Bölüm-9 Çağla’nın İlham Kaynağı

avatar
112 0

Bir Yazarın Hayatı - Bölüm-9 Çağla’nın İlham Kaynağı


Ayaz’ın 43. Cildini de göndermesinden yaklaşık 2 gün sonra Çağla’dan bir arama aldı ve Çağla’nın yazdığı cilde bakmak adına evine gitti. Çağla ailesiyle yaşıyordu. Zaten ailesi Ayaz’ı tanıyordu. Onu güzelce karşıladılar ve Çağla Ayaz’ı kolundan tutup odasına sürükledi.


Çağla’nın odası gayet sade bir kız odasıydı. Sadece odanın içi mangalar ve romanlarla doluydu. Yatağının baş köşesinde ise Ayaz’ın romanları vardı. Ayaz bu manzarayı görünce içten içe mutlu olmuştu.


(Ayaz)-Baş ucunda benim romanım var ha? İyiymiş.


(Çağla)-İdolüm sen olunca normal tabii.


(Ayaz)-Bak bak. İdolün romantizm romanlarına çokta sıcak bakmıyor nasıl yaparız paşam?


(Çağla)-Valla paşa paşa yardım edeceksin canım benim. Sonuçta romanımı sana yazdırmıyorum. Sadece, mantıken senden taktik istiyorum.


(Ayaz)-Senin dilin iyi uzamış ha. Alırım ayağımın altına.


Çağla bir anda masasından bir not defteri kaptı ve…


(Çağla)-İdol yazarım hakkında bilinmeyenler: İnsanları ezmeyi seviyor.


(Ayaz)-Ney!? Çağla. Suratına balina kuyruğuyla çarparım bir tane.  


Çağla gülerek not defterini masaya geri fırlattı.


(Çağla)-Sende amma kolay kışkırtılıyorsun ha. Bu yönünü seviyorum gerçi. Seni eğlenceli biri yapıyor.


Çağla küçük bir şakayla Ayaz’ın bu huyunu sevdiğini dile getirmişti. Ama gerçekten de öyleydi. Ayaz çok kolay gaza geldiği için onunla eğlenmek çok kolaydı. En basit şeylere bile yükselip eğlenceli tepkiler veriyordu. Aslında onu eğlenceli yapan en büyük şe de bu düşüncesiz hareketleriydi.


Kendi eğlencesinden asla geri kalmıyordu. Yaptığı hareketleri başkaları gülsün diye yapmıyordu. Sadece kendi gülüp eğlendiği şeyleri yapıyordu. İnsanları da güldürmeyi başarıyordu.


(Ayaz)-Sağ ol ya. Gerçekten.


(Çağla)-Neyse neyse. Kurabiyenin yanında çay mı kahve mi istersin?


Çağla lezzetli bir teklifle konuyu dağıtmış ve ayaklanmıştı. Ayaz biraz düşündükten sonra “çay” cevabını vermiş ve Çağla odadan ayrılmıştı. Çağla gidince Ayaz telefonunu çıkartmış ve takip ettiği yazarların paylaştığı şeylere biraz göz gezdirmişti.


(Ayaz)-Lan! “Kral’ın İmtihanı” 3 cilt sonra bitiyormuş! 141. ciltle mi bitecek gerçekten?


Ayaz henüz bu habere hazır değildi çünkü Kral’ın İmtihanı serisi onun en sevdiği serilerden biriydi. Ama ne var ki bitmesini de istiyordu. Artık serinin görmek istiyordu. 141 cilt demek 2 yıldan daha uzun bir süre demekti. Ve Ayaz 1 buçuk yıldır güncel bir şekilde seriyi takip ediyordu.


(Ayaz)-Bir bakalım. 3 yeni roman piyasaya giriş yapmış. “Ruh Tartıcı”, “Bozunum”, “Sakinleştirici”. Sonuncu romanın klasik romantizm olduğuna yemin edebilirim. Diğer ikisini bir ara okuyup yorum yaparım.


Ayaz bu çıkarımı yaparken Çağla elinde tepsiyle odaya girdi ve…


(Çağla)-Ne konuşuyorsun bakalım kendi kendine?


(Ayaz)-Piyasa takibi diyelim. 3 yeni roman çıkmış. Birde Kral’ın İmtihanı 3 cilt sonra bitecekmiş. Şimdilik bu kadar.


(Çağla)-Kral’ın İmtihanı o kadar güzel mi ya? Çok merak ediyorum onu.


(Ayaz)-Aslına bakarsan oldukça ağır ilerleyen bir seri ve yaklaşık 25. ciltte seri inanılmaz bir şekilde genişliyor. 25 cilt dayanırım ve ağır işlenen serileri okurum dersen oku, ama sevmiyorsan uzak dur.


(Çağla)-Anladım. Sanırım pas geçeceğim. O kadar yavaş seriler beni boğuyor.


Ayaz okuduğu şeyin ne olduğuna ya da nasıl işlendiğine çok takılmıyordu. Onun okumaktaki amacı kafasına daha fazla şey sokmaktı. Kafasında ne kadar çok fikir olursa yazarken o kadar efektif ve yaratıcı olabilirdi. O yüzden çokça şey okumayı seviyordu. Tabii yine okumaktan ekstra zevk aldığı favori serileri oluyordu. Ama çoğunlukla kendine bir şeyler katmak için okuyordu.


(Ayaz)-Neyse. Bu haberleri bir kenara bırakalım ve beni çağırma sebebine gelelim.


(Çağla)-Biraz kafam karışık. Önümüzdeki ciltte karakterler arasında bir şeyler yaşanmasını istiyorum ama nasıl yapacağım konusunda bir karara varamıyorum.


(Ayaz)-Nasıl bir şeyler olacağına bağlı.


(Çağla)-Şey, cinsel bir şeyler.


(Ayaz)-Ne? Hahahaha. Romanındaki o pısırık çocuk gerçekten bir kızı altına alacak kadar cesaret gösterebilecek mi?


Çağla’nın söyleminden sonra Ayaz kendini tutamayıp gülmüştü. Amacı dalga geçmek değildi. Sadece Çağla’nın romanını okuduğu için erkek ana karakterin ne derece mal olduğunu biliyordu. Yani, eline kız eli değince kızaran bir erkeğin bir kızla yatabileceğini kim düşünürdü ki?


(Çağla)-Gülme ya.


(Ayaz)-Özür özür. Kendimi tutamadım. Dur tahmin edeyim. Kızın yanaşması sayesinde cesaretini toplayacak değil mi?


(Çağla)-Nereden bildin?


(Ayaz)-Bağlayabileceğin başka bir şey yok çünkü. Hikâyenin akışını bozmadan yapabileceğin en iyi şey bu. Sana söylemiştim. Romantizm romanları o kadar da karmaşık değil.


Ayaz yine romantizm romanlarına laf atacak bir şey bulmuştu. Ama bu konuda Çağla’ya yardım edecekti. İnsanların kendilerini geliştirmek istemelerini seviyordu ve bu konuda onlara yardım etmeye can atıyordu.


(Ayaz)-Ee, bu konuda benden istediğine peki?


(Çağla)-Aslında, seks sahnelerini yazmak konusunda biraz düşünceliyim. Yani her şeyi açık açık yazsam mı yoksa üstü kapalı mı bıraksam emin değilim.


(Ayaz)-Hmm. Anladım. Biliyorsun ki normalde her şeyin açık açık yazılması taraftarıyım ama asıl soru senin romanın o açıklığı kaldırabilir mi? Sonuçta romanın en başından beri utangaçlıklar ve masumluklarla dolu. Bu kadar sakin ilerleyen bir seriyken son ciltlerde seks sahneleri yazmak o kadar da mantıklı olmaz. Tabii yine de senin düşüncen.


(Çağla)-İzlediğim o kadar porno boşa gitti yani.


(Ayaz)-nE!? PUHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHA!!!!!!!!!!! Lan sen yazdığın sahneleri porno izleyerek mi yazıyorsun!? HAHAHAHAHAHAHA!!!!! Bende neden o sahneler gerçeklikten bu kadar uzak diyorum! HAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHA!!!!!!!!!


Ayaz yerde sürünüp oradan oraya dönerken kahkaha atıyordu. Çağla’nın söylediği şey o kadar komiğine gitmişti ki kendini döverek gülüyordu. Oradan oraya dönerken arada durup Çağla’nın utanmış suratına bakıyor ve daha fazla gülüyordu.


(Ayaz)-Off. Karnım ağrıyor! Karnım ağrıyooor!!! Off anam of. Bayılacağım şimdi!


(Çağla)-Gülmesene be!


Çağla utancından kıpkırmızı olmuştu. Diyecek bir şey bulamıyordu. Ayaz daha sakindi ama hala kıkırdıyordu.


(Ayaz)-Off. Uzun zamandır böyle gülmemiştim. Güzelim sen niye porno izleyip romanına fikir alıyorsun? Pornolarda kurgu sonuçta. Gerçekleri yansıtmıyorlar ki.


(Çağla)-Nereden bileyim ben be!? Daha önce sevgilim olmadı ki. Karakterlerin yakınlaşmalarını yazmak için bir şeylere ihtiyacım vardı.


(Ayaz)-Sen o yüzden mi ara sıra bana çullanıyordun?


(Çağla)-7 24 porno izleyecek değilim ya. Yazacağım şeyi doğrudan görmek daha etkili olur diye düşünüyordum.


(Ayaz)-Orası doğru tabii ama sana yazarlıkla ilgili söylediğim ilk şeyi hatırlıyor musun?


(Çağla)-Elimden geldiğince fazla kitap okumam. Ve okuyacağım kitapların yüzde 90’ının yazacağım türde olması.


(Ayaz)-Aynen öyle. Bunu sana söyleme nedenim tam olarak buydu. Yeterince kitap okusaydın yazdığın karakterin vereceği tepkileri yazmak için farklı şeylere ihtiyaç duymazdın. O yüzden ben ne diyorsam yapmanı tavsiye ederim. Ha başka bir seçenek olarak ise sevdiğin birinin, sevdiğin biri yoksa da sevdiğin bir aktörün falan seni duvara sıkıştırıp sana açıldığını falan hayal et. Ne kadar işe yarar bilmiyorum ama.


Ayaz son cümlesini kurarken ayağa kalkmıştı. Masada duran kurabiyelerden bir tanesini aldı ve ağzına attı. Sonra da çayını yudumladı.


(Ayaz)-Son söylediğim şeyin garantisi yok haberin olsun. Ben hiç denemedim.


(Çağla)-Peki sen yazarken nelerden ilham alıyorsun?


(Ayaz)-Bir yerden ilham almıyorum. Ben romanlarımda oldukça absürt şiddet sahneleri kullanıyorum. Bunların dünyada bir örneği yok. Sadece hayal gücüm çok geniş. Hem senin de hayal gücün o kadar zayıf değil. Sadece yazdığın şey gerçek hayattan olduğu için hayal gücüne pek ihtiyacın kalmıyor.


Ayaz durumu kısaca özetlemişti ve haklıydı da. Çağla’nın hayal gücüne pek ihtiyacı yoktu. Her ne kadar yazdığı şey gerçek hayatta yaşanma ihtimali çok olmayan bir şey olsa da imkânsız değildi. Sonuçta dünyada türlü türlü insan vardı.


(Ayaz)-Aslında senaryoyu kurduktan sonra yazarken zorlanmaman gerekli ama sende neden böyle oldu anlamadım. Sanırım her yazarda böyle bir yetenek yok. Herkes ilham olmadan yazamıyor demek ki.


Ayaz’ın yeteneklerinden birisi de buydu. Romanını yazmak için ilhama ihtiyacı yoktu. Kurguyu belirledikten sonra her şey kafasında beliriyor ve hazır hale geliyordu. Gerisi için düşünmesine de gerek kalmıyordu.


(Çağla)-Herkes sen değil şekerim. Yazarlık yeteneğiyle kutsanmadım ben. Benim romanım 2 defa gözden geçiriliyor hata ya da mantık hatası var mı diye. Sana gelince 1 kez bile bakmıyorlar. Direkt olarak yayınlıyorlar.


(Ayaz)-O benim yeteneğim ufaklık. Onca şeyin ardından o kadarını yapayım bence. Sonuçta bu benim ilk romanım değil biliyorsun.


(Çağla)-Ya biliyorum da. Ne bileyim. İnsan bir kıskanıyor yani. Bizim departmanın tamamı sana ve yazarlığına aşık durumda.


(Ayaz)-Biliyorum. Bende bana aşığım. Canım kendim.


Ayaz kendisine sarıldı ve tuhaf hareketler sergileyerek Çağla’yı güldürdü.


(Çağla)-Ki her şeyi geçtim. Sende sevdiğim asıl özellik yaptığın şeyin zorluğu. Koca bir ülkenin yazarlık piyasasını kendi başına başka bir noktaya taşıdın ve bunu yaparken hata yapmadın. Sanırım seçilmişlik mevzusu gerçek hayatta da var.


(Ayaz)-Seçilmişlikten çok doğru zamanda sesimi çıkardım diyelim. Piyasada herkes tek tip roman yazarken benim ortaya çıkıp bu düzeni yıkıp her şeyi değiştireceğimi söylemem insanların ilgisini çekti. Ve biraz da şansın yardımıyla işe yaradı.


(Çağla)-Şans mı? Yaptığın ilk röportajda öfkene yenik düşüp bütün piyasayı ezip geçeceğini söyledin ve ülkenin boktan roman yazarlık düzenini baştan yaratacağını söyledin. İnsanlar ister istemez senin romanını okumak istediler. Sen belki fark etmedin ama bilmeden insanları manipüle ettin.


Ayaz o anda gülümsedi ve…


(Ayaz)-Bilmeden mi? Hayır hayır hayır. Her şey planlıydı. Sadece o sözleri sakin ve havalı bir şekilde söyleyecektim. Ama öfkeme yenik düştüm. Yani öfkelenmeseydim bile aynı şeyler yaşanacaktı.


(Çağla)-Sonuç olarak başarılı oldun.


(Ayaz)-Elbette oldum. Ben en iyiyim. İnsanların değişmekten çekindiği bir yere değişimi getirdim. Bu düzenin sahibi benim. Önümde diz çökün lanet ölümlüler! Efendiniz geldi!


Ayaz yine kendini kaybedip kollarını iki yana açtı ve kötü adam gibi kükremeye başladı. Ayaz kükrerken de Çağla’nın annesi odanın kapısını açtı ve Ayaz bir anda yere oturup sustu.


(Anne)-Ee, bir şeyi mi böldüm çocuklar?


(Çağla)-HAHAHAHAHAHAHAHAHA!!!!!!! Hayır hayır bölmedin anne. Ne oldu?


(Anne)-Çaylarını tazelememi ister misiniz diyecektim.


Çağla cevap almak için utanış Ayaz’a baktı ve Ayaz titreyen elini kaldırıp baş parmağını kaldırdı. Utançtan yerin dibine girmişti. Normalde olsa utanmazdı birden yakalanınca anlık bir utanç hissetmişti.


(Çağla)-Olur anne olur. Biraz daha kurabiye alabiliriz hatta.


(Anne)-Tamam kızım.


Diyen kadın kapıyı kapattı ve Ayaz derin bir nefes aldı.


(Ayaz)-Annene yakalanmayı hiç beklemiyordum. Ama neyse. Kaldığımız yerden devam edelim biz. Çıkar bilgisayarını bakalım sana nasıl ardım edebilirim. 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44788 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr