Bölüm 537

avatar
18487 39

Against The God - Bölüm 537


 

Bölüm 537: Dayı Senin Bacındır



Şeytan İmparatorluk Sarayına girdikten sonra Yun Che Yun Qinghong'u takip ederek Şeytan İmparatorluk Salonuna gitti.

 

Cam fayanslar ve altın kubbe ile dekore edilmiş salondaki atmosfer aşırı büyük ve görkemliydi... Bu Yun Che'nin Şeytan İmparatorluk Salonuna ilk girişiydi ve o derinden şaşırmıştı. Büyük bir saraya girmek yerine sanki başka bir dünyaya girmiş gibi hissetmişti. Kıyaslandığında İlahi Anka İmparatorluğunun Anka Şehri bile bunun yanında sönük kalıyordu.

 

"Yun Klanı geldi!"

 

Şeytan İmparatorluk Salonunun koltukları neredeyse doluydu ve bölgelerindeki gururlu yöneticilerin hepsi şehrin içinde dikkatli davranıp yüksek sesle konuşmaya bile cüret etmiyordu. Onlar günler önce gelmişti ve buraya güneş doğmadan gelenler bile vardı. Sadece Şeytan İmparatorluk Şehrindeki en yüksek güçler seremoni başlamadan hemen önce geliyordu.

 

Salonun önündeki korumanın bağırışının ardından Şeytan İmparatorluk Salonundaki ses hızlıca kesilirken sayısız bakış salonun ana girişine yöneldi.

 

Yun Ailesi her zaman On İki Koruyucu Ailenin lider ailesiydi ve onlar son sıraya düşmüş olsalar bile büyük çoğunluk tarafından hala hayranlık duyulan bir varlıktı.



Yun Klanının gelişi tüm odağın onlara kaymasına neden oldu, her tür ifade ve bakış insanların yüzünde ortaya çıktı. Sayısız kişi heyecanlı bir ifade ortaya çıkardı, sanki güzel bir gösterinin olmasını umuyorlardı... Çünkü Yun Ailesi için ayarlanan pozisyon ve koltuklar eskisinden fazlasıyla farklıydı.

 

Bu büyüklükteki bir büyük seremoni sadece yüz yılda bir yapılıyordu. Saygıdeğer statüye sahip olan On İki Koruyucu Aile doğal olarak altın koltukları elde ediyordu. Geçmişte Yun Ailesi, On İki Koruyucu Ailenin başı olarak doğal olarak zamanın en büyük gücüydü ve her Şeytan İmparator tarafından en önem verilen aileydi. Bu nedenle onlar her zaman Şeytan İmparatora en yakın koltuklarda bulunurlardı. Bu her zaman böyle olmuştu.

 

O koltuklar son on bin yıldır Yun Ailesine aitti ve her zaman bu Yun Ailesinin gururu olmuştu!

 

Ancak bugün bu koltuklar 'Yun' olarak damgalanmak yerine 'Helian' olarak damgalanmıştı!

 

Her ne kadar Yun Ailesinin koltukları hala salonun merkezinde olsa da koltukları artık on iki koruyucu ailenin sonundaydı ve en arkada yer alıyordu! 'Yun' sözü bile diğer ailelerinkinden küçüktü.

 

On bin yıldır Yun Ailesinin oturma bölgesi asla değişmemişti. Şimdi ise değişmekle kalmayıp ilk sıradan son sıraya alınmıştı.

 

Bu Yun Ailesinin büyük düşüşünü herkesin önünde ve hatta tüm Hayali Şeytan Ülkesinin önünde bildirip bununla alay ediyordu.

 

Bir aptal bile bunun biri tarafından Yun Ailesi ile alay etmek için yapıldığını söyleyebilirdi. Bunu yapan kişi de belliydi... Çünkü tüm seremoni kraliyet aileleri tarafından ayarlanmıştı.

 

Yun Ailesi koltuklarını gördüğünde yüzlerindeki bakış değişti.

 

"Basitçe ölçüsüz!" Ulu Büyük Yun Waitian yumruklarını sıktı, Dük Hai Sarayından kişiler tarafından zehirlenen ve Dük Hui Ye'nin ellerinde ölen oğlunu düşündü.  Kızgınlık tüm bedeninin titremesine ve bakışının nefret ile dolmasına neden oldu.

 

"Bu çok fazla! Gerçekten Yun Ailemizi hiç kimse olarak mı görüyorlar?!" İkinci Büyük Yun Duanshui tamamen kızgınlık dolu bir yüzle konuştu.

 

"Koltuklarımıza gidelim."  Yun Qinghong gösterişsizce konuştu, ardından sessizleşti. Yüzü her zamanki gibi sakindi. Tek bir kızgınlık veya memnuniyetsizlik belirtisi göstermiyordu ve hatta somurtmamıştı bile. Sıradan bir yürüyüş ile 'Yun' yazısına doğru baktı ve koltuklarına doğru ilerledi.

 

Anında, güzel bir şov izlemeyi uman herkes hayal kırıklığına uğradı. Bazıları Yun Qinghong'a hayranlık ve hatta saygı duymadan edemedi. Art niyete sahip kraliyet ailesi üyeleri arafından yapılan bu 'sinsi darbe' Yun Ailesini aşağılayamamakla kalmayıp bunun yerine kısa bir süre için Yun Ailesi Patriğinin olağanüstü davranışını dünyaya sergilemişti.

 

Böyle bir Patrik ile Yun Ailesi geçici olarak düşüşte olsa bile kimse onları küçümsemeye cüret edemezdi.

 

"Üç Ulu Büyük, lütfen." Koltuklarına geldiğinde Yun Qinghong hemen oturmadı ve bunun yerine bir küçük olarak saygılarını sunup üç Ulu Büyük, Yun Jiang, Yu He ve Yun Xi'ye öncelik verdi. Üç Ulu Büyük onu hafif bir gülümseme ile onayladı ve aynı anda koltuklarına geçti. Hemen ardından Yun Qinghong oturdu.

 

Çeşitli ana Dük Saraylarının koltukları benzer şekilde altındı ve çeşitli Dük Sarayları Dük Hai Sarayını ayın etrafındaki yıldızlar gibi çevrelemişti. Yun Qinghong içeri girdiği andan beri Dük Huai'nin bakışı ondan asla kaymamıştı. Yun Qinghong oturduğunda o da sonunda biraz aşağı bakmıştı. Göğsü yükselip inerken sessizce konuştu: "Yun Qinghong... Hiç şüphesiz hala Yun Qinghong."

 

"Bu Yun Qinghong'un planlarımızı baltayacağından mı endişeleniyorsun?" Onun yanında lüks giyinmiş ve temiz beyaz yüzlü orta yaşlı bir adam sırıtarak sordu. Ancak giyiniş tarzından Dük Huai Sarayından olmadığı açıktı.

 

"Yun Qinghong'un ani iyileşme haberini duyduktan sonra bu dükün kalbi huzursuzlaştı ve bu dükün endişelenmemesi garip olurdu." Dük Huai konuştu: "Dük Zhong bunu kabul etmiyor mu?”

 

"Hehe, Dük Huai çok hassas." 'Dük Zhong' isimli kişi gülümsedi ve sanki önemsemiyormuş gibiydi: "O sadece sakat birinden Yun Qinghong olmaya geri döndü ve sadece başka bir engel olacak. Yun Qinghong sadece yüz yetmiş yaşında ve bin yedi yüz yaşında olsa bile sadece yüksek seviyeli bir Hükümdar olabilir, o ne yapabilir? O sadece biraz sorun çıkaran bir engel olabilir. Planlarımızda bir değişikliğe sebep olabilecek biri değil... Uzun süredir topladığımız güç ile bu dünyada planlarımızı baltalayabilecek kim var?"

 

(Ç.N: F5 Tarikatı üyelerini saymazsak Yun Che var!!)

(FN: Ben varım amk. 2 cümleyi değiştirir hayatınızı kaydırırım.)



"Umarım gerçekten bu dük sadece çok hassastır." Dük Huai hafifçe konuştuktan sonra gözlerini kapadı.

 

Yun Qinghong'un sergilediği dayanıklılık herkesin etkilenmesine neden oldu. Yun Ailesinin üyeleri de onlara bakan bakışların değiştiğini açıkça hissetti ve ancak o anda hissettikleri utanç büyük ölçüde azaldı.

 

Yun Ailesinden herkes koltuklarına gelse de yüzleri aşırı memnuniyetsizdi, özellikle genç nesildekiler kafalarını eğip diğer koruyucu aileler ile, özellikle de ana merkez koltukta oturup onlara küçümseme ile bakan Helian Ailesi ile temas etmek istemezken yüzlerinde keder vardı. Merkez koltuktan en sondaki koltuklara düşme hissi dayanmak için zor olan bir şeydi.

 

Yun Qinghong arkasına doğru bakı. Durduğunda gösterişsizce konuştu: "Ne oldu? Burada oturmak böyle utanılacak bir şey mi?"

 

Yun Ailesi öğrencileri şok içinde baktı, nasıl cevap vereceklerini bilemedi.

 

"Eğer sadece bir koltuk sizin utanç duymanıza veya bezmenize sebep oluyorsa veya gururunuz koltuk pozisyonuna göre memnun oluyorsa o zaman kafanızı eğmeye ve herkesin sizin aşağılanmış işe yaramaz bakışlarınızı görmesine izin verin!"

 

"Gerçekten güçlü biri, gerçek bir adam, bacakları sakat olsa da diz çökmez ve boynu kırılsa da başını eğmez! Eğer buradakiler dünyayı sarsan atalarımız olsaydı son sıralarda oturmak şöyle dursun çamura oturtulsalar bile göğüslerini gerip gurur ile davranırlardı! Çünkü bu onların kemiklerine işlemiş gurur ve güç! Nereye oturursak oturalım bu utanılacak bir şey değil... Şu an davrandığınız şekil, asıl utandırıcı olan!"

 

(Ç.N: Konuş reyiz. Adamsın be baba gibi baba adam gibi adam.)

 

Yun Qinghong'un sözleri sanki alarm gibi şiddetle herkesin kalbi ve ruhunda yankılandı. Anında, göğüsleri yanmaya başlamış gibi hissettiler ve bedenlerindeki gizli olan güç ve gurur ateşlendi. Her biri kafalarını kaldırıp baktı, daha önceki bakışları kararlılık ve gururluluk bakışına yerini bıraktı.

 

"Patik, biz işe yaramaz değiliz! Yun Ailesi öğrencileri kimseye kaybetmeyecek!" Genç bir Yun Ailesi öğrencisi yüksek sesle bağırdı ve diğer öğrenciler de ona hızlıca eşlik ederek Yun Aileleri koltuklarını gurur ve güç ile doldururken eski hayatsızlığı anında tamamen yuttu.

 

"Güzel!" Yun Qinghong yavaşça onayladı: "İşte şimdi benim Yun Alemin erkeklerisiniz! Eğer kendinizi diğerleri ile denk görmüyorsanız o zaman Yun Ailemiz bir daha asla yükselmeyecek! Eğer güçlü olduğunuzu düşünüyorsanız Yun Aİlemiz... Güçlenecek!"

 

"Evet, Patrik!” tüm Yun Ailesi aynı anda bağırdı. Her bir sözleri kulak deliciydi, neredeyse salonun çatısını çatlatarak doğrudan göğe yükselmişti.

 

Yun Qinghong'un sırtına bakan Ulu Büyük Yun Waitian bir süre sersemledi ve kendi kendine mırıldandı: "Bu yıllarda elde ettiğim tüm deneyim ile Patrik olursam şu anki patriğe göre soluk görünmeyeceğimi düşünmüştüm... Ancak şimdi görüyorum ki bu düşünce basitçe bir şaka imiş."

 

İkinci Büyük Yun Duanshui hafifçe gülümsedi, derin bir ağıt ile konuştu: “Her neslin Patriği sadece eskilerin soyunu miras almıyor aynı zamanda nesillerdir bizim başarılı olmamızı sağlayan ruhlarını da miras alıyor!"

 

"Mu Klanı geldi!"

 

Salonun dışından gelen bağırışın ardından On İki Koruyucu Aileden Mu Ailesi de salona girdi. Onlara önderlik eden otoriter görünüşlü bir büyüktü. Her ne kadar o yaşlı olsa da yüzünde biraz bile kırışıklık yoktu ve sakalı siyahtı. Sadece hafifçe düşen kaşları, uzun sakalları ve sade kıyafeti onun bir 'kıdemli' olduğunu gösteriyordu.



(FN: Yüzü kırışık değil, sakallar siyah, kıyafeti olmasa kıdemli olduğunu anlamazsın… Gencecik adamı yaşlı diye itelemeye çalışıyo bu yazar.)



Onun yanında Mu Ailesinin genç efendisi Mu Yubai vardı.

 

Bu kıdemlinin kimliği belliydi.

 

"Büyükbaba!" Xiao Yun heyecanla bağırdı. O bu kıdemliye oldukça aşinaydı ama Yun Che onu ilk kez görüyordu... Bu kişi onun öz büyükbabasıydı! Mu Ailesinin şu anki Patriği Mu Feiyan.

 

Mu Ailesinin koltuğu Yun Ailesinin hemen yanındaydı, onlar birbirine komşuydu. Mu Feiyan'ın bakışı önünü süpürürken büyük adımlarla yürüdü ve Yun Ailesi koltuklarına geldiğinde kaşları öfkeyle titredi. Orada toplananların varlıklarıyla ilgisiz bir şekilde öfke ile azarladı: "Piçler! Yun Ailesini en sona koymuşlar!"

 

(Ç.N: oıhafuıahfıasu Söven adam da geldi. Ohhh bizim remzi abiye benziyor. O güzel söver ???? )

(FN: Ben de güzel söverim. Hatta en iyi yaptığım 10 işten biri olabilir.)



Yun Qinghong ayağa kalktı ve gülümseyerek cevapladı: "Sakinleş, baba, her ne kadar ailelerimiz nesillerdir birbiri ile evlilik bağına sahip olsa da seremoni sırasında asla yan yana olmadık. Bugün bu artık bir pişmanlık olmayacak ve bu güzel bir şey olarak düşünülebilir."

 

Bunu duyduğunda ağır şekilden nefes alan Patrik Mu genişçe bakarken anında Yun Qinghong'un omuzunu tokatladı ve yüksek sesle güldü: "Güzel evlat. Böyle küçük bir meseleyi takmayacağını biliyordum. Oh? Bu senin vaftiz oğlun mu?"

 

Mu Yurou, Yun Che'yi ve Xiao Yun'u bir araya getirdi ve ardından gülümseyerek onuştu: "Che'er, bu babam. Ona tıpkı Xiao'er gibi büyükbaba diyebilirsin."

 

"Büyükbaba." Yun Che saygı ile tereddütsüz bir şekilde seslendi, çünkü önündeki kişi onun büyükbabasıydı ve kanının çeyreğine sahipti.  

 

"Mn, güzel çocuk. Senin farklı olduğunu tek bir bakışla söyleyebiliyorum. Özellikle gözlerin, tıpkı Yun Qinghongun küçüklüğüne benziyor." Mu Feiyan Yun Che'yi değerlendirdi ve övdü: "Yubai genellikle birini övmez ama son günlerde neredeyse her zaman senin hakkında konuştu. Kulaklarım nasırlanacak kadar duydum."

 

Onun hayranlık bakışında derin bir minnettarlık belirtisi vardı. Yun Qinghong ve Mu Yurou'nun tamamen iyileşmesinin Yun Che sayesinde olduğunu biliyordu. Onun geniş deneyimi ile birlikte, bunun herkese açıklanmayacağını, aksi halde sorun getireceğini biliyordu.

 

"Övgüsü için büyükbabam a şükranlarımı sunarım." Yun Che tamamen gülümseme ile cevapladı.

 

"Bunlar benim üç büyük kardeşim. Gelecekte onlara tıpkı Xiao'er gibi dayı diyebilirsin." Mu Yurou ona benzeyen üç kişiyi gösterdi : "Bu senin Üçüncü Dayın Mu Yuqing ve bu da senin İkinci Dayın Mu Yukong."

 

"Yun Che İkinci ve Üçüncü Dayılarını selamlar." Yun Che saygı ile selamladı.

 

Sadece Yun Qinghong, Mu Yurou, Xiao Yun ve Yun Che Yun Che'nin gerçek kimliğini biliyordu çünkü o bunun henüz açıklanmamasını istemişti ve onlar da bunu kabul etmişti. Ancak Mu Yurou açıkça değerli oğlunun dayıları ile bir araya gelme isteğini kontrol edemiyordu.

 

Mu Yuqing sıra dışı bir genç gibi gözüküyordu. Yun Che'nin selamını gülümseme ile karşıladı, onu övmeyi unutmadı: "Eniştemin bile böyle birini vaftiz oğlu olarak almasına şaşmamalı. Diğer şeylerden bahsetmesek bile sadece görünüşü ile benim en iyi zamanlarımdan düşük değil."

 

Mu Yukong alnına vurdu ve çaresizce konuştu: "Üçüncü Kardeşin aniden bir yeğen kazanması gerçekten onun heyecanlanmasına neden oldu. Mn, Yun Che, senin 'İkinci Dayı' demen boşuna değil. Mu Ailesine geldiğinde kesinlikle sana hediye vereceğim."

 

"Bu senin Büyük Dayın, Che'er sen zaten onu görmüştün." Mu Yurou Mu Yubai'yi gösterdi ve konuştu.

 

Yun Che ileir çıktı ve ciddiyetle selamladı: "Büyük Dayı..."



"Dayı senin bacındır!" Mu Yubai elini salladı ve memnuniyetsizlikle bağırdı: "Biz daha önce yeminli kardeş olacağımıza anlaşmadık mı? Sözünden mi dönüyorsun? Ya da beni, Mu Yubai'yi senin yeminli kardeşin olarak uygun görmüyor musun?!"



------------ÇEVİRMEN NOTU------------

 

Yun Che cevap olarak ne verecek? Yun Che neler yapacak? Seremoni nasıl ilerleyecek? Merak mı ediyorsunuz? O zaman... Bekleyin, okuyun ve öğrenin ????  

 

Fullbringer Notu: Dayı manyak çıktı Rıza Baba.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44223 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr