Brian kılıca değdiği anda, bilinci kapandı. Tekrar kendine geldiğinde kapkaranlık sessiz bir odadaydı. Yere yapışmış, hareketsiz kalmış bir vaziyette olan çocuk acı çekiyordu. Dişlerini ve ellerini bağırmamak için o kadar sıkıyorduki yere kanı çoktan yayılmaya başlamıştı. Eğer kafası yan yatıyor olmasaydı kendi kanının boğazına kaçması yüzünden ölmüştü bile.
1 ay geçti, hala her yer sessizdi. Brian aynı büyük acıyla kıvranıyor fakat hareket edemiyordu.
3 ay geçti, Brian hala aynı acıyla kıvarnıyor fakat en azından parmaklarını hafifçe oynatabiliyordu. Yer çoktan kanla dolmuş fakat yükselmek yerine odayı kırmızı renge boyamaya başlamıştı.
6 ay geçti, etraf çok güzel kırmızı desenlerle dolmaya başladı. Hepsi Brian'ın kanlarını kullanmıştı. Brian daha az acı çekiyor ve bu sefer kafasını da oynatabiliyordu.
12 ay daha geçti. Artık nerdeyse hiç acı hissetmeyen Brian ayağı kalkmayı zorda olsa başardı. Oda tamamen kırmızıya boyanmış korkunç bir hal almıştı. Duvarların her yerinde garip semboller vardı. Yavaşça sembollere yaklaşan Brian hiç bir şey anlamadı. Elini hafifçe yazılarda gezdirince aniden tüm yazılar haliyle tüm oda aydınlandı ve söndü. Zihnine çok fazla bilgi nüfuz etti ve oda kırmızıdan beyaza döndü.
Hala acının etkisinde ki Brian onca bilgiyi sindirdiğinde odanın işleyişini anladı. Oda siyahtan beyaza dönerken burdaki 1 ay dünyada 1 hafta sürmüştü. Şuan oda beyaz olduğu için burada ki 1 ay dünyada 1 güne denk olacaktı. Odanın bir işleyişi daha vardı. Eğer bu kılıç ve oda her zaman kötülük yapmak için çabalayan birinin eline geçseydi oda dahada siyah olacak ve iç karartıcı hale gelecekti fakat aynı zaman kuralı geçerli olacaktı. İyilik için kendini adayan kişilerde ise huzurlu bembeyaz bir oda haline gelecekti. Brian'ın odası bembeyaz ve huzurlu olduğu için kendisiyle gurur duymuştu.
1 fark daha vardı. Siyah oda sahipleri karanlık elementinde %100 ustalaşmış olacaklardı. Beyaz oda sahipleri ise %100 aydınlık elementine sahip olacaklardı. Brian 22 ayın verdiği acı sonrası kendini biraz daha iyi hissetmişti. Bu acıdan sonra biraz dinlenmeliydi yoksa ailesi çok daha fazla üzülebilirdi. Bağdaş kurdu ve aydınlık elementinin verdiği yüksek iyileşme yeteneğiyle kaybettiği kanı yenilemeye başladı.
Bu beden aslında zihinsel sağlığını temsil ediyordu. Bunu Brian'da biliyordu fakat 7.seviye bir kılıcın böyle bir özelliği olduğunu bilmiyordu. Tam 2 ay sonra sonunda gözlerini açtığında kendini çok huzurlu hissediyordu. Beyaz oda daha aydınlık ve hoş görünüyordu. Aslında odada hiç bir şey değişmemişti sadece Brian kaybettiği onca kan yüzünden görüşü bulanıktı ve çok acı çekiyordu.
Hazır buradayken hava elementinde de ustalaşmak isteyen Brian tekrar gözlerini kapadı. Tam 3 hafta sonra gözlerini açtığında son derece şaşkındı. Auranın altındayken bilincini toplayarak toprak elementinde ustalaşmaya çalışması ona odaklanma konusunda büyük fayda sağlamıştı. Artık daha fazla kişiyi bekletmek istemediği için bilincini bedenine yönlendirdi ve gözlerini açtı.
Son 2 sefer hastalandığında gözlerini açtığı yerde buldu kendini ama bu sefer annesi de burdaydı. Gözleri ağlamaktan şişmiş ve saçları bir kaç ton beyazlamış annesi ona umutla bakıyordu. Oğlu sonunda gözlerini açmıştı. Brian sanki hiç bir şey olmamış gibi ayağı kalktı, annesinin yanına geldi ve 2 parmağını kadının kafasına koyarak gözlerini kapattı. Bir kaç saniye sonra bedeni beyaz bir renkle ışıldayıp sönen kadın eski sağlığına ve saçlarına kavuştu. Babası ve öğretmeni bu sahneyi gözleri kocaman izlerken annesi tekrar hıçkırıklarla ağlamaya başladı ve oğluna sımsıkı sarıldı.
Ellerini annesine dolayarak kokusunu içine çeken Brian bir kaç dakika sonra sonunda annesinden ayrıldı. Öğretmeni az önce Brian'ın yattığı yatağa uzanmış beyaz ışıkları gördüğünü unutmaya çalışıyordu. Ona dönen Brian önce hafifçe havalandı ve bağdaş kurarak öğretmeninin hemen üzerinde havada asılı öylece durdu.
"Sen... aydınlık elementini nereden öğrendin çabuk söyle!" Diyerek bağırdı. Babasını unutmuştu fakat gerçekten hem merak ediyor hemde kıskanıyordu. Bir insanın bu yaşta karakterinin belli olması, katılaşması ve her zaman var olmuş 2 elementten 1'ine sahip olması imkansız denebilirdi.
Brian öğretmeninin sorusunu cevapsız bırakarak sanki aklına aniden gelmiş gibi hemen babasına döndü. "Baba kılıcımın altındaki kırmızı bitkiler nerede?" Dedi aceleyle. "Seni buraya getirdikten sonra geri dönüp onları topladım. Onlara nasıl baktığını görmüştüm." Diyip yüzüğündeki kırmızı bitkileri dışarı çıkarttı. Brian hemen bağdaş kurarak bitkilerin tüm suyunu çekti ve vücuduna işledi. O kadar özenle yapmıştı ki vücudunda suyun işlemediği tek nokta yoktu. Aniden kırmızı bir ışıkla ışıldayan çocuk, 5 santim uzadı, kasları önce şişti daha sonra sıklaşarak tekrar eski boyuna döndü, teni aydınlandı, gözleri çok daha parlak hale geldi ve zihninde onlarca farklı şey hissetti. Henüz ne olduğunu bilmeyen Brian içinde belirsizliğin oluşturduğu bir huzursuzluk hissetti.
Ayağı kalktı daha 12 yaşında 1.75 boyuna ulaşmıştı. Kasları 20 yaşlarında ki dahileri kıskandıracak kadar sert ve sıkıydı. Yerdeki kuru bitkileri hemen alan Brian "benim laboratuvara inmem gerek sorularınızı sonra cevaplasam olur mu?" Dedi. Anne ve baba gözlerinde ki yaşla tebessüm ederek başını salladı. Brian'ın öğretmeniyse hala merak ve kıskançlıkla kıvranmakla meşguldü.
Brian alt kata inerek laboratuvara girdi. Elinde ki bitkileri uzun işlemlerden sonra baharat haline getirerek bir kapla beraber yüzüğüne attı. Ayağı kalktı ve havalanarak hızlıca ormana girdi. Bu yaptığı ailesini kandırmak oluyordu ama ailesinin bir süre daha ona izin vermeyeceğini biliyordu. Hızlıca 6.seviye canavarların olduğu bölgeye girdi. Bembeyaz katanasının dövmesini o an farketti. Bileğinin üzerinde çok hoş duruyordu. Kılıca odaklandı ve onu ortaya çıkardı. Aurası çok fazla yumuşamış ve ona uyum sağlamıştı. Artık çok daha huzur veren bir auraya sahipti.
Bir asil gibi görünen 12 yaşında ki çocuk karşısına canavar çıksın diye beklemek istemedi. Havalandı ve yeterince uzağa çıktığında tüm canavarları rahatça görebiliyordu. İlk hedefi uçan tüysüz garip bir kuştu. Ona hücum etti. 1-2 sıyrılmadan sonra kanatlarını daha sonra kafasını kesmişti. Yaratık yere düşemeden çocuğun boyutsal yüzüğüne çekilmişti. Zaten seviye atlamak üzere olan Brian 7.seviye ye geçmişti.
Hızlıca 7.seviyelerin yaşadığı ormana girdi ve en dibe kadar ilerledi. Orada garip bir mağara gördü. İçeriye bakmakla bakmamak arasında bir süre kaldıktan sonra okuduğu kitaplardan biri aklına geldi. Kitapta, "Her seviyenin çok gizli bir noktasında bu mağaralar bulunur ve kendi seviylerini geçemedikleri için burada uzun süre meditasyon yaparlar. Bu mağaranın sahiplerine kendi seviyesini aşamamış imparatorlar denir. Bu mağaraları bulanlar çok şanslıdır, yada lanetli." Yazıyordu. Yani içeride her ne kadar 7.seviyede olsa en zirvesinin zirvesinde aşırı güçlü bir yaratık bulunuyordu. Kendi kendine bir süre düşünen Brian 7.seviyelere göre çok fazla kozu olduğu için kendini bu mağaranın imparatoruyla eş tutmuş ve içeri dalmıştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..