'Ariploks kıtasının kuzey doğusundaki Meritroan Krallığı, Kuzey Doğu İmperia sıradağlarının sınırlarında adeta sınır bekçisi görevi gören bu krallık, yüzyıllardır Blomerian ırkının korumalığını bütün şanıyla ve yeteneğiyle yapmaktadır. Siz genç nesillerin görevi ise her ne iş yapacak olursa olsun başarılı ve krallık aşkıyla yapmasıdır. Unutmayın krallığını sevmek demek ille de asker olmak değildir. Çiftçiler hatta işçiler bile...'
Öğretmenimizin her zamanki gibi bizlere kral ve krallık aşkını aşılıyordu. Zaten tarihi sevmiyordum bir de üstüne bunu hiç çekemem. Sırama uzanmış bir halde çaktırmadan uyumaya çalışırken hoca tutkulu bir şekilde bizlere bunu anlatıyordu. Her defasında gece geç yattığım için öğleden sonraki dersler benim için uyku dersleri olarak geliyordu, sanırım o yüzden bu tutkulu anlatımdan hiç etkilenemedim. Çok üzgünüm hocacım.
Tam uyumak üzereyken, hoca gelip beni nokta atışı vurdu.
' Lekris'
Demesiyle birlikte yarı uykulu bir şekilde ayağa fırlamam bir oldu. 'Evet hocam' dedim.
Hoca kaşlarını çatmış bir şekilde ' madem bu kadar rahat bir şekilde uyuyorsun, o halde ne anlattığımı da biliyorsundur umarım. '
Tabii ki de biliyorum yoksa uyurmuyum...
Cevap vermeme izin vermeden direk sorusunu sordu.
'Krallığımızın en parlak dönemlerinden birini yaşatan muhteşem Kleous II.Morius Meritroan hangi devirde yaşamıştır?'
Tarihi sevmediğimi ve hiçbir şey bilmediğimi de eklersek bu soruya cevabım yok tabii ki. Ancak sallamaktan zarar gelmez sanırım, en azından susup öyle dikilmekten iyidir değil mi?
'Yükselen Güneş devri olabilir mi hocam?'
Hoca küçümsemiş ve kızgın, sınıftakiler ise alaylı bir şekilde bana bakıyordu. Sanırım boşa sallamışım. Hadi bakalım cetvel geliyor kesin.
'Evet gençler buradaki örnekte de gördüğümüz üzere dersi dinlemez isek aynen böyle bir genç olursunuz.' Dalgasını geçtikten ve sınıfla güldükten sonra bana ' Otur.' dedi.
Yerime oturduktan sonra hoca 'Bu soruyu cevaplayabilecek olan var mı?'
Her sınıfta bulunabilecek zeki kardeşlerimiz elini bile kaldırmaya zahmet etmemişti bu soru için.
Orta seviyeli bir öğrenci ayağa kalkıp ' 5 Kleouslar devri hocam. ' deyince rezil olma nedenimi anladım, cevap zaten soruda mevcutmuş. Hoca öğrenciye ' Aferin aslanım. ' dedi.
Hoca kızdığı için o ders zar zor uykuya direndim ve kafamı kollarım ile destekleyerek ayakta tuttum. Kapını önündeki çanı temizlikçi Brod çaldıktan sonra hoca ' Ders bitmiştir, ödevlerinizi yapmayı unutmayın haftaya hepsini kontrol edeceğim' dedi. Herkes sınıftan çıkmaya başladı.
Tam bende çıkıyordum ki hoca bana seslenerek 'En basit kültürel bilgiyi bile bilmiyorsun en azında bulunduğumuz çağ hakkında bir şeyler öğren. Haftaya dersin son 10 dakikası anlatacaksın.'
Cetvel gelmediğine göre böyle bir ceza gelecekti ama koca bir çağı da ceza olarak vermezsin be adam. Hemen ardından ekledi ' Sayi çağımızı bile bilmeyip yanlış yerlere çalışırsın sen. Cevap verdiğin yani Yükselen güneş çağındayız. Sakın kolaya kaçıp yüzeysel çalışıp sınıfa gelme, cezası ağır olur. ' Tehdidini de ettikten sonra eliyle gidebilirsin işaretini yaptı.
Sınıftan çıktım. Okulumuz tek katlı olduğundan ve koridorlarımızın bir tarafı açık olduğundan dolayı direk okuldan çıktım. Güneşin batmasına kabaca 3-4 saat vardı. Hava özellikle de yaz aylarının etkisiyle az bulutluydu. Okuldan çıktığım gibi etrafta göz gezdirdim. Taş ve topraktan oluşmuş ana yolda at arabaları ve iş koşuşturmasındaki insanlar var iken caddeyi de çoğunluğu 2 katlı sade yapılı binalar çevreliyordu.
İnsanlar yol kenarındaki yerel dükkanlardan alışveriş yapıyorlardı. Bir yandan da at arabalarından yük indiren hamallar ter içinde işlerini yapmaya çalışıyordu. Cadde kenarlarında ise atlı şehir korumaları vardı. Ne zaman bu manzaraları görsem benim ne işim var bu sıkıcı okulda diye düşünüyorum ancak son senem bu 1 ay sonra liseden mezun olduktan sonra babamın yanına geçip tam anlamıyla işime odaklanacaktım. 1 ay daha bu okula sabretsem benim için yeterli. Zaman akmıyor gibi ancak 2 yıl sabrettim 1 ay daha mı sabredemeyecektim? Kesinlikle hayır.
Kenarda yürüyerek cadde boyunca ilerledim. Etrafta göze gezdirirken iyice fark etttim ki özellikle kadınlar evleri için kış aylarında yenilebilir gıdalar için tüccarlar ile sıkı bir pazarlık yapıyordu. Sonuçta Genelde yağışlı ve karlı olan Lirent de herkesin yiyecek derdi vardı. Şehir merkezi olmasına rahmen kışın buralar bu kadar kalabalık değildir. Büyük ihtimalle kasabalardakiler ve köylerdekiler şehire gelip gerekli olan şeyleri almaya ve elindekileri satmaya çalışıyordu. Ayrıca dikkatimi çeken bir diğer unsur ise, buralarda görmesi oldukça nadir bir şey olan, kısa kollu giysiler. Yılın bu aylarında Lirent de yaşayan insanlar 2-3 ayda olsa kısa kollu kıyafetler giyiyordu. Bu durum genelde güney vilayetlerinde yaşayanlar için daha normal olsa da buradakiler için bir farklılık hissiyatı veriyordu.
Yürüyüşümü hızlandırıp iki katlı bir binanın alt katındaki dükkânı ve onun güneş ışığında parlayan tabelasını gördüm. Tabelayı ben yaptığım için gözümün gördüğü en dikkat çekici şey sanırım benim için oydu. Tabelada 'Ariploks Koruma' yazıyordu. Burası babamın dükkânı ancak ben hala resmi bir üyesi olamadım maalesef. Henüz yanımda kılıç taşıma hakkım olmadığı için buraya üye olamıyorum. Ancak mezun olduktan sonra resmi olarak yanımda kılıç taşıyabilmek için İç işlerine başvuracaktım. Büyük ihtimalle kabul edilirdi çünkü babam bir işinde bürodan birine yardımcı olmuştu. Yani halledilemeyecek gibi değildi. Kalabalığın arasından kapının önündeki bronz tenli keli görünce ' Kel Viras ' diye seslendim. İnsanlar kalabalıktan ve tüccarların bağırışlarından dolayı oralı bile olmadı. Kel kafasını dahi kaldırmamıştı. Kapının önüne gelince kafasını eğmiş hafif horlayan Virasın ayağına hafif vurdum. Kafasını hafif yukarı kaldırdıktan sonra tek gözünü açarak bana baktı. Ben olduğumu görünce Kafasını eğip gözlerini kapadı ve ' Lekris insanların arasında kel Viras demesene, komik gözüküyor. ' deyince bende gülerek ' Virasa bak sen sanarsın centilmen biri. ' dedikten sonra devam ettim ' Babam içeride mi? ' o da ' İçeride bu gece yapılacak olan görevleri listeliyor. ' dedi. Bu akşamki görevlerin ne kadar eğlenceli olacağını düşünüp içeri girmeye hazırlanırken ortası cam Kenarları ve gövdesinin altı tahta olan kapıdan yansımama baktım.
Arkamdan gelen güneş ışınları camlardan ışık yansıtarak suratımı renklendiriyordu. Kendime şöyle bir baktım 1,70 civarında ince siyah saçlı, siyah gözlü ve ten rengi açık bir gence bakıyordum. Yansımamı görünce keşke daha kalıplı görünsem diye iç çektim. Kendi kendime tarihlerden 783 ve Yeşil Ay yılı, aylardan Ağustos günlerden cuma dedim. Benim işimin akşam başlamasından dolayı
' Yeni bir gün. ' diyerek takma zilli kapının kulpunu tutup, kapıyı açtım.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..