Yun Che tam 14,5 saat boyunca pes etmeden dayandı.
Uzaysal fırtınaya karşı direnebilmek için sürekli bir konsantrasyon içinde olan Yun Che, ona karşı dayanabileceği zaman miktarındaki değişikliği fark etmedi. Ancak Jasmine mutlaka hesaplamış olmalıydı. Sürede sade 30 dakikalık bir artış olsa da son on dört saat içinde Yun Che’nin vücudundaki ve gücündeki şaşırtıcı artışı göstermek için yeterliydi.
Yun Che tekrar kritik noktaya geldiğinde uzaysal fırtına biraz kez daha hafifçe azaldı.
Bir ayağı çukurda olsa da Yun Che yine de umutsuzca nefes almaya devam etti. Ardından konsantrasyonunun yüzde kırkını fırtınaya direnmek için yönlendirirken, geriye kalan yüzde altmışını ise yaralarını iyileştirmek ve kaynak gücünü yenilemek için kullandı. Yeterli derecede yenilendikten sonra mekânsal türbülans tekrar vahşileşmeye başladı.
Üçüncü denemesinde Yun Che tam 15 saat dayandı!
Ve dördüncüde ise tam 16 saat kadar dayandı…
Zaman, bu küçücük alan ve görünüşe göre sonsuz uzay felaketine rağmen yavaşça akmaya devam ediyordu. Yun Che bu dönemde hiç savaşa girmedi. Yine de aldığı her nefes yaptığı her savaştan daha tehlikeli ve canını tehdit eder nitelikteydi. Vücudu her yenilenme sürecine girip kendini iyileştirdiğinde daha da dayanıklı bir hal aldı. Onun kaynak gücünü eğitmek için boş vakti yoktu, ancak korkunç bir frekansta derin enerjisini serbest bırakıp kurtarmaya çalışırken olağanüstü patlayıcı bir büyüme yaşıyordu, güçlendi ve güçlendi.
Sekiz ay sonra Yun Che’nin kaynak gücü Gökyüzü Kaynak Aleminin ilk aşamasından tam dört seviye atlayarak beşinci seviyesine ulaşmıştı. İki ayda bir seviye atlayarak hem de! Bahsettiğimiz Gökyüzü Kaynak Âlemiydi... Gökyüzü Kaynak Âleminde birinci düzeyden beşinci düzeye çıkmak; Temel Kaynak Âleminin ilk aşamasından, Yeryüzü Kaynak Âleminin son aşamasına erişmekten daha zordu. Bu da, bu sekiz ay içerisindeki iyileşme ve ilerleme hızının, Kötü Tanrı’nın derin kaynak damarlarını aldığı 3,5 sene içerisindeki hızından çok daha hızlı olduğu anlamına geliyordu.
Bu gelişim hızı Gökyüzü Kaynak Kıtasının en güçlülerini şaşırtmak ve mahvetmek için yeterliydi.
Aynı zamanda Yun Che’nin derin enerjisi şiddetli bir şekilde artmasına rağmen, yoğun enerjisini azami ölçüde serbest bıraktığı için özellikle istikrarlı ve yoğunlaşmış bir enerjisi vardı. Kaynak gücü enerji artışından dolayı olan karasız durumları yaşamadı ve hiçbir şeyden etkilenmemiş gibi artmaya devam etti.
"Bu sefer, aslında beş gün dayandı." Jasmine yumuşak bir ifadeyle kendi kendine konuştu. Gözleri Yun Che'deki her değişikliği açıkça gözlemlemişti.
Bu sırada Yun Che bir kez daha dayanabileceği kritik noktaya ulaştı.
Güçlenmek ve yenilenmek için harcadığı enerjinin azalmasıyla beraber Yun Che’nin vücudu kıvrıldı. Ani bir ses ile beraber uzay fırtınası altında meridyenleri patlamaya başlarken Yun Che’nin kemikleri çatır çutur sesler çıkararak kırıldı.
"Öyle görünüyor ki bu kadarı yeterli." Jasmine uzaysal fırtınanın bir bölümünü kesmek için elini öne doğru yavaşça uzattı. Bu sırada Yun Che aniden öfke dolu bir çığlık attı; Hoşnutsuzluk ve ağrı ağzında bir çığlık eşliğinde yankı buldu. Derin gücü ve ruhu tükenmiş olmalıydı, fakat Yun Che bu fırtınanın vücuduna yaptığı baskıya sert bir şekilde direnince vücudu şiddetle genişlemeye başladı. Jasmine'in hareketi Yun Che'nin vücudunun donuk, derin bir ışık yaymaya başladığını görünce yavaşladı. Kendi kendine mırıldandı, “Tekrar mı atılım yapacak? Hm! Bu doğru olamaz!"
“ROAAARRR!”
Yun Che'nin vücudundan alçak ve şaşırtıcı bir ejderha ağlaması yankı bulmaya başladı, çevresindeki boşluk titredi. Ejderin ağlaması yankılandığında, Yun Che'nin arkasında, aziz bir ejderhanın gölgesi ortaya çıktı. Ejderin gölgesi hızla genişledi, kademeli olarak beş nefes aldı ve kaybolmaya başladı. Aynı zamanda Jasmine, Yun Che'nin vücudundaki İlkel Gök Ejderinin varlığını, görünüşte ölümün vahşi doğasına girmiş bir varlığı hissediyordu.
“Çat… Çat… Çat...”
Kemiklerin net ve berrak sesleri Yun Che'nin vücudundan çıkmaya başladı. Ancak bu, kemiklerin çatlamasının sesi değil, kemiklerin yavaş yavaş yeniden oluşumlarının sesiydi. Eti bile yenilenmeye başlamıştı, ama ruhu kısır ve zayıf kaldı, kıyıda duruyordu... Bu ruh, yorulmuş ve gergin bir ruhsal durumdaydı, o uzaysal fırtınanın etkisine kararlı bir şekilde dayanmıştı.
Jasmine şaşkın bir sesle; "Ondaki Ejder Tanrısının soyu binde birinin konsantrasyonuna ulaştı!" Ejder Tanrısının kan lekesinin binde birine sahip olmasının önemi gözler önündeydi. Normal koşullar altında, alt tabakalardan gelen ölümlülerin vücudunda, Yun Che'nin vücudundaki Ejder Tanrı'nın kemik iliğinin az miktarda olması ile Ejder Tanrı'nın kanından bir damla üretmek uzun yıllar alırdı. Fakat bu İlkel Kaynak Ark’ta, bedeninin sayısız sayıda yeniden doğuş geçirdiği ve aynı zamanda Ejder Tanrı'nın kemik iliğini uyarırken, Buda tarafından işlenen gök ve yerin enerjisinden gelen besin ilavesi ile de beraber, Yun Che'nin Ejder Tanrı'nın kanının kalınlığını bir yıldan az bir sürede yaklaşık yirmi kat arttıracak gücü bulabildi!
Yun Che, en ufak miktarda enerjiyi serbest bırakmasa bile vücudu düşük seviyeli bir Taht’tan gelen saldırıları karşılayabilirdi ve bu saldırılardan gerçek anlamda hiçbir hasar almazdı.
“Öyle görünüyor ki bir süre daha dayanacak.” Bu sözlerle beraber avucunu yavaşça indirip kırmızı ışık altında dalgalı bakan gözleri ile onu incelemeye devam etti.
Başlangıçta, Yun Che'yi vücudunun yeniden kurulumu ve yenilenmesi amacıyla geliştirmeyi planlıyordu. Ancak, ilk hesaplamalarını aşan bir hızla Yun Che'nin gücü arttı ve Jasmine’nin kalbinde bilinçsizce bir arzu meydana geldi. Yun Che’nin daha ne kadar ileri gidebileceğini merak ediyordu ve bunu görmek için bu arzuya karşı koymadı.
Sadece kendisi bu arzuyu fark etmemişti.
Zaman, Yun Che'nin İlkel Kaynak Arkına girdiği andan itibaren, on sekiz ay geçtikten sonra farkında olmadan akmaya devam etti.
Buna rağmen Yun Che on sekiz ay boyunca ayakta kalmaya devam etti.
Uzaysal patlamalar kulak delici yüksek bir sese sahip olsa da, Yun Che ve Jasmine bu gürültüye alışmıştı. Eskiden beri alışmış oldukları şey birbirlerinin varlığıydı. Yun Che’nin hayatını sürekli tehdit eden ve şiddetli şekilde devam eden olaylara dayanabilmesinin tek nedeni yalnız olmamasıydı. Çünkü Jasmine sürekli olarak onu uyardı, azarladı ve yol gösterdi... Ona eşlik etti ve onu destekledi. Böyle büyük bir felaketle karşılaştıktan sonra bile, kendisiyle birlikte duran birisi vardı. Biri kendisini karışıklıktan ve tereddütten kurtarmaya çalışırken doğru yönde yönlendiriyordu.
Jasmine gelince, son birkaç yılda onun için sadece Yun Che vardı. Yun Che'yle tanıştığı andan itibaren görünümü hiç değişmemiş olsa da, yaş açısından on üçten on sekize ulaşmıştı. Hayatında, zamanının dörtte birinden fazlası yalnızca Yun Che ile geçti, daha da geçecekti...
Alışılmış bir durum olduğu, ikisi de birbirleri ile hayatlarını tamamladığı için ve beraber olmadan eksik olacaklarını düşündüklerinden, ikisi de bilmiyordu. Olur da birbirlerinden ayrı düşmek durumunda kalırlarsa ne yapacaklardı?
"Yarım ay oldu" Jasmine, Yun Che'nin şimdiki durumunu, açıklanamayan bir başka atılım olarak değerlendirdikten sonra, düşündü.
Durum yeniden Yun Che için tehlikeli hale gelmeden önce tam on beş gün boyunca devam etti. Jasmine tam uzaysal fırtınayı engellemek üzereydi ki, tüm alan şiddetli bir şekilde titremeye başladı ve her yönden dev bir kükreme yayıldı. Bu durum, on nefes süresince devam etti. Bu yeni permütasyon Jasmine'in kaşlarını kırıştırmasına neden oldu ve bunun arkasına neler olduğunu araştırmak için enerjisini serbest bırakmak üzereydi ki, aniden uzaysal fırtına hızla yavaşladı ve durgun hale geldi, şiddetli ve yıkıcı uzay çatlakları ortadan kayboldu. Uzaydaki çarpıklıklar dahi nihayet tamamen kaybolmadan önce küçük dalgalanmalara dönüşmeye başladı... Ve sonunda mekânsal patlamaların sesi tamamen kayboldu. Mekânsal türbülansın kaybolmasının tek sebebi de...
İlkel Kaynak Arkının durmasıydı!
“Durduruldu mu? Nasıl!” Jasmine kaşlarını çattı. “Yoksa İlkel Kaynak Arkı sadece Gökyüzü Kaynak Kıtasında değil de başka yerlerde de mi duruyor?”
Mekânsal türbülans tamamen kayboldu... Daha önce olduğu gibi yatışmış değil, tamamen kaybolmuştu. Bu değişiklik, Yun Che'nin tamamen yorgun ruh halini sarstı; ancak konuşamıyordu ve çevresine yakın dikkat gösteremediği bir durumda kalmıştı. Bunun yerine çaresizce ruhunu yoğunlaştırdı ve Buda’nın Büyük Yolunu kullanarak yaralarını iyileştirmeye başladı.
Mekânsal türbülansın bulunmadığı zamanda Buda'nın Büyük Yolu, göklerin ve yerin enerjilerini on kat daha yavaş bir hızla absorbe ediyordu. Bu normal bir kişiden çok daha hızlı olsa da, uzaysal fırtınada geçirdiği on sekiz ayla karşılaştırıldığında olağanüstü yavaştı.
Dikkatini mekânsal türbülansa direnmek için bölmek zorunda kalmadan, Yun Che'nin kalbi tamamen dengede kalmıştı. Bu duygu sanki rüya gibi bir cennette bulutlar üstüne adım atmış gibiydi. Zihinsel olarak boşaltılmış olmasına rağmen tüm vücudu zayıftı ve muazzam ağrı çekiyordu, bu rahat his neredeyse kutsanmış gibi hissettiriyordu. Tam on sekiz aydır... O, on sekiz aydır buna katlandı ve nihayet parlak, canlı şafağı gördü!
Jasmine onu rahatsız etmedi, ayrıca araştırmak için dışarı da çıkmadı. Karşısında çöktü ve Yun Che'nin önüne oturdu, hâlihazırdaki durumunu izlerken aynı anda göksel taşlardan daha sağlam olan ve etrafı çevreleyen duvarlara bakıyordu. Onun ifadesiz körelmiş gözleri bu sefer dalgacı değildi, düşünceleri ise o an yalnızca bir gizemdi.
Bütün bir gün geçti ve atmosfer ani patlamalar görülmeden sessiz kaldı. Derin Gökyüzü Kıta'sında göründüğünde yarım yıl durmuştu. Bu sükûnetin yarım yıl sürecek olup olmadığını söylemenin bir yolu yoktu.
Ayrıca, İlkel kaynak arkının şu anda nerede durdurulduğunu söyleyecek bir iz yoktu.
Yun Che, bütün bir gün yerde otururken vücudundaki yaraların yaklaşık yüzde yetmişi iyileşti. Onun nefes alması düzenli hale gelmişti ve ruhu dengelenmişti. Dolayısıyla şimdi Yun Che'yi uyandırmanın en doğru zamanıydı.
Bütün gün uyuklayan Jasmine, gözlerini açtı ve Yun Che'ye baktı. Yun Che'nin vücudu aniden değişmeye başladığında ise Jasmine onu uyandırmaya hazırlanıyordu.
Yun Che'nin kafası üzerinde yavaşça dönen donuk altın pagoda hızla dönmeye başladı ve pagodanın rengi yavaş yavaş daha da zenginleşti. Donuk altından yavaş yavaş parlak bir altın rengi haline geldi! Bunu takiben altın ışık Yun Che'nin bedenine girdi ve yayılmaya başladı. Sanki Yun Che efsanevi altın bir zırh giymiş gibiydi.
“Olabilir mi…” Jasmine’nin yaldızlı gözleri merakla parıldadı...
Bölüm 475: İLKEL KAYNAK ARK’ININ DURMASI
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..