(Cenk)-Bu kadar mı?
(Ayaz)-Bu kadar. Bundan sonra tam 5 ay boyunca tek şu anki romanıma odaklandım ve “Yükselen Yayınevi”ne 3. kez başvurdum. Hem benden bıktıklarını hem de bana bir şans vermek istediklerini söyleyerek romanımın ilk cildini bastılar. İlk başta sadece denemek içindi. 1 hafta sonra ise Baran’dan bir mail aldım. Satışlar çok iyi gitmişti. Unutmamın imkânı yok romanın ilk cildi 400 bin satmıştı. O sayı o haftaki en yüksek satış sayılarıydı. Ondan sonrası zaten yükselişim oldu diyebilirim. Yani şu anda burada olmamda bu minik, tatlı şeyin katkısı çok.
Ayaz son cümlesini söylerken Elisa’nın yanaklarını çekiştirmişti.
(Elisa)-Ayaz abiii. O an tek amacım senin başka şeyler düşünmeni sağlamaktı. İstemeden sana fikir vermiş oldum tabii.
(Ayaz)-Ama o gün neydi ya? Tüm romanlarımı birleştirme fikrinden sonra tam 5 ay kusursuz bir senaryo için uğraştım. Deliceydi. Ama başardım.
(Göknur)-Ya ne demezsin. Tek deliren sen miydin sanki? Biz daha fazla delirdik. Benimle zıtlaştığın tek zamanlar o zamanlardı.
(Ayaz)-O zamanlar yine seni düşünüyordum. Sadece doğru düşünemiyordum. O zamanlarda da sana rahat bir hayat sunmak için para kazanmak istiyordum şimdi de istiyorum. Tek fark şu anda bunu başarmış olmam.
Ayaz o zamanları düşündükçe bazen kendinden soğuyordu. Ama o zamanki psikolojisi yüzünden yaptığı şeyler normaldi. Her ne kadar büyüdükçe işler değişiyor olsa da insanlar hata yaptıkça büyüyorlar.
Ayaz’da o zamanlar gereken hataları yaptı ve şu anki düşünce sistemi gelişti. Eğer o hataları yapmamış olsaydı şu anda bambaşka bir insan olabilirdi belki ama Ayaz olduğu kişi olarak mutluydu. Değişmesine gerek yoktu.
(Göknur)-İçine girdiğin her konuyu nasıl bana getiriyorsun sen ya?
(Ayaz)-Konuyu sana getirmiyorum. Ben sana geliyorum.
Dedi ve eğilip Göknur’un yanağına bir öpücük kondurdu.
(Ayaz)-Şimdi, konu benden uzaklaşabilir mi? Hayat hikayemi döktüm neredeyse.
(Cenk)-Senin hikayeler genelde güzel oluyor ama, şimdilik uzaklaşalım bakalım.
Cenk Ayaz’ı biraz överek konuyu kapatmıştı. Aslında onun hikayesinin detaylarını öğrendiği için mutluydu. Sonuçta dışarıdan bakıldığında Ayaz gayet mutlu ve çok para kazanan birisi olarak gözükse de bunun arkasında kimsenin bilmediği Ayaz’ın psikolojisini bozacak kadar sert bir hikâye vardı.
(Ayaz)-Peki peki. Benden uzaklaştığımıza göre konuşacak daha güzel şeyler bulabiliriz. Mesela güzel arkadaşım Cenk’in hayatı.
(Cenk)-Ney? Hayatta olmaz. Sen işin içine girersen bütün özelim dökülür ortaya.
(Ayaz)-Aramızda özel mi var lan bizim?
(Cenk)-Bizim aramızda yok tarla mahsulü. Diğerleriyle var tabii ki.
Cenk haklı olarak bütün özel hayatını ortaya dökmek istemiyordu. O yüzden bu durumdan kurtulmak zorundaydı. Tabii şanslı olacak ki Ayaz bu durumdan çabuk soğumuştu.
(Ayaz)-Aman bee. İyi. Sadece ailenle olanları anlatsan yeter. Eve döndüğünde neler yaşandı merak ediyorum.
(Cenk)-Çok bir şey yaşanmadı ya. Babamla o kadarda fazla konuşmuyoruz hala. Ama annem bayağı ağladı. Kadını öyle görünce canım çıktı.
(Ayaz)-Ben sana daha önceden bunun yaşanacağını söylemiştim zaten. Ama önemli değil. Babanla da yakında aran eskiye döner. Bilirsin babalar biraz geri dururlar bu konularda.
(Melisa)-Adım atması gereken kişi sensin Cenk. Babamla kavga ettiğimde her zaman ilk adımı ben atarım. Babaların gururları çok güçlü olur.
(Atakan)-Bende en son babamla kavga ettiğimde 1 hafta konuşmamıştık. Konuşmak için yanına gittiğimde adam beni çok iyi karşılamıştı. Yani senin adım atman gerçekten mantıklı olacaktır. Sen onun biricik çocuğusun.
Atakan ve Melisa kendi tecrübelerinden yola çıkarak Cenk’e fikir vermişlerdi. Cenk zaten babasıyla arayı düzeltmek istiyordu. Sadece bunu nasıl yapacağını bilmiyordu. Babası gerçekten katı bir adamdı ve bir şey söylerse nasıl bir tepki alırdı bilmiyordu. Ama şu andan sonra alacağı tepkiye pek takılmaz gibi hissediyordu. Çünkü büyükler böyle söylüyorlarsa vardır bir bildikleri diye düşünüyordu.
(Cenk)-Peki. Dediğiniz gibi yapacağım. Teşekkür ederim.
(Atakan)-Her zaman oğlum. Bir şeye ihtiyacın olursa buradayız biliyorsun.
(Göknur)-Tamaam. Acıklı şeyleri bırakalım artık. Buraya eğlenmeye geldik. O yüzden size güzel bir haberim var. 1 hafta içinde Ayaz ve ben Paris’e gidiyoruz.
O anda Ayaz dahil herkes şaşırmıştı. Herkesin bakışları Ayaz’a dönünce Ayaz…
(Ayaz)-Bütün planlarım mahvolduuu. Ben bir anda ortadan kaybolup herkes merakla bize ulaşmaya çalışırken Paris’ten görüntülü arayıp olay çıkartacaktım yaaa!!! Off. Niye beynin de göğüslerin kadar büyük değil ki?
(Elisa)-Ha?
(Atakan)-Ha?
(Melisa)-Ha?
(Kuş)-Ha?
(Jüpiter)-Ben ne alaka lan!?
(Evrenin öbür ucunda avlanmak için gezegen arayan uzaylı)-Ha?
(Cenk)-Ayaaaz! Lan o söylenir mi?
Cenk’in anlık bağırmasıyla Ayaz Cenk’e döndü ve korku dolu bir suratla Cenk’e bakarak…
(Ayaz)-Hayır ya. Son cümleyi sesli mi söyledim ben?
Cenk sadece başını sallamakla yetindi.
(Ayaz)-Sıçtık.
(Göknur)-Öhöm. Duyamadım!
(Ayaz)-Annecim. İmdaaattt!!!
Ayaz’ın sesi bir anda içine kaçarak incecik olmuştu.
(Göknur)-Ayaz.
(Ayaz)-Efendim.
(Göknur)-Kaç.
Göknur bunu der demez Ayaz olduğu yerde yok olmuş ve dünyanın öbür ucuna kadar gitmişti. Etrafı kontrol ederek geri geri giderken sert bir şeye çarpmış ve arkasına dönmeden önce yutkunmuştu. Yine arkasına dönmeden elini kaldırıp çarptığı şeyin yüzüne dokunmuş ve…
(Ayaz)-Baba?
(Göknur)-Bilemedin.
(Ayaz)-Ne olur öldürme.
(Göknur)-Çoktan öldün bile.
(Ayaz)-Deme be.
(Göknur)-Bay bay tatlım. Umarım geri dönebilirsin.
Ayaz o anda ağır bir darbe yedi ve Jüpiter’e doğru uçarak gezegenin dış katmanını yok etti.
(Jüpiter)-Benden ne istiyorsunuz lan siz!?
(Ayaz)-Keyfimden mi geldim lan buraya? Tek yumrukla buraya uçtum.
(Jüpiter)-Bir bitmediniz be! Bir o keltoş bir sen. Defolun gidin lan buradan!
Jüpiter kendi isteğiyle Ayaz’ı geldiği gibi geri gönderecek bir patlama meydana getirmiş ve Ayaz tek yumrukla gittiği bütün yolu tek patlamayla geri dönmüştü. Atmosfere girdikten sonra hava akımlarını kullanarak kendi evine kadar sürüklenmiş ve çatıyı parçalayarak içeri dalış yapmıştı.
Derin derin nefesler alırken Göknur’a bakıyordu.
(Ayaz)-Senin yüzünden Jüpiter’den azar yedim. Başka gezegen mi kalmadı be!?
Konu kesinlikle Göknur’un kendisini Jüpiter’e fırlatması değildi. Söylediği şey yüzünden bunu hak ediyordu. En azından daha düzgün bir gezegene fırlatılabilirdi.
(Göknur)-Öhöm!
(Ayaz)-Özür dilerim.
Ayaz anında geri vites atarak Göknur’dan kaçınmıştı.
(Ayaz)-Ama ne var be? Sürpriz yapacaktım ne güzel herkese.
(Atakan)-Ayaz. Çocuğum sen kıçının üzerinde oturmayı bilmiyor musun? Japonya’dan yeni geldik ya.
(Ayaz)-Ney diyon? Seni de ben mi Jüpiter’e göndereyim?
Ayaz tek kaşını kaldırıp abisine karşı havalanmıştı. Abisi ise yavaşça ayağa kalkarak bir dev gibi dikilmişti.
(Atakan)-Bilmem gönderebilir misin? Eğer gönderemezsen yeni bir evren keşfetmek zorunda kalabilirsin bak. Ben Gök kadar merhametli değilim.
(Melisa)-Öhöm. Ayaz’ın benim büyük çocuğum olduğunu hatırlatmama gerek yok sanırım.
(Ayaz)-Yürü be yenge!
Arkasına Melisa’nın da desteğini alan Ayaz’da ayağa kalkmış ve abisine karşı gelerek…
(Ayaz)-Ee, sence önce hangimiz evren keşfine çıkarız reis? Melisa abla buradayken bana dokunabileceğini mi sanıyorsun? Şimdi abi olan kimmiş söyle bakalım?
Ayaz kulaklarına kadar varan irite edici bir gülümsemeyle abisine dikleniyordu. Atakan’da karısı var diye ses çıkaramıyordu. Bundan güç alan Ayaz her kozu eksiksiz kullanıyordu.
(Atakan)-Sen… sin.
(Ayaz)-Duyamadııım. Sesin çıksın biraz. Askerde böyle mi öğrettiler sana?
(Atakan)-Askerliği göstereceğim sana ben.
O sözlerden sonra Ayaz Melisa’nın arkasına ışınlandı ve kendini güvenceye aldı.
(Atakan)-Yine de duyamıyorum. Bağır biraz.
(Atakan)-Sensin.
(Ayaz)-Duydunuz. Efendim duydunuz. Evin yeni abisi artık benim.
Ayaz parlak takım elbisesi ve bastonuyla spot ışığı altında dans ederken evin yeni abisi olduğunu ilan etmişti. Eğlenceli dansıyla birlikte Melisa’nın arkasında dans ediyordu. Daha doğrusu bir yandan dans ederken bir yandan kendisini güvende tutmaya devam ediyordu.
(Ayaz)-Artık benim sözlerim geçerli.
Ayaz eğildi ve Melisa’nın elini öperek…
(Ayaz)-Yanımda olduğunuz için teşekkür ederim tatlı hanımefendi.
(Melisa)-Ne zaman ihtiyacınız olursa efendim.
(Elisa)-Sizin bu hallerinizi öyle özlemişim ki.
Elisa’nın bu şekilde araya girmesiyle birlikte bütün sahne dağılmış ve her şey normale dönmüştü. Bu eğlenceli zamanlar özlenmeyecek gibi değildi. Etrafındaki herkesi her şekilde güldürebiliyor olması kesinlikle Ayaz’ın süper gücüydü. En morali bozuk insanı bile bir şekilde güldürmeyi başarabilen kişi Ayaz’dan başkası değildi.
Elisa ilk geldiğinde biraz gergin hissediyordu ama şu anda bütün gerginliği silinip gitmişti. Sadece eğleniyordu. Öyle ki 1 hafta değil 1 ay bile burada kalsa hayır demezdi.
(Ayaz)-Pozitif olmak kanımda var ne yapayım? Benim işim bu.
(Atakan)-Yine de arada çok gaza geliyorsun. Evren keşfi olmasa bile küçük bir mahalle keşfine çıkabilirsin.
Dedi Atakan Ayaz’ın beyaz saçlarını okşarken. Ayaz ise Melisa’ya bakarak…
(Ayaz)-Gücün yetiyorsa yaparsın abicim.
Dedi Atakan Melisa’nın el sallamasıyla karşı karşıya geldi.
(Melisa)-Çocuğuma dokunursan seni parçalarım. Tamam mı hayatım?
Dedi inanılmaz tatlı bir gülümsemeyle. Yüzü ve söylediği şey kesinlikle uyuşmuyordu.
(Atakan)-Bir gün tatlılığınla beni öldüreceksin gibime geliyor. Ve şaka yapmıyorum. Gerçekten beni öldürebilirmişsin gibi geliyor.
(Melisa)-Hiç beklemediğin bir anda seni yastıkla boğup bütün parana çökebilirim.
Dedi yüzündeki tatlı gülümsemeyi sürdürerek.
(Ayaz)-Aynı taraftayız biliyorum ama bende biraz tırsmaya başladım. Siz abla kardeş niye böyle korkunçsunuz?
(Göknur)-Siz böyle olmasanız gayet nezih insanlarız aslında.
(Ayaz)-O nezihliği göreceğim zamanı iple çekiyorum.
(Göknur)-Anlamadım.
(Ayaz)-O nezihliği diyorum. Göreceğim zamanı iple çekiyorum. Malum. Genelde goril kimliğin ağır basıyor da.
(Göknur)-Seni parçalarım!
Göknur bir anda olduğu yerden Ayaz’ın üstüne atladı ve Ayaz’ın gördüğü son şey üzerine doğru uçan dişi bir canavar oldu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..