Bölüm-35 Beklenmedik Son

avatar
77 0

Bir Yazarın Hayatı - Bölüm-35 Beklenmedik Son


Göknur bu teklifi kesinlikle beklemiyordu. Ayaz’ın dediği gibi gerçekten en iyi kısım az önceki kısım değildi. En iyi kısım buydu.


-Şükürler olsun.


-En azından…


(Göknur)-Evet! Evet! Evet!


Göknur tüm kalbiyle bu soruyu cevaplarken Ayaz kendi kendine konuşuyordu.


-Kabul ettiğini duyabildim.  


(Göknur)-Ayaz!?


(Ayaz)-Çünkü daha fazla dayanacak gücüm kalmadı.


Tam o anda Ayaz’ın ağzından kan gelmeye başladı ve Ayaz olduğu yere yığılarak kan kusmaya başladı.


(Göknur)-Ayaz! Ayaz kendine gel ne oldu!? Ayaz lütfen!


Herkes aniden telaşa binerken rehber hemen telefonunu çıkartıp ambulansı aradı ve yerini bildirdi. Birisi hemen asansörün düğmesine bastı ve kapıyı açtı.


Ayaz kan kusmaya devam ederken Göknur ağlayarak olduğu yere çöktü ve hiçbir şey yapamamanın getirdiği acıyla bağırmaya başladı.


(Göknur)-Yardım edin ne olur!? O benim her şeyim! Ben onsuz yaşayamam! Ayaz!


Kimse onun ne dediğini anlamıyor olsa bile dediği şeyleri hissediyorlardı. Orada bulunan adamlardan birisi hemen Ayaz’ı kucakladı ve asansöre bindi. Göknur farkında bile olmadan peşlerinden koşmak için ayağa kalktı ve asansöre girip Ayaz’ın elini tuttu.


O an için ne yaptığını bilemeden adamı tuttu ve…


(Göknur)-Ayaz’a yardım et ne olur! Yalvarırım sana! Kurtar onu!


Adamın böyle bir şey yapamayacağı kesindi ama Göknur şu an bunu düşünecek kapasitede değildi.


(Göknur)-Lütfen kurtar onu! O ölürse ben dayanamam! Tek başıma bir tarafım eksik kalır benim.


(Adam)-Siktiğimin asansörü neden bu kadar yavaş lan!?


Adam Fransızca bir şekilde küfretmiş ve asansörün yavaşlığına saydırmıştı. O anda da asansörün kapısı açılmış ve adam doğrudan diğer asansöre doğru koşmaya başlamıştı. Tam o sırada da o asansörden çıkan birileri vardı.


(Adam)-Kapıyı açık bırakın!


Asansörden çıkanlar ne olduğunu anlamamışlardı ama bağıran adamın kollarında kanlar içinde bir çocuk görünce istemsizce kenara çekilmişlerdi. Adam hemen asansöre binmiş ve diziyle inecekleri katın düğmesine basmıştı.


Göknur ise peşlerinden gelememişti. Asansörden iner inmez bacakları boşalmış ve olduğu yere yığılıp ağlamaya başlamıştı.


Adam onu bekleyecek vakit olmadığını bildiğinden Göknur’u düşünmeden asansöre binip aşağı inmeye başlamıştı.


Ayaz hala kan kusmaya devam ediyordu.


(Ayaz)-Gök… öğh!


Kan kusarken bile onu sayıklıyordu.


(Ayaz)-Ö… zür…


(Ayaz)-Böhle… ohmadını… ist… öğhü!.. ememiştim…


(Ayaz)-Öğh-öğhü!


Ayaz acı içinde kıvranıyordu ama hala Göknur’u düşünüyordu. Kan kusmaya devam ederken anlaşılmayan bir şeyler daha mırıldanmaya devam etmişti. Muhtemelen söylediği şeylerin hiçbir anlamı yoktu ama o kendince bir şeyler mırıldanmaya devam ediyordu.


Asansörün kapısı açıldıktan sonra adam hemen etrafa bakınmış ve neredeyse kuleye yetişmiş olan ambulansı görmüştü. Ambulansın gelmesini beklemeden kollarında Ayaz’la birlikte ambulansa doğru koşmaya başlamıştı. Orta noktada ambulansla buluşup Ayaz’ı onlara vermiş ve ambulansa binmişti.


(Sağlıkçı)-Durumu nedir?


(Adam)-Bilmiyorum. Birden bayıldı ve kan kusmaya başladı.


(Sağlıkçı)-Peki bir yakını var mı?


(Adam)-Yukarıda bir kız var. Ama asansöre binemedi.


(Sağlıkçı)-Anladım. Biz bir an önce hastaneye geçiyoruz. Siz ona haber verirsiniz.


(Adam)-Çabuk olun. Durumu iyi gibi görünmüyor.


Sağlıkçılar hemen Ayaz’ı sedyeye yatırdılar ve ambulansa bindirdiler. Hızlıca hastaneye doğru yola çıktılar. O sırada da Göknur çevirmenle birlikte asansörden indi.


(Çevirmen)-Ambulans gitti mi?


(Adam)-Gitti.


(Çevirmen)-Hangi hastane?


(Adam)-…Hastanesi. İsterseniz sizi bırakabilirim.


Çevirmenin gözleri bir anda parladı ve adama teşekkür etti. Onları hastaneye kadar götürebilecek olması gerçekten çok iyiydi. Bir anda böyle iyi kalpli bir kişi ortaya çıktığı için gerçekten şanslılardı.


(Çevirmen)-Göknur Hanım. Bu kişi bizi hastaneye kadar götürecek.


Bu sözlerle birlikte Göknur’un gözleri de parlamıştı ama tek kelime bile edememişti. Sadece adama bakıp yalvaran gözlerle ağlayabilmişti.


***


Aradan geçen ama geçmek bilmeyen saatlerin ardından Ayaz’ı normal odaya almışlardı ve odaya ilk dalan kişi tabii ki de Göknur olmuştu. Ayaz hala uyuyordu.


Göknur ise yanına oturmuştu. Biraz saçlarını okşamış ve yanağını öpmüştü.


(Göknur)-Rengi soldu.


Göknur kendi renginin de solduğundan tamamen habersizdi. Kendisi Ayaz’dan bile beter görünüyordu. Sanki her an bayılacakmış gibi duruyordu.


O anda ise doktor odaya girdi. Çevirmende arkasından içeri girdi.


(Doktor)-Hastanın durumu şimdilik iyi ama yolda gelirken bir kez daha kriz geçirip kan kusmuş. O yüzden yaklaşık olarak 2 hafta daha burada gözetimimiz altında kalmasını istiyorum. Ne olur ne olmaz diye. Bir de yumruk olan elini açmayı bir türlü başaramadık. Her ne tutuyorsa bırakmak gibi bir niyeti yok. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar. Lütfen hastanın yanında çok uzun süre kalmayın.


(Göknur)-Teşekkür ederim.


(Doktor)-İyi günler dilerim.


(Göknur)-Yumruğunda ne saklıyor olabilir ki?


Ayaz sanki hiç bırakmamak üzere bir şey tutmuş gibi davranıyordu. Doktorlar elini açmayı başaramamıştı.


(Göknur)-Bebeğim. İyi olacaksın biliyor musun? Seni tamamen kendine getireceğim ve uzun yıllar birlikte yaşayacağız.


Göknur Ayaz’ı elini tuttu ve sanki Ayaz elini kimin tuttuğunu biliyormuş gibi yumruğunu hafifletmeye başladı.


***


Doktor dışarı çıkarken çevirmeni de yanına çağırmıştı.


(Doktor)-Kusura bakmayın vaktinizi alıyorum ama bu önemli. Eğer hastanın başka yakınları varsa onlara da haber vermenizi rica ediyorum. İçerideki hanımefendi tek başına bununla başa çıkabilecek gibi durmuyor. Bir de eğer isterse ona bir sakinleştirici vurabiliriz. En azından biraz olsun rahatlar.


(Çevirmen)-Ben ailesine haber ederim.


(Doktor)-Bir ihtiyacınız olursa hemşireler size yardımcı olur.


(Çevirmen)-Tekrar teşekkür ederiz.


(Doktor)-Tekrar iyi günler dilerim.


Doktor gittikten sonra çevirmen odaya geri girdi ve Göknur’un hıçkıra hıçkıra ağladığını gördü. Neden bir anda yeniden ağladığını sormak için yanına gittiğinde Göknur’un Ayaz’ın elini tuttuğunu ve Ayaz’ın yumruğunun açıldığını, yumruğun içinde ise evlilik teklifi ettiği yüzüğün olduğunu gördü.


Tek bir şey bile söylemeden geri çekildi. Gözleri dolmuştu.


(Çevirmen)-Göknur Hanım. Diğer aile üyelerine de haber vermemiz gerekiyor. Tek başınıza dayanamazsınız. İsterseniz hemşirelere haber verip size bir sakinleştirici…


(Göknur)-Sakinleştirici istemiyorum. Ama erkeklik taslamayacağım. Tek başıma bunu kaldıramam evet.


Göknur sakince telefonunu cebinden çıkardı ve Ayaz’ın abisini aradı. Sonra da telefonu çevirmene verdi.


(Göknur)-Sen konuş lütfen. Aradığım kişinin ismi Atakan.


***


Aradan 3 buçuk saat geçtikten sonra Atakan ve diğer herkes hastaneyi basarcasına odaya girmişlerdi. Göknur Atakan’ı görür görmez koşmuş ve ona sarılmıştı.


(Atakan)-Geçti ufaklık geçti. Sakin ol.


Atakan Göknur’un başını okşarken Melisa gelip arkadan Göknur’a sarılmıştı. Ayaz’ın annesi direkt Ayaz’ın yanına koşup elini tutup ağlamaya başlarken Göknur’un annesi de yanına gidip onu sakinleştirmeye çalışmıştı.


İki baba da gözleri yaşlı bir şekilde Ayaz’ın başına dikilmeye başlamışlardı.


(Göknur)-Siz… nasıl… hık… bu kadar çabuk geldiniz?


(Atakan)-Şirketin özel uçağını ödünç aldım. Merak etme.


***


Aradan birkaç saat geçip herkes iyice sakinleştikten sonra Atakan Göknur’u ikna etmiş ve sakinleştirici iğne vurulmasını kabul etmişti. O yüzden de şu anda uyuyordu.


Atakan ise çevirmenle birlikte dışarıdaydı.


(Atakan)-Neler olduğunu anlatır mısın?


(Çevirmen)-Güne güzel başlamışlardı. Eyfel Kulesi’ne çıkana kadar hiçbir sorun yoktu. Eyfel’i güzelce gezdikten sonra en üst kata çıkmıştık. Göknur Hanım en tepeden çevreyi izlerken Ayaz Bey evlilik teklifi etmek için eğilmiş ve sonrasında kan kusmaya başlamıştı. Adamın biri de hemen Ayaz Bey’i kaptı ve kuleden aşağı indirdi. Kim olduğunu söylemedi. Sadece şu kartı verdi ve bir şey lazım olursa aramamızı istedi.


(Atakan)-Evlilik teklifi mi? Demek planın buydu ufaklık.


Atakan bir yandan kartı almıştı. Ama küçük bir sorun var gibi hissediyordu.


(Atakan)-Uyandıktan sonra kesin teklifi batırdım diye kendini suçlayacak.


(Melisa)-Bebeğim.


(Atakan)-Bir dakika güzelim geliyorum. Teşekkür ederim.


(Çevirmen)-Elimden daha fazlası gelmiyor özür dilerim.


(Atakan)-Yeterince şey yaptınız, gerisi önemli değil. Gidip dinlenebilirsiniz. Bundan sonrasıyla ben ilgilenirim.


(Çevirmen)-Lütfen bir gelişme olursa beni de bilgilendirin. Ha birde, doktor iki hafta burada gözetim altında tutacakların söyledi.


(Atakan)-Anladım. Tekrar teşekkür ederim.


Çevirmen oradan ayrılırken Atakan Melisa’ya döndü.


(Melisa)-Şimdi ne olacak?


(Atakan)-Ayaz’ın uyanmasını beklemekten başka şansımız yok bebeğim. Ufaklık çok güçlü biliyorsun. Bu ilk değil. Kendine gelecektir.


Melisa Atakan’ın gözlerine baktı.


(Melisa)-Korkuyorsun değil mi?


O ana kadar tepkisiz kalan Atakan bir anda sakin ifadesini bozdu ve gözleri doldu.


(Atakan)-Elbette korkuyorum. Kardeşim o benim. Ya gerçekten bir şey olursa?


Atakan Melisa’yı iyice sıktı.


(Melisa)-Şhhh. Dediğin gibi o güçlü bir çocuk.


(Atakan)-Bilmiyorum aşkım. Bilmiyorum. Uzun zamandır bir sorun yoktu. Kriz geçirmiyordu. Umarım kötü şeyler olmaz. 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44788 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr