Cilt I - Bölüm 9: Sınav Günü

avatar
596 13

Anime Savaşçısı - Cilt I - Bölüm 9: Sınav Günü


***


6 gün sonra...


"Yabure kabure no yabu isha ga~ Take yabu no naka e, sutta kora sa~" aynada vücuduma bakarken bir şarkı mırıldanıyordum. Mor saçlar ve mor gözler...


"Lanet olsun... Çok havalıyım. Dünya'ya güncelleme gelmeli...


Dünya'ya mor renkli ve mor gözlü insanlar gelmeliydi. Aslında varlardı, ancak ciddi hastalıklarla doğuyorlardı. Bunu düşünürken, hizmetçilerden birisi beni uyandırmak için kapıyı çaldı. Cevap vermezsem girecekti. 


"Uyanığım.." dedim ve kahvaltıya inmek için kapıyı açtım. Karşımda Lisa vardı, benimle ilgilenen hizmetçilerden birisiydi. Görevi sabahleyin beni kaldırmak ve odamla ilgilenmekti. Özel hayatına her şeyden çok değer veren ben, için bu biraz sıkıntı olsa da anime kızı olduğundan dolayı katlanabiliyordum. 


Lisa beni görünce saygıyla eğildi, "Shin-sama, kahvaltı hazır. Efendi Merlin ve Melida Hanım sizi bekliyorlar." 


"Pekala, iniyorum." dedikten sonra Lisa'yı umursamadan merdivenlerden inmeye başladım. Yarın Büyü Okulu açılacaktı ve bugün sınav günüydü. Bu yüzden, Melin ve Melida'da erken uyanmıştı. Yemek salonunda karşılıklı oturmuş ve beni bekliyorlardı. Böyle bir saygıyı hak etmiyordum. Ben odaya girince bana döndüler ve gülümsediler. 


"Günaydın, Shin."


"Günaydın Shin..." 


"Günaydın büyükanne, büyükbaba!" diye karşılık verdim ve sandalyelerden birisine oturdum. 3 Gün önce Oliver için bir mektup yollamıştım. Bunu yeraltı pazarında ki gizli servis ile yapmıştım, bu yüzden kimlik ve açığa çıkmak gibi dertlerden kurtulmuştum. Artık daha fazla kayıplar olacak ve onları kurtardığım da daha büyük bir kahraman olarak görülecektim. 


"Bugün sınav var, ha... Çoktan 15 yıl oldu da geçiyor bile." Merlin iç çekti ve kafasını iki yana salladı. 


"Bugünden sonra daha fazla şeye katılmamız gerekecek. Merlin ve Shin... kalabalıklar sizi izleyecek. Her hangi bir sıkıntı çekmeyecek olsanız da, kısıtlanmak ve yüceltilmek sizi kibirlendirmesin." Melida yemeğine başlarken beni uyardı. 


"Biliyorum büyükanne... sırf bu yüzden kibirlenecek kadar zayıf birisi değilim. Büyükbaba, şundan da ye. Büyükanne, tuzu uzatır mısın?" 


"Buyur. Bunu duymak beni daha da endişelendirdi." Melida tuzu bana uzatırken tekrardan iç çekti. 


"Hehe... endişelenmene gerek yok..." dedim ve yemeye devam ettim. 


***


Öğle saatleriydi, Büyü Okulu'nun önü karınca yuvası gibiydi. Kimi öğrenciler ailelerinden şans diliyor, kimileri tek başına tanrılara dua ediyordu. 


"Ah... Yare, yare..." 


Etrafa bakındım ve kayıt tablosunu gördüm. Burada; sınav odası vb. şeylerin bilgisi vardı. Hızlıca bana verilen numaraya bakınmaya başladım. 


"Hey! Sen! Çekil önümden!" arkamdan beklediğim sinir bozucu bir ses yankılandı. 


Onu duymamazlıktan geldim, daha önemli işlerim vardı. 


"Hey, seni küstah velet! Duymadın mı?!" elini bana doğru uzatmaya çalışıyordu. En sonunda iç çektim ve arkamı döndüm.


"Kurt, bi siktir git! Ananı s*kicem yoksa..." 


"Ne dedin sen!?"


"Uğraşma benle... yoksa sikerim belanı yavşak!" kelimelerim yüzünden titremeye başlamıştı. Kibirli ve aptal bir piç kurusuydu, ve Oliver tarafından sürekli 'Özel' olduğu konusunda dolduruluyordu. 


"Ben... Kurt von Rietsburg! Ben bir asilim!" 


"Nani?! ...ah evet, öylesin." dedim ve bir adım geri çekilerek önünü açtım. 


"Hmph! Aşağılık avam en azından haddini biliyors-" 


Cümlesi benim yumruğumu yüzüne yemesiyle kesildi. Kibirli ve kendini özel sanan insanlar en dayanılmaz tiplerdi, animelerde bunlardan fazlasıyla vardı. Ve her zaman böyle piçleri dövmek istemiştim. 


"Evet, haddimi çok iyi biliyorum. Lakin sen bilmiyorsun... suratına sıçtığımın sarı pipisi!" dedikten sonra birde yerde tekmeledim ve umursamadan sınav odama doğru yola koyuldum. Etrafta ki insanların kıkırdamasını ve bana şaşkınca bakan Ağustos'u görebiliyordum. Belli ki olaya dahil olma planı vardı. 


Yerde yatan Kurt'u umursamadım, zaten sinirlenmesi ve duygularının kontrolünü kaybetmesi gerekiyordu. Kibrinin ezilmesi ve gururunun ayaklar altına alınması gerekiyordu ki daha güçlü bir şeytana dönüşsün. Zaten, çoktan Oliver'a bunları anlatan bir mektup göndermiştim. 


***


Sınıf 6... Yazılı sınav odası...


Önümdeki sınav kağıdına bakarken, aklımdan şarkılar söylüyordum. Çünkü çok saçma ve basit gözüken zor sorular vardı. 


Büyü yapmak için gerekenler nedir? Detayları ile açıklayınız; 


Yüksek bir oranda zihinde canlandırma ve mana gerekiyor. Diğerleri sözlerin etkisini kullanarak zihinde canlandırmayı kolaylaştırıyorlar, ancak yüksek bir odağa sahip kişiler için böyle bir şey söz konusu değil. 


İlk soruyu cevapladıktan sonra birbirinden kazık gözüken altı soruyu da detaylarıyla cevapladım ve geri kalan üç soruyu boş bırakarak sınavdan çıktım. 


"Bunlar zordu... Ancak, bunlardan daha kötülerini görmüştüm." Türk eğitim sistemindeki kazık sorulara kıyasla bunlar hiçbir şeydi.  Sınav odasından çıktığım gibi büyü sınavını yapılacağı yere doğru ilerlemeye başladım. 


***


Oda 1... Pratik Sınav Odası...


"Evet! Şimdi, hedef alın ve tüm büyü gücünüzle en güçlü saldırınızı yapın! Sen! İlk sıradasın!" sınavdan sorumlu öğretmen önündeki notlara baktıktan sonra bize doğru bağırdı. Bir eliyle, en yakınında duran öğrenciyi işaret etmişti. Neden bağırıyorlardı? Sanırım Japon animelerindeki en büyük sorun buydu. 


Sınav odasında benim haricimde dört öğrenci daha vardı. Hepsi bir kerelik karakter olduklarını gösterircesine giyinmişti. Sınavdan sorumlu öğretmene en yakın olan, yakışıklı değil ama sempatik gözüken çocuk öne çıktı. 


"Anlaşıldı." dedikten sonra ellerini ileri uzattı ve bağırmaya başladı, "Yanan alevler! Ellerime toplanın ve düşmana saldırın!" elinde bir büyü çemberi oluştu ve içinde mum ateşi kadar bir alev demeti ortaya çıktı.


"Alev topları!" elindeki mum ateşi büyüdü ve bir tenis topu büyüklüğüne erişerek, atış hedefine çarptı. Sigara yakmak için dahi yetmeyecek kadar güçsüz olan bu ateş topu, hedefin üzerine temas ettiği anda dağıldı. 


Üzgünüm genç adam... Ancak burada ana karakter var. Benim ne kadar muhteşem ve op olduğumu göstermek için karınca olman gerekiyor. Ayrıca, büyü sözlerin hiç havalı değil.


Öğretmenin ve diğer öğrencilerin yüzündeki tatminkar övgüyü görünce midem bulandı. Büyü yapan öğrencinin yüzünde sanki bir bok yapmış gibi tatminkar bir ifade vardı. 


"Hm, bu seferki yapacak. Sıradaki!" öğretmen sıradaki öğrenciyi çağırdı. 


Başka bir arka plan karakteri öne çıktı ve ellerini açarak büyü yapmaya başladı. Saçma bir şekilde dans ediyorken, elleriyle akrobatik hareketler yapıyordu. Büyücü olmak yerine bir sirk çalışanı olmalıydı. 


"Azgın su akıntıları! Ellerimde toplanın ve ileriyi yıkayın! Su atışı!" büyü çemberinden çıkan bir su bardağı boyutundaki su topu fırladı ve ağır çekimde hedefe çarptı. Bu kadar büyük ve şaşalı hareketlere rağmen, yaptıkları utanç verici derecede verimsizdi. 


"Dans et, rüzgar! Akıllıca dans et! Başkalarını biçen bir fırtınaya dönüş!" sınıfın zeki ama çalışkan olmayan çocuğu öne çıkarak, gerçekten havalı gözüken hareketler yapmaya başladı. Ellerini çırptı ve ayağını yere birkaç kere ritimli bir şekilde vurdu. Ardından kendi etrafında döndü ve elini bir centilmen gibi ileriye uzattı. 


"Rüzgar Fırtınası!!" vantilatörden çıkarmış gibi bir hava akımı, güçsüz bir şekilde hedefe çarptı. Bir rüzgar gülünü döndürmek için büyük bir güçtü. 


Sırada bir anime kızı vardı. Ancak o kadar önemsiz ve bakımsız bir görünümü vardı ki, sokakta yürüse fark edilmezdi. Saçları önemli bir kadın karaktermiş gibi kısa ve şekilli kesilmişti. Bakışlarında gizli bir cadı saklıydı adeta. Ancak o yüzünü görünce içimden gelen yumruklama hissine engel olmaya çalışıyordum. 


"Doğa ana, kara toprak, bana gücünü bahşet! Düşmanımı yok etmek için taşlarını şekillendir! Yeryüzü patlaması!" birkaç çakıl taşı büyü çemberinden fırladı ve bir bebeğe çarpsa zar zor ağlatacak bir hızla hedefe çarptı. Hiç bir şey olmamıştı. Büyük ihtimalle atmosferdeki mana, hedefe daha çok zarar veriyordur. 


Yare, yare... 


"Senin sıran." gözlüklü öğretmen gözlüğünü düzeltirken bana seslendi. Ardından tekrardan ismime baktı ve bana döndü, "Hm, seni majestelerinden duymuştum. Sadece hedefe zarar verebilecek kadar büyü gücü kullan. Odayı havaya uçur-" 


"Yeryüzü patlaması!" onun cümlesini bitirmesini beklemeden elimi uzattım ve olması gereken büyüyü yaptım. Beş farklı bir metrelik çember oluştu ve içinde büyük kayalar oluştu. Elimi ileri savurduğum anda, yaydan çıkmış bir ok misali hedefe indiler ve parçalarına ayırdılar.


Bu S Sınıfına geçmem için yeterliydi. Tek saldırı da farklı hedefleri aynı anda indirmiştim. Ayrıca o kadar dikkat çekmeyecek bir güç ve büyü kullanmıştım. 


Sınav görevlisi gözlüklerini düzeltti ve parçalanan hedeflere baktı. "Hm, gerçekten de güçlüsün." 


***


Sınav odasından çıktıktan sonra bir yan odadan çıkan Sicily'i gördüm. O da aynı sırada çıkmış ve gözlerimiz kesişmişti. 


Hiç bir şey söylemedim ve sadece nazikçe gülümsedim. Ardından önümde açılan kapıya adım atmamla, bir anda oradan kayboldum.  


Sicily von Claude'ın Ağzından; 


Yazılı sınav benim için zor değildi. Ancak, pratik sınavı birazcık zorlayıcıydı. Tahminlerime göre S Sınıfına girebilirim. Ancak bunlar pek umurumda değildi, aklımdaki o figürü silemiyordum. 


'Yakında tekrardan görüşeceğiz...' 


"Ne demek istedi acaba..." düşüncelerimle sınav odasından çıktım. Maria'nın yanına gitmeliydim, sınav odalarımız birbirinden uzak değildi. 


"Heh?" kapıdan çıktığım anda aklımdaki o silinmez figürle göz göze geldim. Kalbim çok hızlı bir şekilde atmaya başlamıştı. Bilmediğim bir sebepten dolayı paniklemeye başladım ve vücut ısım arttı. 


Bir şey söylemek üzereydim ki, nazik bir şekilde gülümsediğini gördüm. Önceki gün için düzgün bir şekilde teşekkür edememiştim bu yüzden ona en azından bir şeyler ısmarlamalıydım. Ancak elimi uzattığım anda bir anda kayboldu. 


"Önceki büyünün aynısı mıydı?" neredeyse aynı gözüken bu büyünün hangisi olduğunu hatırlamıştım.  


Ama önemli olan bu değildi! Önemli olan onunla tekrardan karşılaşmış olmam ve yüksek ihtimalle bir süre sonra tekrar görebileceğimdi!


"Yeteneği ile S Sınıfa rahatlıkla girebilir. Eğer.. bende girersem o zaman sınıf arkadaşı olacağız!" içimde harekete geçen beklentiyi engelleyemedim. Nazik gülümsemesi gözlerimin önüne gelince, yanaklarım kızarıyordu. Onu göreceğim günü iple çekiyordum.


***


Ana karakterin ağzından; 


Sicily'in yanından havalı bir şekilde ayrıldıktan sonra malikaneye gittim ve uyumaya başladım. Sınavlardan her zaman nefret etmişimdir. Ve her zaman sınavlarım bittikten sonra uyurum, bu alışkanlığıma hâlâ devam ediyordum. 


***

1427






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44587 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr