Cilt I - Bölüm 11: Gizli Karşılaşma

avatar
651 9

Anime Savaşçısı - Cilt I - Bölüm 11: Gizli Karşılaşma


Gizli Karşılaşma: Şeytanlaşmış Hayvanları Katleden Kahraman (0/30)

 

Açıklama:

 

Oliver Schtrom çeşitli teknikler kullanarak canavarları kullanmak istiyor. Bu sebeple çevredeki güçlü yaratıkları himayesine altına almak için çabalıyor. Kahramanın bulunduğu orman güçlü hayvanlara ev sahipliği yapıyor.

 

[Tamamlanmadı.]

 

Ödül: Anime Puanı [5]

 

 

Hm? Böyle bir şey beklemiyordum. 

 

RPG oyunlarına alışkın olduğumdan dolayı anında otuz civarı canavar öldürmem gerektiğini anlamıştı. Bu da demek oluyordu ki en az otuz tane canavar bulunuyordu. Tabii zor olmayacaktı.

 

Düşüncelerle boğuşurken yavaşça yürümeye devam ettim ve arama büyümün sınırını genişlettim. Arama büyüsüne temas eden canlı tamamen büyünün içine geldi ve her şey aydınlattı. Oldukça büyüktü, görünüşüne bakılırsa bir aslandı. Ancak yelesi yoktu ve daha çok kaplana benziyordu. Aramızda yüz elli metre vardı. Aurasına bakılırsa üst sınıf büyücü seviyesindeydi, benim için sıkıntı olmasa da hafif uğraştırırdı.

 

Sağ elime mana topladım ve hafifçe kaldırarak canavarın olduğu bölgeye doğru bir mavi ateş topu gönderdim. Ateş ilerledikçe çevreyi aydınlattı ve önümü bir köprü haline getirdi adeta! Ancak asıl görevi bu değildi, ateş topu ilerlemeye devam etti ve bir şeye çakıldı. Ardından tüm mağarayı sarsan devasa kükremeler geldi. Kulak zarımı kanatacak seviyede olmasına rağmen hiç rahatsız olmadım. Aksine sevinerekten gülümsedim.

 

“Canım sıkılıyordu. Anlarsın ya, hani.” Manamı vücudumda çevirdim ve atmosferdeki manayı bir kara delik misali kendime çektim. Ardından Michel’den öğrendiğim kılıç sanatını kullandım, Melida’nın benimle birlikte yaptığı ayakkabılarıma mana doldurdum ve Merlin’in bana öğrettiği ateş oklarını oluşturdum. Ateş oklarını kendi etrafında döndürerek hızını artırdım ve bir mermi misali yaratığın olduğu yere gönderdim. Oklar yaratığın olması gerektiğini düşündüğüm yere çakıldı ama bir ses çıkarmadı. Tekrardan arama büyüsü kullandığımda ürpermem ve kılıcımı arkama savurmam bir oldu.

 

Mavi ateşin oluşturduğu ışıklar patladı ve mağara havaya uçtu. Eşsiz bir kuvvet kılıcıma karşı geldi ve beni ipi kopmuş bir uçurtma misali geriye fırlattı. Öyle hızlı savrulmuştum ki bir mermiden farkım yoktu. Saniyenin onda biri kadar sürede duvarın dibine geldim. Sırtımda oluşan küçük ürpermeler gösteriyordu ki duvara çarparsam delik deşik olacaktım. Bu yüzden mana mı patlattım ve duvarlar arama bir [Geçit] oluşturdum. Duvara çakılmak yerine geçidin içine girdim ve mağaranın hemen dışında, ormana geldiğimde bulunduğum yerden çıktım. 

 

“Ucuz kurtuldum. O neydi öyle ya?” elimi çeneme götürmüş bir şekilde düşünürken, mağaranın olduğu yerden büyük bir kaya üstüme doğru gelmeye başladı. Bunu fark ettiğim gibi önümde bir geçit oluşturdum ve içine girmesini sağladım. Kaya geçide girdikten hemen sonra benzer bir geçit mağaranın üstünde ortaya çıktı ve geldiği yere geri gönderdi. Hızından bir şey kaybetmemiş olması mükemmel bir şeydi. Aynı şekilde karşılık veriyordum – ki bana göre bu [Geçit] büyüsünün en büyük gücüydü. İki yeri birbirine bağlıyordu, sonsuz potansiyeli vardı.

 

“Hm hm.” Misliyle karşılık vermek gerekiyordu.

 

Ateş elementini kendime çekip saflaştırdım ve büyüye hazır hale getirdim. Beş metreye ulaşan büyük ateş okları etrafımda döndü ve mağaranın olduğu yere atıldı. Ateş okları kendi etrafında dönerek hızlarına hız katıyordu. Oklar mağaraya indi ve kükremeler duyuldu. Hemen ardından onlarca kaya bir çakıl taşı gibi bana fırladı. Umursamadan ateş okları göndererek hepsini parçaladım. Küçük taşlar halinde daha fazla olsalar da teke tek bir savaştı, yani isabet oranı çok daha önemliydi.

 

“O öyle olmuyor. Yeryüzü Patlaması!”

 

Keskin kayaları oluşturdum ve mağaraya kayalarla aynı hızda –belki de daha hızlı- gönderdim. Mağaranın olduğu yere çarpında toz parçaları yükseldi ama herhangi bir kükreme duyulmadı. Ancak bu demek olmuyordu ki canavar zarar görmüştü. Hareketlerine bakılırsa zeki bir yaratıktı. Sürekli rast gelinmezdi. Bende sadece birkaç kere rast gelmiştim ancak bu kadar zeki değillerdi. Vahşi bir hayvandan farksızlardı. Ancak bu bayağı bayağı strateji uyguluyordu.

 

Kılıcıma mana aktardım ve efsunları aktif hale getirdim. Ardından hemen üstüme bir rüzgar merdiveni oluşturup, ayaklarımı ona dayayarak bir taban sağladım. Bacaklarım güç verip vücudumu rüzgar büyüleriyle donattıktan sonra atılmayı bekleyen bir mermiden farkım kalmamıştı. Kılıcımı belimin altında olacak şekilde pozisyon aldıktan sonra mağaraya doğru zıpladım.

 

Ayaklarım rüzgar merdiveninden ayrıldığı anda bir yıldız gibi mağaraya fırladım. Saniyenin 10/1’i süresinde mağaranın üstünde belirdim ve düşmanımı gördüm. Aslan ve kaplan karması bir yaratıktı. Yelesi yoktu, daha çok kaplana benzese de krallara yaraşır asil aurasıyla aslan olduğunu gösteriyordu. Altın sarısı kürkü ve on metreye ulaşan büyük bir fiziği vardı. Dişleri testereyi andırıyordu. Çok kısa süreliğine gözlerimiz kesişti. Ancak ben çoktan gücümü salmıştım.

 

“Güneş Stili 62. Hareket, Irmağı Takip Eden Ölümsüz Nihayete Eriyor.” kendi etrafımda topaç Levi misali döndükten sonra tüm kalbimi kılıcıma verdim. Güneş Stili’nin nihai hareketini yapmamla birlikte önümdeki dünya bir anda değişti. Manam sınıra dayanırken, nefesim ağırlaştı ve tüm hücrelerim zaferini kutlayan asker misali kükredi. Zaman adeta yavaşlamıştı. Ne olduğunun bile farkında olmadan aslanın burnunun ucunda belirdim. Kılıcım içgüdülerime kulak verdiğinin gösterircesine parladı ve bir celladın kafa kesmesini andırırcasına indi.

 

Aslanın kafası havaya fırladı ve bende yere meteor gibi çakıldım. Şanslıyım ki yerle temas etmeden savunma efsunlarım harekete geçti ve tüy düşüşü uyguladı. Her ne kadar vücudumda ki güç istifa etmiş olsa da doğruldum ve yüzümü yerden kaldırdım.

 

Ana gücüm kılıç oyunu değil, büyüydü. Kılıçla güçlü olsam da büyü ile karşı konulamaz hale geliyordum. İsteseydim bu yaratığı büyü ile kolayca öldürebilirdim. Nefes nefese bile kalmazdım. Ancak büyü sadece bu dünyaya özeldi. İleriki haritalarda beni koruyacak şey tecrübe ve bilgiydi, büyü bu dünyaya mahsus olduğundan dolayı büyü konusundaki bilgi benim işime yaramazdı.

 

Yavaşça ayağa kalktım ve vücudumu esnettim.

 

[Bir Canavar öldürüldü.]

 

Sağ ol ya… ben bilmiyordum. Dilimi tıklattıktan sonra kılıcımı yerden aldım ve arama büyümü çevreye yaydım. Aslana yakın güçlü auralar ile çakışan büyü gücüm sayesinde yerlerini kolayca anladım ve harekete geçtim.

 

Şuan yapacağım küçük katliamın sonuçlarının ağır olacağını nerden bilebilirdim ki?

 

***

 

“Huuf…” derin bir nefes verdim ve gözüme kaçan terleri sildim.

 

[Bir canavar öldürüldü!]

 

Önümdeki büyük yılan vücuduna bakarken soğuk rüzgara karşı koydum ve vücudumun üşümesine izin verdim. Güneş öfkeliymiş gibi beni kızartıyordu. Tüm derim acılar içindeydi. Vücudumdan akan ter damlaları oldukça sıcaktı ve sayıca yüzlere ulaşmıştı.

 

Gizli Karşılaşma: Şeytanlaşmış Hayvanları Katleden Kahraman (7/30)

 

Açıklama:

 

Oliver Schtrom çeşitli teknikler kullanarak canavarları kullanmak istiyor. Bu sebeple çevredeki güçlü yaratıkları himayesine altına almak için çabalıyor. Kahramanın bulunduğu orman güçlü hayvanlara ev sahipliği yapıyor.

 

[Tamamlanmadı.]

 

Ödül: Anime Puanı [5]

 

“Vay be! Bayağı eğlenceli aslında!” diyerek gülümsedim.

 

Önümdeki yılan oldukça büyüktü. Yedi veya sekiz metre arasında bir boya sahipti. İki elimle bile saramayacağım kadar büyük bir gövdesi vardı. Pulları sert ve yeşilimsi bir tondaydı, koyuydu. İlk savaştığım yaratıktan birkaç kat daha güçlüydü.  

 

Her neyse…Beni biraz uğraştırsa da ölmüştü. Sırada diğer hayvanlar vardı. Tekrardan arama büyüsü kullanarak yeni avlar aradım.

 

Sistem her ne kadar amacından şaşsa da pek umurumda olduğu söylenemezdi. Ben eğleniyordum ve bundan bir hayli zevk alıyordum. Benim için önemli ve mühim olan buydu.

 

Diğer şeyler ise pek umurumda değildi.

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44601 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr