Kurdun ensesini kesip kafasından 4.seviye çekirdeği alarak özümseyen Brian artık onu hiçbir şey durduramaz gibi hissediyordu. Buradaki boyutta element çekirdekleri gerçekten büyük bir kavrayış oluşturuyordu. Sonra birden aklına eski anıları geldi. O gün ormanda kibrine yenildiğinde ne olduğunu hatırladı ve küçük hedeflere doğru yöneldi. Karlarda su elemeti sayesinde kayarak hızla ilerlerken yer birden sarsılmaya başladı ve Brian kendini bir ağızın içinde buldu. Ağız yükseliyor ve yükseldikçe Brian'ı aşağı mideye doğru alıyordu. O anda beyninde Yetu'nun sesi kesik kesik belirdi. "Ateş elementini öğren ve yılanın midesini ya-" birden kesilen ses anlatmak istediğini anlatmıştı. Brian Yetu'ya bir şey olmadığından emindi. Sadece boyutlar arası iletişim çok zordu. Meditasyona başlayan Brian eski anılarını hatırlıyordu. Ateş elementini ilk kavramaya çalıştığı zaman sadece teorik bilgisi vardı fakat şimdi pratik bilgiside olduğu için ateş elementini bir kaç dakikada %100 öğrenebilirdi. Meditasyona başladığı anda bir asitle birleşti ve tüm vücudu yanmaya başladı. Meditasyondayken birbirinden kopmayan vücut iç organları koruyabildiği için çok daha az zarar alıyordu. Ateş elementini acı yüzüden odaklanması kesilen Brian bir kaç saat sonra ancak kavrayabilmişti. Yılanın mide asidi çok kuvvetliydi. Meditasyon durumunda elleri ortada birleşik asidin ortasında yüzer halde olan Brian nefes almaması gerektiği için kırılma noktasındaydı fakat daha çok zorlarsa 1-2 dakika daha dayanabilirdi. Birden vücudundaki tüm enerjiyi ateşe dönüştürerek etrafa yayınca tüm midedeki asit ile reaksiyona girerek yılanın bedenini patlattı. O anda dayanamayarak biraz asidi nefes alma yoluyla yanlışlıkla çekmiş ve asidin patlaması ile havaya uçarken havada parçalanmıştı.
Parçaları yavaş yavaş birbirine yaklaşırken her saniye bugüne kadar çekmediği acıları hisseden Brian'ın acı eşiği git gide yükseliyordu. Bir kaç hafta sonunda tüm parçalar Brian'ı oluşturduğunda acı yüzünden yerde saatlerce kıvranan Brian sonunda kendini su elementi sayesinde ısıtarak ayağa kalktı. Bir kaç kilometre uzağa uçan yılanın kafasına su elementi ile karda kayarak dakikalar sonra ulaştı. Kafanın üst bölümünü oluşturduğu buz bıçağı ile keserek bilye halindeki su elementi boncuğunu özümsedi ve 5.seviyeye ulaştı. Birden su elementindeki kavrayışı katlarca artan adam herşeyi yapabileceğini düşünüyordu fakat aniden kara bir portal daha açıldı. Önce ayağını yutan portal Brian'ı saniyeler içinde içine çekerek başka bir boyuta götürdü.
Her yer kum ile dolu 3 güneşli koca gezegende su elementi elinden alınmış olan Brian tekrar çaresiz bir durumdaydı. Kafasında Yetu'nun sesi tekrar belirdi. "Su elementin kaybolmadı. Geri döndüğünde onu aynı kavrayış ile tekrar kullanabilirsin." Rahatlayarak kendine silah aramaya başladı. Her yerde sadece kum vardı hatta kaktüsler bile yoktu. Güneşler gezegeni tamamen kumla dolu verimsiz topraklara dönüştürmüştü. Etrafı sessizce duymaya çalışan Brian hareket etmeden acıya dayanmaya çalışıyordu. Kumlar ayağının tabanını yakmıştı bile. Üzeri güneşlerin etkisi ile bronzlaşmış kararmaya başlamıştı. Brian buzları özlemeye başlamıştı bile.
O sırada kumun içinden küçük yüzlerce bacağa sahip soluncanımsı bir canavar Brian'ın ayağına saldırdı. Canavarı görünce ne olduğunu hızla anlayan Brian kaçmaya başladı. Kaçmazsa derisinin içine girecek olan canavar kısa bir sürede ikiye bölünerek kalbini ve beynini yemeye başlardı. Canavar Brian'a kıyasla katlarca hızlı olduğundan kısa sürede Brian'ı yakalayıp derisinin içine girmişti. Yukarıya doğru çıkan canavara defalarca vuran Brian onu bir türlü öldürememişti. Kalbe ulaşan yaratık ikiye bölünerek bir süreliğine Brian'ın içindeki acıyı gidermişti. Saniyeler sonra acı ile bağırmaya başlayan Brian yere yattı ve yuvarlanmaya başladı. Bu 1.seviye ateş elementli canavarlar insanları kemirirken başarılı olmazlar ise saldırdıkları kişi onları tüketirdi. Brian'ın cildi sürünmekten çoktan kararmışken kurumuş ağızı ile bağırmaya devam ediyordu. Bir süre sonra kalbi ve beynini yiyen canavarlar beynin ve kalbin yendikçe tekrar yenilenmesi yüzünden çatlayarak ölmüştü. Acısı şimdiye kadar yaşadığı acılarla kıyaslanamazdı bile fakat Brian acısına rağmen mutluydu. 1.seviye olmuştu. Ateş elementini kavrayışı katlarca yükselmiş ve sıcağa karşı dayanıklılığı artmıştı. Artık ne kum ne de güneş ona etki ediyordu.
Hızla koşmaya ve canavar aramaya koyuldu. Bu sırada 4.seviye bir akrep karşısına çıktı. Karşısındaki akrep kendinden hızlı olmasa da fiziksel olarak çok daha güçlüydü. Ateş toplarını uzaktan akrebin en zayıf noktalarına atmaya çalışan Brian bir yandanda kaçıyordu. Bir kaç saatlik savaştan sonra gözlerine ve ince bacaklarının zayıf noktalarına defalarca darbe yiyen canavar yere düştü. Onun arkasından Brian'da yorgunluk ve bir iki küçük sıyrık ile yere düştü. Dakikalar sonra iyileşen Brian canavarın kuyruğundaki sivri dikeni kullanarak akrebin enerji çekirdeğini çıkardı ve rahatça özümsedi. 4.seviyeye sıçrayan Brian ateşi çok daha iyi kullanabilecekti. Yerin altından yüzlerce küçük 1.seviye canavar aniden sıçrayarak Brian'a saldırırken Brian sadece ateş dalgaları göndererek canavarlardan geriye enerjilerini bırakıyordu. Hepsini özümseyerek anlayışını hızla geliştiriyor ve 5.seviyeye hazırlanıyordu.
Yaklaşık 1 saatin ardından milyonlarca küçük 1.seviye böcek öldükten sonra yerin altından büyük, gözsüz, 3 metrelik bir ağıza sahip koyu kırmızı bir solucan hızla çıktı. Ardından şimşek gibi havada manevra alarak Brian'a daldı. Büyük bir ateş topunu uzun zamandır biriktiren Brian yukarı kaldırarak son enerjisinide aktardı ve canavara doğru patlattı. Birden kupkuru kalan canavar ve Brian yere düştü. İkiside kısa süre can çekiştikten sonra Brian rahatça ayağa kalkarken canavar son enerjisinide kullanarak bağırdı ve Brian'ı kilometrelerce uzağa fırlattı. Ardından nefesini geri alamayarak öldü.
Ateş ile kendini rokete dönüştüren Brian bir kaç saniye sonra kuma çekilmekte olan canavara ulaştı. Hızla ateş ile canavarın kafa kısmını ayırdı, çekirdeği aldı ve özümsedi. Tekrar aynı sahne ile karşılaşıp başka bir yere çekilceğini düşünen Brian gözlerini kapadı ve bağırmaya hazırlandı fakat aniden 5.seviye olsada hissettiği acı sıcak ortadan kalktı. Gözlerini beyaz bir boyutta açtı. Etrafına bakınıp dursada kimseyi göremedi fakat sonra bir ses duydu. "Tekrar merhaba Brian." Brian bu sesi tanıyordu. Kendini öfkeli moduna geçiren özelliği ve 5.kademe aydınlık aurasını aldığı yerdi burası. "Daha acı çekmem gereken 2 element daha yok mu?" Dedi Brian merakla. "Bu acı eşiğini yükselten antrenmanlar sana pek bir şey katmaz ama istersen..." Brian birden bağırarak "İstemiyorum!" Dedi. "Tahmin etmiştim. Diğer 2 element kavrayışı için sana bu 2 çekirdeği veriyorum. Teker teker kullan. Yanında birde aydınlık elementi çekirdeğide 2 elementi milyarlarca yıldır gördüğüm en hızlı şekilde bitiren kişi olduğun için hediyem olarak veriyorum." Gülümseyen Brian aldığı çekirdekleri yüzüğüne koyduktan sonra "Neden bu antrenman benim için gereksiz?" Dedi. Nereden geldiği bilinmeyen rahatlatıcı ses "Küçükken her 10 seviyede bir çektiğin acılar senin tüm bedenini acıya karşı zaten yeterince dirençli hâle getirdi. Üzerine bu 2 elementi acı eşiğini sıfıra indirerek kurtulmayı başardığın için katlarca sağlamlaştın diğer 2 element sana pek etki etmeyecekti."
Brian eski acılarını hatırladıkça yüzü buruşuyordu. Nerden geldiği belli olmayan sese teşekkür etti ve gezegenine gitmeye hazırlandı. Bu sırada ses ona tekrar aynı şeyleri söyledi. "Hiçbir zaman büyük hamleler oynama. Unutma ben bu gezegenin aura temsilcisiyim ve kötü aura hâla benden çok daha üstün. Seni bekliyor olacağım." Brian bunları duysada tepki veremeden gezegenine gitmişti. Hızla Oleh formuna girerek Yetu ile beraber odadan çıktı. Kafasını dinlendirmek için en doğru şeyin yürümek olduğunu düşünerek yürüyüşe başladı. Kurduğu bariyerin etrafında gezerken gördüğü küçük 1.seviye canavarları şevkatli aurası ile ormana kovalıyordu. Yaklaşık 1 haftalık gezinin ardından koca krallığın etrafında yuvarlak çizmişti bile. Gezisi bittiğinde bir canavar sürüsünün bir tartışma başlattığını gördü. İnsanların silahları nasıl bu kadar iyi kullanarak kendilerini öldürdüğünü çözmeye çalışıyorlardı. Bir süre sonra aralarından biri kılıca enerji göndererek onu etkinleştirdiğini görünce diğerlerine öğretti ve silahların özelliklerini zamanla pençelerinde göstermeye başladılar. 1 aylık süreçte Oleh yaratıkların kendi elementlerini pençelerine ayaklarına ve kanatlarına göndererek yeni tür özellikler oluşturmaya başladığını gözlemledi. Bu sırada aklına canavarlarında insanlar gibi olabileceği geldi ve hızla krallığın ormanına girdi.
Ormandan 1.seviye yüzlerce kurdu toprak hapsi ile alarak açık bir alana getirdi ve hepsini toprağa sabit tuttu. Eğer canavarlar aydınlık aura ile insanlar gibi olabilecekse bu mükemmel bir fırsattı. Canavarlar ölümü kabullenmişçesine sessizce Oleh'i bekliyorlardı. Oleh elini hafifçe kaldırdı ve havada bir tur daire çizdikten sonra tüm canavarların etrafında beyaz bir aura dönmeye başladı. Parmağını şıklattığı anda tüm canavarların içinden karanlık aura çekildi ve aydınlık aura ile yer değiştirdi. Uzun süre karanlık aura ile çalışan vücut birden aydınlık auranın etkisinde kalınca bir süre çalışmayı durdurdu fakat sonra birden tüm canavarlar rahatlamış gibi bir ifade ile Oleh'in etrafına dizilerek memnun bir ifade ile yere oturdular. Bu sırada 150.seviye bir kurt ve 160.seviye bir yaban domuzu ortaya çıktı. İkisi bir ağızdan konuşmaya başladılar. "Biz 1.seviye katmanının sahipleriyiz. Sen kim oluyorsunda bizim halkımızı sahip olduğu aurasından ediyorsun?" Bunca insan bu 1.seviye hayvanları öldürürken ortaya çıkmamışken Oleh'in bu yaptığına tepki göstermişlerdi. Buna her ne kadar öfkelenmiş olsada Oleh sakinleşerek iki canavarın etrafını tüm dikkati ile aydınlık aurasıyla çevirmiş ve parmağını şıklatarak 2 canavarın tepki bile veremeden auraya maruz kalmasına neden olmuştu.
Birden büyük bir karanlık auranın kaçışmaya çalıştığını fakat kaçamayıp aydınlık auraya hapsolmaya başladığını gören Oleh çok sevinmişti. Aydınlık aurası karanlığı içine çekerek kendini güçlendiriyor ve canavarları iyice sıkıştırıyordu. Tüm karanlık aura bittiğinde iki canavarda garip bir mutlulukla doldu. "Üzgünüz." Diyen ikili birden kayboldu. Oleh canavarları aydınlık auraya kavuşturabileceğini anlamıştı fakat bunun için çok erken olduğundan emindi. Sadece 1.seviye canavarların 150.seviye sahipleri varsa diğer katları öğrenmek bile istemiyordu. Kuleye hayalleri yıkılmış bir şekilde döndü ve 200.seviye enerji desteği yapan dinlenme odasına girerek bağdaş kurup oturdu. Babasının ona verdiği kolyeyi çıkartarak "Nerdesiniz ailem..." dedi gözünden yaş akarken. Uzun zamandır onları görememek artık onun canını yakmaya başlamıştı. Aklına birden gelmesinin sebebini anlamıyordu fakat bu şuan onun umurunda değildi. Kolyede göz damlasının düştüğü kısmı silerken birden üçgen kısımlar hareket etti ve beşgen kolyeden ayrılarak yere düştü. Elinde kalan kristal cisim ise 5 parçaya ayrıldı. Havada birbirlerine belirli bir uzaklığa ulaşan parçalar garip bir teknoloji ile 3 boyutlu bir hologram oluşturdu.
Bu etkileşimi merakla izleyen Oleh birden baş ağrısıyla yere düştü. Beynindeki bilgiler holograma akıyordu ve Oleh'in canı çok yanıyordu. Bilgilerin beyne girmesi kolaydı fakat alınması çok acı vericiydi. Saatlerce süren işlemde Yetu'nun elinden hiçbir şey gelmiyordu. Aniden işi biten hologram içine doğru çekilerek patladı. Patlayan hologram garip bir sise dönüşerek yerdeki kristal parçalarını eritti ve onlarla bir olarak Oleh'in beynine girdi. Kaybettiği bilgileri geri aldığına sevinsede bu kadar acı çekmesinin sebebini merak eden Oleh aniden garip mükemmel bir hisle doldu. Hızla güçleniyor fakat sebebini bir türlü anlayamıyordu. İlk önce durduk yere 180.seviye oldu ve ardından hızla 200.seviyeye kadar durmadan ilerledi. 201.seviye olduğunda gelişimi durdu. Merakla belki Yetu biliyordur diye ona baktı. Bir süre sonra tüylerini kabartan Yetu "Yaşamımın ilk 2 milyar yılını hatırlıyorum!" Dedi. Seviyeler hafızasını hızla geri getiriyordu. "Az önceki kolyenin maketlerini eski zamanlarda tanıştığım bir canavar türünde görmüştüm. Onlar bana bu kolyenin özelliklerinden bahsetmişlerdi. Hologramın normalde görevi senin zihnindeki bilgileri ölçerek vereceği yeteneğe layık olup olmamanı anlamaktı fakat öylesine fazla bilgiye sahiptin ki program dayanamadığı için şuan onu yöneten sensin. Yani tüm özelliklerine sahipsin." Dedi heyecanla.
"Anladığım kadarıyla her 5 seviyede bir canavar öldürmeme gerek kalmadı ve diğer 2 elementte acı çekerken vücudum 200.seviye odadan depoladığı enerji sayesinde 201.seviyeye kadar ilerledi." Yetu tebessüm ile "Evet." Dedi. Oleh 200.seviye olması sayesinde kralın gerçek seviyesini görebilecekti. 200.seviye olmuş herkes seviye saklayam kişinin gerçek seviyesini görebilirdi. Krallığın etrafındaki bariyeri birkaç kez kapayıp açan Oleh kralın hemen geleceğinden emindi. Kral hızla uçarak sarayına gelirken ilk defa bir kralın uçuşunu gören Oleh şaşkınlık içindeydi. Krallar kimden eğitim alıyorsa o kişi gerçekten çok iyi uçuyor olmalıydı. Hava ile sanki bir olmuş gibi uçarak gelen kral Oleh'in önünde durarak "Birşey mi söylemek istemiştin?" Dedi. Oleh o sırada kralın gerçek seviyesini görmüştü. Kral gerçekten sadece 180.seviyedeydi. Aslında pek şaşırmayan Oleh bunu gayet normal bulmuştu çünkü bu gezegende gerçekten büyük krallıklarda vardı ve şuan o en küçüklerinden birindeydi. "Seninle duello yaparak bu krallığı almak istiyorum." Dedi Oleh cesurca. Öfkelenen kral "Sana güvenmiştim!" Dedi bağırarak ve aynı anda öfke moduna girdi. Bu öfke bir kralın atalarından kalan toprakları korumak için çok derinlerden geldiğinden katlarca büyük bir etki oluşturuyordu. Oleh ise kral ile dövüşebilmek için aynı şekilde öfke moduna girmişti. Oleh'in aydınlık aurası 5.katmandan geldiği için neredeyse kralınki kadar etki ediyordu.
İki tarafta auraları ile bedenlerini sararak her saniye güçleniyor ve yapacakları saldırıları hazırlıyordu. Oleh elementlerde kazandığı yeni kavrayışlar ile kılıcı üzerine çok daha kusursuz bir şekilde 4 elementi işliyordu. Bir anda kralın saldırıya geçtiğini gören Oleh hızla kılıcını savurarak kralın kendine doğrudan gelmesini engelledi. Ardından hızla arkaya doğu uçan kralın arkasına geçerek boynuna bir saldırı yaptı. Bu esnada kral hızla Oleh'in saldırısını durdurarak tersine bir takla atıp kılıcını dönme ivmesi ile savurdu ve Oleh'in sol kolunu kopardı. Kolu kopan Oleh hiçbir tepki vermeden kılıcını sallamaya devam ederken kolu tekrar oluşmaya başlamıştı bile. Elementlerden kazandığı yeni kavrayışlar iyileşmede çok büyük rol oynuyordu. Kral dehşet içinde kalsada kılıcını durmadan sallamaya devam etmiş fakat bir türlü Oleh'e tekrar zarar verememişti. İki tarafta onlarca teknik kullandıktan sonra kazanamayınca Oleh katanasını bir kez daha elementler ile sardı. Ardından içine gizlice kurtçuklar yerleştirerek krala yolladı. Kral gelen element saldırılarından bıkmış gibi kılıcını savurarak gelen hava kesiğini durdursada içindeki kurtçuklar krala girmeyi başarmıştı. O sırada Oleh daha fazla daynamayarak yere düştü ve Brian formuna girdi. Kral son anlarında Oleh'in Brian olduğunu görünce hayal kırıklığı dayanılamaz boyuta geldi ve orada hem duygusal hemde bedensel olarak ağır yara almış bir şekilde bayıldı.
Brian kralın yanına kadar gelip katanasıyla boynunu kopardı. Bu sırada kılıç birden parıldayarak kralın tüm kanını kendine çekti. Kılıcın içinden mistik bir ses "Kralın Öfkesi" dedi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..