Elinde papatya çayıyla, salonda ki şömineyi yakmış ve ona en yakın olan koltuğa oturmuş oğluna bakıyordu. Aaric kendisinin incelendiğini fark edince, boynundaki morlukları belki ufak bir ihtimal de olsa görmemesi için pişkin pişkin sırıtıp hızlıca hal hatır sorma merasimine geçti
"Anne nasılsın iyi misin ? Kusura bakma, senin yorgun olduğunu sanıp uyuyorsun diyerek rahatsız etmek istemedim. Yoksa bilirsin beni. Neden seni görmezden geleyim."
"On dört , hatta bir kaç ay sonra on beş yaşında olacaksın. Kısaca on beş yıllık oğlumsun. O yüzden aptal rolünü kısa kesip yanıma otur da bana biraz okulundan, kendinden bahset."
Annesi madem boynundaki lekeleri umursamıyordu, o zaman en iyisi sanki onlar yokmuş gibi davranmaktı. Önce okulda yaşadıklarını anlattı. Zehirler dersine giren hocalarının nasıl onunla arkadaş olduğunu, kendisinden ceset bitkisi adlı bir fidan istediğini, hepsini tek tek annesine anlattı.
" Hımmm... Aslında seni karaborsaya götürmek istiyordum. Hocanın istediği bitki ise en kısa yoldan oradan alınır. Bu güzel bir tesadüf oldu. Kararı verdim, hazırlan. Akşam güneş batınca karaborsaya gidiyoruz."
"Pekala. Benimde merak ettiğim bazı şeyler vardı, gitmemiz iyi olur."
Karaborsa nedir, neden burada var, ya da nasıl girilir gibi sorular sorarak kendine eziyet etmeyecekti? Çünkü okuldan duyduğu kadarıyla buraya ait bilgiler burada kalırdı. Bilgi casusluğu yada ulaklık yaparsanız eğer birileri öten gaganızı kapatırdı. Üstelik yalan da söylemiyordu merak ettiği ve alması gereken kitaplar ile bazı bitkiler vardı.
Karaborsa konusu kapanınca okulundan bahsetmeye başladı. Okuldaki derslerinin fazla uzun olup Lucy'nin aldığı eğitimle çakıştığı için bu bir aylık süre içerisinde 4-5 defadan fazla görüşememişlerdi. Zaten Aaric görmemezlikten gelse de Lucy yavaşça ondan uzaklaşıyordu ve burada suçlayacak birisin de olduğunu söyleyemezlerdi.
Lucy, kendi yaşına göre gayet güzeldi ve ikisinin ilgi alanları ne yazık ki farklıydı. Lucy şu anda seçtiği iki kısa hançer yüzünden gizlilik ve suikast eğitimi alıyordu. Her geçen gün hayatının ekseni daha farklı -daha kötü- yollara kayıyordu. Aaric bunu, onun hal ve hareketlerini son görüşmelerinde fark edip uyarınca da, bağnaz olmakla suçlanıp, zaten şifacı olduğu için böyle şeylere kafa yorması gerekmediğini ona söylemişti.
"Bak, sana söylemeyi unuttum anne. Okulda öğrendiğimiz pratik bilgiler dışında, oğlun artık dört element konusunda da uzman. Evet yanlış duymadın dört elementi de bükebilirim."
" O zaman çık bakalım yukarıya, hem yaptığın temizliği hem de yalan mı konuşuyorsun yoksa doğru mu, görelim."
Aaric hiç itiraz etmeden anahtarı cebinden çıkararak üst kata çıktı ve demir -yaklaşık yirmi beş santimetre kalınlığında- olan kapıyı açtı. Burasını okul açılmadan önce temizlemek için o kadar uğraşmıştı ki zehirlenme riskini bile göze almıştı. Tabi o yaşlı bunak hala ona doğru bilgi verdi mi, bilmiyordu.
"Temizliği gayet güzel yapmışsın aferin. Kılıçlar, antrenman eşyaları, kuklalar, sarkan topuzlar ve diğer o tüm zımbırtılar... Hatırladığım kadarıyla en son çocukluğumda bu kadar iyi görünüyordu."
Aaric annesinin kaç yaşında olduğunu sorma cesareti gösteremeden, boş, sadece gizli odaya açılan kapının olduğu odaya geçtiler. Bu odada eski evlerinden gelen ve içinde -annesinin iddiasına göre -başka bir boyuta bağlı olan bu oda vardı. Buraya istediği gibi girip çıkamadığı için hala gizemini koruyordu.
"İlk olarak suyu, havayı, toprağı ve son olarak da ateşi bükeceğim, iyi izle."
"İstersen hepsini aynı anda bük. Sadece dördünü de görmek istiyorum."
"Peki öyleyse başlıyorum."
Derin derin nefes alarak 4-4-4 tekniğini uyguladı. Bu onun bulduğu ufak bir püf noktaydı. Eğer sadece mana toplamak için değil, en başında manayı tüm bedeninizde hissetmek istiyorsanız, bu tekniği kısa aralıklarla uygulayabilirdiniz. Böylece daha rahat mana bükebiliyordunuz.
Önce sağ kolunun parmaklarından su damlaları damlamaya başladı. Daha sonra iki elinde de insan kafası büyüklüğünde saat yönünde usulca dönen su küreleri oluştu.
" Hiç de fena değil işte... Benim oğlumdan da daha azı beklenmezdi ! Şimdi beni iyi dinle ve bu halini bozmadan onları bana doğru tüm gücünle fırlat. Merak etme, zarar görmem."
Aaric annesinin zarar görmesinden çok, kendisinin su toplarını fırlatabileceğinden emin değildi. Daha önce hiç denememişti ki !
Başa gelen çekilir mantığıyla önce sol sonra sağ elindeki su kürelerini tüm gücüyle ileriye itti. Sol kolundan çıkan küre biraz ilerledikten sonra biçimini koruyamayarak dağılsa da, sağ kolundan çıkan hedefine istenilen şekilde varmıştı.
Not: Tatili iyi değerlendirmeli biraz bölüm atalım değil mi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..