Bölüm-8 Dalgın İkili

avatar
111 0

Bir Yazarın Hayatı - Bölüm-8 Dalgın İkili


Ayaz Göknur’dan gelen öpücüğe karşılık veriyordu ama şaşkındı. Ayaz bugüne kadar çok kez Göknur’a yaklaşmayı denemiş ama Göknur’un nasıl tepki vereceğini bilemediği için yarı yoldan geri dönmüştü. O yüzden de aşkını farklı şekillerde ona göstermeye başlamıştı. Ama şimdi, Göknur Ayaz’ın hayal bile etmeyeceği o şeyi yapmış ve onu öpmüştü. 

 

Ayaz böyle bir şeyi hiç düşünmemişti. Hayallerinde bile sürekli olarak ilk adımı atan kişi kendisiydi. Durum bu haldeyken Göknur’un elini hiç bırakmayacakmış gibi sıkmıştı. Kalp atışları hızlanmış ve vücudu ısınmaya başlamıştı.


Ne kadardır öpüştüklerini bilmiyordu ama nefesi kesilse bile bırakmak istemiyordu. Böyle bir şansı bir daha yakalayamayabilirdi. Göknur’a sıkı sıkıya bağlıydı ve bu bağlılığı şimdi daha da artmıştı.


Ama her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bunun da sonu gelmişti. Göknur yavaşça kendisinden ayrılırken Ayaz isteksizdi. Bu an hiç bitmesin istiyordu. Hatta Göknur kendisinden ayrıldıktan sonra kendisi onu öpmek için heveslenmiş fakat Göknur’un utanarak arkasını dönmesi sonucu o heves kursağında kalmıştı.


(Ayaz)-Göknur…


Göknur’un ismini dile getirmişti ama nasıl devam edeceğini bilmediği için öylece kalmıştı. Ona bir şeyler söylemek istiyor ama başaramıyordu. Kelimeler boğazında düğümlenmişti. Kelimeleri ustaca kullanarak insanlarda onlarca farklı duyguyu uyandıran Ayaz şu an tamamen çaresizdi. Konuşamıyordu.


Çok heyecanlıydı. Kalbi hala deliler gibi çarpıyordu. Heyecandan ölebilirdi bile.


Göknur hala arkası dönük durumdayken Ayaz parmağını kendi dudağına götürdü. Hala inanamıyordu. Göknur gerçekten de kendisini öpmüştü.


Cesaretini topladı ve Göknur’a arkadan yaklaştı. Onu nazikçe belinden sardı ve…


(Ayaz)-Seni öyle seviyorum ki…


Ayaz kendisine sarılınca Göknur onun ellerini kavradı.


(Göknur)-Lütfen bir daha gelecekten bahsetme.


(Ayaz)-Özür dilerim. Bir daha olmayacak. Söz veriyorum.


Göknur’un sesi normal geliyor olsa da utangaçlığını saklamak için hala arkasına dönmemişti. Ayaz’ın kendisini kıpkırmızı bir şekilde görmesini istemiyordu. O yüzden Ayaz’ın ellerini tutuyor ve bir anda karşısına geçmemesi için kendince bir önlem alıyordu.


Ayaz ise ona karşı çıkmayarak sakinleşmesine izin veriyordu çünkü Göknur’un o öpücük için ne kadar cesaret topladığını hayal bile edemiyordu. Belki de yol boyunca bunu planlamıştı. Ayaz bunu bilemiyordu. Ama emin olduğu bir şey vardı. O da bunun için gerçekten çok fazla cesaret topladığı.


Ona karşı gelip zorla yüzüne bakmaya çalışırsa onu üzebilirdi. O yüzden onu rahat bırakıyordu.


Bir dakika kadar o şekilde bekledikten sonra Göknur sonunda rahatlamış hissedecek ki Ayaz’ın ellerini bıraktı ve arkasını döndü. Yanakları hala biraz kırmızıydı ve çok tatlı görünüyordu. Göz teması kurmakta zorlanıyordu.


(Göknur)-Ayaz ben…


(Ayaz)-Şhhh. Bir şey demene gerek yok.


Göknur kendini zorlayıp bir şeyler söylemek istedi ama Ayaz hemen duruma müdahale edip parmağını onun dudağına koydu ve bir şey söylemesine gerek olmadığını söyleyerek sıcak bir gülümseme sundu.


(Ayaz)-Kendini zorlama.


Diyen Ayaz şansını denemek adına Göknur’a hafifçe yaklaştı ve eliyle yüzüne düşen saçlarını kulağının arkasına itti. Göknur Ayaz’ın bu hareketine bir şey demeyince Ayaz Göknur’un dudaklarına bir öpücük kondurdu ve…


(Ayaz)-Dönelim mi?


… diye sordu. Aslında eve gitmeyi hiç istemiyordu ama saat ilerlediği için hava soğumaya başlamıştı ve Göknur’un hasta olmasını istemiyordu. O yüzden de istemiyor bile olsa eve dönme sorusunu sormuştu.


Göknur’da havanın soğuduğunun farkında olduğu için Ayaz’ın teklifini kabul etti ve arabaya geçtiler. Eve dönerken Ayaz Göknur’un elini tuttu ve o şekilde eve döndüler.


Eve döner dönmez Ayaz odasına çıktı ve duşa girdi. Tamamen soyunduktan sonra suyu açıp duş almaya başladı. Çok geçmeden de başını aşağı indirdi ve gördüğü şey karşısında…


(Ayaz)-Kendime not. Öpüşmek beni etkiliyor. Her anlamda.


… diyerek kendine bir not geçti.


***


“Soğuk gecenin pençelerinde karısıyla birlikte ilerliyordu. Karısı her zaman yaptığı gibi tekerlekli sandalyesini sürüyordu ve kendisine yardımcı oluyordu. Bu şekilde bir başkasına muhtaç olmak hala onu paramparça ediyordu ama elinden gelen başka bir yoktu.


Kendine başına sadece bir noktaya kadar hareket edebiliyordu. Bedeni artık ölü sayılabilirdi. Göremiyor, duyamıyor ya da hareket edemiyordu. Sadece basit parmak hareketleri yapabiliyordu. Durumunun bu kadar acınası olması onu deli ediyordu ama elinden bir şey gelmiyordu.


Karısı kendisini ilerletmeye devam ederken Göknur dudağından öp öp öp öp öp öp öp öp öp öp öp öp öp öp öp…”


(Ayaz)-Lan ne yazıyorum ben!?


Ayaz yazdığı şeyin değiştiğini fark ettiğinde kafasını sallayıp kendine geldi ve elini yüzüne götürüp…


(Ayaz)-Böyle olmuyor. Göknur’dan başka bir şey düşünemiyorum. Bir de şu lanet olası…


Ayaz gözlerini aşağı kaydırdı ve pantolonundaki yükseltiye baktı.


(Ayaz)-Biraz hava alsam iyi olacak.


Ayaz bilgisayarın başından kalktı ve biraz hava almak için balkona yöneldi. Eliyle saçlarını geriye yatırıp derin bir nefes aldı.


(Ayaz)-İşlerin şimdi nasıl ilerlemesi gerekiyor? Dün gece bir şeyler oldu ama, gerçekten en iyisi bu mu? Onunla evlenirsem olacaklar belli. Gelecekten konuşma demiş olsa bile, elimde değil ki. Gelecekten konuşmak zorundayım. Sonuçta duruma bağlı olarak benim geleceğim onun geleceğini de etkileyecek. Offf! Kafam çok karışık. Onu istiyorum. Ama ona sahip olursam bir noktada ayrılmamız gerekecek.


(Ayaz)-Ne yapabilirsin Ayaz? Ne yapabilirsin? Sen sadece basit bir insansın. Sınırların var. Yazdığın karakterler gibi değilsin. Olamazsın. Sen geleceği değiştiremezsin. Kadere karşı gelemezsin. Onu sevmekten başka bir şey yapamazsın.


Ayaz ne yapacağını bilemeden öylece konuşuyordu. Gelecek için elinden hiçbir şey gelmezdi. Göknur’la bu konuyu detaylıca konuşmak istiyordu ama bunu yapmaya kalkarsa Göknur’u üzeceğini de biliyordu.


Çıkmaza girmişti.


Balkondan ayrıldı ve kendisini yatağına bıraktı. Yüzünü yastığa gömdü ve hiçbir şey düşünmemeyi diledi. Tabii bu dileğinin gerçekleşmeyeceği kesindi. Hiç durulmayan bir beyne sahip olmak onu bazen gerçekten yoruyordu.


Aşırı düşünürlük bu durumu daha da kötü bir hale getiriyordu. Ayaz aşırı düşünürlüğünü romanlarına yöneltip kötü düşüncelerden sıyrılabiliyor olsa da bu her zaman geçerli değildi. Hayat sadece o romanlardan ibaret değildi. Gerçeklik çok daha acı verici ve kırıcıydı.


(Ayaz)-Yardım isteyebileceğim kimsem de yok. Neden böyle oldu ki? Göknur’la olunca mutlu olmam gerekiyordu. Dramatikleşmem değil.


***


Göknur dünün ardından mutfakta Ayaz’la kendisi için bir şeyler hazırlıyordu. Cenk arkadaşlarıyla takılmak için dışarı çıkmıştı. Yani yine yalnızlardı.


“Ayaz hep bu kadar güzel kokuyor muydu? Doğru ya. O parfümü ben almıştım. O kıyafetleri de ben seçmiştim. Yiaaaaa. Onu öpecek cesareti toplamayı nasıl başardım ben!?”


(Göknur)-Dudakları çok yumuşaktı. Hayır hayır hayır. Ne diyorum ben öyle ya?


Göknur bunları düşünmek istemiyor olsa da düşünmeden duramıyordu. Belki de gerçekten hiç cesaret edemeyeceği bir şeyi yapabilmişti ve bundan çok zevk almıştı. Ayaz’ın da kendisiyle aynı duyguları hissettiğinden emindi.


(Göknur)-Evlilik ha?


Göknur o anda kendini bembeyaz bir gelinliğin içinde hayal etti. Hemen yanında çok sevgili kocası Ayaz vardı. Mutlulardı. Bir noktaya kadar tabii. Bir anda parmağına giren keskin bir acı bu hayali bölmüştü.


(Göknur)-Elimi kestiğm!


Göknur dişlerini sıktı.


(Göknur)-Sebze doğranırken dalar mı insan aptal kız?


Göknur kendisine saydırırken parmağını peçeteyle sarmıştı. Parmağı sızlıyordu.


(Göknur)-Derin değil en azından.


Yaranın derin olmaması daha iyiydi. Hastaneye gidip pansuman ya da dikişle gerçekten uğraşmak istemiyordu. Tek yapması gereken peçeteyle sıkıca tutup kanın durmasını sağlamak ve bir yara bandı yapıştırmaktı.


Kanın iyice durduğundan emin olduktan sonra yara bandını yapıştırdı ve sebze doğramaya geri döndü.


(Göknur)-Dikkat be kızım. Dikkat be kızım. Off. Nasıl odaklanabilirim ki? Hala onu öptüğüme inanamıyorum. O an için çok savunmasız gibiydi. Yaaa. Nasıl yaptım öyle bir şeyi?


Göknur yeniden kızarmıştı. Yanakları kızarınca zaten güzel olan yüzü iyice güzelleşmiş ve tatlılaşmıştı. Ayaz nasıl bu kıza aşık olmasındı ki? Bu tatlılık karşı koymak için fazla güçlüydü.


(Göknur)-Bir kere daha öpsem nasıl tepki verir acaba? Tamaam! Yeter! Yine elimi keseceğim yoksa. Yemek bittikten sonra düşünürüm ne yapacağımı.


Diyen Göknur bütün odağını önündeki yemeklere verdi ve hazırlamaya koyuldu. O sırada da Ayaz mutfağa geldi ve buzdolabını açarak bir şişe su aldı. Suyu içerken gözü Göknur’un parmağına takıldı.


(Ayaz)-Parmağına ne oldu?


(Göknur)-Ha? Aa, kestim yanlışlıkla ya sorun yok.


(Ayaz)-Bana niye haber vermedin?


(Göknur)-Romanını bölmek istemedim.


Göknur iyi niyetinden Ayaz,’ı romanının başından kaldırmak istememişti. Zaten öyle büyük bir kesikte değildi. Ama Ayaz için işler öyle ilerlemiyordu.


(Ayaz)-Romanımı nasıl kendi canından üstün tutarsın kızım? Bir şey olursa hemen bana geliyorsun. Roman bekleyebilir. Sen benim için her şeyden daha önemlisin.


Ayaz ne olursa olsun Göknur’u öncelik sayıyordu ve küçük büyük fark etmeksizin her türlü olaydan haberi olsun istiyordu.


(Ayaz)-Acımıyor değil mi?


(Göknur)-Acımıyor.


(Ayaz)-Emin misin?


Ayaz tek kaşını kaldırıp iyice emin olmak için tekrar sordu.


(Göknur)-İyiyim dedim ya şapşik. İçeri geç hadi. 10 dakikaya geliyorum.


(Ayaz)-Masayı ben hazırlarım.


(Göknur)-Teşekkür ederiiim.


Aralarında geçen konuşma bu şekildeydi ve oldukça normaldi ama sadece dışarıdan görünen buydu. İçlerinde ikisi de gergin ve heyecanlıydılar. Ayaz’ın kendisine değer verdiğini bilmek nedense artık Göknur’a eskisinden de daha iyi hissettiriyordu.


Ayaz masayı hazırlamaya gitmişken Göknur’da kalan işleri halletmeye koyuldu ve ikili güzel güzel yemeklerini yediler. Yemekten sonra ise televizyon karşısında vakit geçirmeye başladılar. Yapacak daha iyi bir şeyleri olmadığı için en iyi seçenekleri buydu.


Ayaz gidip romanını yazabilirdi ama kafası bu kadar karışıkken gerçekten yazmaya odaklanabileceğini düşünmüyordu. O yüzden şu anda kafa dağıtmak ve günün ilerleyen saatlerinde bilgisayar başına geçmek daha mantıklıydı.


Ve Ayaz ilk defa televizyon izlemekten zevk alıyor gibiydi. Normalde romantik komedi filmleri görünce kusmak isteyen biriydi fakat şu anda izlediği romantik komediye bağlanmış gibiydi. Gözlerini ayırmadan her bir saniyesini izliyordu. Sanki bir şeyler kapmak istiyor gibiydi.


Biraz da şüpheliydi tabii. Göknur bilerek bu filmi seçmişti. Ayaz’ın romantik komediden nefret ettiğini bilmesine rağmen bu filmi açıyorsa aklında bir şey var demekti. Ayaz bu şeyin ne olduğundan emindi. O yüzden de esprili bir dille…


(Ayaz)-Beni öpmeyi bu kadar istediğini bilmiyordum.


… dedi.


O anda da planı açığa çıkan Göknur kıpkırmızı kesildi ve utancından yüzünü eliyle kapattı.


“Yakalandııım!!!.”


Göknur’un bu masum tepkisi Ayaz’ın gülmesini sağlamıştı. Ayaz güldükten sonra Göknur’un yüzünü kapatmasını önemsemedi ve kulağına yaklaşarak…


(Ayaz)-Bir kez daha… denemek ister misin?


… diye fısıldadı. Göknur’un tüyleri diken diken oldu ve parmaklarını aralayıp göz ucuyla Ayaz’a baktı. Ayaz utanmış görünmüyordu. Aksine fazlasıyla istekliydi. Göknur’un o bakışlara karşı koyma imkânı yoktu.


Göknur elini yavaşça yüzünden çekti ve Ayaz’ın gözlerinin içine bakmaya başladı. Ve yavaşça gözlerini kapattı. Ayaz’da Göknur elini tuttu ve aynı şekilde gözlerini kapattı. Yavaşça birbirlerine yaklaşmaya başladılar.


Yaklaştılar yaklaştılar ve yaklaştılar. En sonunda da yeterince yaklaşmış oldular ve ilk temas gerçekleşti. 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44788 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr