Bölüm 8: İlk Adım

avatar
221 0

Baştan Çıkarma Sistemi - Bölüm 8: İlk Adım


Yirmi kadar stajyer muhafız amuda kalkmış orta yaşlı bir adamın onları sopayla dövmesine izin veriyordu. Sung-Hoon da aralarındaydı. Kıçına yediği sopanın etkisiyle daha fazla dayanamadı ve sırt üstü düştü.

 

“Sizi piç kuruları! Birkaç günlüğüne malikaneden ayrıldım diye antrenmanlarınızı mı aksattınız! Cehennem Haftası’na hazırlıklı olun.”

 

Sung-Hoon onu Eğitmen Mo konusunda uyardığını hatırladı.

 

‘Baek Klanı’nın askeri güç bakımından diğer klanlardan üstün olmasının en büyük sebebinin eğitimi olduğunu duymuştum.’

 

Bu düşünceyi genele yaymak mantıksızdı. Baek Klanı’nın eğitimi büyük oranda askeri eğitim olduğu için güçlü sayılırdı ancak diğer soylu aileler için aynı şeyi söylemek mümkün değildi.

 

“Bu küçük orospu da kim?”

 

Eğitmen Mo birden kafasını çevirip antrenman sahasının dışında duran Baek Yisoo’yu gördü. Yüzünü ekşiterek onu baştan aşağıya süzdü.

 

“Hemen buraya gel.”

 

Baek Yisoo onu reddetmeye cüret edemediğinden tereddütlü bir şekilde Eğitmen Mo’ya yaklaştı.

 

“Küçük bir kız gibi davranmayı bırak da geç karşıma!”

 

Eğitmen Mo kısa olmasına rağmen kalıplıydı. Yüzünde sert bir ifade vardı. Baek Yisoo onun bakışlarını üzerinde hissettikçe ürperdi.

 

“Neden muhafız olmak istiyorsun?”

 

Eğitmen Mo beklenmedik sorusu Baek Yisoo’nun şaşırmasına neden oldu.

 

“Daha güçlü olmak için.”

 

Başka ne cevap verebilirdi ki? Korumak istediği kimse yoktu. Bir ailesi ya da arkadaşı yoktu. Baek Klanı’na karşı sadıkta değildi.

 

“Daha güçlü olmak mı?”

 

Muhafızlar belli bir kişiyi korumakta uzmanlaşmış dövüş sanatçılarıydı. Efendilerinin güvenliği onların ne kadar iyi eğitildiğine bağlı. Güçlü bir muhafız dünyanın her yerinde rağbet görürdü. Baek Yisoo bunun farkındaydı. Baek Klanı’nda iyi bir eğitim alıp muhafız olabilirse para konusunda endişelenmesi gerekmezdi.

 

Baek Yisoo’nun üzerine Eğitmen Mo gözlerini kıstı, kafasını salladıktan sonra Baek Yisoo’nun karnına bir yumruk yapıştırdı.

 

Kuheook-

 

Eğitmen Mo yediği yumruk yüzünden iki büklüm olan Baek Yisoo’nun saçlarını kavradı. Sertçe çekerek yüzünü kaldırdı ve sağ yanağına sert bir tokat attı.

 

Şak!

 

Baek Yisoo bir çuval gibi yere yığıldı ancak tekrardan kalkmayı başardı. Vücudu şok geçiriyormuş gibi titrese de yerde kalmayı reddederek ayağa kalkmayı başarmıştı. Eğitmen Mo ifadesizce onu süzdükten sonra kollarını sıyırdı ve Baek Yisoo’ya doğru bir adım attı.

 

‘Bir erkek çınar gibi dik durmalı. Sonunda ölüm olsa bile iyi bir iş çıkarmalıyım… Artık ezik olmaktan, korkmaktan bıktım!’

 

Kendine cesaret aşılamaya çalıştı. Eğitmen Mo’nun kuzey rüzgarını andıran soğuk bakışları üzerinde baskı uyandırıyordu. Bu iradesinin biraz sarsılmasına neden oldu.

 

Bam!

 

---

 

Sağlam bir dayağın ardından Baek Yisoo vücudundaki ağrıları görmezden gelmeye çalışıp muhafızların arasına katıldı. Her şeye rağmen ilerlemeye devam etmesi gerektiğinin farkındaydı. Biri elinden tutup onu güçlendirmeyecekti, her şey ona bağlıydı.

 

Muhafız eğitiminin üç kısma ayrılıyordu. Fiziksel eğitim, silah eğitimi ve disiplin eğitimi. İlk günü olduğundan Eğitmen Mo diğerlerini yakalaması için ona oldukça sert bir fiziksel eğitim programı oluşturmuştu. Dayanıklılık, güç ve çevikliğini kısa sürede fazlasıyla geliştirecek bir eğitimdi.

 

Dayanıklılık için uzun koşu parkurları oluşturulmuştu. Baek Yisoo herkesten daha fazla koşmak zorundaydı. Bu yüzden diğerleri on kilometre koşarken kendisi otuz kilometreden fazla koşmuştu. Ardından hiç dinlenmeden güç antrenmanı için ağırlıkların başına geçmiş, üç saat boyunca tüm vücudunu eğitecek şekilde çalışmıştı.

 

Antrenmanın tam ortasında tavsiye almak için Eğitmen Mo’yu buldu.

 

“Herkesten güçlü olmak için ne mi yapmalısın?”

 

Eğitmen Mo hiç düşünmeden cevap verdi.

 

“Çok basit. Herkesten daha fazla çalışmalısın…”

 

Eğitmen Mo’nun tavsiyelerini dinleyip tükenene kadar antrenman yaptı. Yorgunluktan kılını kıpırdatamazken aklına Namgung Bong’un karşısında ne kadar çaresiz kaldığı geldi. Tekrardan motive oldu ve tükendikten sonra bile antrenman yapmaya devam etti.

 

Kendini bu kadar zorlaması diğerlerinin de dikkatini çekmişti.

 

“İlk günden ölmeyi mi planlıyor?”

 

“Eğer öyleyse bunun için daha kolay yollar var.”

 

“Dinlenmenin önemini bilmiyor…”

 

Çeviklik antrenmanını da bitirdiğinde kıyafeti tamamen ter içinde kalmıştı. Sürüklenerek antrenman sahasından çıktı ve koğuşa gitti. Herkes çoktan gelmiş, üstünü değiştirmiş ve takılmak için dışarı çıkmıştı.

 

Tek başına olduğunu fark ettiğinde hemen kuyudan su çekti ve vücudunu yıkadı. Ter kokusunu gidermek için elinden geleni yaptı. Her şeyi hallettikten sonra biraz uzandı.

 

İnanılmaz yorgun hissediyordu. Kendini bıraksa anında uyuyabilirdi ancak kendine hakim olmaya çalıştı. Yapması gereken çok şey vardı. Ve bunları çok kısa bir süre içerisinde yapmalıydı. Sistemin marketinde biraz dolaştı ve alabileceği ucuz kıyafetlere göz attı.

 

Önceden pek önemli değildi. Çünkü görünüşünü önemsemesini gerektiren bir durum yoktu. Ancak şimdi görünüşünü önemsemeliydi. Zaten yeteri kadar çirkindi, üzerine kötü giyinirse hiç çekilemez olacaktı.

 

“Bunlar fena değil gibi…”

 

Markette her türden eşya satıldığı gibi kıyafet de satılıyordu. Baek Yisoo vücut ölçülerine uygun birkaç kıyafet aldı. Her ne kadar bir soylu aile olsa da hizmetçiler dışında çok az kişi hanbok giyiyordu. Baek Yisoo’nun önceden giydiği yün kıyafetler köleler arasında en yaygınlardı, hizmetçiler bir tık daha kalitelisini giyiyordu; ama şu anda satın aldığı kıyafetler ketenden yapılmıştı.

 

Üstelik bir kıyafet seti en fazla beş Baştan Çıkarma Puanı etmişti. Bu fiyat Baek Yisoo’yu sevindirmişti, zira dışarıda aynı tür kıyafetler için iki-üç maaşını gözden çıkarması gerekirdi.

 

Siyah pantolon, mavi bir gömlek ve siyah ayakkabılar. Oldukça alışılmadık kıyafetlerdi. Genelde giyilen baji ve jeogoriden farklıydı. Bu da dikkat çekmesini sağlayacaktı. Baek Yisoo kıyafetleri giydikten sonra güzel koku için bitkisel yağ baktı ancak markette bulamadı. Onun alternatifi olan parfüm isimli şey ise en az 150 Baştan Çıkarma Puanı’ydı.

 

“Minji şu anda çamaşırhanede olmalı.”

 

Onu ziyaret edip ilk muhabbetini yapmayı amaçlıyordu. Bahanesi ise muhafız kıyafetlerini yıkattırmak olacaktı.

 

Baek Yisoo derin bir nefes alıp kendini sakinleştirdi. Olabildiğince özgüvenli görünmek için kendi kendini telkin etti.

 

‘Gözünde büyütme, alt tarafı birkaç kelam edeceksin. Dünyanın sonu değil ya! O da senin gibi sıradan bir insan…’

 

Çamaşırhaneye vardığında hava kararmaya başlamıştı. Kısa bir süre sonra Minji gibi sıradan hizmetçiler işlerini bitirip malikaneden ayrılacaklardı. İçeriye baktığında Minji’nin çamaşırları sepetlere yerleştirirken biriyle konuştuğunu gördü.

 

Yu Minji 165 cm boyunda hemen hemen elli kilo olan, minyon tipli bir kadındı. Dikkatlice örülmüş uzun siyah saçlara sahipti. Koyu kahverengi gözleri genelde kötücül bakardı. Biraz bağnaz bir kadındı ve gördüğü kadarıyla ‘aşk’ kadını değildi.

 

Konuştuğu kişiye bakınca Chang Yong-mi olduğunu gördü. Minji’den bir yaş büyük, daha güzel ve zarif bir kadındı. Konuşması daha kolaydı ancak biraz paragözdü. Baek Yisoo onunla konuşmaya çalışan birkaç muhafızın reddedildiğine dair dedikodular işitmişti.

 

Elinde terli muhafız kıyafetleriyle çamaşırhaneye girdiğinde ikili bir anda ona döndü. Dedikodularının bölünmesi hoşlarına gitmemişe benziyordu. Üstelik bunu bölen kişinin Baek Yisoo olması da genç kadının kaşlarının daha da çatmasına neden oldu.

 

“Ne var?” dedi hoşnutsuz bir şekilde Minji, sertçe Baek Yisoo’ya baktı.

 

“Antrenman esnasında fazla terledim. Bunları sabaha kadar yıkamanı istiyorum.” dedi Baek Yisoo. Geri adım atmadı. Görünüşü yüzünden 2-0 geride başladığının farkındaydı. Eğer normal bir şekilde yaklaşırsa geri tepeceğinin de farkındaydı.

 

Daha doğrusu şimdi emin olmuştu.

 

Minji elindeki çamaşırlara baktı ve kaşlarını çatarak sordu.

 

“Ne zamandan beri köleler antrenman yapıyor?”

 

  “Köle mi?” diye alaycı bir şekilde güldü Baek Yisoo, “Gözlerinde sıkıntı mı var?”

 

Minji mavi renkli üniformaya bir süre baktıktan sonra şaşırdı. Arkadaşına baktı ve onun da kafasını salladığını gördü.

 

“Muhafız mı oldun?”

 

“Şimdilik evet. Daha yüksek yerleri hedefliyorum…”

 

Konum bakımından muhafızlar hizmetçilerle aynıydı. İkisi de klanın görevlileriydi. Fakat yetki bakımından muhafızlar hizmetçilerin fazlasıyla üzerindeydi. Maaş içinde aynısı geçerliydi. Bu yüzden Baek Yisoo’nun köleyken muhafız olması büyük bir sıçramaydı.

 

Minji bir Baek Yisoo’ya baktı bir de elindeki kıyafetlere ardından utana sıkıla kıyafeti alıp kirlilik sepetine koydu.

 

“Halletmeye çalışacağım. Gidebilirsin.”

 

Umursamaz bir tonda konuşsa da tavırlarında bariz bir değişim vardı. Baek Yisoo artık kendisi ile aynı mevkiideydi. Bu yüzden daha önceden davrandığı kadar kaba davranamazdı. Ölçülü olmak zorundaydı. Baek Yisoo hiçbir şey söylemedi, sadece boş boş havaya baktı.

 

Bunun nedeni yeni bir şeylerin ortaya çıkmış olmasıydı.

 

[İlgi Seviyesi: 1/100]

 

[Hedef kuponu kullanmak için ilgi seviyesinin minimum 50 olması gerekir.]

 

Minji’nin kafasının üzerinde bir bar ortaya çıkmıştı. Baek Yisoo bunun çok kez duyduğu ilgi seviyesiyle bir alakası olduğunu anlamıştı. Üstelik Hedef Kuponu’nun nasıl bir işlevi olduğunu merak etti. İlgi seviyesini yükselten bir eşya mıydı?

 

‘İlgi seviyesi mi? Ortaya çıkma koşulu mu var?’

 

Daha öncesinde Iseul ve diğerleriyle konuşmuş olmasına rağmen ilgi seviyesi ortaya çıkmamıştı.

 

‘Anlaşılan önce birkaç kelam muhabbet etmem gerekiyor. İşin garip yanı.’

 

Gözlerini Chong Yong-mi’ye çevirdi.

 

[İlgi Seviyesi: 5/100]

               [Hedef kuponu kullanmak için ilgi seviyesinin minimum 50 olması gerekir.]

 

‘Neden bu kadar ilgili?’

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46886 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr