Bölüm 1480: Qianye’nin Tercihi

avatar
4985 68

Against The God - Bölüm 1480: Qianye’nin Tercihi


Bölüm 1480: Qianye’nin Tercihi

 

Çeviri: Sefix

Editör: Extacy12

 

Brahma Hükümdar Alemi, Tanrıça Salonu.

 

Gri bir elbise giymiş ufak ve solmuş bir adam Qianye Ying'er'in önünde eğildi. Anlaşılması zor kısık bir sesle konuşmaya başladı. "Hanımım, bu yaşlı hizmetçi için emirleriniz nelerdir?"

 

"Amca Gu." Qianye Ying'er geçmişte Gu Zhu ile konuşurken ya sırtı dönük ya da yana dönük muhattap olurdu. Ama bugün onunla doğrudan muhattap oluyordu. "Sen benim hizmetçim, aynı zamanda öğretmenimsin. Kraliyet Babam hariç, bana en yakın olan ve en güvendiğim kişi sensin."

 

Qianye Ying'er'in sözleri Gu Zhu'nun aurasının hafifçe titremesine sebep oldu. "Hanımımın bugün benim için büyük bir görevi var gibi görünüyor. Bu yaşlı hizmetçi on bin kez ölmek zorunda kalsa bile, Hanımımın sadece bir kelime söylemesi gerekiyor, bu hizmetçi onu yapacaktır."

 

Qianye Ying'er elini uzattı ve parmak uçlarında hafif bir çan sesi eşliğinde parlak altın bir ışık oluştu.

 

Bu garip aura Gu Zhu'nun yukarı bakmasına sebep oldu. "Brahma Ruh Çanı?"

 

"Tanrı İmparatoru cidden Brahma Ruh Çanını hanıma vermiş... Haha, bu harika, tebrikler hanımım, hayatınız boyunca istediğiniz şey beklenenden erken gerçekleşti.” Gu Zhu'nun barışçıl sesi hafif sevinç ve memnuniyet içeriyordu. 

 

Ama Qianye Ying'er'in yaptığı şey, Gu Zhu'nun kapşonla kapatılmış, derin gözlerinin şiddetle titremesine sebep oldu.

 

Qianye Ying'er parmağını hafifçe salladı ve Brahma Ruh Çanı anında elinden ayrılarak Gu Zhu'ya doğru uçtu.

 

Gu Zhu'nun solmuş vücudu bulanıklaştı. Sadece çana dokunmakla kalmadı, Brahma Hükümdar Alemi'nin çekirdek ilahi eserinin yere inmesini sağlayan bir ışık bile parladı. Yere indiğinde kalbinin titremesine sebep olan yumuşak bir halka yayıldı.

 

"Hanımım, siz..." Gu Zhu, Qianye Ying'erin yaptıklarından dolayı inanılmaz derecede şok olmuş ve şaşkına dönmüştü.

 

Qianye Ying'er yere inmiş olan Brahma Ruh Çanını geri almadı. Onun yerine, bakışlarını çevirdi ve sakince konuşmaya başladı. "Amca Gu, şimdi Brahma Ruh Çanını sana veriyorum. Altı saat sonra Kraliyet Babama geri vermen için sana zahmet vermek zorunda kalacağım... Unutma, altı saat sonra olmalı. Bu zaman boyunca, kimsenin onun sende olduğunu bilmesine izin vermemelisin.”

 

"Bunu... Yapmamalısın!" Gu Zhu başını salladı ve yakınına tek bir adım bile atmadı. "Brahma Ruh Çanı sadece Brahma Ruh Tanrı İmparatoru'nun elinde olmalıdır, nasıl dışardan birinin ona dokunmasına izin verirsiniz!"

 

Qianye Ying'er "Bunu yapmak için kendi sebeplerim var" dedi. "Amca Gu, hiçbir şekilde Brahma ilahi gücüne sahip değilsin, bu yüzden Brahma Ruh Çanını kullanamayacaksınız. Dahası, sen yıllardır yanımdaydın ve en güvenilir adamımsın. Diğer bir ironik sebep ise, Kraliyet Babamın sana Brahma Ruh Ölüm İsteği Damgası yerleştirmesi ve hala içinde var olmasıdır. Yani senin onun isteklerine karşı çıkman ne olursa olsun mümkün değil, bu konuda hiçbir şekilde endişem yok."

 

"Ayrıca bu bir emirdir!"

 

Gu Zhu iç çekmeden önce hava katılaştı. Öne çıktı ve gri elbisesinin altından solmuş bir el çıktı. Görünmez bir kaynak enerjisi, Brahma Ruh Çanını uzaysal deposuna yollamadan önce kaldırdı... Tüm süreç boyunca Brahma Ruh Çanına bedeniyle temas etmemişti.

 

"Hanımım, bu yaşlı hizmetçi bunların sebebini öğrenebilir mi?” Gu Zhu sordu. Geçmişte eğer Qianye Ying'er açıklama yapmadıysa asla sormazdı.

 

"Yakında öğreneceksin." Qianye Ying'er, avuçlarını bir kez daha ileri ittiğinde hiçbir şeyi açıklamadı. "Bu Brahma Hükümdar gizli metinlerinin hepsi ve kaynak eşyaları Kraliyet Babam tarafından bana verilen şeyler, lütfen onları şimdilik koruyun. Onları tekrar senden almadan önce en ufak bir şekilde zarar görmelerine izin vermemelisin.”

 

Gu Zhu emirleri hiçbir şey söylemeden kabul etti.

 

“Bu, soylu babamın bana verdiğiHükümsüz İlüzyon Taşı, zamanı gelince işe yarayacaktır.”

 

Ancak Gu Zhu bu sefer direkt olarak almadı ve konuşmaya başladı." Hanımım, ne yapmaya hazırlanıyor olursanız olun güvenliğiniz her şeyden önce gelir. Hanımımın yeteneğiyle bu dünyada korkacağı hiçbir şey yok. Ancak, bu Hükümsüz İllüzyon Taşını yanınızda bulundurmazsanız, bu yaşlı hizmetçi rahatsız hissedecek."

 

"...Peki." Qianye Ying'er bir an için bu konuda düşündükten sonra söyledi. Grimsi beyaz bir levha çıkarmadan önce Hükümsüz İllüzyon Taşını geri aldı.

 

Bu levha pürüzsüz olmasına rağmen hiçbir aura yaymıyordu hatta düşük dereceli ruhani taş bile sayılmazdı. Tamamen sıradan bir taş gibi görünüyordu, farklı boyutlarda noktasal delikler yüzeyini kaplıyordu.

 

Uzun zaman boyunca tek bir kelime bile söylemeden sessizce bakmaya devam etti... Doğu Bölgesindeki bir numaralı Tanrıça şuanda elinde hiçbir şekilde ruhani güç yaymayan, sıradan bir taş parçası tutuyordu ve sahne anlaşılamaz bir şekilde mantıksızdı.

 

"Hanımım bu yaşlı hizmetçiye, bu ‘kalıntıyı’ da mı bırakmak istiyor?" Gu Zhu sordu.

 

Qianye Ying'er'in gözlerinde bir ışık parladı fakat nihayetinde onu Gu Zhu'nun ellerine vermedi. Onun yerine yavaş yavaş taş levhayı koydu. Şu anda, sesi buz gibi soğuk bir hale gelmişti. "Amca Gu hazırlan, hafızamın bir kısmını 'hapsetmek' için sana ihtiyacım var."

 

"Bu... Ne sebeple olursa olsun, bunu yapmamalısın!" Gu Zhu kafasını yavaşça salladı. "Eğer birşeyler yanlış giderse, Hanımımın ruhu ciddi zarar görebilir ve anılarınızın bir kısmını tamamen kaybedebilirsiniz.”

 

"Çoktan kararımı verdim. Başka bir şey söylemene gerek yok." Qianye Ying'er sadece başkalarına karşı acımasız değildi, aynı zamanda kendine karşı da acımasızdı. "Söylemek üzere olduğum kelimeleri çok dikkatli dinle ve onları iyi hatırla. Az sonra söyleyeceğim şeylerden bir tek kelimeyi bile kaçırmamalı ve unutmamalısın!”

 

………

 

Ay Tanrı Alemi, Tanrı İmparatoru'nun yatak odası.

 

Yun Che tüm bu zaman boyunca sessizce düşünüyordu. Son zamanlarda düşünmesi gereken çok fazla şey vardı. Belli belirsiz bir sürenin ardından, yatak odasının kapıları nihayet açıldı ve Xia Qingyue sessizce içeri girdi ardından Yun Che'nin önünde durdu. Anında odanın her köşesi parlak bir şekilde parlamaya başladı, bu soğuk ve ıssız yatak odasının içinde parlak bir ay yükselmiş gibiydi.

 

Yun Che gözlerini açtı ve vücudunu esnetti. Memnuniyetsiz bir sesle yakındı. "Bunca zaman ne yaptın! Artık kocan olmasam bile, hala onurlu bir konuğum! Beni nasıl buraya atıp görmezden gelirsin!?"

 

Xia Qingyue ona yandan bir bakış attı ve konuştu. "Yao Yue sana eşlik etmiyor muydu? Yao Yue gibi eşsiz bir güzellikle cidden sıkılmış gibi mi hissediyorsun? Ve görünüşe göre... Ona karşı bir hamle yapmadın mı? Bu senin yaratılışına hiç uymuyor gibi gözüküyor."

 

"Hahahah..." Yun Che dişlerini sıkarak güldü. "O bir Ay Tanrısı! Ona nasıl bir hamle yapabilirim ki!?"

 

"O bir Ay Tanrısı olduğu için cesaretin mi yok?” Xia Qingyue gönülsüzce gülümsedi. “Gerçekten bu evrende dokunmaya cesaret edemediğin bir kadın var mı?”

 

Xia Qingyue, Yun Che'yi sinirlendirmek için arsızca ve direkt olarak söyledi fakat Yun Che bu sözleri duyunca istemsizce suçlu hissetti. Dudaklarını kıvırdı. "Artık Ay Tanrı İmparatorusun, ayrıca, Küçük Kardeş Yao Yue hala burada. Bir Tanrı İmparatorunun prestijini mahvedecek şeyler söyleme!”

 

Yao Yue: "???”

 

Ayrıca, ne yapıyordun? Brahma hükümdar Tanrı aleminden haberler var mı? Çabalarımızın boşa gitmediğini umuyorum." dedi Yun Che.

 

"Sadece önemli bir konuk aldık." diye yanıtladı Xia Qiungyue soğukkanlıklıkla.

 

"Önemli bir misafir mi?” Xia Qingyue'nin statüsü göz önüne alındığında, bu evrende "önemli konuk" kelimelerini kullanarak tanımlayacağı çok az insan vardı.

 

"Yakında öğreneceksin.” Xia Qingyue yana döndü ve şöyle dedi." Brahma Hükümdar Tanrı Alemi'ne gelince, planımız sorunsuz işliyor, sonuçlar bizim en iyi senaryomuzdan bile daha iyi. Görünüşe göre ben... Hatta sen bile Gökyüzü Zehir Sedefi'nin zehrinin korkunç gücünü hafife aldın.

 

"Anlıyorum..." Yun Che zehrin ilk alevlenmesinden beri ne kadar zaman geçtiğini hesapladı ve hafifçe kaşlarını çattı. "Bir kişi Gökyüzü Zehir Sedefi ile zehirlendiğinde sadece kırk saat "hayatta kalabilir" ve şu an, nerdeyse otuz iki saat geçti."

 

"Endişelenmeye gerek yok. Ne de olsa, panik, korku, tereddüt, yıkılma, karara varma... Brahma Hükümdar Tanrı Alemi'nden buraya hücum etse bile, bunların hepsi zaman gerektiren şeyler." dedi Xia Qinyue güzel gözleri hafifçe kısılırken. "Ama zamanı geldi.”

 

"Görünüşe göre çok fazla güvenin var." Yun Che ona baktı. "Şu an bu şansa sahipken kazanırsak Qianye'den intikamını nasıl alacaksın?"

 

"Zamanı geldiğinde bileceksin.” Xia Qingyue kayıtsız bir ifade takındı. Aslında, çoktan zafer kazanmış olsa bile yüzünde en ufak bir mutluluk belirtisi bile görünmüyordu. "Bu defa, tamamen senin gücüne inanmıştım. Gökyüzü Zehir Sedefi'nin gücü, Şeytani bebeğin kötü enerjisini engellemesi,Cennet Cezalandıran İblis İmparatoru'n desteklemesi. Bunların hepsi senin sayende. Bu nedenle 'başarılı' olduğumuzda, senin de bundan yeterince pay almanı sağlayacağım. “

 

"Beni reddetmek için bu kadar aceleci olma." Xia Qingyue telaşsız bir şekilde, "Eminim ki bundan çok memnun olacaksın!" diyerek müdahale etti.

 

Yun Che yavaşça cevaplamadan önce bir süre bunun hakkında düşündü. "Unut gitsin, senin takdirine bırakacağım. Aniden o kadar katı ve sert oldun ki, istesem bile bunu hiçbir şekilde reddedemem. Buna nazaran, bana başka bir şey söylemeni tercih ederim."

 

"Oh?”

 

"O... Nerede?” Yun Che'nin ifadesi koyulaştı, sesi yumuşak ve soğuk oldu. "Diğerlerinin bilemeyebilir. Ama sen... En azından biraz bilmelisin doğru mu?

 

...” Xia Qingyue kimi sorduğunu biliyordu. O sormadan önce bile, Xia Qingyue gözlerinde daha önce hiç görmediği diğer birçok rengi görebiliyordu. Sözleri bile, belki de kendisinin dahi hissetmediği hafif bir titreme taşıyordu.

 

Yun Che'yi tam ve kesin bir şekilde hayal kırıklığına uğratmak için, Xia Qingyue usulca başını salladı.

 

"O artık Şeytani Bebek. Hatta bundan daha fazlası, o Cennetsel Katliam Yıldız Tanrısı'nın dönüştüğü Şeytani Bebek." dedi Xia Qingyue. "Cennetsel Katliam Yıldız Tanrısı'nın kaçma ve gizlenme yeteneği bu dünyadaki herkesten daha iyi. Şimdi Şeytani Bebek'in gücüne sahip, bu dünyada o bulunmak istemezse, kimse onu bulamaz.”

 

Yun Che hafifçe iç çekti.

 

"Belirleyebileceğimiz tek şey onun konumu... Tanrı Alemi'nin Mutlak Başlangıcı!"

 

Xia Qingyue'nin hilal kaşları o yerden bahsederken istemsizce çatıldı. Kendisi ve Yun Che'nin bir zamanlar Qianye Ying'er tarafından çıkmaza sürüklendikleri yerdi. Eğer Cennetsel Katliam Yıldız Tanrısı ve Cennetsel Kurt Yıldız Tanrısı o gün gökten düşmüş olmasalardı, Yun Che ve kendisi bugün hayatta olmayabilirdi. "Bu onun arkasında iz bıraktığı tek yer. Tanrı Alemi'nin Mutlak Başlangıcında bulunan bu izlerin onun tarafından kasıtlı olarak yanıltmak için bırakılan izler olduğunu düşündük fakat hala elimizde Şeytani Bebek ile ilgili bulunan tüm bilgiler Tanrı Alemi'nin Mutlak Başlangıcını işaret ediyor."

 

"Aynı zamanda, orası onun için en uygun yer."

 

"Tanrılar Aleminin Mutlak Başlangıcı?” Yun Che kendi kendine usulca mırıldandı. Ardından konuştu. "Öyleyse bu durum yıllardır neden bir kere bile ortaya çıkmadığını kanıtlıyor öyle mi?"

 

"Doğru" dedi Xia Qingyue. "O zamanlar korkunç bir güç sergilediği göz önüne alındığında, Tanrı Alemi'nde terör estirmek isterse her yer kaosa sürüklenebilirdi. O zamanlar Şeytani Bebekle karşı karşıya kalan babam, ölmeden önce bana Ejderha Hükümdarının bile Şeytani Bebekle başa çıkamayacağını söyledi. Onu yoketmek tüm bir bölgenin gücünü gerektiyor. Dahası korkunç gücü göz önüne alındığında, üç İlahi Bölgenin bir araya getirilmesinin gerektiğini söylemek hiç de abartı olmaz."

 

"Ama asıl şaşırtıcı olan şey tüm bu yıllar boyunca bir kez bile ortaya çıkmamasıdır. Kötü Bebeğin gücü çok yavaş iyileşiyor olabilir mi? Yoksa... Başka nedenler mi var?"

 

"Tanrı Alemi'nin Mutlak Başlangıcı... Tanrı Aleminin Mutlak başlangıcı..." Yun Che kendi kendine mırıldanmaya devam ediyordu, sanki Xia Qingyue'nin dediklerini dinlememiş gibiydi ve bakışları yavaş yavaş sertleşmeye başlıyordu. "Tamamdır... Buradan ayrıldıktan sonra Tanrı Alemi'nin Mutlak Başlangıcı'na bir uğrayacağım!"

 

"Ne salak ama!" Xia Qingyue soğukça konuştu. "Oraya gitmek, mevcut gücünü göz önüne aldığımızda oturacak kazık aramaya eşdeğer. Dahası Tanrı Alemi'nin Mutlak Başlangıcı hayal gücünün de ötesinde devasadır. Söylentilere göre Tanrı Alemi'nin Mutlak Başlangıcı, İlkel Kaostan daha büyüktür hatta başka bir İlkel Kaos olarak görülebilir!"

 

"Böyle muazzam bir dünyada üç İlahi Bölge bile tamamen kaybederken sen onu nasıl bulabileceksin?"

 

"Bunu yapabilirim!" Xia Qingyue'nin beklentilerinin aksine, Yun Che hayal kırıklığına uğramamakla kalmadı, bakışları daha da kararlı hale geldi. "Diğerleri onu bulamayacaklar, ama ben kesinlikle onu bulabilirim!"

 

Xia Qingyue usulca konuşmadan önce ona baktı. "Burdan görünüyor ki; onunla aranda başkalarının anlayamayacağı türden hassas bir şey var. Eğer gerçekten onu bulabilirsen o zaman bu senin için harika olurdu. Senin için bulduğum koruyucu tılsımla kıyaslandığında, Şeytani Bebek... Tüm evrendeki senin için en güvenilir güvenlik ağı olurdu."

 

"Sonuçta, İblis İmparatoruna güvenebilsen bile onu kontrol edemezsin. Ama o senin için her şeyi yapabilir!"

 

"Ayrıca, İblis İmparatorunun ve İblis Tanrılarının dönmesiyle beraber, tüm varlıklar tarafından görmezden gelinemeyecek biri olarak en iyi dönüş noktası olurdu “

 

Xia Qingyue'nin sesi özellikle sakindi. O eşsiz bir ilgisizlik ile bu konuyu ele alırken ruh ve duygularında tek bir değişiklik bile hissetmek mümkün değildi.

 

Yun Che ona baktı ve kaşlarını çatarak sordu. " Sen... Ondan nefret etmiyor musun?"

 

"Ondan nefret etmek?" Xia Qingyue sordu. "Neden ondan nefret etmeliyim?"

 

"Her şeyden önce, o Yue Wuya'yı öldürdü... Senin büyük bir vefa borcun olan üvey babanı." Yun Che karmaşık duygularla konuştu.

 

Xia Qingyue'nin parlak gözbebekleri yıldızlar gibi parladı ve isteksiz bir şekilde cevap verdi. "O zamanlar, üvey babam hata yaparak annemin Yıldız Tanrısı Diyarında öldürüldüğünü düşündü. Öfkesiyle, Jasmine'in öz annesini ölüme sürükledi ve onu Göksel Katliam Yıldız Tanrısı haline getirdi. Annesinin ölümünün intikamını almak onun için doğal ve uygun! Yani üvey babamın onun ellerinde ölmesinde yanlış bir şey yok. Şimdi her iki taraf arasındaki nefret ve intikam problemi çözüldü, ondan hangi sebeple nefret etmeliyim?"

 

...” Yun Che orada durdu ve uzun bir süre konuşmadı.

 

Aşırı gerçekçi olduğumu düşünüyor musun?" Xia Qingyue aniden sordu.

 

"Hayır." Yun Che kafasını salladı. "Sen o kadar gerçekçisin ki.... Bu biraz korkutucu."

 

Xia Qingyue, Yun Che'nin onun hakkındaki değerlendirmesine soğuk bir şekilde gülümsedi. " Bir kez daha söyleyeceğim. Şu an ki ben Xia Qingyue değilim, ben Ay Tanrısı İmparatoruyum!"

 

O anda, Xia Qingyue'nin önünde bir ayışığı parladı ve mavi giyinmiş genç bir kız saygıyla eğildi. "Usta, Brahma Hükümdar Tanrıçası sizinle görüşmek istiyor!"                                                                                                                                                                        

 

[Extacy12: Bu bölümde her ne kadar en sevdiğim harem üyesi olan Xia Qingyue olsa da nefret etmeye başladım nedense... Fazla ego...]






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46402 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr