27. Bölüm - Antik Tapınak

avatar
1551 2

Yeryüzünün Hakimi - 27. Bölüm - Antik Tapınak



Arden gelişen olaylar yüzünden, daha da önemlisi canlarını tehdit eden canavarların uyanışı yaşanmadan önce hareket etmek zorundaydı. İlk olarak buradan çıkmaya çalışıp o iblislerle karşılaşmak çok büyük bir hedefti bu yüzden önce sırtını dayayabilecekleri bir yer arayacaklardı. Bunun için de yaşlı kayının uzak durmasını direkt olarak söylemediği kuzey ormanının yaş ormanlarına göz atacaktı. Kalan balık parçalarını yolculuk için pişirmesi için Ceyna'ya verdi.


Ancak o kamptan ayrıldıktan sonra işlerin çirkinleşmemesi için bazı kurallar koydu. Cinayet, tecavüz, taciz, hırsızlık gibi suçların ağır cezalandırılacağını ve suçu işleyen kişinin ait olduğu grup liderinin de cezalandırılacağını söyledi. Başta tabi ki büyük bir direniş yaşandı ama Eren de onun yapmak istediğini anladığında destek verdi, Klaus'u da arkasına alınca itirazlar işe yaramadı.


Böylece grup liderleri kendi gruplarındaki uyumsuz insanları kontrol altında tutmak zorunda kalacaktı, bazıları da o tiplerle uğraşmamak için gruplarından attı. Ayrıca anlaşmazlıkları düello yoluyla çözebilecekleri bir yol da verdi, böylece sorunlar gruplara yayılmayacak ve kişiler arasında büyümeden çözülecekti.


Bunun ardından Arden kalabalıktan iki hakem seçti ve Eren'le birlikte cezaları kararlaştıracak bir grup oluştu, böylece Eren'in kamptaki yetkisi de bölünmüş olacaktı. Buna da Eren itiraz etti ama sonunda kabullenmek zorunda kaldı. 


Yemek pişene kadar kamp muhafızlarını ve en yetenekli kişilere bir şey öğretmek için hepsini topladı. Bu kez mızrak eğitimi değil işaret eğitimiydi, böylece sessiz kalarak sadece işaretlerle anlaşabileceklerdi. Bu da keşif ve zor durumlarda hayatta kalma şanslarını arttıracaktı.


Arden bu konuyu da halledince balık etlerinin kendilerine de kaldığından emin olmak istedi. Ocağın başındaki Ceyna'ya sinsice yaklaştı, Ceyna ocak başında sessizce kıpırdanıyordu. Yanına iyice sokuldu ve kulağına fısıldadı. "Hazır mı?"


Ceyna kulağının dibinde duyduğu ani sesle yerinden sıçradı, gizli eylemlerinin ortasında zaten diken üstündeydi. Vücudundaki tüm tüyler diken diken olmuştu ve yavaşça geriye döndüğünde Arden'in muzip suratını gördü. "Erzağımızı yemiyorsun değil mi Cey?"

 

"Yömöyğöm töbö." Ceyna'nın ağzı dolu olduğundan dedikleri anlaşılmıyordu. Son parçaları da çiğneyip yuttuktan sonra ağzını açtı, "Aaa.. bak yemiyorum, hiç güvenmiyorsun bana."


Arden kızmalı mı gülmeli mi bilmiyordu, yorgun bir nefes verdikten sonra önündeki çocuksu güzelliğinin başını okşadı. Sanki Ceyna'nın gözündeki yaşlar bu anı bekliyormuş gibi bir anda dökülmeye başladı, güzel dudakları büzülüp titredi ve kendini ağlamaya bıraktı. "Waaah!! Zeren'i götürdüler Arden, ona ne olacak? Ya ona kötü şeyler yaparlarsa, Waaaaah!!"


"Merak etme, ona zarar vermeyecekler. Yakında onu göreceğini düşünüyorum."


Ceyna kafasını kaldırıp parıldayan ıslak koca gözleriyle ona baktı. "Gerçekten mi?"


Arden kafasıyla onayladı. "Ama önce yemeklerimizi yemeyi bırakmalısın ki keşif sırasında açlıktan ölmeyelim."


..



Mertens, Klaus, Emila başta olmak üzere Eren dışındaki tüm yetenekli ve soğukkanlı olduğunu düşündüğü muhafızları yanına alarak kamptan ayrılmaya hazırlanırken yavru kurt Arden'in peşinden koşturuyordu. Geçen sefer de Arden kuzey ormanına giderken arkasından uzun uzun ulumuştu ve yaşlı kayın onu dal parçası gibi ezmeye çalışırken yine o kurtarmıştı. Bu kez Arden yanında götürmenin kurdun üstün duyuları ile yararlı olabileceğini düşündü. Parmaklarını yavru kurda doğru şıklatıp bekledi, umduğu gibi de yavru kurt coşkuyla ona doğru koşup üzerine zıpladı.

 

Yavru kurdun da ekibe katılmasıyla hazırlıklar tamamlandı. Kampın görüp görebileceği en sert grup yola çıkmaya hazırdı. Tam o sırada koşuştururken bağırmaya çalışan yemeğin sesini duydular, Ceyna elinde kocaman bir paketle onlara doğru koşuyordu. "Arden, işte hepsini içine koyup paketledim."


Arden Ceyna'nın elindeki yaprağa sarılıp üzeri sarmaşıkla bağlanmış paketi alıp arkadaki gençlerden birine verdi. "Teşekkürler Cey" derken Ceyna'nın ellerinden tuttu, yanık ellerinin ne durumda olduğunu kontrol ettikten sonra "Kendine dikkat et." diyerek yanındaki grupla beraber uzaklaştı. Birkaç adım sonra ağaçların arasına dalarak gözden kaybolmuşlarken Ceyna hala el sallıyordu.


Arden grup düzenini en öne iki kişiyi yerleştirip onların arkasında kendi durdu, böylelikle ilk tehdidi kendi almayacaktı ve görüş alanı da geride kalmayıp kararları hızlı verebilecekti. Arden'in arkasında Klaus ve diğerleri dizildi, en arkada da 2 kişi olmak üzere grubun görüş kabiliyetini ve güvenliğini garanti edecek şekilde ayarladı.


Grubun orman yürüyüşü başlamasının üzerinden çok geçmeden boğuk bir ses işitti, ardından iniltiler duyuldu. Sesin neye benzediğine anlam verememişti, durup dikkatle sesi dinlerken sesi işiten diğer grup üyeleri de kulak kabarttı. Arden eliyle bir işaret gösterdi ve onu takip etmelerini işaret etti. Sessiz bir şekilde sesin geldiği yöne doğru Arden'i takip eden grup üyeleri sesin kaynağına vardıklarında gözlerini diktikleri şey karşısında ne yapacaklarını bilemedi.


Karşılarında çırılçıplak dikilen genç bir kız vardı. Daha dikkatli baktıklarında genç kıza sarılmış şekilde arkasında duran çıplak erkeği de fark edince ne olduğu anlaşıldı. Genç kızın hafif dalgalı güzel saçlarının yanında esmer tenli pürüzsüz vücudu tamamen ortadaydı, göğsünden bir kaç damla ter akıp göbeğine kadar indi. Sanki dünyanın geri kalanından arınmış gibi odakları sadece birbirleriydi, her hareketlerinde genç kızın iniltileri yükseliyordu. Onları izleyen onlarca gözü henüz fark etmemişlerdi.


Arden'in grubundaki tek kadın olan Emila gözünün önünde olanlardan utandı ve arkasını dönüp yürümeye başlamıştı ki kuru bir ağaç dalına basıp kırdı.

 

ÇTTT.

 

Çevresinde bulunan grup üyelerinin yanında önlerinde duran çıplak iki gencin de dikkatini çekti. 'Bizi fark ettiler mi?' dercesine dönüp onlara bakan Emila, iki gencin gözlerini üzerlerine diktiğini fark etti.

 

Birkaç saniyelik bakışmaları süresince bile işlerine devam eden gençler karşısında oldukça şaşırmıştı, onları izleyen onlarca gözün önünde hiç umursamadan sevişmelerine devam ettiler. Kendilerini o kadar kaptırmışlardı ki sanki vahşi iki hayvanın çiftleşmesine benziyordu. Emila ise edepsiz olduklarını düşündüğü bu çiftin yerine kendisinin utanç içinde kızarmasına sinirlendi.

 

Arden seslerin kaynağını gördükten sonra burada araştırılacak bir şey olmadığını gördü. "Gidiyoruz, düzene girin." Grup tekrar yürüyüş düzenine girdi ve ilerlemeye devam etti.

 

Hala kamptan ayrılalı çok fazla olmamıştı ama önceki gibi ikinci bir çift daha iş ortasında bulundu. Onları gören bu insanlara hiç aldırmadan devam ediyorlardı. Arden onlara bunu yaptıranın devin nefesi denen şey olduğunu düşündü, insanların bakışları altında bile rahatsız olmamalarının başka bir sebebi olamazdı.


Biraz sonra karşılarında iki çifti daha görünce Klaus Arden'e yaklaşıp fısıldadı, sesindeki alay oldukça açıktı. "Bunlar için de bir kulübe yapmak zorunda kalacaksın gibi görünüyor."


Arden üçüncü kez böyle bir çiftle karşılaştığında görmezden gelmedi. "Ne yapacaksanız güney ormanında yapın ya da buralara kadar açılmayın."

 

Arden'in sesini duyduğunda çift korkuyla sıçradı, karşısındaki grubu gördüklerinde kampın tüm önde gelenlerinin toplandığını fark ettiler. Hemen kıyafetlerini toplayıp hızla kampa doğru koşturdular. Arden geriye baktığında kampın en iyi kadın muhafızı Emila'nın yüzünün kıpkırmızı kesildiğini fark etti.


Keşif ekibi artık sağdan soldan fırlayan çıplak bedenler olmadan ormanın derinliklerine doğru ilerleyebildi. Arden ara sıra dönüp Klaus'a bir şeyler danışıyordu ve Klaus da Arden'in sol koluna yapışmış koca çıyandan uzak durmaya çalışıyordu. "Her an yüzüme atlayıp, yapışıp kalacakmış gibi duruyor." Koca cüssesiyle hiçbir şeyden korkusu yokmuş gibi görünen bu adam bir ciyandan tırsıyordu.


Klaus bir süredir sıkıntılı bir ifade takınıyordu, içinde tuttuğu bir şeyi söylemekte tereddüt ediyordu ama sonunda konuşmaya karar verdi. "Arden.. Zeren'in götürülmesine üzülmedin mi?" Bir süredir onu izliyordu ama Zeren götürülse de o her zamanki gibi davranıyordu, onların yakın olmasından biraz üzgün hissedeceğini düşünüyordu.


Arden bu soruyu beklemiyordu, birkaç nefesliğine onun yüzüne baktı. Daha önce bu soruyu hiç kendine sormamıştı ama.. bir cevap vermesi gerekirse. "O olmadığında biraz yalnız hissediyorum."


Klaus bu cevabın tamamen belirsiz olduğunu hissetti ve bu onu daha fazla rahatsız etti ancak daha fazla sormamaya karar verdi. Başta üzüntüsünü gizlediğini düşünmüştü ama şimdi bir şey hissedip hissetmediğini bilemiyordu. 


Arden doğruyu söylüyordu, o olmadığından beri biraz yalnızlık hissettiği doğruydu lakin üzülmüş müydü? Pek üzüldüğü söylenemezdi, onunla yakın olsalar bile kalbindeki yeri pek fazla değildi. Gerçekte onu kurtarmak için hayatını tehlikeye atmıştı, onun gibi Alvin ve hatta örümcek mağarasındaki yüz kadar insan için de hayatını tehlikeye atmıştı.


Ancak bunlar henüz hafızası yokken yaptığı büyük hatalardı. Gerçekten hatalardı çünkü kendi hayatından daha değerli hiçbir şey yoktu, bunu hafızasının en azından beşte birini kazandığında gerçek karakteri geri gelmeye başladığında fark etti. Şimdi olsa güvenli şekilde kurtaracak olsa bile yine de kendini tehlikeye atmazdı.


..




Arden keşif için aklında bir rota belirlemişti, bu rotada kuzey ormanının örümceklere ait olan kısmından kesinlikle uzak duracaktı. Örümceklere ait olan kısım ise örümcekler olmasa bile toprağın, ağaçların ve bitkilerin ruhunun çekilmiş gibi olduğu o bölgeyi kastediyordu. Henüz yeşillik alanlarda kalıp canlı bölgeyi keşfetme peşindeydi ve son rotası olarak su yolunun geldiği kaynağı bulmayı planlıyordu.


Yaşlı adamın dediği doğruysa eğer nehir dediği küçük su yolunun güzergahı çıkışa yani örümceklerin inine gidiyordu. Peki nereden geliyordu ve geldiği yerde neler vardı? Bunu öğrenmek istiyordu. Diğer yönden onlara saldıran, bir diğer değişle buranın yerlilerine dair bir ipucu veya iletişime geçebilme şansı arıyordu.

 

Kamptan belli bir mesafe açıldıklarında Arden kalbinde hatta tüm bedeninde yükselen keskin duyguyla titredi. 'Ne oluyor.? Çok garip hissediyorum.' Basit bir duygudan ibaret değildi, hayatında tadıp tadabileceği en büyük arzuydu bu. Attığı her adımda bacaklarındaki kuvvet çekildi ve bacakları titremeye başladı. 


Ayano'nun şehvetli vücuduna olan arzusu bile bu duygunun yanında soluk kalıyordu. Kalbi istemsizce hızlandı, yüzü ve teni kızarmaya başladı. Yürüyüş hızı bile düşmüştü ki bu yüzden Klaus onun garip olduğunu hissetti. "Ne oldu Arden, bir şey mi fark ettin?"


Arden onun sorusunu cevaplamadı çünkü aklı ve bedeni zaten tek bir arzuya odaklanmıştı. Normal yürüyüş hattından ayrılıp sağa döndü, onun bedenini yakıp geçen arzunun kaynağının o yönde olduğunu hissetmişti. "Bir şey beni çağırıyor.."


Diğerleri de onun garip davranışlarını fark ettiğinde durdu. Emila onun yanına geldiğinde kızaran yüzünü ve boş bakan gözlerini gördü, dahası onun dediği şeyi duymuştu. "Ne demek istiyorsun? Ben bir şey duymadım." Emin olmak için diğer kaşiflere baktı ama Klaus ve Alvin de kafasını iki yana salladı.


Arden döndüğü yöne doğru bir adım atmıştı ki kendini zorlukla durdurabildi, bunu yapmak sanki tüm gücünü harcamış gibi nefes nefese kalıp gelişigüzel yere oturdu. Döndüğünde merakla ona bakan keşif ekibini gördü.


Klaus ona yerden kalkması için yardım ederken sordu. "Garip davranıyorsun, neyin var?"


Arden yükselen duygularını bastırmak için çabalarken kuruyan dudaklarını yaladı, ilk defa böyle bir şey yaşıyordu ve ne olduğunu bile bilmiyordu. "Bilmiyorum.. Tüm vücudum ateş içinde yanıyor gibi, bacaklarımın kuvveti azalıyor. En kötüsü düşünmekte bile zorlanıyorum." 


Emila Arden'in kızarmış ve arzuyla parlayan yüzüne baktığında bir şey fark etti, yol boyunca karşılarına çıkan utanmaz çiftler.! Aklına garip bir fikir düştüğünde yüzü kızarmaya başladı ve istemsizce birkaç adım geri attı.


Arden tekrar başını sağa çevirdi, o yönden gelen ve tüm arzusunu körükleyen garip bir şey vardı. Ne bir kokuya benziyordu ne de bir sese, sanki görünmez bir sis uzaklardan kendine doğru uzanıyordu. "Ne olduğunu bilmiyorum o yüzden gitmesek daha iyi olacak, yolumuza devam edelim." dedi yutkunmadan önce ancak bir adım öne attığında tüm vücudu yine titremeye başladı.


Oradan uzaklaşmak elindeki her şeyi kaybettirecek gibi hissettiriyordu. Tek bir adım bile onu pişman etmeye yetmişti, başka bir adım daha atmaya cesaret edemedi. Arkasına döndü ve o garip hissin yayıldığı yöne baktı. "Keşif düzenine girin, önce o yöne bakacağız."


Keşif ekibi şaşırsa da emirlere uyup düzene girdi. "Arden orada ne var? Neden böyle davranıyorsun?" dedi Klaus, onun gibi diğer muhafızlar da meraklanmıştı.


"Bilmiyorum ama çok önemli olduğunu hissedebiliyorum. Vücudumda oraya gitmek için kaynayan büyük bir arzu var, geriye bir adım bile atamayacağım kadar."


Onun sözleriyle insanlar daha da meraklandı, ne tür bir his ya da şey böyle hissettirebilirdi ki? Attıkları her adımda grup biraz daha sessizleşti ve merakla çevreyi izlemeye başladı. Arden düşüncelerini işgal eden arzudan biraz olsun sıyrılabildiğinde gittiği yön hakkında bir şey hatırladı, son yağmur yağdığında büyük bir şimşek bu yöne düşmüştü ama ne bir sarsıntı ne de bir çarpma belirtisi göstermişti.


Bu da başka bir düşünceyi tetikledi. Yaşlı kayınla yaptıkları konuşmada onun efendisinin bıraktığı mirası anlatmıştı ve yaşam pınarının ona yolu göstereceğini söylemişti. Dahası orasıyla ilgili başka bir bilgi daha vermişti, o yer şimşekleri çekiyordu. Bu da geçen seferki şimşeğin buraya düşmüş olabileceğini kanıtlıyordu.


Arden çok yaklaştığını içindeki arzu yükseldiğinde fark etti, vücudunun her bir hücresi bu garip hisle kamçılanıyordu. Dudaklarını yalamadan önce istemsizce dönüp Emila'ya baktığında göz göze geldiler, Emila hemen bakışlarını başka yöne çevirse de onun yüzündeki bakışı fark etmişti. 


Auuvvv..


Arden'i düşüncelerinden çekip alan şey Naru'nun ulumasıydı, sanki o da garip bir şey tarafından cezbedilmiş gibi uzun uzun uluyordu. "Ses çıkarmayı bırak, canavarları buraya çekersen öne seni atarım." dedi Arden, Naru her kelimesini anlamış gibi ses çıkarmadan başını öne eğdi.


Mertens önünde yürüyen kızıl saçlı Ramsey'in kafasına bir şaplak atıp Naru'yu gösterdi. "Şu kurt bile senden daha akıllı, ne zaman susacağını biliyor en azından." dedi kıs kıs gülmeden önce. 


Ramsey şaplak yedikten sonra onu kurtla karşılaştırıp kışkırtan Mertens'e dişlerini sıktı. "Yaşamaktan sıkılmaya başladın herhalde. Gel de sıkkın yaşamına heyecan katayım, onu almadan önce." diye kükredi. 


Mertens beklediği tepkiyi alınca kahkaha atmadan edemedi. "Daha sakin olmalısın, öfke mantığını kaybettirir." İkinci kafileden gelen Mertens ve üçüncü kafileden Ramsey eğitimler sırasında sürekli rakip olmuşlardı ve Mertens hep bir adım öndeydi. Her ne kadar rakip olsalar da araları fena değildi, Mertens onun asabi kişiliğini bildiğinden onunla uğraşmasını kolay ve eğlenceli buluyordu.


"Sessiz olun." dedi Arden, "Naru durduk yere bir şey yapmaz, belli ki bir şey fark etti." Onu duyduğunda ikili sustu ve yola devam etti. 


Arden sonunda o hissin en yüksek olduğu yere ulaştığını hissettiğinde ormandan çıkıp düz ve boş bir yeşillik alana ulaştı ancak önündeki boşluk sadece boşluktu, başka hiçbir şey yoktu. Kamp alanı kadar olmasa da büyük bir alandı ve çevresi yine ormanla kaplanmıştı lakin bu garip, çember şekilli alan ağaçtan yoksun bir düzlüktü.


Arden o hissin yükseldiğini hissetse bile hiçbir şey göremeyince şaşkınlıkla çevreyi inceledi ancak yine de hiçbir şey yoktu. Diğerleri de onun ne aradığını bilmek istiyordu, Mertens ve Alvin yanına gelip sordu. "Bize anlatmayacak mısın Arden?"


Arden onlara acı bir gülümseme verdi, "Ben de bir şey bilmiyorum ki size anlatsam.." Çaresizce öne doğru birkaç adım attığında altındaki yer ve üstteki gök şiddetle sallandı. Şiddeti o kadar yüksekti ki ayakta kalmak için mızraklarını yere saplamak zorunda kaldılar. Keşif ekibi sarsıntının merkezini gördüğünde korkuyla birkaç adım geri yürüdü. 


Yeşillik gibi görünen tüm o düzlüğün görüntüsü bulanıklaştı, bulanıklaşan görüntünün içinde bir yapı yükselmeye başladı. Yapı tamamen yükseldiğinde sarsıntılar ve gürültü hiç olmamış gibi yok oldu. Tüm grubun garip bakışları Arden'in üzerindeydi, sonuçta onları buraya getiren oydu ama aslında o da pek bir şey biliyor değildi.


Arden diğerlerini beklemeden birden beliren yapıya doğru yürüdü, diğerleri seslense de durmayı reddetti. Keşif ekibi de çaresizce onu takip etti. Yapıya yaklaştıkça yükselen garip ama kudretli bir his yayılıyordu, diğer keşif üyeleri bile bunu hissediyordu. Yapı sanki eski bir tapınak gibi görünüyordu, tozlu kaya kütlelerinden oluşmuş gibi görünüyordu. 


Metrelerce yüksekliğindeydi ve tek kapısı ön taraftaydı. Giriş kapısını destekleyen iki dev kolon birkaç kişinin ellerini birleştirip etrafını saracağı kadar büyüktü. En garibi ise giriş kapısının üzerinde korkunç bir yaratık kafasının kabartması vardı, sadece gözleri kan renginde olan bir kurttu ancak diğer gördüğü kurtlar bunun görünüşünün yanında sevimli kalıyordu.


Kabartmadaki kurdun kulakları sivriydi ve keskin bakışları hiçbir canlıya acımayacak gibi vahşiydi. Tüyleri sanki bir dikeni andırıyordu ve dişlerinden akan kanlar hissediliyordu, Arden bile onu gördüğünde istemsizce yutkundu. 


"Arden bu pek iyi görünmüyor." dedi Alvin.


"Bu şeyi yapanlar yaklaşmamızı istemiyor gibi görünüyor, dönmeli miyiz?" dedi Emila.


Ancak Arden'i yönlendiren arzu bu noktadan sonra peşini bırakmayacaktı. Arden onlara cevap vermeden giriş kapısına doğru yürüdü, kapıya giden merdivenlerin önünde durduğunda bu yapının yanında küçücük kalıyordu. Yılların verdiği aşınmayla yıpranmış merdivenleri dikkatlice tırmandı, giriş kapısının önünde durmadan önce yutkundu.


Diğerleri de onu takip ederek merdivenleri tırmandılar ve en azından on insan boyu yüksekliğindeki kapının önüne geldiler. "Bu kapı kapalı.. Bence geri dönmemiz için güzel bir sebep." dedi Alvin, yüzünde huzursuz bir gülümseme vardı.


Arden birkaç adım atıp kapalı taş kapıya elini sürttüğünde aşınmış kapıdan kalkan tozlar döküldü. "Bu çok eski.. öyle ki bizim kamptaki antik taşlar bile böyle kötü durumda değil." Bir an sonra herkesi ürkütüp geri kaçırtan bir şey oldu. Dev kapı gürültüyle duvarın içine doğru çekilmeye başladı, sadece kapının açılması bile tüm yapıyı titretiyordu. Kapı açıldığında içeriden sıcak hava dışarıya akın etti ve keşif ekibinin kıyafetlerini dalgalandırdı, çok geçmeden sirkülasyon tamamlandı ve sıcak hava kesildi.


Her zaman cesur olan Klaus bile biraz ürktü, böyle bir şey kesinlikle onlar gibi kayıp canlıları aşıyordu. "Burada kapıyı açan biri olmalı, Arden girmek istediğinden emin misin?" Açılan kapının içindeki zifiri karanlığa bakarken söyledi.


"Evet. Girmeliyim.. girmek zorundayım, bu noktadan sonra geri dönemem. Gelmek istemiyorsanız burada kalabilirsiniz."


Keşif ekibi tereddütle birbirlerine baktı ancak sonuçta onlar da meraklarına yenik düştü. Böyle bir yapının ücra bir köşede ne aradığını ve bunun içerisinde ne olduğunu merak ediyordu hepsi. Sonunda girmeye karar verdiklerinde zifiri karanlığa ilk adımı atan Arden oldu.



 27. Bölüm Sonu. 









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr