Bölüm-7 Akşam Yemeği

avatar
125 0

Bir Yazarın Hayatı - Bölüm-7 Akşam Yemeği


Göknur yemeğe çıkmadan önce hazırlanmaya çalışıyordu. Sürekli yeni bir elbise deniyor ve Ayaz’a gösteriyordu. Ayaz istisnasız hepsini beğendiğini söylese de Göknur bunu reddedip Ayaz’ın tarafsız yorum yapmadığını söylüyordu. Ayaz ise tarafsız yorum yapsa bile fikirlerinin değişmeyeceğini söylüyordu.


Tabii yine de Göknur bunu dinlemiyor ve elbise denemeye devam ediyordu. Ayaz takım elbisesini çoktan giymiş ve hazırlanmıştı. Yaklaşık olarak 1 saattir Göknur’un istediği elbiseyi bulmasını bekliyordu. Gerçekten de elbiseler ona yakışıyordu. Ama gelin görün ki inatla beğenmiyordu.


Denediği bütün elbiseleri büyük bir istek ve hevesle almıştı ama şimdi hiçbirini güzel bulmuyordu nedense. Özel bir mekâna gidiyor oldukları için telaş yapmıştı ve gerçekten güzel görünmek istiyordu.


(Ayaz)-Artık tatmin olur musun acaba? Denediği bütün elbiseler için sana farklı tekliflerde bulunabilirdim.


(Göknur)-Hayır ya. Üzerimde hiçte iyi durmuyor onlar. Bu nasıl peki?


Göknur son elbisesini de giymişti. Bu elbise oldukça basit fakat göz alıcıydı. Vücudu saran tipte mat siyah bir elbiseydi ve Göknur’un fiziğine tam oturmuştu.


(Ayaz)-Ee, harika oldu. Hatta o kadar harika ki kafamı duvara vurup rüyada olup olmadığımı kontrol etmek istiyorum. Ama maalesef buna ben izin veremem.


Ayaz’ın bu sözleriyle Göknur’un yüzü düştü. Sanki daha az önce övülmemiş gibi şunları söyledi.


(Göknur)-Kötü oldu değil mi? Biliyordum işte. Kötü oldu.


(Ayaz)-Cümleye nasıl başladığımı duymadın sanırım. Sana bu elbiseyi hediye ettiğim için şu an kendimle gurur duyuyorum. Harika bir seçim yapmışım. Gel gör ki bununla oraya gidersek muhtemelen bütün erkeklerin gözü sende kalır. Bende seni yamyam kılıklı maymun bozmalarına göstermek istemiyorum. Yani evet, tamamen kıskançlığım yüzünden bu elbiseyi giymeni istemiyorum. Sana tavsiyem sol omzundan sağa doğru işlemeleri olan siyah elbiseyi giymen. O da mükemmeldi.


(Göknur)-Öyle mi diyorsun?


(Ayaz)-Seninle ilgili asla yalan söylemem bunu biliyorsun.


Ayaz elinden geleni yapmış ve Göknur’u ikna etmeyi başarmıştı.


(Göknur)-Tamam o zaman.


Göknur bir kez daha üstünü çıkartmak için odasına geçmişti.


***


Ayaz’ın ikna etmesiyle üstünü değişen Göknur sonunda hazırdı. Takılarını takmış, parfümünü sıkmıştı.


(Göknur)-Tamamdır. Hadi gidelim. Ne oldu?


Göknur gidelim dedikten sonra Ayaz’a bakmıştı. Ayaz hareket etmeden hayranlık dolu gözlerle ona bakıyordu. Göknur’un her bir zerresini süzüyordu. Onun her bir zerresini seviyordu. Aşk dolu bakışları karşısında Göknur ne diyeceğini bilememişti.


(Ayaz)-Şey, ee…


Ayaz bakışlarını kaçırdı ve yere baktı. Karşısında duran bu güzellik karşısında eriyip bitiyordu. Gerçekten ne demesi gerektiğini bilemiyordu. Göknur’a aşık olmasının bu durum üzerinde kesinlikle büyük bir etkisi vardı ama Göknur şu anda parlıyordu.


Ayaz’ın görüş açısından Göknur bir melek gibi parlıyordu. Sadece kanatları yoktu.


(Göknur)-Konuşsana artık.


(Ayaz)-Benimle evlenir misin?


(Göknur)-Ney? Ahahahahaha.


Göknur bir anda gelen bu teklif karşısında gülmeden edememişti. Zaten Ayaz’da ciddi değildi. O anki hislerini ancak bu şekilde ortaya dökebilirdi.


(Ayaz)-Bir melek gibi güzelsin. Hayır. Sen bir meleksin.


Ayaz Göknur’u böyle görünce gerçekten o an için yemekten vazgeçip dudaklarına yapışmak ve olayı çok farklı bir noktaya sürüklemek istedi ama bu düşüncelerinden hemen sıyrılarak Göknur’un elini tutup nazikçe öptü.


(Ayaz)-Gidelim mi leydim?


(Göknur)-Gidelim bakalım kavalyem. 


Böylelikle sonunda hazırlanmayı bitirdiler ve yola çıktılar.


***


Yarım saat kadar sonra gidecekleri yere varmışlardı ve kendilerine ayırtılan masaya geçmişlerdi. Ayaz gelen garsona siparişi vermiş ve beklemeye başlamışlardı. Oturdukları yer doğrudan deniz manzaralı bir yerdi.


Gece olduğu için ışıklandırmaların aydınlattığı kadar denizi görebiliyorlardı. Denizin hırçın dalgalarını duyabiliyorlardı. Daha doğrusu sadece Göknur o dalgaları duyabiliyordu. Ayaz Göknur’a öylesine odaklanmıştı ki ne dalgaları ne de başka bir şeyi duymuyordu.


Gözleri sadece onu görüyor, kulakları sadece onu duyuyor ve zihni sadece onu algılıyordu. Göknur’da bunun farkındaydı ve açıkçası bu durumdan fazlasıyla memnundu. Ayaz’dan gelen ilgiyi seviyordu. Kendini değerli hissediyordu.


Ayaz’da da bitmek tükenmek bilmeyen bir sevgi vardı ve reddedilse bile yılmıyordu. Göknur’un da kendisini sevdiğini biliyordu. Buna inanıyordu. Eninde sonunda onunla evlenecekti. Tabii bu işi olabildiğince çabuk halletmek istiyordu. Her şeyini Göknur’a bağlamak ve tüm vaktini onunla harcamak istiyordu.


(Göknur)-Pişt. Ayaz. Orada mısın?


(Ayaz)-Ha? He? Ne oldu?


Ayaz Göknur’u seyretmeye dalmışken Göknur’un seslenmesiyle birlikte başını salladı ve gerçek dünyaya döndü.


(Göknur)-Yemekler geldi. Ee, birde ekstradan viski söyledim.


(Ayaz)-Aa, iyi yapmışsın. Garsonu fark etmedim bile.


(Göknur)-Hahah. Farkındayım. Benden gözlerini alamıyorsun bakıyorum.


(Ayaz)-Seninle baş başa kalmayı çok özledim.


(Göknur)-Aslına bakarsan bende çok özledim.


Bu noktadan sonra tuhaf şakalara gerek yoktu. Her şey ciddi bir şekilde ilerlemeliydi.


(Göknur)-Cenk’in evde olmasıyla bir sorunum yok ama, ne bileyim. Seninle olmaya çok alıştığım için evde farklı birini görmek bazen garip geliyor açıkçası.


(Ayaz)-Gerçekten öyle. Ama eve geri döneceğini söylüyordu. Yani yine baş başa kalacağız.


Ayaz önündeki eti bıçakla kesti ve kestiği parçayı ağzına atıp viskisinden bir yudum aldı.


(Ayaz)-Söylesene Göknur. Hiç gelecek için bir plan yaptın mı?


(Göknur)-Ne alaka şimdi bu?


Göknur Ayaz’ın sorduğu bu soruya bir anlam verememişti. Ayaz genelde böyle şeyleri merak eden birisi değildi. Eğer her zamanki matrak modunda olsaydı muhtemelen hiç gelecek için plan yaptın mı sorusunda sonra “Yapamazsın çünkü benim editörümsün” diye eklerdi. Ama yüzündeki ciddiyet ona uymayacak kadar gerçekti.


(Ayaz)-Öyle aklıma geldi ya? Benim editörüm olmayı bıraktığında ne yapacağını merak ettim sadece. Sonuçta sonsuza kadar benim editörüm olmayacaksın. Yani, eninde sonunda kendi yolunu çizmeye başlayacağın bir zaman gelecek. Bunu biliyorsun.


(Göknur)-Tamam ama bu konuyu sorman gereken yerde miyiz? Bak, bu soruyu cevaplayacağım ve bu konu burada kapanacak tamam mı?


(Ayaz)-Tamaam. Geceyi mahvetmek istemiyorum.


Ayaz sıkılmış bir tavırla konuyu kapatmayı kabul etmişti. Gerçekten de bu geceyi mahvetmek istemiyordu.


(Göknur)-Hayır hala gelecek için bir plan yapmadım. Ve yakın zamanda da yapmayacağım. Her şeyi zamanı gelince düşünürüz. Şimdilik tek istediği seninle vakit geçirmek. Oldu mu?


(Ayaz)-Özür dilerim. Seni sinirlendirdim.


Göknur derince bir nefes aldı ve viskisinden bir yudum almakta yetindi.


(Göknur)-Kızmadım. Sadece yersiz bir soruydu o kadar. Önemli değil.


Ve bu konuşmadan sonra çok fazla şey konuşmamışlardı. Sadece Ayaz’ın romanından ve bu roman bittikten sonra neler yapacağı üzerinde biraz durmuşlardı o kadar.


Ayaz içten içe kendisini yok etmek istiyordu. Sadece tek bir soruyla belki de mükemmel olabilecek bir geceyi batırmış ve karanlığın sessizliğine gömmüştü. Bütün morali dibi görmüştü. Hatta bütün neşesi silinmişti bile diyebiliriz.


“Geri zekalı! Ne demeye sordun ki o soruyu!? Ne güzel ilerliyordu işte gece! Aptal! Aptal!”


Yemek bittikten sonra arabaya binmişler ve eve dönmek için yola çıkmışlardı. Fakat biraz ilerledikten sonra Ayaz yol ayrımından evlerine gitmeyen yola sapmış ve farklı bir yere doğru gitmeye başlamıştı.


(Göknur)-Ayaz.


(Ayaz)-Efendim.


(Göknur)-Yanlış yere gittiğinin farkındasın değil mi?


(Ayaz)-Evet. O yüzden merak etme. Sadece güzel bir yere gidiyoruz.


Göknur Ayaz’ın ne planladığını anlamamıştı ama muhtemelen planladığı bu gece yemekle bitmeyecekti. Ayaz’ın farklı bir şeyler daha düşünmüş olabileceğini düşündü. O yüzden de hiçbir şey sormadı ve işi Ayaz’a bıraktı.


***


1 buçuk saat kadar arabayla ilerledikten sonra sonunda bir tepenin ucunda durmuşlardı. Hafif hafif esen rüzgâr bedenlerini okşarken tepenin dip kısımlarına vuran dalgaların sesleri onlar dışında her şeyin sesini bastırmak istiyor gibiydi.


(Göknur)-Burası neresi?


(Ayaz)-Sancak Tepesi. Çok kişinin bilmediği bir yer. Uçurum sayılabilecek kadar yüksek olduğu için bilenlerde çok fazla uğramıyor.


Diyen Ayaz yavaşça arabadan indi ve arabanın kaputuna yaslandı. Göknur’da yanına gelip aynı şekilde kaputa yaslandı.


(Göknur)-Peki bizim burada ne işimiz var?


(Ayaz)-Rahat rahat konuşabilmek için.


(Göknur)-Evde de rahat konuşabilirdik Ayaz.


(Ayaz)-Hayır. Cenk evdeyken olmaz. Bana söylemen gereken şeyler olduğunu biliyorum. O yüzden kendini tutmana gerek yok. Nasılsa bir noktadan sonra hiçbir anlamı kalmayacak. O yüzden benden hiçbir şey saklamanı istemiyor…


Ayaz tam o anda suratına hafif bir tokat yedi ve sustu. Göknur’a baktığında gözlerinin dolduğunu gördü. Kırık bir gülümseme sergiledi ve…


(Ayaz)-Seni üzdüğümü biliyordum işte.


… dedi. Ardından da Göknur adım attı ve kendisine sarıldı.


(Göknur)-Gelecekten konuşmak istemiyorum. Canım yanıyor.


Diyerek Ayaz’ı iyice sıktı.


(Ayaz)-Özür dilerim. Özür dilerim. Seni kırmak istememiştim. Sadece…


(Göknur)-Şhhh… farkında olmadan aynı şeyi yapıyorsun.


Göknur parmağını Ayaz’ın dudaklarına yaslayıp onu durdurmuştu. Farkında bile olmadan yine gelecekten konu açacaktı ve bunu istemiyordu.


(Ayaz)-Ama sana hak veriyorum. Geleceği düşünmek istememen normal. Yaşanacakları bile bile bana yanaşmaktan çekinmene gerek yok. Gerçekten. Ve eğer istersen ben…


Ayaz yumruklarını sıktı.


(Ayaz)-Eğer istersen… senden uzak durabilirim. Kafan daha fazla karışmasın istiyorsan susup kenara çekilirim. Gerçekten.


(Göknur)-Ayaz. Yalvarırım böyle konuşma.


(Ayaz)-Ben ciddiyim Göknur. Tek isteğim gerçekten mutlu olman. Ve benimle olman sana acı verecekse…


Ayaz gerçekten konuşmak istemiyordu. Yumruklarını tüm gücüyle sıkıyor ve yere bakıyordu. Göknur’un yüzüne bakmak istemiyordu. Yine olmazdı. En son buna benzer bir konuşma yaptıklarında ağlamaktan kaçamamıştı. Ayrıca Göknur’un sesi kırılgandı. Ağlıyor olabilirdi. Onu ağlarken görmekte istemiyordu.


Sonuçta ağlamasının nedeni kendisi olacaktı.


(Ayaz)-Eğer gerçekten sana acı çektireceksem Göknur… hayatından çıkmam daha iyi olur. Bunu çok düşünüyorum son zamanlarda. Acaba senin için doğru kişi değil miyim diye? Seni üzen bir adam olmak istemiyorum. Bazı şeyleri bilerek yaşamak ve kısıtlı bir zamanın içinde istediğin şeyleri başarmak için uğraşmak o kadar yorucu ki. İnan bana bazen gerçekten delirecek gibi hissediyorum.


Ayaz yumruklarını serbest bırakmıştı artık. Göknur’dan bir cevap bekliyordu. Vereceği cevaba göre kendine yeni bir yol çizecekti. Ama bu noktada Göknur’un düşünceleri de karmakarışıktı. Ne demesi gerektiğini bilmiyordu.


O kadar hassas bir noktadalardı ki şu anda ağzından çıkacak tek bir kelime bile Ayaz’ı paramparça etmeye yeterdi. Göknur bunu istemiyordu. Ama o da bazı şeyleri biliyordu ve kendisi adına bir karar almakta zorlanıyordu.


Bazen bu şeyleri iç bilmemiş olmayı bile diliyordu. Hiçbir şey bilmeden öylece yaşayıp gitmek ve hayat denen denizin akıntılarında yolunu aramadan oradan oraya savrulmak istiyordu. Çünkü akıntının nereye çıktığını bilirseniz kurtulmak için çabalardınız. Ve ne kadar çok şey bilirseniz kurtulmak için o kadar çok çabalarsınız.


Bazen hiçbir şey bilmemek çok şey bilmekten daha iyidir.


Göknur düşündüğü hiçbir şeyi söylemek istemiyordu. Söyleyebileceği şeylerden birisi kesinlikle Ayaz’ı paramparça ederdi. Bundan emindi. O yüzden göz yaşlarını sildi ve arkasını döndü.


Ayaz ise bu dönüşü bir cevap olarak kabul etti yavaşça arkasını döndü. Arabaya binip eve gitme vakitleri gelmişti. Göknur cevabını vermişti. Artık onun hayatından çıkması gerekiyordu. Bunu nasıl yapacağını ya da onsuz olmaya nasıl katlanacağını bilmiyordu ama bir şekilde başa çıkacaktı artık.


Birkaç adım attıktan sonra ise…


(Göknur)-Ayaz.


… Göknur’un kendisine seslenmesiyle durdu ama arkasını dönmedi. Islak gözlerini Göknur’un görmesini istemiyordu. Zaten onun yüzüne bakarsa iyice ağlayacaktı. O yüzden ona bakmamak en iyi seçenekti.


Fakat Göknur’un amacı bundan farklıydı. Ayaz’a arkadan yaklaştı ve kollarını sararak Ayaz’a sıkıca sarıldı. O anda Ayaz her şeyin tamamen bittiğini ve Göknur’un kendisinden kopmadan önce son bir kez daha sarılmak için bunu yaptığını düşünerek tamamen yıkıldı.


Ama işler hiçte beklediği gibi olmadı. Göknur kendisini bıraktı ve elini tutarak arkasından önüne geçti. Aralarındaki boy farkını kapatmak adına parmak uçlarına yükseldi ve…


(Göknur)-Seni seviyorum.


… diyerek Ayaz’ı dudaklarından öptü. 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44789 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr