Bölüm 569

avatar
17284 41

Against The God - Bölüm 569


Bölüm 569: Birinin Bacağını Ezmek İçin Bir Kayayı Hareket Ettirmek



"Dük Huai, bunun anlamı nedir?” Yun Ziying kükreyerek yerinden kalktı.

 

"Bu dükün sözleri yeterince açık değil miydi?” Dük Huai hafifçe güldü, sakin bir şekilde konuştu: "Yun Che Yun Qinghong tarafından alınan vaftiz bir evlat ve Yun Ailesi’nin gerçek bir üyesi değil. Buradaki herkesin bunun farkında olduğuna inanıyorum. Şöyle bir düşünüldüğünde, vaftiz evlat sadece bir yabancı. Nasıl olur da Yun Ailesi’ni bu yarışmada temsil edecek niteliği olabilir... Özellikle de bir koruyucu ailenin kaderinin belirlendiği böyle bir olay hakkındayken!"

 

"Yun Che'nin gücü gerçekten sersemletici ve buradaki herkes buna şahit oldu. Oğlum Hui Ran'ı yenerken şans aşırı büyük bir rol oynasa da yenilgi yenilgidir ve bizim Dük Huai Sarayımız da kesinlikle bunu inkar etmeyecek. Ancak oğlum Hui Ran'ı ve bizim taraftan son altı katılımcıyı yenen Yun Che idi, Yun Ailesi değil! En nihayetinde o, bu yarışmaya katılmak için bile nitelikli değil! Katıldığı altı maç gerçekten göz alıcı maçlardı. Ancak bunlar sadece basit antrenman maçları olabilir. Onlar Yun Ailesinin kaderini belirleyen bu yarışma ile tamamen alakasız!"

 

Dük Huai'nin sözleri soğuk su boşalması gibi batı kanadındaki herkesin bedeninin ürpermesine ve sessizce nefret etmesine neden oldu. Yun Che maçlara çıkarken onların çoğu bunu düşünmüştü. Yun Ailesi’nin çok sayıda büyüğü de bu nedeni kullanarak Yun Qinghong'dan Yun Che'nin Yun Ailesi’nin en yetenekli genci ile değiştirilmesi gerektiğini tavsiye etmişlerdi. Ancak Yun Qinghong'un kararlılığı nedeniyle Yun Che yine de katılmıştı ve doğu kanadından kimse itiraz edememişti... Gökyüzü Kaynak Alemi’ndeki biri Yun Ailesi’ni savaşta temsil ediyordu; onun kendisi aptal yerine koymasını görmeyi bekleyemiyorlardı, yani neden onun Yun Ailesi’nin bir öğrencisi olmadığına ve katılmaya niteliğinin olmadığına önem göstereceklerdi?

 

Bunun ardından, her bir maçta Yun Che herkese acımasız bir şok vermişti. Görünüşe göre herkes bilinçsizce bu sorunu görmezden gelmişti.

 

Şu anda, Dük Huai bunu aniden gündeme getirince batı kanadında oturan neşeli ve heyecanlı kişiler özellikle de Yun Ailesi üyeleri sanki zaaflarından yakalanmış gibiydi... Dük Huai'nin olanları inkar ettiği açık olsa da inkar ediş şekli akla yatkındı, karşı çıkmak basitçe imkansızdı. Yun Che her ne kadar Yun soyadına sahip olsa da Yun Ailesi’nin öğrencisi değildi. Üstelik Yun Qinghong'un öz oğlu değil sadece aldığı vaftiz oğluydu. Gerçekten de savaşta Yun Ailesi’ni temsil edecek niteliğe sahip değildi!

 

(Ç.N: Size göre öyle. Ya bize göre ???? )

 

Büyük salondaki oturum her yüz yılda bir olurdu ve her sezonda Dük Sarayları ve On İki Koruyucu Aile’nin düzenlediği bir yarışma olurdu. Aileler ve Dük Sarayları’nın arasındaki sorunlar bu yarışmalar ile çözülürdü... Bu yarışmalara da doğal olarak Dük Sarayları ve On İki Koruyucu Aile’nin üyeleri tarafından katılınabilirdi. Yabancıların karışmasına izin verilmezdi ve Dük Sarayları’nın ve On İki Koruyucu Aile’nin sahip olduğu güç ile birlikte yabancıların temelde karışmaya yetecek nitelikleri ve yetenekleri de olmazdı.

 

Yun Ailesi’nin kaderini belirleyen bu eşi benzeri görülmemiş kadar büyük olayda ise bu çok daha gerçekti.

 

Bu nedenle, Dük Huai'nin sözleri gerçekten onların büyük zaaflarından vurmuştu.

 

"Dük Huai, sen açıkça bunu inkar etmeye çalışıyorsun!" Su Xiangnan keskin bir sesle bağırdı: "Yun Che Yun Qinghong'un vaftiz oğlu. Vaftiz oğlu olduğundan Yun Ailesi’nin üyesi sayılır. Nasıl olur da Yun Ailesi’ni savaşta temsil edemez?!"

 

Su Xiangnan'ın sözleri sağır ediciydi; ancak onun konuşması kendine güvenden yoksundu, bunu kim duyarsa duysun hissetmişti. Gerçekten de, Dük Huai yavan bir gülüş attı: "Heh, ne büyük şaka ama. Patrik Su'nun söylediği şeylere göre, gelecekteki kaynak gücü ile çözülen yarışmalarda bu dük de birkaç emsalsiz uzmanı bulup onları benim vaftiz oğlum olarak kabul ettikten sonra Dük Huai Sarayım’ı temsil etmeleri için kullanabilir miyim?! Hehe, bizim Dük Saraylarımız’ın ve On İki Koruyucu Aile’nin sıralamasının ne önemi var o zaman? Neden sıradaki neslimizi tüm gücümüz ile yetiştirmeye çalışıyoruz? En iyi vaftiz oğulların kimde olduğuna bakmamız yeterli değil mi?"

 

"Patrik Su, siz gerçekten bir yabancının bizi temsil etmesini onaylıyor musunuz? Bizim Dük Saraylarımız’ın ve Koruyucu Aİlelerimiz’in haysiyetini ne kadar da alçak bir yere koyuyorsunuz?!"

 

"Siz..." Su Xiangnan'ın ifadesi karardı ama biraz bile karşılık veremedi.

 

"Dük Huai, madem Yun Che'nin niteliği olmadığını söylüyorsunuz, o zaman neden arenaya girdiğinde bir şey demediniz? Neden bu zamana kadar beklediniz?" Mu Yubai soğuk bir bakışla sordu.

 

"Bu dükün bunu engellemesi neden gereksin?" Dük Huai soru ile karşılık verdi. “Bir yabancının Yun Ailesi’ni temsil etmek için gönderilmesi gülünç ve aptalca bir hareket. Yun Ailesi bu kararı verdi ve bu Yun Ailesi’nin aptallığı, yani onlar sonuçlarına kendileri katlanmalılar. Bu dük onların yaptıklarını önlemekle veya onları uyarmakla yükümlü değil."

 

Mu Yubai'nin yüzü kömür kadar karadı ve kalbi sessizce nefretle doldu. Ancak karşı çıkamadı. Batı kanadında oturan herkes dişlerini sıktı, bugün, cehennemden cennete yükseldikleri ve ardından da cennetten tekrar cehenneme düştükleri söylenebilirdi. Şu an, onlar sadece iç çekiyorlardı ve kalpleri içerleme ve üzüntü ile doluydu. Kıyaslandığında doğu kanadındaki çirkin yüzler tamamen kaybolmuştu. Her biri rahat ifadeler takınıyordu ve gözlerinde acıma dolu küçümseyici bakışlar vardı.

 

"Patrik..." Yun Wiatian ve Yun Duanshui döndü ve Yun Qinghong'a baktı. Bilinçsizce batı kanadındaki herkes Yun Qinghong'a doğru baktı.

 

Yun Qinghong bu sürede tek bir şey bile söylemedi ve o anda enerjisini sonunda istikrarlı hale getiren Yun Che birkaç derin nefesin ardından Cenneti Etkileyen İblis Katleden Kılıcı tuttu. Yun Waitian’a ve Yun Duanshui'nin arasından yürüyüp Dük Huai'ya döndü ve kayıtsız bir ifade ile konuştu: "Dük Huai'nin dedikleri gerçekten de doğru. Yun Ailesi’nin soyuna sahip olmadan, sadece vaftiz oğul kimliği ile bu kişinin Yun Ailesi’ni temsil etmeye niteliği olmaz. Ancak Dük Huai, neye dayanarak benim Yun Ailesi’nin bir üyesi olmadığımı söylüyorsunuz?!"

 

Yun Che'nin sözleri Dük Huai'nin gözlerini daraltmasına ve hemen ardından yüksek sesle gülmesine neden oldu. Doğu kanadındaki birkaç kişi de kahkaha attı. Yun Che bunları söylediğinde onlar Yun Che'nin amacını anladı... Böyle kötü vaziyetteyken derisi kalın davranıp Yun Ailesi’nin bir üyesi olduğunu söylemeye çalıştığı açıktı. Bir hikaye oluşturup bunu sözde kanıt olarak kullanabilirdi.

 

Eğer başka bir aile olsaydı, bu gerçekten onları huzursuz edebilirdi; ancak bahsettikleri aile, Yun Ailesi’ydi.

 

Yun Ailesi soylarını kanıtlayacak eşsiz bir yönteme sahipti... Kaynak Kulpu!

 

Kaynak kulpu bir soy gücüydü. Sadece Yun Ailesi’nin soyuna sahip kişiler Kaynak Kulpu’na sahipti, hiç istisna yoktu! Bu tür bir soy gücü erkekler ile sıradaki nesle geçerdi ve kadınlar tarafından aktarılmazdı. Bu nedenle Yun Ailesi’nin erkekleri kesinlikle Kaynak Kulpu’na sahipti.

 

Başka bir şekilde bakıldığında Kaynak Kulpu gücüne sahip kişiler kesinlikle Yun Ailesi üyesi olmalıydı. Bu son on bin yıldır herkesin bildiği bir bilgiydi.

 

Bu nedenle birinin Yun Ailesi’nin bir üyesi olup olmadığını Kaynak Kulpu gücü oluşturup oluşturamayacağına bakarak anlayabilirlerdi. Eğer Yun Che'nin Kaynak Kulpu gücü varsa o sorgusuz olarak Yun Ailesi’nin bir üyesiydi. Eğer bunu başaramazsa kesinlikle Yun Ailesi’nin üyesi değildi ve bu da kesindi!

 

Bu nedenle Dük Huai ve diğerlerinin gözünde Yun Che, eğer Yun Ailesi’nin üyesi olduğunu iddia etmek istiyorsa bu sadece bir şaka olacaktı.

 

"Ne? Sen yoksa bu düke aslında Yun Ailesi’nin bir üyesi olduğunu mu söylemeye çalışıyorsun? Hehehehehe...." Dük Huai oldukça oyunbaz bir şekilde güldü: "O zaman Yun Ailesinin hangi büyüğünün oğlusun? Yoksa sen Yun Qinghong'un bir yerlerde yaptığı gayri meşru bir çocuk musun? Ve bu 'vaftiz evlat' sadece bir kılıf mıydı? Hahahaha!"

 

Bunu söyledikten sonra Dük Huai yüksek sesle gülmeye başladı ve doğu kanadındaki Patrikler de alaycı gülümsemeler oluşturdu.

 

Yun Che de gülmeye başladı: "Ekselansları, Dük Huai, daha doğru olamazsınız. Ben gerçekten Yun Ailesi’nin bir evladıyım ve ben en saf ve gerçek Yun Ailesi soyuna sahibim! Yun Qinghong tıpkı dediğiniz gibi benim öz babam!"

 

Bu sözleri tüm seyircileri şok etmedi ama yine de birkaç kişiyi irkiltti. Mu Yubai alnına vurdu ve canı sıkılmış bir şekilde konuştu: "Haha, bu küçük gerçekten bu sefer çok fazla yüz kaybetmek üzere. Bu dünyada Yun Ailesi’nin soyunun sahtesini yapmak en zor şey."

 

En yoğun tepki veren aslında Mu Yurou idi. Yun Che'nin sözlerini duyduğunda Yun Qinghong'un elini kavradı ve göz yaşları kontrolsüzce gözlerinden aktı.

 

"Hahahahha..." Dük Huai uzun süre vahşice güldü, ardından kendini zapt etti.

 

Daralmış gözlerini yana çevirdi, Yun Che'ye indirdi ve kalbinde bir tür memnuniyet formu yükseldi... Oğulları Yun Che tarafından yenilmişti, planları da Yun Che tarafından bozulmuştu ve bu büyük bir geri tepmeye yol açacaktı. Karşı tarafı aşağılamak ve küçük düşürmekte başarısız olmanın dışında kendi tarafının moralini de büyük ölçüde yükseltmişti. Yun Che'ye olan öldürme arzusu yükselmişti; Ancak Hui Ye, Yuan Que ve Hui Ran onu öldürememişti. Yun Che'ye olan nefreti bin yıldır uyuyan bir volkan gibiydi. O anda, sonunda acımasızca Yun Che'yi aşağılayacak fırsat bulmuştu ve Yun Che bu fırsatı kendisi onun ayağına getirmişti.

 

"Çok iyi. Madem sen Yun Ailesi’nin bir evladı olduğunu ve hatta Yun Qinghong'un oğlu olduğunu söylüyorsun, neden kanıtlamak için Kaynak Kulpu’nu göstermiyorsun?"

 

"Kaynak Kulpu?" Yun Che'nin kaşları hafifçe seğirdi.

 

(Ç.N: İbne ne güzel fake atıyor ha ???? )

 

"Ne? İfadene bakınca, Kaynak Kulpu’nun ne olduğunu bilmiyor olabilir misin? Kaynak Kulpu Yun Ailesi’ne özel olan bir soy gücüdür. Yun Ailesi’nin bir üyesi olduğu sürece kesinlikle Kaynak Kulpu’nun mirasını alırsın. Eğer Kaynak Kulpu’nu ortaya çıkarırsan kimse senin Yun Ailesi’nin bir evladı olduğunu inkar edemez. Yun Ailesi’ni temsil etme meselen ise tamamen haklı olur. Yun Ailesi’nin çıkarılması veya Mor Damarlı İlahi Kristaller’in verilmesi konusunda bu dük biraz bile muhalif olmayacak. Ancak eğer Kaynak Kulpu’nu kullanamazsan..."

 

Dül Huai'nin gözleri daraldı ve bakışıyla sesi özellikle soğudu: "Eğer Kaynak Kulpu’nu kullanamazsan Küçük Şeytan İmparatoriçenin ve tüm kahramanların önünde bir Koruyucu Aile üyesi olma yalanını söylediğin ve dahası bir Koruyucu Aile’nin Patriği’nin oğlu olduğunu söyleme yalanını söylediğin için bunun ne kadar büyük bir şey olduğunu biliyor musun?!"

 

"Bunu bilmekle ilgilenmiyorum." Yun Che ileri adım attı ve kolunu yavaşça sıyırdı: "Ben sadece Dük Huai'ye biraz önce söylediklerini unutmamasını hatırlatmak istiyorum!"

 

Yun Che elbisesinin kolunu kıvırdı ve sol kolunu ortaya çıkardı: "Bu doğru. Kaynak Kulpu biz Yun Ailesi üyelerinin kimliğini en iyi kanıtlama şekli. Sahtesi veya taklidi yapılamaz! Dük Huai, gözlerini aç ve... Dikkatlice izle!!"

 

Yun Che konuşurken herkesin dikkatli bakışının altında 'Araf'ı sessizce açtı ve sol kolunda camgöbeği renkli bir kılıç şekilli iz aniden parladı.

 

Bu iz ortaya çıktığı an, Yun Ailesi’ndeki herkes aniden titredi: "Bu... Bu..."

 

Bunun ardından Yun Che düşüncelerini aktardı. Derin bir camgöbeği ışık izden fırladı ve süzülerek yanına geldi. Ardından hızlıca kullandığı Cenneti Etkileyen İblis Katleden Kılıç'ın şeklini aldı. Sadece bir Kaynak Kulpu’nun sahip olabildiği eşsiz bir aura da hızlıca yükselirken tüm salonu doldurdu.

 

"Kaynak... Kaynak Kulpu!!" Yun Waitian ve Yun Duanshui, Yun Che'nin arkasındayken kontrollerini kaybettiler ve aynı anda bağırdılar.

 

Kaynak Kulpu ortaya çıktığı an Dük Huai'nin ifadesi kıyaslanamayacak kadar kasıldı. Göz bebekleri şiddetle daralırken aniden iğne boyutuna geldiler.



--------ÇEVİRMEN NOTU-----------

 

Efsane bölümler başlıyor. Bir arcdaki konuşmaları bu kadar mı sever bir insan ya. Cidden bu konuşma bölümlerini çevirmek istiyordum. Ama yeni çevirmen adayına vermek durumunda kaldım. Lanet olsun. Okuyun ve cidden demek istediğimi anlayacaksınız. Savaşları önemsemiyorum bu arcda. Bu arcın en güzel yeri resmen şu sıradaki konuşmalar. İnsanın kanı kaynıyor be...

 

Yun Che neler diyecek? Tepkiler nasıl olacak? Dük Huai neler yapacak? Yun Qinghong neler diyecek? Merak mı ediyorsunuz? O zaman... Bekleyin, okuyun ve öğrenin ????









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44225 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr