anlattı. Sonunda bitirdiğinde aşağı baktı ve Xue'Er'in yumuşak dudaklarının hafifçe kıvrıldığını gördü. Onun nefes alışı orkide kadar nazikti; çoktan uyuyakalmıştı.
Tamamen güçsüz bedenine ek olarak aldığı ağır darbeler ve uzun süre kaçması ve dehşet, Yun Che'nin kollarında taşınmasına rağmen bedenini ve zihnini büyük ölçüde yormuştu.
Yun Che'nin sesinin arasında, sonunda zihni biraz rahatladı ve kontrol edilemez yorgunluk istemeden uyuyakalmasına neden oldu. Yun Che hafif bir rahatlama nefesi alırken sessizce Xue'er'in uyuyan görüntüsüne baktı, ardından anında kendinden geçti. Yorgunluk yavaşça ona saldırıyorken kafasını buz soğuğu duvara yasladı ve o da istemsizce uyuyakaldı.
——————————————
"Lütfen... Bul... Onu..."
"Sadece... Sen... Onu... Kurtarabilirsin..."
"Lütfen... Bul... Onu..."
"Ah..." Yun Che titredi ve kulaklarında hala yankılanan sesler ile anında kalktı. Ve o zaman, bu seslerin rüyasında mı yoksa gerçekte mi olduğunu söyleyemiyordu.
"Büyük Kardeş Yun..." Yun Che'nin ani hareketinin şok ederek uyandırdığı mı yoksa çoktan uyanık olduğu mu bilinmeyen Xue'er'in güzel gözleri hafifçe parlarken gözünü kırpmadan ona baktı.
"Bir şey olmadı." Yun Che kafasını salladı: "Sadece yine o garip sesi duyduğumu sandım."
Konuşmayı bitirdiğinde Yun Che aninden bir şey düşündü. Kaşlarını örerken bilinçliliğinde sordu: "Jasmine, ne kadardır uyuyorum? İlkel Kaynak Arkına girdiğimden beri kaç saat geçti?"
"Uzun süre uyumadın, ne kadardır İlkel Kaynak Arkında olduğuna gelince... Yirmi iki saat veya... Biraz daha az."
"Yirmi iki saat?" Yun Che'nin kirpikleri hafifçe hareketlendi. Diğer bir deyişle, İlkel Kaynak Arkının kapanmasına iki saat bile yoktu. Daha önce Antik Mavinin Yuanba'ya söylediği şeyi hatırladı... İlkel Kaynak Arkı kapanmadan önce mutlaka açık bir alanda olmalıydı... Bu bir oyuk veya mağara bile olamazdı! Aksi halde yirmi dördüncü saatteki güç ona ulaşamaz ve İlkel Kaynak Arkından çıkamazdı.
Kaynak Arkı ile birlikte kaybolur ve orada ölürdü!
Kısa uyku Yun Che'nin fiziksel ve kaynak gücünü yüzde elli, altmış oranında yenilemişti. Xue'er'i taşırken konuştu: "Xue'er, buradan ayrılmalıyız. Kaynak Arkının kapanmasına iki saat bile kalmadı, şimdi ayrılabiliriz. Zamanı geldiğinde, gerçekten güvende olacaksın."
"Mn..." Xue'er hafifçe cevaplarken bilinçli bir şekilde Yun Che'ye daha yakından yaslandı.
"Gidelim."
Yun Che elini kaldırdı ve kapının sağındaki kaynak formasyonuna kaynak enerjisi ile vurdu. Anında kaynak formasyonu parladı ve kapalı kapı hızlıca açıldı. Xue'er'i taşırken Yun Che dışarı çıktı. Ardından, tek bir bakış ile alçalan taş merdivenleri gördü. Daha önce taş merdivenlerin yanındaki taş kapıdan girmeyi seçmişti ve daha derine girme merakını bastırmıştı, kaybolmaktan korkuyordu. Sonuçta bu yer basitçe aşırı büyüktü. Yapı ve etraftaki renkler aşırı derecede tekdüze idi. Küçücük bir hata bile tamamen kaybolmasına neden olabilirdi.
Yun Che merdivenlerden inerken kalbi de hafifçe sakinleşti. İlkel Kaynak Arkı kapanmaya hızlıca yaklaşıyordu... Dışarıya ulaşıldığında İlahi Anka Tarikatı ve Antik Mavinin varlığı ile Ye Xinghan ve Feng Feiyan amaçlarına ulaşmayı bile düşünmemeliydiler ve bu kriz de kıl payı atlatılan bir şey olarak düşünülecekti. Şu an tek endişelendiği Yuanba idi. Yun Che transfer yeşimine sahip olduğundan teorik olarak düşünüldüğünde kendi hayatını kurtarabilirdi. Ancak kendi kaçışı için daha fazla zaman kazanmak adına kendi hayatı ile kumar oynamaktan endişe etmeden edemedi.
Çok hızlı bir şekilde, çoktan merdivenlerin yarısını inmişti ve devasa birinci kat salonu neredeyse görüşünü kaplamıştı. O anda, Jasmine aniden ciddi bir sesle konuştu: "Gerçekten de uzaklaşıp gitmeyen bir hayalet."
"Gitmeyen bir hayalet mi? Ne demek istiyorsun?" Yun Che anlamadı ve adımları da yavaşladı. Bunu dediğinde bedeni aniden ürperdi... Sanki bir mevcudiyet tarafından sıkıca kilitlenmişti!
Yun Che aniden kafasını çevirdi ve aşağıya, yukarı çıktığı yere doğru baktı... Hafifçe loş ışığı kullanarak bulanık bir figürün aşırı hızlı bir şekilde yaklaştığını gördü.
Ye Xinghan!!
(Ç.N: Bir kurtulamadılar bu manyaktan da ha)
Yun Che onu keşfettiğinde, Ye Xinghan çoktan Yun Che ve onun kucağındaki Xue'er'i görmüştü. Karanlık gözleri garip bir ışık ile parladı ve yüzü şaşırmış bir mutluluk ortaya çıkarırken neredeyse çıldırmış bir kahkaha attı: "Haha... Ahahahah! Ben çoktan pes etmiştim. Cennetin bana bu kadar cömert olacağını asla beklemezdim! Hahahahaha..."
Yun Che İlkel Kaynak Arkının kapanmasına iki saatten az bir zaman kala bu gizemli ölü sessizliğindeki kalede bir kez daha ye Xinghan ile karşılaşmayı asla beklememişti. Bakışları anında bulutlanırken daha fazla düşünmeden döndü ve en hızlı şekilde yukarı çıktı.
"Bu sefer, nereye kaçabileceğinizi görmek istiyorum!"
Ye Xinghan'ın hızı yıldırım kadar hızlıydı. Gözünde, Yun Che zaten görüş alanına girdiğinden kaçma ihtimali yoktu. Yun Che'nin ikinci kata doğru koştuğunu gördüğünde kötücül bir şekilde gülümsedi. Kolunu salladı, Güneş Ay Felaketi göz delici beyaz bir kaynak ışığı fırlattı, Yun Che’nin bacaklarına doğru atıldı... Sonuçta, yanlışlıkla Xue'er'e zarar vermekten korkuyordu.
Yıldız Tanrısının Kırık Gölgesi ile kaçınırken Yun Che'nin figürü sallandı. Kaynak ışığı taş merdivenlerin korkuluklarına vurdu, son derece kulak delici bir çınlama oluşturdu. Çevredeki hava akışı büyük ölçüde titredi ancak kaynak ışığının vurduğu yer tamamen hasarsızdı, en ufak zarar bile görülemiyordu.
Bu yerin tuğlaları beklenildiği gibi aşırı derecede sağlamdı. Sadece Yun Che değil, etkileyici bir güce sahip Ye Xinghan bile en ufak hasar verememişti.
"Çabuk taş odanın içine saklan! Senin hızın ile ondan kaçman imkânsız!" Jasmine ciddiyet ile konuştu.
Jasmine'nin hatırlatması olmasydı bile Yun Che aynısını yapacaktı. Çünkü bu durumda bu onun tek seçeneği idi. En hızlı şekilde ikinci kata girdi ve daha önce durduğu odaya yöneldi. Taş odaya yaklaştığında Ye Xinghan da ikinci kata ulaşmıştı. Yun Che'nin sırtı ile arasında sadece altmış metreden daha az mesafe vardı. Soğukça güldü ve küçümseyici bir şekilde konuştu: "Hala kaçmayı mı düşünüyorsun?"
Ye Xinghan şiddetlice avucunu itti ve aşırı şiddetli bir kayak enerji gücü Yun Che'nin sırtına doğru hareketlendi.
Arkasından gelen ağır tehlike hissini hisseden Yun Che dönmekle zaman harcamadan hızlıca Xue'Er'i daha sıkı bir şekilde kucakladı ve bedenindeki kaynak enerjisi çılgınca yükseldi...
"Mühürlenen Bulutun Kilitlenen Güneşi!!"
Bang!!!
Kaotik patlama sesleri yankılandı ve Yun Che'nin bedeninin etrafındaki bariyer sadece üç saniye dayandıktan sonra tamamen parçalandı. Saldırının çoğunu engelledi ama enerjinin kalanı yine de onun için dayanılmazdı ve büyük bir ağız dolusu kan tükürdü. Saldırının gücünü ödünç alarak bedeni avlunun ortasından uçup geçti. Bir meteor gibi taş odalardan birine girdi ve bedeni ağır bir şekilde içerideki duvara çarptı... Ancak yere düşmeden önce aşırı güçlü irade gücü ile bilinçliliğini devam ettirdi ve hızlıca kolunu uzattı. Elinde topladığı kaynak enerjisi ile taş kapının yanındaki kaynak formasyonunu itti.
Rrmm...
Taş kapı anında sıkıca kapandı, dışarıdaki Ye Xinghan'dan kendilerini izole etti.
Yun Che sırtını yere yasladı ve büyük nefesler alırken hafif bir zorlukla kolunu geri çekti. Sırtında Ye Xinghan'ın enerjisi patlamıştı ve hemen ardından ağır bir şekilde taş duvara çarpmıştı. Bu nedenle, kan akışı şu an düzensizdi ve organları orijinal pozisyonlarından büyük ölçüde kaymıştı, taze kanı aralıksız olarak dudaklarının kenarlarından süzülüyordu. Ancak yüksek seviyeli bir İmparator Kaynak Âleminin yeteneklerine sahip olan biri olarak orta seviyeli bir Derebeyinin üçte bir gücünü barındıran bir saldırıyı engelledikten sonra hayatta kalmayı bu dünyada sadece Yun Che yapabilirdi.
Ve tüm bu süreçte Xue'er yine tüm gücü ile korunuyordu ve en ufak bir zarar almamıştı. Ancak ağlayacak kadar endişeli ve korkmuştu. "Büyük Kardeş Yun iyisin... İyisin, değil mi... Büyük Kardeş Yun..."
"Ben... Ben iyiyim..." Yun Che büyük bir nefes aldı. Ardından büyük zorlukla oturdu. Feng Xue'er'i de kendi gibi kaldırdıktan sonra onu omuzuna yasladı ve birlikte hafifçe soğuk duvara uzandılar.
"Ben iyiyim. Bu sadece küçük bir yara."
Bang! Boom! Ding! Clang! Boom…
Onlara on adımdan daha yakında olan taş kapıdan çeşitli patlama sesleri geldi. Ancak ne taş kapı ne de taş duvar bu kıyaslanamayacak kadar yoğun saldırılardan en ufak bir zarar görmedi. Yun Che Xue'er'in elini tuttu ve onu teselli etti: "Xue'er, merak etme. İçeri giremeyecek."
"Mn..." Xue'er Yun Che'nin omzuna yaslandı ve elleri ile onun koluna sıkıca sarıldı.
----------ÇEVİRMEN NOTU--------
Yine boktan bir durumdayız. Hadi hayırlısı.
Bu durumdan nasıl kurtulacaklar? Yoksa kurtulamayacaklar mı? Ye Xinghan neler yapacak? Sesin sahibi kimin kurtarılmasını istiyor? Merak mı ediyorsunuz? O zaman.. Bekleyin, okuyun ve öğrenin :)
(FN: Game of Thrones 6. Bölüm çıkmış o yüzden normalden çok daha hızlı çalıştım. Zannetmiyorum ama atladığım yerler varsa kusura bakmayın.)
Useless notu: Premium sistemi ücretinin çok olduğunu söyleyen birkaç kişi olduğundan kısa bir açıklama yapmak istedim. Epiknovel'in kendi ismine ait bir şirketi vardır. Dolayısı ile vergi vb. şeylerle mükellefiz. Bu 13 liralık ücret içinde çevirmen ve düzenleyiciye belli bir miktar kazanç sağlamakla kalmıyor, vergileri epik ailesinin üyeleri olarak gördüğümüz okuyuculara yüklememek için sitenin karından vergi ücretlerini de karşılıyoruz. Bunun yanı sıra gelecekte birçok kulvarda yapacağımzı yenilikler ve yarışmalar için de para biriktiriyoruz.
Unutmayın bu sadece bizim sitemiz değil, sizin de siteniz. Bazılarınız yeni bazılarınız eski, hiç fark etmez hepiniz bizimlesiniz. Hep birlikte bir aileyiz... Bizim iyi günlerimizi de gördünüz kötü günlerimizi de. Bazen bölümler aksadı bazen de hiç gelmedi. O günlerde de yanımızda oldunuz en iyi günlerimizde de. Bunun için size ne kadar teşekkür etsek az. Elimizden geldiğince daha iyi şeyler yapmaya çalışacağız.
Bunun için sizin de desteğinizi bekliyoruz. Maddi veya manevi, fark etmez. Unutmayın biz bir aileyiz ve bir ailenin gücü birbirlerine olan bağlarından gelir. Siz bizim yanımızda oldukça biz de sizin daha iyi bir EpikNovel görmeniz için elimizden geldiğince çalışacağız.
Sevgilerimle... Sizi seven Useless...
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..