31. Bölüm İç çatışmalar

avatar
463 3

Beyaz Yazgı - 31. Bölüm İç çatışmalar


Aaric yediği dayak sonrasında kendisini beyazlar içeresinde olan bir oda da buldu. Yerde öylece yatıyordu ama yaralarından eser yoktu. Üstelik kendini oldukça dinç ve enerjisi yenilenmiş de hissediyordu tek sıkıntısı burası neresiydi bilmiyordu.

Daha önce gittiği hiçbir mekanla ilgisi olmadığı gibi kendini nedense bu beyaz boşluğa ait hissediyordu. Önce ayağa kalktı ve etrafına bakındı. Etrafında kendisinden başka kimse yoktu hatta öyle ki gölgesi bile yoktu.

Biraz düşününce burasının araf olduğuna inandı. Ölmüştü ve yargılanmayı beklediğini zannediyordu. Bu yüzden yavaşça bağdaş kurarak yere oturdu. Koku alma, duyma, hatta görme hisleri bile burada işe yaramaz haldeydi. 

Tenine dokunuyordu lakin hissedemiyordu kendi sesini duyamıyor etraf bembeyaz olduğu içinde nereye baksa aynı şeyi görüyordu.

Kendi ayaklarına ellerine bakınca da beyazlık görüyordu. Sanki kendisi de bu boşluğun parçasıydı.


"Siktiğim yerinde galiba sadece zihnim ve düşüncelerim var olabiliyor. Bu lanet mekan cidden araf olmalı. Kilise kitapların da da aynen böyle geçiyordu. Tanrılar bir kulları hakkında net karara varamaz ise onu arafa alarak son kez oylama yapıyorlar demişti.

Ahh anne özür dilerim biraz fazla erken öldüm seni hayal kırıklığına uğrattım. Oğlun büyüyüp istediğin gibi olgun ve saygın biri olamadı. Baba sana da kızgınım umarım cehennemde yanıyorsundur. Bizi bırakıp gittiğin yetmiyormuş gibi haber bile vermedin. 

Sen, sen sana karşı nefret dışında duygu hissedemiyorum. Belki elinde değildi ama bencilliğinin bedelini biz ödedik. Yıllarca senin gelemeyeceğini bilmeme rağmen bir umuda, belki de yalana tutunarak gelmeni bekledim.

Bizi en azından beni sevdiğini düşündüm. Elbet yaşadığın olumsuzlukları geçip ailene geri dönecektin ama sen yapamadın yada yapmadın.

BİLEMİYORUM NEDEN BİRDEN ORTALIKTAN YOK OLDUĞUNU SANA NE OLDUĞUNU BUNUN KENDİ İSTEĞİN Mİ YOKSA İSTEĞİN DIŞI MI GERÇEKLETİĞİNİ BİLMİYORUM. BEN, ben sadece yoruldum dinlenmek istiyorum. Baba en azından bu seferlik bana kollarını açarmısın ? Son kez seni kalbimde hissetmek..."


Aaric bu cümleleri sarf ettikten sonra cenin pozisyonuna geçerek ağlamaya başlamıştı. Nefret pişmanlık hüzün ve bencillik doluyordu içi. Daha önceleri de bu tarz krizler yaşamıştı.

Yaşadığı çöküntü ilk değildi ama son olduğunu hissediyordu artık öldüğünü devamının olmadığını bildiği için dünya denen sikik düzene içindeki tüm kini kusuyordu.

Tanrılar gerçekten var mıydı. Varsa neden böyle bir dünya yaratmışlardı. Acı, acı dışında hangi duygu sürekli vardı ?

Tüm insanlık mutlu olmak için haz peşinde bağımlılar gibi koşuyordu ama sonuç hala aynıydı. Acıdan zevk alan bir tanrıya tapmak doğru şey miydi ? Bu düşünceler eşliğinde beyaz dünya parçalandı ve Aaric gözlerini evinin odasında yatakta yatarken açtı. Gene annesi tarafından kurtarılmış olduğunu anladı.


" Geçen seferkinden daha kötü yaralanmıştın. Maruz kaldığın mutasyonlar bu sefer seni hayatta tuttu."

Bianca çocuğunun başında elini tutarak onunla konuşuyordu. Daha hayatının başında çok farklı zorluklar ile başlamıştı ve buna rağmen 1 kere bile sırtındaki yüklerden vazgeçmemişti.

Kendisi deneyimli bir kadındı ve Aaric büyüttüğü tek çocuk değildi. Önceleri daha gençken evlilikler yapmış ve çocuk sahibi olmuştu. Ne yazık ki hepsi normal birer insan olduğu için şu anda ölüydü sadece Aaric güçle doğmuştu o da ne gariptir ki şifacılıktı.

"Oğlum sana kızmayacağım yaşadığın zorlukları biliyorum ve çoğundan kaçmıyorsun erkek gibi çıkıp yüzleşiyorsun. Sana yardımcı da oluyorum bu yüzden beni suçlamaya kalkma gerçi o kadar salak değilsin.

Sadece kendine daha fazla dikkat et ileride, ben senin yanında olmadığım vakitler de başının çaresine bakmayı bil her seferinde seni kurtaramam."


Aaric sabırla dinlemiş konuşmanın daha en başından sonunda ne olacağını anlamış ve ona göre cevap düşünmeye başlamıştı bile. Annesi, istemese de haklıydı. Onu, gücüyle istese sürekli bu zorluklardan korurdu ama Bianca o kadar da genç değildi.

Aaricin 300 yıl kadar yaşayacağını düşünürsek annesi elbette bir nokta da ölecekti. İşte o zaman onu bu zorba kılıklı piçlerden, düşmüş melek denen gudubetlerden kısacası hayatın yer yönünden kim koruyacaktı ? 


"Haklısın ve özür dilerim. Saçma salak bir kavgadan dolayı canımdan oluyordum kızmakta haklısın. Sadece bir şeyi merak ediyorum anne, bana lütfen dürüst cevap ver.

Hayat, ileride çektiğin acılara değiyor mu ? Yaptığın fedakarlıkları, kendine ayıramadığın zamanı, mutsuz olduğun veya parasızlıktan aç kaldığın zamanları ileride telafi ediyor mu ?"


Bianca soruyu duyunca yüzünü ekşitti. Elbette değmiyordu, değse insanlar intihar etmezdi yada dini tarikatlara kul, köle olmaz hatta din denen kavram hiç doğmamış olurdu. Bianca şöyle derince bir nefes alıp suratını oğluna çevirdi ve açıklamasını sundu.


"Bunu kendin öğreneceksin. Hayata nereden, nasıl bakman gerektiğini sana söyleyemem. Beni ikiyüzlü bulabilirsin kızmayacağım senin geçtiğin yollardan bende geçtim. Bak bir zamanlar çok fazla makyavelizm akımını kapılmıştım.

Dinlerin hepsini ret etmiş tanrılara da söver halde gücümün yettiğini eziyor manipüle ediyor sonra da işime yaramaz hale gelince de kenara fırlatıyordum. Sonra kendimi hümanizm ile yumuşattım.

Dante, Montaige gibi düşünürlerin eserlerini ve yaşamlarını inceledim. Hayata daha ılıman yaklaştım ve dinler ile aram hala kötü olsa da tanrılar ile barıştım.

Acı olmadan iyilik ve mutluluk gibi kavramların olamayacağının farkına vardım bunlar bir bütündüler ve biri olmadan diğeri anlamsızdı.

Daha fazla uzatmayacağım; Oğlum bu yollardan senin de geçmen gerek ve geçeceksin de cahil kalıp mutlu da olabilirdin ama üzgünüm senin elinden bu hakkı zorla almış bulunmaktayım."


Bianca konuşmasını bitirince Aaricin sonunda kafasında ki dağınık fikirler toplanmıştı. Bu dünya da bu kadar yoğun acı varsa bu halde tek kendisi olamazdı ve bu sorunları yaşayan ilk kişi de o olamazdı. Annesine teşekkür edip sarıldı ve yataktan çıkarak mutfağa, aç karnını doyurmaya yöneldi.

Zihniyle barışmıştı tek olmadığının iyice farkındaydı ve bundan sonra neye ihtiyacı olduğunun da farkına varmayı başarmıştı.

Zaman, 300 yıllık yaşamı boyunca bu soruya cevap arayacak kendisi gibi insanların bıraktığı eserleri inceleyecekti üstüne ileride başkaları da bu duruma düşmesin diye kendisi de bir fikir ortaya sürecek bu siktiğimin hayatında yaşamaları için geçerli bir neden sunacaktı.


















Not: Evet biraz felsefe ağırlık bir bölüm oldu ama tam olarak istediğim buydu. Diğer seriler bu tarz konulara çok az değiniyorlar hikayede geçen kahramanlar gerçekten insan gibi hissetmiyor sanki hepsi kusursuz tanrı bozuntusu varlıklar. Bu yüzden empati kuramıyorum ve hikayeye kendimi kaptıramıyorum. Kısaca ileride bu tarz bölümler gerçekçilik için olmaya devam edecek. Hepinize iyi okumalar dilerim.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47022 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr