Bölüm-4 Kutlama ve Misafir

avatar
214 0

Bir Yazarın Hayatı - Bölüm-4 Kutlama ve Misafir


Avluda kendilerine ayırtılan masaya geçtikten 20 dakika kadar sonra Baran, yanında sevgilisiyle çıkagelmişti. Oldukça mutlu görünüyordu. Bu haftaki satışlarında iyi gittiği belliydi. Mekâna ilk girdiğinde Ayaz’ları aramış ama bulamamıştı. O yüzden Ayaz’ı arayıp yerlerini sormuştu.


Yanlarına geldiklerinde kısa bir selamlaşma yaşanmış ve sohbete başlamışlardı.


(Baran)-Ne yapıyorsunuz nasıl gidiyor?


(Ayaz)-Bu soruyu sorman için doğru kişi olduğumdan emin değilim ama roman yazmıyorum.


(Baran)-Kaytarmaya devam mı?


(Ayaz)-Elbette. Göknur beni kızgın demirle şişleyene kadar yatışa devam.


Ayaz daha ilk dakikadan Göknur’a oynamaya başlamıştı ve ona göz ucuyla bakarak göz kırpmıştı. Baran hafiften kikirdemiş ve Ayaz’ın mızmızlığı yüzünden Göknur’dan ne kadar tepki aldığını düşünmüştü.


Göknur gerçekten de Ayaz’ın mızmızlığına ve üşengeçliğine ayar oluyordu. Tamam Ayaz çok iyi bir yazar olabilir ve insanlar ona “Dahi Yazar” diyor olabilirlerdi ama bu yine de onun yan gelip yatabileceği anlamına gelmiyordu.


Yani Göknur bir gün gerçekten Ayaz’a kızgın demir saplayabilirdi. Göknur Ayaz’ın aktif olmasını istiyordu. Ayaz sürekli olarak kafasında tonla senaryonun olduğunu söylüyordu ama onları hiçbir yere kaydetmiyordu.


Not tutmak için uğraşmıyordu. Her şeyin kafasında hazır olduğunu söyleyip duruyordu.


(Göknur)-Merak etme. Bir gün yataktan kalkmaya çalıştığında tırmanman gerekecek.


(Ayaz)-Hiii. Gördün mü ne diyor? Ben başka birini istiyorum. Atalım Göknur’u.


(Baran)-Yok be. İşini iyi yapıyor o.


Baran Ayaz’ın dalgasına katılıyordu ama rakip olarak. Çünkü Ayaz’ın bu durumda ne yapacağını görmek istiyordu. Ayaz ise bunun farkındaydı ve ne yapacağını zaten biliyordu.


(Ayaz)-Yapmıyor ki. Sadece metinleri sana getiriyor. Bana bir yardımı dokunmuyor. Sadece yatıyor.


(Göknur)-Romanı harika yazıyorsun ben ne yapay… ım…


Göknur o anda Ayaz’ın gülümsemesini görmüş ne dediğinin farkına varmıştı.


(Göknur)-Ya şerefsiz herif!


Ayaz oturduğu yerden dansla alakası olmayan komik dans hareketleri sergilerken Göknur elini alnına yapıştırmıştı.


(Ayaz)-Nasıl övdürdüm kendimi sana. Böyle de kolay düşersin tuzağıma.


Ayaz’ın suratındaki maymuna benzeyen komik ifade herkesi güldürmüştü. Göknur güldükten sonra ciddi bir ifade takınmış ve…


(Göknur)-Eve gelme çocuk. Vururum seni.


(Ayaz)-Olur olur olur olur. Yaparsın. Tamam. Aynen. Hıhı.


Ayaz dalgasına dalga katarken herkesi güldürmeye devam ediyordu. Göknur ise masa altından Ayaz’ı tekmelemişti. Ayaz daha ileri gidebilirdi ama bu kadarı yeterliydi. Göknur’la uğraşmayı seviyor olsa da bir sınırı olmalıydı. Ve dur noktası kesinlikle burasıydı.


(Baran)-Tamam tamam. Atışmayın daha fazla. İçmeye başlamadan önce söylemem gereken birkaç şey var. Şimdi.


Baran önündeki sudan bir yudum aldı.


(Baran)-Öncelikle 42. cilt 700 bin barajında. 700 bin satışı geçmek üzere. Ama ben hafta bitmeden 1 milyonu göreceğini düşünüyorum. En son yaptığın röportajda serinin 49. ciltte final vereceğini söylediğin için insanların ilgisi arttı. Son ciltlerin satışları oldukça yüksek.


(Ayaz)-Satışların yükselmesi tahmin ettiğim bir şeydi çünkü finale yaklaşıkta daha fazla gizemi açıklayacağımı insanlar biliyorlar. O röportaj isteği çok iyi bir zamanda denk gelmişti gerçekten. Ama şunu da söyleyeyim. 47 ve final cildini bekleyin. İddia ediyorum ki 47. cilt 3 milyonu geçecek.  


Ayaz oldukça iddialı bu sözlerinde gayet ciddiydi. Dalga geçmediği kolayca anlaşılıyordu. Zaten Ayaz bu konularda dalga geçecek birisi değildi. O hiçbir zaman ciddi olmasa bile konu yazmaya geldiğinde bir ordu yönetiyormuş gibi ciddileşiyordu. O yüzden o bir şey söylediğinde kimse abarttığını düşünmezdi.


(Baran)-Merakla bekliyor olacağım. 41. cilt 2.7 milyonda kaldı haberin olsun. 2 milyon 740 bin civarlarında bir satışa ulaştı. 2.8 milyonu göreceğini düşünmüyorum.


(Ayaz)-Önemli değil. Son 3 cilt bütün satışlarımı tavan yaptıracak ne de olsa.


(Baran)-Kendine güvenmeni anlıyorum ama en azından o 3 cilt için daha uzun zamanlar ayır.


Baran doğal olarak bunu isteme hakkına sahipti. Çünkü kendisi daha önce çalıştığı yazarların son ciltlerini yetiştiremediğini, yetiştirebilseler bile acele ettikleri için kötü finaller yazdıklarına şahit olmuştu. Şu anda karşısında duran bu genç yeteneğin de bu şekilde olmasını istemiyordu.


(Baran)-Umarım dediklerime uyarsın.


(Ayaz)-Dediklerine uymayı çok isterdim ama bana dahi demelerinin bir sebebi var Baran. Ben bu seriye başladığımda finali planlayıp başladım ve ilk cildi size gönderdikten sonra oturup son 3 cildi yazdım. Yani son 3 cilt zaten hazır durumda. Her şeyi o kadar iyi ayarladım ki 46. cilt tam olarak bitmesi gereken yerde bitecek ve 47. cildin başlangıcı için bir değişiklik yapmam gerekmeyecek.


Ayaz aşırı ciddi ve beklenmedik bu tavrıyla herkesi şaşırtmayı başarmıştı. Romanın son 3 cildini ilk cildi yayınlandıktan hemen sonra yazması deli işiydi. Şöyle bir şey var ki ilk ciltlerde hata yapsa ya da bir şeyleri değiştirmek istese son ciltlerde kolaylıkla değişiklik yapabilirdi. Çünkü daha romanının en başındaydı.


Ama Ayaz böyle bir şey yapmadığını ve yapmayacağını açıkça söylüyordu. O gerçekten “dahi” lakabını hak eden birisiydi. Dünyalar kadar geniş bir hayal gücü ve planladığı her şeyi karşı tarafa aktarabilecek kadar detaylı bir kelime haznesi. Ayaz gerçekten apayrı bir seviyeydi.


(Baran)-Şey. Bu biraz abartı bir durum. Ama sana güveniyorum.


Ayaz’ın söylediği şeyler doğal olarak Baran’a abartı gelmişti ama olmama ihtimali olan bir şey değildi. Romanın finalini belirlemeden yazmaya başlamak bir sorun olmazdı ama finali belirleyerek yazmak daha mantıklı bir hareketti. Sonuçta final belli olsa bile ara kısımlar belirlenemezse ilerlenemezdi.


(Ayaz)-Merak etme. Finali zaten yazdım dediysem ara kısımları roman ilerlerken belirlemedim. Tüm roman çoktan kafamda hazırlanmıştı. Sadece final kısmı çok güçlü olduğu için önceden yazdım. Son 3 bölümü gördüğünde anlayacaksın zaten.


(Baran)-Peki. Bu romanda daha önce herhangi bir mantık hatası olmadığı için sana bir şey deme hakkım yok. Sonuçta söylediğin kadar iyi bir yazarsın.


Konuşma burada duraklarken yemek sipariş etmek için garsonu çağırdılar ve istedikleri her şeyi sipariş ettiler. Nasıl olsa bütün hesabı Ayaz ödeyecekti.


Yemekleri bittikten sonra ise mekândan ayrıldılar ve içki içmek adına farklı bir noktaya doğru hareketlendiler. Baran iyi bir bar bildiğini söylediği için Ayaz arkadan onu takip ediyordu. Fakat gidecekleri yer biraz uzak olduğu için yaklaşık 1 saat boyunca araba sürmüşlerdi.


Dışarıdan bakıldığında eski bir yer gibi görünüyor olsa da burası bir bar olduğu için öyle dizayn edilmişti. Eski değildi. Ama kullanılan renkler ve dekorlar burayı eski gibi gösteriyordu. Bu eski hava burayı işleten kişi tarafından verilmişti. Oldukça güzel bir seçimdi.


(Ayaz)-Burası ne güzel lan!


Ayaz mekânın güzelliği karşısında büyülenmişti. Bu eski hava aşırı derecede hoşuna gitmişti. Ama asıl güzel görüntünün içeri girince karşılaşacağı manzara olduğundan haberi yoktu. İçerisi tamamen vahşi batı filmlerine göre dizayn edilmişti. Her yer tahtadandı. Duvarda o filmlerde oynamış aktörlerin “Aranıyor” posterleri ve dart oyunları vardı.


Ayaz içeriyi görünce çığlık atmamak için kendisini zor tuttu. Farklı konsepte sahip yerlere bayılıyordu ve burası fazla mükemmeldi. Geriye olabilecek tek bir şey kalmıştı. Onu da görmek için hemen barmen tezgahına baktı.


(Ayaz)-İşte bu!


Diyen Ayaz yumruğunu sıkıp gördüğü şeyi kutlamıştı. Barmen ve barmaid kovboylar gibi giyinmişlerdi.


(Ayaz)-Cenk tut beni.


Ayaz kendini Cenk’in kollarına bıraktı ve gördüğü şeyin tadını çıkartmaya başladı.


(Göknur)-Konsept fantezisi başladı gene.


(Baran)-Burayı seveceğini bildiğim için getirdim.


(Ayaz)-Ay bayıldım ayol.


(Göknur)-Tamaaam. Kafa da gittiğine göre daha susmaz artık.


(Baran)-Ee, şöyle ki susmak zorunda. Çünkü normal hayatta sevdiği ama yazar olarak nefret ettiği birini de çağırdım.


Baran’ın bu sözleriyle Ayaz Cenk’in kollarından sıyrıldı ve…


(Ayaz)-Sakın o lanet azgını çağırdığını söyleme!


(Cenk)-Azgın?


Ayaz Baran’la göz göze geldi ve Baran özür dilercesine gülümsedi. Ayaz ise…


(Ayaz)-Ya hayır ya. Ha neyse lan! O salak daha 17 yaşında. İçemez.


Ayaz anlık bir aydınlanmayla gelecek olan kızın içki içemeyeceğini hatırladı ve rahatladı.


(Cenk)-Ee, biri özet geçebilir mi acaba? Kim bu “lanet azgın”?


(Baran)-Biliyorsun ki roman piyasasında farklı kategoriler var. Ayaz şu anda genel olarak birinci olabilir ama asıl kategorisi aksiyon. Romanın asıl kategorisi yani. Buraya çağırdığım kız aşk üzerine bir roman yazıyor şu an. Sadece yazdığı +18.


(Ayaz)-Ve benimle uğraşmaya bayılıyor. Romanında kullanacağı teknikleri bende denemeye kalkıyor.


Cenk o anda yüzünü ekşitti ve ister istemez hoş olmayan şeyler hayal etti. Ayaz ise direkt olarak Cenk ve düşüncelerinin arasında girdi.


(Ayaz)-Öyle değil sapık it! Yazdığı romandaki erkek karakter ne hikmetse, hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde utangaç. Ve o çocuğa yürüyen kız eğlence düşkünü çatlağın teki. Eğlenmek için ise sürekli çocukla uğraşıyor. Onu farklı pozisyonlarda falan kıstırıyor. O gerzek ise ana karakterin tepkileri daha gerçekçi olsun diye beni sıkıştırıyor ve tepkilerimi ölçüyor!


(Cenk)-E oğlum madem kız öyle uzaklaşsana kızdan. Söylemesi kolay tabii ama. Ya da uyar.


(Ayaz)-Takmıyor ki beni. Günlük hayatta görsen gayet hanım hanımcık tatlı ve güzel bir kız. Oldukça alımlı. Sanki 17 değil de 40 yaşında biri gibi. Nerede ne konuşacağını ne zaman duracağını iyi biliyor. Gel gör ki yazar kişiliği tuttu mu sapıtıyor. Başka birine dönüşüyor.


Ayaz günlük hayatta olduğu sürece o kızı çok seviyordu. Sohbet etmekten de hoşlanıyordu. Ama gelin görün ki yazar kişiliği öyle değildi. Romanına eklemek için farklı şeyler denemeyi seviyordu ve bu şeyler için gerçekçi tepkiler yazmayı daha da çok seviyordu. O yüzden bazı sahnelerde karakterlerin vereceği tepkileri görmek için kendisi bir şeyler deniyordu.


Ayaz’ın üstüne yürümesi de bunlardan biriydi. Gerçekten onunla bir şey yapma niyeti yoktu ve sadece Ayaz’dan gelecek tepkileri merak ediyordu.


(Baran)-Sanırım bu konuda Ayaz hak veriyorum. Çağla biraz fazla takılıyor yazdığı karakterlere. Kendi yazdığı karaktere aşık bir kız kendisi.


(Ayaz)-Yazdığı tepkilerin gerçekçi olmasını istemesini tamamen anlıyorum ama bana çullanması beni deli ediyor. Çünkü dur lafından anlamıyor.


Ayaz bundan isyan ediyordu. Çağla bir işe giriştiğinde kolay kolay durulmayan bir kızdı. İstediği şeyi alana kadar uğraşmaya devam ediyordu. İşin içinde kötü şeyler olmadığı için pek sorun olmuyordu ama yine de Ayaz’ı sinir ediyordu. Ayaz bir noktaya kadar Çağla’ya yardım etme konusunda sorun görmüyordu.


Ama Çağla bazen çok fazla şey isteyebiliyordu. Tabii bu sadece roman yazacağı zaman geçerliydi. Onun dışında gerçekten eğlenceli bir kızdı.


Baran saatini arada sırada kontrol ediyordu. Çağla’nın gelmesine çok kalmamış olmalıydı.


(Baran)-Bir şey olmaz be Ayaz. Kız seni örnek alarak bu işe başladı. Seninle ilk tanıştığı zamanı hatırlıyor musun? Ne kadar heyecanlıydı. Yüzüne bakacak cesareti bile yoktu.


(Ayaz)-Yaa, ne harika değil mi? Yüzüme bakacak cesareti olmayan kız şimdi üstüme çıkmaya çalışıyor. Beni biraz fazla seviyor gibi ne dersin? Yine de, bende onu seviyorum. Bana eski beni hatırlatıyor. Yılmak bilmeyen bir kız.


(Göknur)-Ama baktığımız zaman senden daha iyi bir ilerleme yakaladı. Senden daha çabuk tanındı.


(Ayaz)-Bu sektörü ben kurdum çünkü. Hiç kimsenin farklı işler yapmak için çabalamadığı bu sektörü devirip şu anki haline ben getirdim. Tabii ki benden daha çabuk tanınacak. Ayrıca, o hala bir romantizm yazarı. Yanlış anlaşılmak istemem ama bütün ülke kocaman bir romantizm çöplüğüne dönmüşken yükselmesi imkânsız değildi.


Ayaz bu konuda kibirli davranmaktan çekinmiyordu. Ülkede en çok satan, hatta tek satan kitaplar romantizm kitaplarıydı ve herkes romantizm yazmak için çabalıyordu. Fantastik serileri takan kimse yoktu. E doğal olarak herkes para getiren şeylerin peşindeydi. Ayaz bu düzeni kırmak için çok uğraşmış ve başarmıştı.


(Ayaz)-Ama yine de onu başarılı buluyorum. Şu anda piyasada olan tanıdığım birkaç romantizm yazarından daha çabuk bu seviyeye ulaştı.


(Göknur)-Sonuç olarak senden daha çabuk ünlendi. Bunu es geçemezsin. Çağla oldukça iyi bir yazar. Bende onun romanlarını okuyorum ve gayet akıcı gidiyor. Pekala diğer romanlar gibi klişe bir yapıya sahip ama kendini okutturacak kadar iyi.


(Ayaz)-Orası öyle güzelim. Ben onu inkâr etmiyorum. Ama bu ülkedeki birçok yazarın önünü açacak yeni bir çağ başlattığımı da kimse inkâr edemez.


Ayaz’ın bu konuyla ilgili olan düşünceleri ve sözleri fazla narsistçe gelebilir ama gerçek buydu. Ayaz kimsenin farklı şeylere cesaret etmediği bu dönemde bambaşka bir roman yazarak piyasaya girmiş ve dengeleri bozmuştu.


O yüzden başkaları onun bu kibrinden hoşlanmasa bile umurunda değildi. Bu piyasayı kuran kişi kendisiydi ve kimsenin bunu inkâr etmesine izin veremezdi.


(Baran)-Pekala pekala. Bunu sonra tartışırız. Çağla gelmiş.


Barın kapısı açıldı ve Çağla içeri girdi. Çağla 1.60 boylarında tahminen 45 kilo, siyah gözlü tatlı bir kızdı. Küt kesimli dalgalı siyah saçları harika görünüyordu.


Gerçekten sevilesi bir kızdı. Böylesine bir kızın +18 bir şeyler yazacağını düşünmek bile zordu. Yüzündeki o masumluk insanı etkiliyordu. Biraz etrafa bakındıktan sonra Ayazların oturduğu masayı gördü ve seri adımlarla oraya gitti.


El sallamaya başladı ve…


(Çağla)-Selam çocuklar.


… diyerek masaya vardı.


Herkesle tek tek selamlaştıktan sonra masaya oturdu ve böylelikle grup tamamlanmış oldu. 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46895 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr