Yazar: TuMeRiC
Editör: EdebibirKorku
Aslında bu haplar arasında seçim yapmak gayet kolaydı. Kırmızı hap karanlık ve meşum bir hava yayarken mavi hap saf ve kutsal bir hava yayıyordu. Fakat Alka derin düşüncelere daldığı için bunun farkında değildi.
‘Matrix’de adam hangi hapı seçiyordu? Lanet olsun! Daha dikkatli izlemem lazımdı, sırf bu yüzden ölürsem ruhum cennete ulaşmadan keder ve sinirden parçalara ayrılır!’
Derin birkaç nefesin ardından sakinleşti ve olaya daha mantıklı bakmaya başladı.
‘Her neyse o zaman klasik yöntemi uygulamak düşer bize.’
Düşüncelerinin ardından elini ağzına götürdü, işaret parmağının ucunu yalayıp söylemeye başladı, “O piti piti karamela sepeti terazi lastik, cim lastik...”
Sesi giderek kısıldı ve en sonunda durdu. Ardından hapların özellikleri fark etti ve mavi hapı kaptığı gibi ağzına attı.
Hemen ardından etrafında ki ışık sönerek hayatı bir film şeridi gibi akmaya başlamıştı. Her akan sahnenin ardından kenarda bir bildirim çıktı.
+3 Karma Puanı,
-1 Karma Puanı,
-8 Karma Puanı,
-52 Karma Puanı,
+4 Karma Puanı,
+16 Karma Puanı,
+3 Karma Puanı...
Ne zaman yaparken pişmanlık duyduğu bir görüntü aksa eksi karma puanları gelirken, yaparken pişmanlık duymadığı ve içinin rahat ettiği durumlarda ise karma puanı kazanıyordu. Tüm ömrü önünden geçerken o kıza yaptığı iltifatlar, zar zor kazandığı paralar ile aldığı hediyeler, götürdüğü kafeleri görmesi dişlerini sıkmasına sebep oluyordu. En sonunda sıra yatakta tüm arzularına tamamlamak üzereyken yaşananları görünce sinirden tepinmeye başladı.
Önünde bir bildirim süzülmeye başladı.
~Toplam karma puanınız: -248.
~Kader puanlarınıza göre yaşayacağınız reenkarnasyon: Orta düzey bir gezegende demir soy bir hanedanda hadım olmak.
~Kaderinizi değiştirmek için zar oyunu oynamak ister misiniz?
[Evet/Hayır]
‘Ne?! Hadımlı mı?! Hangi yarak kafalı böyle bir teklifte bulundu?! Sizin anınıza kayayım, animelerde ki ana karakterler böyle bir şey ile karşılaştığında direk harem kurup gezegene hükmetmesi için özel muamele görüyor ama bize gelince amcık amcık teklifler oluyor!? Reankarneyi yöneten bilmem kimin oğlu olsam ama şimdi yağ çekiyor olurdun demi?’
Gördükleri karşısında kendini kaybedip ana avrat sövmeye başladı.
“Sizin ta a@&#&@€¢$®|\>;#&₺-)” dedenin mezardaki toprağına #&#_#_& dayının kel kafasının @&@₺¢€®$®...”
Bir süre daha devam ettikten sonra hırsını atıp düşünmeye başladı.
‘Haah, hadım olmak kesinlikle kabul edilebilir değil. Gidip zar atacağım daha da kötüsüyle karşılaşmam nasıl olsa.’
Dedikten sonra evet yazan sembole uzanıp dokundu. Ardından önüne kırmızı ve mavi zarlar geldi. Zarlar havada süzülür iken onların altında “Salla gitsin” yazan bir buton vardı.
‘Bu nasıl bir dil amk? İnsan az resmi olur niye mahalledeki abiler gibi konuşuyor bu?’
Bunları düşünür iken elini “Salla Gitsin!” yazan butona uzattı.
Butona temas ettiği anda zarlar hareket etmeye başladı. Aster’in gergin bakışları altında yavaşça yuvarlandı. Zar her yüksek sayıya geldiğinde durması için, her düşük sayıya geldiğinde ise durmaması için dua ediyordu ama anlaşılan duaları Tanrı tarafından çok kabul görmemiş olacak ki her iki zarda iki sayısının üstünde durdu.
O anda Aster’in başından aşağıya kaynar sular döküldü.
Göz yuvaları yaşlarla doldu, kan beynine hücum ediyordu. Bu trajikomik sahne onu öyle dehşete düşürmüştü ki elleri titriyordu.
Tam kahpe kadere küfür edecekti ki sistemin sesini tekrardan duydu.
~Tebrikler, attığınız zarın sonuçları iki ve iki olarak belirlenmiştir.
~Bu durumda yaşayacağınız hayat: Orta seviye bir dünyada bok temizleyen bir köle olmak. (Detaylı bilgi için...)
~Tebrikler kaderinizi başarı ile mühürlediniz.
~Önünüzdeki uzun yaşamda başarılar dileriz.
‘AAAAAAAAAAAA! BİR DE GEVŞEK GEVŞEK KONUŞUYOR YAVŞAĞI BAK SEN! NEYMİŞ UZUN YAŞAMIMDA BAŞARILARMIŞ, TABİİ SANA HAVA HOŞ! BOK TEMİZLEYECEK OLAN SEN DEĞİLSİN! ROMANLARDA, MANGALARDA ANA KARAKTER BÖYLE BİR OLAY YAŞADIĞINDA ALTI ATIYOR AMA BİZE GELİNCE HEMEN İKİ!! NASIL BİR ADALET LAN BU?! AĞAĞAĞAĞAAĞ BEN SİZİN CİBİLİYETİ EKREMİNİZİ €©€¢$<[] [{#_#-@₺26#&@)@_’
Uzunca bir iç monologdan sonra kendini kaybedip sistemin akrabalarını güzelce selamladı. Bir yerden sonraysa öfkeden deliye dönüp yeri yumruklamaya başladı.
“Ahh! Acıdı!”
Burnunu çekerken kızaran elini tuttu.
“Her bela beni bulur zaten. Her zaman en kötü kader ile karşılaştım. Yetim büyüdüm, çocukluğumdan beri çalışmak zorunda kaldım, sokaklarda yattım, ateşim çıktığında bana ilaç veren olmadı, ölümüne öksürsem dahi hemen uykusundan uyanıp gelen bir annemde olmadı... Tam hayatımı düzeltip mutlu olmaya başladım, ölüm gelip mutluluğu elimden aldı.”
“Ardından kendimi böyle bir boktan durumda buldum yeni bir yaşam için umutlanır iken kendimi bulduğum şu duruma bak.”
Derin bir sessizliğin ardından yavaşça yerden kalktı. Tekrar bildirimlerine bakmadan önce detaylı bilgi için elini uzattı.
~Bok Temizleyicisi: Yeni gelişen kanalizasyon sistemleri hala hatalarla dolu. Ayrıca halk hala evin içine sıçmaya alışmış gibi durmuyor. Kimi bağnazlar bu yeni teknolojiyi reddediyor ve sabote ediyor. Devlet bu sabotajları ve sistemde yaşanan arızaları onarmak için adımlar attı fakat dışkılar bu duruma engel oldu.
~Bu yüzden yeni bir yol yöntem aradılar ve sonuç olarak lağım temizleyicilik adı altında bir meslek açığa çıktı. Köleler ve suçlular bu işlerde çalışıyor Yaşanan tıkanmaları açmak ve restore edilecek alanları temizlemek lağım temizleyicilerinin görevleri. Yeni mesleğinizde kolaylıklar dileriz.
Bu bildirimin ardından bir bildirim daha geldi.
~Reankarnasyon başlıyor. 10, 9, 8...
Sayaç sıfıra ulaştığında bilincini kaybetti.
~.~.~.~.~
Kont Deruth Fyder, Gümül Seviyesi’nde bir rütbeli Azam’dı.
Başkent yakınındaki ve ticaret yolları üstündeki geniş bir bölgeyi kontrol ediyor olması sayesinde kazancı boldu. Ama şaşırtıcı şekilde bu bol kazançla bile erişemeyeceği bir hazineye sahipti.
Buzul Gözyaşı, Safir.
Bu kişinin buz elementini uyandırmasını sağlayan bir mücevherdi. Aslında buz elementini uyandırmaya yarayan mücevherler nadir değildi. Buzul Gözyaşı’nın bu kadar nadir olmasının nedeni tamamen çıkarıldığı yerle bağlantılıydı.
Buzul Gözyaşı, Donuk Bölge adındaki nadir bir element bölgesinin üçüncü halkasından çıkarılmıştı.
Kont Deruth bu mücevheri kendisi için almıştı. Ancak ateş elementi gelişimini tamamlamadan buz elementini kullanmak istemiyordu.
Tam hakimiyet kuramadığı iki elementin vücudunda çarpışmasından ve bunun sonucunda zarar görmekten korkuyordu. Ama böylesine değerli bir mücevheri de yanından ayırmak ihtimal dahilinde değildi. Bu yüzden her zaman cübbesinin iç cebinde sağlamca taşırdı.
Yine mücevherin cübbesinin iç cebinde olduğu gecelerden birindeyken, hareminden en sevdiği cariye ile bir şeyler yaşadıktan sonra ejderhayı kusturmak için yataktan kalkmıştı. Tabii değerli mücevheri ve cüppesini de unutmamıştı.
Odasının az uzağında ki tuvalete, hala yattığı odaya tuvalet koyacak kadar açık fikirli olmadığındandır tuvalet biraz uzakta kalıyordu, giderken cebindeki mücevheri çıkarıp hayran hayran güzel görüntüsüne baktı. Ardından alkolün de etkisi ile gelişi güzel bir şekilde cebine koydu.
Ardından tuvalete girip cübbesinin önünü açtığı anda bir şeyin düşmesi, onun çaresizce ileri fırlamasına sebep oldu. Buna rağmen Buzul Gözyaşı tuvaletin deliğinden aşağıya doğru yol almaya başlamıştı bile.
“MUHAFIZLAR DERHAL BURAYA GELİN!”
Bunu duyan muhafızlar hem ürkmüş hem de şüpheye düşmüştü.
“Emin misiniz efendim? Siz içeride iken girmemiz doğru olmayabilir.”
“SİKMİŞİM SAYGI ÇERÇEVESİNİ! HEMEN GELİN BURAYA!”
Muhafızlar içeri girdikten sonra aldıkları emir doğrultusunda önce tuvalet deliğini aradı. Bir şey bulamadıklarından koşarak kanalizasyon girişlerini kapattılar. Ardından kont ile beraber kanalizasyonu aramaya başlamışlar. Tüm bunlara rağmen efendilerinin sert emirleri akıllarında idi.
“Mavi bir mücevheri gördüğünüz anda hemen beni haberdar edin! Tamam mı? TAMAM MI LAN?! ”
Kont o soylu imajını kaybetmişti artık. Muhafızlar korkarak kafa sallamak zorunda kalmıştı.
~.~.~.~.~.~
Alka bilinci yavaşça açılırken etrafına bakıp nerde olduğunu anlamaya çalıştı.
Ardıdan dank eden anılar ve pis koku ile nerede olduğunu anlamayı başardı.
Lağım!
Hemen ayağa kalkıp etrafına baktı. Altındaki suyun diğer bölgelere nazaran daha temiz olduğunu görünce biraz da olsa rahatladı.
Üzerini silkeledikten sonra burnunu kapattı ve yürümeye başladı.
Nereye gittiğini bilmiyordu ama lağımın labirente benzediğini farz ederek tek bir duvarı takip etmeyi düşünüyordu. Bu şekilde bir süre ilerledikten sonra deliksiz bok dolu yollar yüzünden birkaç kez geri dönmeyi ya da rotasını değiştirmeyi düşündü.
Ama bir saat ilerledikten sonra yüzüne çarpan ‘ferahlatıcı’ rüzgarın esintisi buna engel oldu.
İlerlemeye devam ederken paçalarını bacaklarını kapatmak için aşağıya çekti. Herhangi bir açıklık olmadığına emin olduktan sonra yoluna devam etti. Az gitti uz gitti, dere tepe düz gitti. Sonunda çıkışa vardığını düşünürken başından aşşağı hastalıklı sarı renginde bir yağmur yağdı.
“Yağmur mu?”
Bunun idrar olduğunu anlamasıyla göğsünü tutup öğürmesi bir oldu.
Bang!
O esnada kafasına bir mor ve mavi renklerinin mükemmel dengesiyle yaratılmış bir mücevher düştü. Fakat bunun ne olduğunu fark edecek lüksü yoktu. Zira çoktan dört ayağının üzerine düşmüştü. Kralının önünde secdeye yatan bir kul gibi, bokun ve idrarın mükemmel dengesiyle yaratılmış lağım suyuna batmıştı.
Ellerinin de içeride olduğunu fark ettiği anda başka bir kusmuk dalgasının yükselmesi aynı anda olmuştu.
“Kusarken kusmak mı? Blogh! Şansı Tanrısı tarafından orospu çocuğu olarak görülüyor olmalıyım!”
Uzunca bir kusmuk seansının ardından kusacak bir şeyler kalmayınca kendine geldi ve doğruldu. Ellerini silkeledi ve mide bulantısına direnmeye çalıştı. İşte tam o anda boklu suların arasında dahi kendini belli eden mücevheri fark etti.
“Bu da ne?”
Eline alıp mücevheri temizlediğinde bunun bir safir olduğunu fark etti.
[Ding!]
[Değerli bir materyal elde ettiniz.]
[Mücevherle Kader Puanı takas yapmak ister misiniz?]
[Kabul ettiğiniz takdirde mücevherin %15’i vücudunuza faydalı olacak bir enerjiye dönüşecektir.]
[Kazanacağınız Kader Puanları ile yaşayabileceğiniz yaşam: Bronz düzey bir akademi de kapıkulu öğrencisi.]
[Kabul ediyor musunuz?]
[Evet/Hayır]
“İğrenç, niye böyle bok dolu bir yerde gezmek zorundayız sanki amına koyayım?!”
“Çok iğrenç amına koyayım! Neden böyle yerlerde gezmek zorundayız ki?!”
Ses taş duvarların arasında yankılandı. Kaba bir erkeğin sesiydi ve giderek yaklaşıyordu. Alka merakla oraya baktı. O esnada bir grup muhafız köşeyi döndü.
“Hm, bu da kim?”
Muhafızlar önce Alka’yı ardındansa elinde tuttuğu dünya güzeli safiri gördü. Göksel ahenk, barış ve buzu simgelerdi. Nereye giderse dikkat çekecek bir mücevherdi.
Aceleyle Alka’ya baktı ve ruhun derinliklerinden bağırdı.
“Seni piç! Kontun mücevherini…”
Alka gerisini duymaya tenezzül dahi etmeden topuklamaya başladı. Ayaklarını götüne vura vura koşuyordu. Tıpkı bir kertenkelenin iki ayak üzerinde koşması gibi.
Alka’nın aniden kaçması muhafızlarında birden onu kovalamaya başlamasına neden oldu.
“Nereye kaçıyorsun lan orospu çocuğu! Gel buraya! Elindeki şeyi…”
Ne kadar bağırsalar da Alka onları duymadı.
“Evet, evet kabul ediyorum!”
Boşluğa doğru bakması onu garip gösteriyordu.
Muhafızlar bu adamın kafayı kırdığını sanmıştı.
[Ding!]
[Mücevherin şu anda kullanılmasını mı yoksa daha ileri bir tarihte size hatırlatılmasını mı istersiniz?]
“Deli mi sikti oğlum seni? Çabuk gel buraya! Kontun emirlerine karşı gelmeye cüret mi ediyorsun?”
Sistemin mesajı ve muhafızın mesajı garip bir şekilde aynı anda ortaya çıkmıştı. Alka her ikisini de anlamasa da şu anda anlamakla uğraşacak lükse sahip değildi.
“Hemen kullan şunu!”
“Bu arkadaş deli herhalde! Yakalayın şunu!”
[Ding!]
[Mücevher sistem tarafından emiliyor.]
[Reenkarnasyonun başlangıç komutu oluşturuldu.]
[Komut: “Senin kulun köpeğin olayım canım sistemciğim.” Olarak belirlendi. ]
[Aktivasyon için komutu yüksek sesle dile getirin.]
Bu esnada safir ortadan kaybolarak sisteme aktarıldı.
Safir aktarılmaya devam ederken ona yetişen muhafız üzerine atlayarak sığ sulara devirdi. Ama ne yazık ki saniyelerle geç kalmıştı.
“Nereye gitti lan bu mücevher?”
Alka’nın üstünü aradı ama bir şey bulamadı.
En sonunda öfkesine hakim olamayıp Alka’nın suratına sağlam bir yumruk geçirdi. Yediği darbe Alka’nın şaftının kaymasına neden oldu.
“Nerede lan?”
“Anana sor!”
“Anama mı sorayım? Komik orospu çocuğu!”
Yumruk, yumruk, yumruk. Birkaç yumruk daha Alka’nın suratına sertçe geçirildikten sonra Alka çırpınarak muhafızdan kurtulmayı başardı.
Ayağa kalktı ve kaçmaya yeltendi ama muhafız omzundan tutup onu çevirdi.
“Mücevheri nereye sakladın?”
Bam!
Alka’nın solar plexusuna sert bir yumruk daha indi. Yumruğun gücü karnını tutup vücudunu bükmesine neden oldu.
İşte tam o anda muhafız kan donduran bir çığlık attı.
Alka adamın taşaklarına sert bir yumruk geçirmişti.
“Annene söyle bu gece beni beklemesin.”
Bu havalı sözlerden sonra muhafızın gözü döndü. Saniyeler içerisinde pek çok yumruk Alka’nın vücudunu dövdü. Yumrukları Alka’nın yüzü başta olmak üzere pek çok yere indi.
Alka’nın bilinci yavaşça kapanıyordu. Darbelerin her birisi ölümcüldü. Bunun farkıdna olan Alka dişlerinin arasından konuştu.
“Senin kulun köpeğin olayım… canım sistemciğim…”
Başka bir yumruk suratının tam ortasına inip burnunu parçalara ayırdı.
Dünya birden kararmıştı.
Yazar notu: Edit yapıp da bölümün kalitesini bine katlayan EdebibirKorku'ya teşekkürler!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..