2 saatlik yolu sakin sakin gittikten sonra yarım yaklaşık 40 dakika kadar da havaalanında oturup onları beklemişlerdi ve onlar geldiklerinde Ayaz’ın abisi Ayaz’ı aramıştı.
…
(Ayaz)-Nerde miyiz?
…
(Ayaz)-Evdeyiz biz gelmedik.
…
(Ayaz)-Sussana bir. Eve kadar yürüyüver.
…
(Ayaz)-Bağırma lan! Valla kapı önünde çarparım Çin’e postalarım seni!
…
(Ayaz)-Dövemezsin beni. İzin vermiyorum. Gelin hadi. Havaalanının kapısındayız.
…
(Ayaz)-Gel sen gel. Araba hazır.
Ayaz telefonu kapattı.
(Göknur)-Abinle daima kavga etmek zorunda mısın?
(Ayaz)-Evet. Onunla uğraşmak en eğlencelisi.
(Göknur)-Abinin de senden geri kalır yanı yok gerçi ya.
(Ayaz)-Ben daha yakışıklı ve ateşliyim. Abim oturup çirkinliğine ağlayabilir.
(Göknur)-Orası öyle aşkım da. Abin de boş değil hani.
(Ayaz)-Tch! Akşam uyuduğunda yastıkla boğacağım onu.
Ayaz’la Göknur arasında bu küçük konuşma gerçekleşirken Atakan ve Melisa kapıya kadar gelmişlerdi. Göknur ablasını görür görmez ayağa fırlamış ve ona doğru koşmuştu. Melisa kızıl saçlı bir kıvırcıktı. Mavi gözleriyle oldukça tatlı bir yüze sahipti.
Atakan ise 1.85 civarlarında kalıplı biriydi. Saçları siyah ve gözleri maviydi. Ayaz’ın siyah saçlı ve daha kalıplı hali gibi düşünülebilirdi. Ondan biraz da yakışıklıydı tabii. Spor yaptığı da kolayca anlaşılıyordu. Tabii Melisa’da spor yapıyordu ve fiziği oldukça güzeldi.
Göknur ablasını boğarcasına sarılırken Ayaz yavaşça ayağa kalkmış ve abisine doğru ilerlemişti. Abisiyle farklı el hareketleriyle selamlaştıktan sonra ona sarılmış ve…
(Ayaz)-Tatil yaramış bakıyorum. Yaşlılığın geçmiş.
(Atakan)-Ne olacaktı ya? Senin gibi biraz daha mı yaşlansaydım.
Ayaz o anda gerilip abisinin karnına bir yumruk indirmişti.
(Ayaz)-Ama hala yavaşsın.
(Atakan)-Sen de öyle.
Diye karşılık veren abisi aynı şekilde onu yumruklamış ve birbirlerine bakarak gülüşmüşlerdi.
(Ayaz)-Hoş geldin abi.
(Atakan)-Hoş buldum ufaklık.
Ayaz abisinden ayrılıp Melisa’nın yanına gitmiş ve elini beline atarak…
(Ayaz)-Bebeğim, öncelikle kıvırcık saç yakışmış. Sana daha önce kıvırcıkları çok sevdiğimi söylemiş miydim?
(Melisa)-Sağ ol bebeğim. Ve hayır. Söylememiştin.
Melisa’da kolunu Ayaz’ın boynuna atmış ve cevapladı.
(Ayaz)-Güzel. Tatil boyunca evladıma iyi baktınız umarım.
Demiş ve Melisa’nın karnını okşamıştı.
(Melisa)-Baktık bebeğim baktık. Ama bakıyorum ki senin yılışıklığın hala geçmemiş.
Dedi ve Ayaz’ı bir anda boyun kilidine aldı.
(Ayaz)-Ne oluyor? O ne öyle? Ölüyom! İmdat! Hala dişi bir goril gibisin!
O sözlerde Ayaz Melisa’yı biraz daha deli etmiş ve Melisa daha fazla güç uygulamaya başlamıştı. Ayaz kurtulmak için çabalıyor ama gücü yetmiyordu.
(Melisa)-Dişi goril derken!?
(Ayaz)-İmdat ayol! İmdat lan! Öleceğim aloooğğğ!!! Boğuyo beni cani karı! Bıraksana geberiyom!
(Melisa)-Goriller seni anlayamaz tatlım.
Ayaz kurtulmak için daha fazla uğraşmış ve kafasını lastik gibi sündürerek Melisa’nın boyun kilidinden kurtulmayı başarmıştı. Oradan kurtulduğunda suratı hızla geri gelmiş ve kafasına yapışarak içine göçmüştü.
(Ayaz)-Blublublublublu!!!
Ayaz kafasını sağa sola sallayarak suratını düzeltmiş ve abisinin arkasına saklanmıştı.
(Ayaz)-Sana şu karıyı spora götürme artık diyorum. Her gördüğümde biraz daha güçleniyor. Elinde kalacağım en sonunda.
(Atakan)-He öyle mi olmuş paşam? Ben şimdi onu daha fazla spora götürmez miyim?
(Ayaz)-Akşam seni yastıkla boğmaz mıyım peki?
(Atakan)-Hiçbir şey yapamazsın.
(Ayaz)-Görürüz bak… lan ne oluyor!?
Atakan bir anda eğilmiş ve Ayaz’ı omzuna almıştı.
Melisa’yla Göknur gülüşürken Atakan Ayaz’la bir çocuk gibi oynuyordu. Ayaz debeleniyor gibi davranıyor olsa da aslında eğleniyordu. Sadece o anki pozisyonu debeleniyor rolü yapmasını gerektiriyordu.
(Ayaz)-Tamaaam. Yeter indir beni. Midem bulanmaya başladı.
(Atakan)-Adam olacak mısın lan!?
(Ayaz)-Aslaaa!!! İndir artık beni, harbi diyorum suratına kusarım.
(Atakan)-Sakın!
Ayaz’ın tehditleri yerini bulmuş ve kendini kurtarmasını sağlamıştı. Atakan onu yavaşça yere indirmiş ve getirdikleri bavulları almıştı.
(Atakan)-Araba nerede?
(Ayaz)-Gel gel. Arabayı değiştirdim ben.
Atakan Ayaz’ı takip ederken Ayaz’ın yeni aldığı arabayı düşünmüştü. Ne olacağını merak ederken Ayaz’ın Porsche’ye doğru gittiğini görünce gülümsedi.
(Atakan)-Ağzının tadını biliyorsun ha.
(Ayaz)-Ne olacaktı ya. Zevkli bir insanım ben.
Ayaz’ın göğsünü gere gere zevkli birisi olduğundan bahsederken arabanın bagajını açmış ve Atakan bavulları bagaja atmıştı. Elinde kalan son bavulu da ya arka koltuğa yerleştirmişti.
(Atakan)-Bize böyle geziler için büyük bir araba lazım.
(Ayaz)-Yarın gider bakarız istiyorsan.
(Atakan)-Olur. Hatta benim yazlığa geçip 1 hafta takılırız.
(Ayaz)-Şey, bu reddedemeyeceğim bir teklif.
(Atakan)-Gerçi yok. Senin romanın var.
(Ayaz)-Ha? Haa. Roman hakkında endişelenmene gerek yok. Son ciltleri çoktan yazdım. 2 hafta boyunca boşum. Yani 1 haftalık bir tatil çok iyi olur. Hem biraz zihnimi dinlendirmiş olurum. Buna ihtiyacım olacak.
(Atakan)-Pekâlâ. Sen öyle diyorsan öyledir Ayaz Gündoğdu. Nam-ı Diğer Dahi ama Mızmız Yazar.
(Ayaz)-Hoy. Dalga geçtiğinin farkındayım.
(Atakan)-Tüh ya. Belli mi oluyormuş? Hahaha.
Atakan kardeşiyle dalgasını geçtikten sonra ön koltuğa geçti. O sırada kızlar da geldi ve arka tarafa koltuğa geçtiler. Ayaz sürücü kısmına geçti. Yavaşça yola çıktılar ve eve doğru ilerlemeye başladılar.
(Melisa)-Hadi gidelim kaptan!!!
(Ayaz)-Tekerlekler foraaa!!!
Ev yolunda sakince ilerlerken Melisa bir benzinlikte durmak istedi. Canı kahve istemişti. Ayaz’da bunu fırsat bilip depoyu doldurmak için gördüğü ilk benzinliğe girdi. Melisa arabadan inerken…
(Melisa)-Gök. Benimle gel. Bir şey konuşmamız lazım.
(Göknur)-Tamam abla.
Göknur’da ablasının peşinden arabadan indi ve birlikte benzinliğin marketine doğru yürümeye başladılar.
(Göknur)-Ne oldu abla?
(Melisa)-Önemli bir şey değil ya. Sadece Ayaz’la aranızda neler değişti onu merak etmiştim.
Göknur o anda duraksadı. Bir şey belli etmediklerini düşünüyordu. Ki etmemişlerdi de. Ama ablası nasıl oldu da bu soruyu sormuştu. Belki de sadece uzun bir süre boyunca yalnız kaldıkları için bir gelişme yaşanıp yaşanmadığını merak etmişti. Her iki durumda da Göknur’un ablası oldukça dikkatli ve zeki biri olarak öne çıkıyordu.
(Göknur)-Ne gibi abla?
Göknur yine de onu denemek için bu soruyu sordu ve ablasının vereceği tepkiyi beklemeye başladı. Ablası ise çoktan her şeyi çözmüş gibi bir surat ifadesi takındı ve…
(Melisa)-Ahh, yapma. Ayaz’ın sana olan bakışları değişmiş. Eskisinden çok daha parlak bakıyor sana artık. Senin bakışlarının parlamasından bahsetmiyorum bile. Olmuş işte bir şeyler.
Göknur yalan söylemeye çalışmasının bir anlamı olmadığını anlamış ve pes etmişti.
(Göknur)-Oldu bir şeyler. Olmaz mı?
(Melisa)-Sonunda çocuğu kabul ettin ha?
(Göknur)-Ettim. Bende boş değildim sonuçta. Sadece kendi hislerimden emin olmak istedim. Birde, biliyorsun zaten. Onun üzerinde çok düşünmem gerekti.
(Melisa)-Neyse neyse. Can sıkmana gerek yok. Akşam evdeyken oturur bir güzel anlatırsın detayları.
(Göknur)-Olur abla.
(Melisa)-Sizin adınıza sevindim çocuklar. Özellikle de Ayaz için. Onca emek ve seni etkilemek için yaptığı şeylerden sonra başarılı olması beni çok mutlu etti açıkçası.
Hayatları boyunca birbirine maruz kalmış iki insanın arasında herhangi bir gelişme olmaması garip bir durum sayılabilirdi aslında. Elbette ki öyle olacak diye bir durak yok ama her şeyinizi bilen ve sizi aileniz kadar hatta ailenizden bile daha fazla tanıyan birisinin sizi sevmemesi için hiçbir sebep yok.
(Melisa)-Ben zaten ikinize kesin gözüyle bakıyordum. Sadece senin ne zaman onu kabul edeceğini bilmiyordum. Ayaz’ın abisiyle evli olarak sana şunu net bir şekilde söyleyebilirim bebeğim, nasıl Atakan benim için en iyi seçimse Ayaz’da senin için en iyi seçenek. İnan bana. Ablana her zaman güvenebilirsin.
Melisa işi evli olmasına değil de Atakan’la olan birlikteliğine yorarak bunları söylüyordu. Pek tabii Atakan ve Ayaz’ın kişilikleri aynı olmasa da damarlarında aynı kan akıyordu ve ikisi de aynı şekilde büyütülmüşlerdi. İkisine de aynı değerler öğretilmiş ve aynı fikirler aşılanmıştı.
İkisi de neyin ne olduğunu bilen doğru insanlardı. Hatta aralarındaki farklar yaptıkları işler ve Ayaz’ın Atakan’dan bin kat daha matrak olması olabilirdi. Atakan’da az değildi ve sürekli espri yapabilecek bir kapasitedeydi ama Ayaz 3 yaşında sabitlenmiş gibi davranıyordu ve bunu istediği yerde yapıyordu.
Atakan ise aşırı kalabalık ortamlarda genelde sakin bir tavır takınırdı. Tabii Ayaz etrafta olmadığı sürece. Ayaz etrafında olduğu zaman kendisi de hiçbir şeyden çekinmiyor ve kardeşine ayak uydurup ayaklı bir komedi programı gibi davranıyordu.
Ayaz ve Atakan her zaman etrafındaki inşaları güldürmeyi başarıp onlara moral aşılana birer insan olmuşlardı.
(Göknur)-Sana güveniyorum abla. Güvenmesem bile, Ayaz’ın ne kadar iyi bir insan olduğunu biliyorum. Bana verdiği değer zaten ortada.
Ayaz’ın Göknur için öleceğini söylemek bile aşırı kaçmak olmazdı. Ayaz Göknur’a kalpten bağlıydı ve onun olmadığı bir dünyayı hayal etmek bile istemiyordu.
(Melisa)-Biliyorum bebeğim, biliyorum. Yine de aklında bulunsun. Ayaz özel bir çocuk. Sen onu üzmezsen o seni asla üzmez. Sen onu üzsen bile onun seni üzeceğini düşünmüyorum ama, bu onu üzebileceğin anlamına gelmiyor tabii.
Tüm bu konuşma gerçekleşirken herkes için birer kahve yanına da abur cubur alarak yavaşça arabaya dönmüşlerdi. Ayaz ve abisi de arabanın içinde bir şeyler konuşuyorlardı. Kızlar gelince konuştukları şey dağıldı ve kahvelerini aldılar.
Ayaz yola çıkmadan önce herkesin kahvelerini bitirmesini bekledi. İlk önce de kendisi bitirdi. Alınan abur cuburları az bulmuş ve eve gitmeden önce markete uğramayı teklif etmeyi de ihmal etmemişti.
Saat yavaşça ilerlerken arka planda çalan sakin bir şarkı eşliğinde evlerine doğru yaklaşıyorlardı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..