Bölüm 761

avatar
14211 37

Against The God - Bölüm 761


Bölüm 761: Kaderi Belirleyen Dönüm Noktası



"Xue'er, gidelim."  

 

Yun Che cümlesine devam etmedi… Edemedi. Tek bir kişiye bile bakmazken Xue'er'in elini çekti ve arkasını dönmeden uzaklara uçtu.

 

Biraz önce onları ürperten ve korku veren bir öldürme niyeti ile doluydu ama aniden Xuanyuan Yufeng'i serbest bırakmıştı ve kafası alçak bir şekilde gitmişti. Olayların bu şekilde sonuçlanması Xuanyuan Jiuding ve Mu Yuanzhi'yi uzun süre afallatmıştı.

 

"Bu Yun Che söylentilere kıyasla uğraşması çok daha zor biri." Yun Che'nin ayrılışı Mu Yuanzhi'nin şaşırtıcı derecede büyük bir rahatlama hissetmesini sağladı. Hayatında ilk defa bir genç ona bu şekilde hissettiriyordu. Hemen birkaç cümle ekledi: "Onun arkasında dehşet verici derecede güçlü bir usta var sonuçta, bu nedenle böyle davranabiliyor."

 

"Usta? He." Xuanyuan Jiuding hafifçe güldü. "Endişe etme. Etrafta daha fazla oynayamayacak. Yaptıklarını ödeyeceği bir gün elbet gelecek!"

 

"Oh?" Mu Yuanzhi Xuanyuan Jiuding'e şaşkın bir ifade ile döndü: "On Üçüncü Büyük, sözleriniz..."

 

"Daha fazla soru sorma. Zamanı geldiğinde öğreneceksin." Xuanyuan Jiuding konuştu ve yüzünde garip bir gülümseme oluştu.

 

————————————

 

Cennetsel Kılıç Sıradağları’ndan ayrıldıklarında Yun Che'nin hızı biraz yavaşladı. Kaşlarını kenetledi ve sessizce bir şeyi düşündü.

 

Xue'er Yun Che'nin şu anki ruh halinin aşırı ağır olduğunu söyleyebiliyordu ve yumuşak bir tonda onu rahatlatmaya çalıştı: "Büyük Kardeş Yun, çok fazla endişelenme. Chu Yuechan ve çocuğu kesinlikle iyi. Onlar güvenli bir yerde Büyük Kardeş Yun'un onları bulmasını bekliyor olmalılar."

 

"…" Yun Che hafifçe nefes verdi ve yüzünde hafif bir gülümse oluştu: “Haklısın. Kesinlikle iyiler. Ben buna tüm bu zaman boyunca inandım."

 

"Sadece, o Asgard’dan ayrıldığına Cennetsel Kılıç Villası’nın onu öldürmeyi denediğini yeni öğrendim." Yun Che yumruklarını sıktı. Xuanyuan Yufeng Ling Jie'nin annesi olduğundan onu öldürememişti... Aksi halde kılıç bölgesinden bir büyüğünün tek kızı olsa bile umurunda olmazdı. Cennetin Kraliçe Annesi bile olsa öfke içinde onu katlederdi.

 

"Merak ediyorum da... O zaman nasıl kaçmayı başardı?" Xue'er Xuanyuan Yufeng'in Chu Yuechan'ı nasıl öldürebileceğini düşündüğünü ve hatta bunu yapabilecek üç kişiyi gönderdiğini biliyordu... Bu nedenle Chu Yuechan'ın o zaman karşılaştığı durum oldukça çaresiz bir durum olmalıydı.

 

Yun Che usulca konuştu: "Xuanyuan Yufeng'in Küçük Peri’nin hamileliği hakkındaki haberleri yaymasının gerçek nedeni onu öldürebilecek bir şans bulmak. Asgard'a geldiğinde tarikattan atılacağına emindi. Bu olasılık için hazırlandı ve önceden Aşırı Buzun Kar Bölgesi’ne pusu kuracak bir güç gizledi... Küçük Peri gücünün zirvesindeyken bile o üç kişinin dengi değildi. Üstelik Küçük Peri hamileydi, kaynak gücü zayıf ve dalgalıydı ve kaynak sanatlarını yeni sakatlamıştı. Ortaya çıktığı an ağır yaralı olmalıydı... Aşırı Buzun Kar Bölgesi’nde neyse ki o gün bir kar fırtınası vardı ve çevrede de bir Kar Anka Canavarı vardı. Kar fırtınası varken sıradan kaynak uygulayıcılarının görüşü, kaynak enerji yönlendirmesi ve hızı büyük ölçüde düşüyordu. Ancak Kar Anka Canavarı bunun tam tersiydi, bu nedenle Küçük Peri Kar Anka Canavarı’nın gücünü kullanarak kar fırtınasının sayesinde zorlukla kaçtı..."

 

Aksi halde, sonuç düşünmek için bile fazlasıyla dehşet verici olacaktı.

 

Tek problem Yun Che'nin bundan sonra olanlardan tamamen habersiz olmasıydı... Nereye kaçtı, yaraları iyileşti mi veya karnındaki çocuk zarar gördü mü... Tek bir şey bile bilmiyordu. O zaman karşılaştığı koşulları bile hayal edemiyordu. Ne zaman bunu düşünse kalbi sıkışıyordu.

 

O zaman muhtemelen tek başına ve aşırı çaresizdi...

 

"Asil babam bir keresinde felaketten uyandığında kesinlikle iyi bir şans geleceğini söylemişti. Eğer içinde olduğu koşullara rağmen felaketten kurtulabilirse cennet bile onun zarar görmesine dayanamaz ve onu korur." Xue'er yumuşak bir sesle onu teselli etmeyi denedi.

 

"Evet. Xue'er'in sözlerinden sonra ben çok daha iyiyim." Yun Che gülümsedi. Ancak yüzü kısa süre sonra bir kez daha batmaya başladı...

 

Xuanyuan Yufeng'in hatıralarından bir şey daha keşfetmişti... Asgard'ın felaketi ile de bir ilgisi vardı.

 

Daha açık olmak gerekirse bu ilgi Ling Kun idi!!

 

"Büyük Kardeş Yun... Büyük Kardeş Yun!!"

 

Arkalarından endişeli bir haykırış geldi. Bu Ling Jie'nin sesiydi. Yun Che'nin ifadesi karmaşıklaşırken bir anlığına tereddüt ettikten sonra yavaşça durdu.

 

Ling Jie onları takip ederken tüm enerjisini kullanmıştı. Güç bir şekilde onları sonunda yakalamıştı ve fazlasıyla yorgundu. Yun Che döndü ve ona bakarak konuştu: "Ufak Jie, beni kılıç darben ile öldürmek mi istiyorsun?"

 

Ling Jie kafasını hızlıca sallarken cevapladı: "Hayır... Ben neden... Ben... Ben buraya sana teşekkür etmek için geldim."

 

"Teşekkür mü?" Yun Che yavan bir gülümseme attı: "Neden bana teşekkür etmek istiyorsun? Ben senin Cennetsel Kılıç Villan’a birkaç kez hakaret ettim, baban ve büyükbabanı şiddetle azarladım ve neredeyse anneni öldürüyordum. Beni öldürmek istememen bile yeterince güzelken... Neden teşekkür etmek istiyorsun?”

 

Ling Jie bir kez daha kafasını salladı. Kafasını sallaması öncekinden daha enerjikti. Doğrudan Yun Che'nin gözlerine baktı ve içten bir tonla konuştu: "Annemi benim hatırım için bıraktığını biliyorum... Bu yıllarda ailenden birini kaçırdıkları için Yanan Cennet Klanı tamamen yok edildi. Birkaç ay önce İlahi Anka Ülkesi’ndeki birkaç prensi öldürdüğün söyleniyor... Ve annem Yanan Cennet Klanı’nın yaptığından çok daha ağır bir şey yapmasına rağmen sen… Açıkça aşırı kızgındın ama yine de onu bıraktın. Ben gerçekten sana teşekkür etmeliyim. Senin merhametin ve affedişini hayatım boyunca hatırlayacağım... Annemin yaptığı hataları ben... Ben kesinlikle düzeltmek için her şeyi yapacağım."

 

"…" Yun Che Ling Jie'yi sessizce inceleyip uzun süre ona baktı... Üç senedir görüşmemişlerdi ve Ling Jie'nin aurası, figürü ve görünüşü büyük bir değişim geçirse de gözleri hala su kadar temizdi. Ruhu bundan biraz etkilenirken elini uzatıp hafifçe Ling Jie'nin omuzuna koydu: "Ufak Jie, bana teşekkür etmene gerek yok ve kesinlikle bana borçlu olduğun bir 'borç' olduğundan bahsetmene de gerek yok... Yoksa sen bizim iyi kardeşler olduğumuzu unuttun mu?”

 

Ling Jie'nin gözleri ışıldadı. Yavaşça parıldarlarken cevapladı: "Ben... Ben... Ben hala sana eskisi gibi 'Patron' diyebilir miyim?"

 

"Sen ne saçmalıyorsun? Tabii ki diyebilirsin!" Yun Che dinç bir şekilde onun omuzunu sarsarken cevapladı: "Bana kaybettiğinde benim küçük kardeşim olduğunu unutma! Bana sözünden caymaya çalıştığını mı söylüyorsun?”

 

"Hayır... Tabii ki hayır!" Ling Jie'nin gözleri nemlenirken büyük bir nefes alarak gözlerinden akmak üzere olan yaşları engelledi: "Patron, senin bu kadar kolay ölmeyeceğini biliyordum… Sonunda seni bir daha görebildim! Üstelik, sen... Çok güçlü olmuşsun. Seninle tanışabilmek gerçekten benim, Ling Jie'nin, hayatındaki en büyük şans."

 

Yun Che açıkça Ling Jie'nin sesindeki neşeyi duyabiliyordu. Onun titreyen duyguları kendi kalbine de ulaşmıştı.

 

"Hayır, şanslı olan benim." Yun Che içtenlikle konuştu: "Ufak Jie, biliyor musun altı sene önce seninle karşılaştığımda neden üç darbe ile yarışıp kaybedenin kazananın küçük kardeşi olmasını teklif etmiştim... O zaman sadece Cennetsel Kılıç Villası’nın genç efendisi statüsünü kullanarak gelecekte hareket etmek için daha uygun bir ortam oluşturacaktım... Ancak ardından Yanan Cennet Klanı’na benim için tek başına gelerek tehlikeye girdin. Kendi hayatını kullanarak beni öldürmek isteyen büyükbabanı durdurdun. Benim için tezahürat yapabilmek için beş bin kilometre uzaktan İlahi Anka Ülkesi’ne geldin… Ben gerçekten böyle bir içtenliğin ve coşkun bağlılığın karşılığını nasıl vereceğimi bilmiyorum."

 

"Hehe..." Ling Jie biraz daha etkilenirken cevap vermeden önce utanç içinde güldü: "Ben sonuçta senin küçük kardeşinim. Bunları patronum için yapmam normal. Üstelik, senin adımlarını takip edebilmek... Benim için özel bir şey, bu gurur başka bir şey tarafından doldurulamaz."

 

"Hahahhaa..." Yun Che gülerken konuştu: "Ufak Jie, söylediğin şey yüzünden ben tüm dünyayı titreten biri haline geleceğim. Seni kesinlikle hayal kırıklığına uğratmayacağım."

 

Yun Che'nin sesi azaldı ve yüzü ciddileşti. İfadesi değişti ve bu Ling Jie'nin gülüşünü de bastırdı. "Patron, bana... Bana söylemek istediğin bir şey mi var?"

 

"Ufak Jie, üç senedir görüşmedik ama kaynak gücün şu an çok yüksek bir hal almış. Bu Kudretli Cennetsel Kılıç Bölgesi’ne gitmen ile alakalı, değil mi?” Yun Che temkinli bir tonda sordu.

 

"Evet." Ling Jie başıyla onayladı: "Büyükbabam beni çok seviyor ve bana iyi davranıyor. Eğitimim hakkında da oldukça katı ve bu üç senede zamanının çoğunu bana Cennetin Kudretli Mutlak Kılıcı’nı öğretmek için harcadı. Hatta benim için birçok kutsal bölgeden kaynak aldı."

 

Bunu söylediğinde Ling Jie'nin gözleri bir kez daha parladı. Yun Che birkaç sene önce Ling Jie'nin kişiliği saf ve açık olsa da içinde, kılıcı mantıksız bir şekilde seven biri olduğunu teyit etmişti. Kılıç yeteneklerini bir Hükümdar’ın öğretileri doğrultusunda Kudretli Cennetsel Kılıç Bölgesi gibi bir yerde çalışabilmek Ling Jie'nin gece gündüz doğal olarak hayal kurduğu bir şeydi.

 

"Sana söyleyeceğim şeyleri anlamak senin için zor olacak. Hatta seni afallatabilirler veya kötü hissetmene de neden olabilir ama yine de bunları söylemem gerek." Yun Che’nin yüzü daha da ciddileşti.

 

"Ah?” Ling Jie’nin ifadesi sıkılaşırken gerginleşti.

 

"Bu sefer Kudretli Cennetsel Kılıç Bölgesi iki büyük yolladı. Onların hedefi seni büyükbabanı görmek için Kudretli Cennetsel Kılıç Bölgesi’ne götürmek olmalı. Ancak ben... Senin asla Kudretli Cennetsel Kılıç Bölgesi’ne dönmemeni umuyorum."

 

"Ah? Neden?” Lign Jie afallamışken sordu.

 

"Bunu sana açıkça anlatamam." Yun Che kafasını hafifçe salladı. "Belki de eğer Kudretli Cennetsel Kılıç Bölgesi’nde uzun süre kalırsan cevabı kendi gözlerin ile görebilirsin. Ama o zaman çok geç olacaktır. Ben sadece şunları söyleyeceğim; Kudretli Cennetsel kılıç Bölgesi senin için kutsal bir kılıç bölgesi olabilir, ama bu sadece dış görünüş. İçi ise hayal ettiğinden çok daha kirli ve dehşet verici. Kudretli Cennetsel Kılıç Bölgesi ile çok ilişiğin olmamasını umma nedenim de senin parlak, elmas gibi ruhunun kirlenmemesini istememem. Gelecekte oradan kendini çıkarmak için fırsatın olmayabilir."

 

"Ben..." Ling Jie'nin ifadesi boşlaştı.

 

"Aynı şekilde Cennetsel Kılıç Villası’nı miras almanı da ummuyorum. Kılıç üzerinde doğuştan gelen yetenek ve şu anki yetenekler açısında ağabeyin Ling Yun'dan daha üstünsün. Bu yönler bile Cennetsel Kılıç Villası’nın Villa Efendisi pozisyonunu miras almak için seni uygun yapıyor. Ancak Villa Efendisi unvanı sadece statü ve şan getirmiyor. Ayrıca çok fazla yük ve sorumluluk getirerek ellerini çoğu zaman bağlıyor. Bu statünün baskısı arzunu bastırarak kişiliğini bile bazen etkiliyor... Ling Yun senden çok daha uygun. Gelecekte, Villa Efendisi pozisyonu için o senden çok daha uygun."

 

Ling Jie: “…”

 

Yun Che sonunda elini geri çekmeden önce Ling Jie'nin omuzuna hafifçe vurdu. Geriye doğru hareket etmeye başladı ama yüzünde hala hafif bir gülümseme varken konuşuyordu: "Ufak Jie, söylemek istediklerimi söyledim. Bu senin kendi hayatın ve en sonunda yolunu seçecek olan da sensin. Diğer herkes sadece gözlemleyip tavsiye verebilir. Bugünden sonra kendi başına çözemeyeceğin bir sorun ile karşılaşırsan istediğin zaman Asgard'a gelip beni bulabilirsin."

 

Elini orada boş boş bakan Ling Jie'ye salladı. Ardından Xue'er ile birlikte kuzeye doğru uçtu.

 

Patron!!"



Aniden Ling Jie'nin tüm gücü ile yaptığı haykırış arkalarından duyuldu: "Sen en çok inandığım kişisin... Bu nedenle dediklerini dinleyeceğim... Kudretli Cennetsel KIlıç Bölgesi’ne dönmeyeceğim... Bugünden sonra... Cennetsel Kılıç Villası’ndan ayrılacağım... Ve dünyayı dolaşacağım... Ben kahramanca yaşayacağım ve dürüst biri olacağım... Cennetsel KIlıç Villası için iyi bir isim bırakacağım... Ayrıca Donmuş Güzelliğin Perisi’ni bulmak için sıkı çalışacağım... Böylece annemin günahlarını telafi edeceğim.... Ve ben, Ling Jie... Dediklerimi yapacağım!"



(FN: Senin adamlığını yerim ben. Söylemedi demeyin bu çocuk ilerde adam olur.)



Yun Che döndü ama Ling Jie çoktan uzakta bulanıklaşmıştı. Hafifçe gülümserken kalbindeki yük de hafiflemişti.



----------ÇEVİRMEN NOTU-------------

 

Yun Che neler yapacak? Şimdi neler olacak? Ling Jie neler yapacak? Bir daha ne zaman gözükecek? Chu Yuechan nerelerde? Merak mı ediyorsunuz? O zaman... Bekleyin, okuyun ve öğrenin ????








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44257 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr