"Yatmam gerek, saat geç oluyor. Sabah hoş geldin serenomisi olacak, geç kalırsam hocalarımın gözünde iyi bir ilk izlenim bırakmam."
Artık sokakta devriye gezen muhafızlar ellerinde meşale ile geceye küfürler etmeye başlayınca odasına geçti. Burası eski odasından baya farklıydı, çoğu eşyasını eski evlerinin baca arasında bıraktığı için bu oda da sadece annesinin yerleştirdiği kocaman üç tane kitaplık haricinde bir tane pencere önünde masası, onun yanında iki tane içine kıyafetlerini koyduğu sandığı ve tam karşılarında yatağı vardı.
Eski evlerinden yanına sadece Lucy'nin ona verdiği tahta kılıcı almıştı. Onuda boş olduğu bir vakit yatağının tam üstüne duvara çivileyerek asmak istiyordu. Kılıçla veya kalkanla işi artık bittiği için odasındaki kitapların çoğu bacağı kalınlığında olup insan vücudunun yapısı ve bitkiler hakkındaydı. Doğru ya kitap okuma alışkanlığı da kazansa hiç fena olmazdı. Rafındaki kitaplarını sadece 1 kere bitirmek istese kaç geceyi uykusuz geçirecek kestiremiyordu.
---------------------------------------------------------
"EVET KRALLIĞIMIZIN GENÇ ŞİFACILARI, SİZLERE ULU AKADEMİMİZ MALBORUNEYE HOŞ GELDİNİZ DEMEKTEN SEVİNÇ DUYUYORUM. BEN ŞİFACILIK BÖLÜM MÜDÜRÜ VE OKULUN BAŞ ŞİFAÇISI VERNOİCA HOME."
Oldukça coşkulu bir kadın tüm 1. sınıflara bağırarak konuşmasını başlattı. Bu sene toplam 60 tane şifacılık eğitimi alacak öğrenci vardı. Aaric daha fazla insan olmasını ümit etmişti, bu sayede kalabalıkta dikkatleri üstüne çekmeyecekti. Eh tahmin ederseniz ki o kadar az insan arasında göze batıyor, tüm o kendini parfüm kokularına boğmuş saçları boyalı kızların arasında kendini bu okulun parçası gibi hissedemiyordu.
Üstelik daha konuşmanın başında 2 defa hocası ile göz göze gelmişti. Resmen sen sürüdeki kara koyunsun, buraya ait değilsin sinyallerini gözleriyle ona ulaştırmış varlığını istemediğini kesin olarak belli etmişti.
"SİZLER BU OKUL SAYESİNDE GELECEĞİN DOKTORLARI, ŞİFACILARI OLACAKSINIZ. HALKI SALGIN HASTALIKLARDAN KORUYACAK, SAVAŞLARDA KAHRAMAN ASKERLERİMİZ YARALARINI TEDAVİ EDECEKSİNİZ. SİZLER, ASLINDA KRALLIĞIMIZIN GENÇ NEFERLERİSİNİZ.
Bu kadını dinlediği her saniye morali çökmeye devam etti. Sonuçta kendini milletin kılıç yarasına bandaj sararken değil savaşta en ön safta kılıç kullanırken düşünmüştü. Canı sıkılıp morali yerle bir olsa da sakinliğini korudu, bozuntuya vermedi ve herkes gibi konuşmayı sabırla dinleyerek ilgisini çekiyormuş gibi yaptı.
Sonunda ise bağıra bağıra alkışlayarak sınıfına doğru giden koridora ilk kendisi körlemesine daldı. Aaric göz tacizinden de kurtulmanın etkisiyle üzerindeki baskıyı kenara atmış, artık rahatlayarak sınıfına doğru giden yol üzerinde hızını artırmıştı.
(1-A) Sınıfı onun gittiği sınıftı ve bu okuldaki tek 1.sınıf şifacı sınıfıydı. Sayıları az oldukları için ikinci bir sınıf açma gereği duymadan herkesi buraya istiflemişlerdi ve diğer bölümler ile olan ortak derslerini saymazsak sınıftan en azından ilk sene boyunca pek ayrılmayacaklardı. Ortak derslerde aşırı fazla olmayacağı düşünülürse okuldaki zamanının tamamı buradaki sınıfın içinde geçecekti. O yüzden oturacağı sırasını iyi seçmeliydi.
Tek bakışta kendine orta sıralarda cam kenarı, göl manzaralı bir yer beğenmiş, yanında getirdiği çantasıyla sıraya yerleşerek sınıftaki kişilerin diğerleri ile olan davranışlarını izlemeye koyuldu. Yanında getirdiği çantasında hocaların dediklerini not almak için aldığı defteri, baykuş tüyü ve biraz şişelenmiş mürekkep vardı.
Sınıf artık yavaş yavaş dolmaya başlayınca hava da merhaba ben ya da selam nasılsın gibisinden sözcükler adeta yer kaplıyor, kızlar okul bitince takılmak için yurt odalarına veya pazar alanında tur atmaya birbirlerini davet ediyorlardı.
Kimse Aarice merhaba deme ya da selam verme gereği duymadan öyle onu kendi haline bırakarak çoktan sanki hiç var olmamış, adeta yokmuş gibi tavır takınmaya başlamıştı. Çoğu kişi onu kendini erkek gibi gösteren ucube "kızlardan" sanıyor, onun sahiden de bir erkek olduğu gerçeğini kesin bir şekilden onaylanmıyorlardı.
Üstelik daha önce hiç tanımadığınız ortamlara gidip o ortamın en aykırısıyla takılmaz, zorunda olmadıkça sohbet kurmazdınız değil mi?
"Evet kızlar, oturun yerlerinize"
Çat kapı içeriye saçıdan tırnağına hatta dudağına bile siyah ruj sürmüş, yeşil gözlü, hemen hemen Aaricle aynı boyda -belki biraz daha kısa, elinde iki tane kol kalınlığında eski deri ciltli kitap tutan öğretmenlerden biri girdi.
Söylemeye gerek yok ama okulun hocalarından olduğunu belli ediyordu. Hocanın lafı üzerine herkes sosyalleşmeyi kesip yerine geçmeye başladı. Kitaplarını masaya yerleştirdikten sonra artık sıralarında oturan çocukları adice gülümsemesiyle, kendi deyimiyle etrafına sevgi pıtırcığı tohumlarını saçarak süzmeye başladı. İşte Aaric ilk defa kafasını camdan çekmek zorunda kalmıştı çünkü hocası onlara bakıyordu ve saygısızlık etmemeliydi.
"Güzel, bu seneki kişiler iyi, hepinizde potansiyel var. Çalışırsanız iyi yerlere gelebilirsiniz. Ben sizin zehirler ve panzehirler hocanız Melissa Red. Bu dersi 6 yıl boyunca almak zorunda olduğunuz gerçeğini göz önüne alırsak benimle iyi geçinmeniz sizin faydanıza olur kızlar."
Kızlar kelimesini sonuna ufak bir kıkırdamada ekleyerek etrafa kesinlikle normal biri olmadığının sinyallerini veriyordu. Aaric'i bırak çoğu kız öğrenci sokaktaki dilenciye nasıl bakılırsa Melissaya aynen öyle bakıyordu. Acıma, tiksinme ve korku.
"Oh doğru ya artık size kızlar diyemem değil mi? Sonuçta aramızda bir ilk yaşanıyor. Aaric Bell ayağa kalk ve yanıma gel çocuğum, sınıfa kendini tanıt."
Aaric birden şoka uğradı, şaşkınlığını gizleyemeden hocasına bakıyordu. Onun erkek olduğunu nasıl öğrenmişti? Siktir, onu tüm sınıfın önünde ilgi malzemesi etmek zorunda mıydı? Olayı kıkırdama ile bıraksa zaten eninde sonunda onu kız zannedenler bile erkek olduğunu kabul edecekti. Daha tanışalı 10 dakika bile olmamışken insanların arasında neden ilk onu hedef gösteriyordu? Bu kadının derdi rahatça okul senesini tamamlamasına engel olmak mıydı.?
"Evet Efendim"
Aaric oturduğu sıradan bir sürü meraklı göz eşliğinde kalktı. Sınıfta kim varsa artık odağı Aaric'in kıyafetleri, tipi, saçı ve oturduğu sırası gibi şeylere kaymıştı. Daha serenomiden yeni kurtuldu diye sevinirken şimdi gene aynı noktaya ve daha beter bir halde dönmüştü.
"Yanıma gel çocuğum korkma, yemem seni."
Titreyerek hocanın yanına doğru beş tane merdiveni olabilecek en yavaş şekilde inerek gitti. Sınıfa dönmüş kendini tanıtacakken hocası onun sağ bileğine tüm gücüyle bastırarak kavradı. Bu Aaricin canını oldukça acıtmıştı. Cidden amacı neydi bu kadının kendini tanıt diyerek çağırmış, şimdide bileğini filan mı kırmaya çalışıyordu? Hızlıca kolunu geri çekti ve ovalamaya başladı, acıdan canı yanmış ve sinirlenmişti. Aaricin kızdığını anlayan hoca gülümseyerek açıklamasını yaptı.
"Evet, sen kesinlikle şifacısın. Hatta aramızdaki en güçlülerden biri bile olabilirsin. İçindeki saf ve yoğun güç şifacılar arasında oldukça enderdir, sevinebilirsin."
"Teşekkür ederim Efendim. Sizin yönlendirmeniz altında eminim ki çok daha iyi yerlere gelebilirim."
Hocaya şu anlık kızgın olsa da ne yapabilirdi? Altı yıl eğitim alacağı kadın karşısında biraz yalakalık kimseye zarar vermez, yarar sağlardı özelliklede Aarice yarar sağlardı.
"Salakta değilsin, seninle iyi anlaşacağımıza dair içimde bir his var umarım bunu yanıltmazsın. Şimdi yerine geçebilirsin sadece bunu kontrol etmek istemiştim. Erkek şifacı her gün gördüğümüz klasik bir durum değil, benim için bile bir ilk. Sadece emin olmak istedim."
"Teşekkürler Efendim, hisleriniz yanılmayacak bunda emin olabilirsiniz.”
Yavaş ve aynı şekilde merdivenleri geçerek sırasına oturdu ama insanların bakışlar hala onun üzerindeydi. Elinden, umarım kendimi rezil edecek şekilde davranmam diyerek dua etmesi dışında çok da bir şey gelmedi.
“ Bu kadar tanışma faslı yeter, altı yıl bir arada olacağımız için birbirimizi daha sonra tanısakta olur. Şimdi bu elimde görmüş olduğunuz kitapları ben yazdım ve adları En Temel Zehirler ve Panzehirleri olmak üzere iki tanedir. Şehir kütüphanesi dahil olmak üzere kitapla alakalı eşya satan her dükkanda bulabilirsiniz. Önümüzdeki derste bu kitapları istiyorum ve sayfa on altıda görebileceğiniz üzere genel bir sınıflandırma...
Aaric kitapların ismimi, en ucuza nerede bulabilceğini, hocanın bahsettiği önemli yerlerin notunu eksiksiz bir şekilde tuttu. Yarın dediklerine göre onlara yıllık ders programları dağıtılacaktı, o yüzden sadece bugüne özel dersler kısa tutulmuştu. Tabi 5 saat ne kadar kısa sayılırsa...
Hiç mola vermeden saatlerce hocanın yoğun ve anlaşılması zor bilgilerine maruz kalan sınıf fişi çekerek kafasını sıraya gömmüştü. Artık dersin de bitmesine yakın, hoca da yorulunca Aaric eşyalarını toparlamaya başladı. Evinde, insan bakışlarından uzak ayaklarını uzatmış, dışarıyı seyrederken yemek yeme hayalleri kurarken büyük darbe Aarice gene hocasından geldi.
“Aaric kitaplarımı odama getirebilir misin. İkinci katta, koridorun sonunda, kapısı deri kaplama kırmızı renkte ve sağ üst köşesinde ismim yazıyor bulman çok zor olmaz.”
Melissa kitaplarını taşıması için onu görevlendirmişti. Az aklı olan herkes bunun tabiki de bahane olduğunu anlardı. Aaricte anlamıştı, aptal değildi bu yüzden itiraz etmedi. Gerçi istese bile nasıl itiraz edecekti?
"Elbette Efendim.”
Hocanın onu neden çağırdığını bilmeme korkusunu bastırmaya çalışarak kitaplarını toplamayı uzattıkça uzattı. Ondan ne istiyordu. Neden bu hale geldiğini öğrenmek mi ? Belki o da düşmüş melekleri biliyordu ve onlarla alakalı sorular sorabilirdi. Evet, hocası da daha önce onlarla iletişim kurmayı denemiş, belki de başarısız olduğu için başka çözüm yolları arıyordu. Aaric gibi anormal birini de görünce ondan şüphelenmesi gayet normaldi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..