23.Bölüm

avatar
728 0

Brian - 23.Bölüm


Oleh elindeki boş beyaz kumaşa renk vermeye başladı. Kumaşa verdiği renkler her seferinde daha canlı daha uyumlu olurken kafasını bayrağa indiren Oleh şaşkınlığa uğradı. Kendisi bile renklerin bu kadar hoş duracağını beklemiyordu. Bayrakta kocaman siyah ve mor lekeler ve onları yavaşça yok ettiğini sembol olarak gösteren beyaz küçük noktalar vardı. Bayrağı çoğaltan ve yüzüğüne atan Oleh bir tanesini tekrar asarak kralın sancağının altında dalgalandırmaya başladı. Her ne kadar bunu istemesede şimdilik yapmak zorundaydı. Zamanı geldiğinde o da güçlü olduğunda bayrağını en tepede dalgalandıracaktı. Siyah lekelerin hiç bir taneside kalmayacaktı. Şehirde yaşayanlar planlarını yazmayı sürdürüyorken sancağı gördüklerinde mutlu olmuşlardı. Artık tamamen güvendelerdi. Birden hızla yok olan Oleh yakın şehirleri bir bir ele geçirmeye ve kötü auralı halkını sürgün etmeye başladı. Tam 10 tane şehri ele geçirdiğinde geriye sadece küçük şehirler kalmıştı. Tüm güçsüz şehir lordları canlarını kurtarmak için kaçtığında Oleh rahat rahat tüm şehirleri almıştı. Tüm şehirler kendi bayrağı ve kralın sancağı ile dolduğunda kral Oleh ile görüşmek için onu çağırdı.

Saraya giren Oleh kral ile karşılaştığında saygılı bir şekilde "Buyrun kralım beni çağırmışsınız." Dedi. Kral yüzündeki büyük gülümseme ile "Evet seni çağırdım. Uzun bir süre ormanda avlanıyor olacağım. Kimseye güvenmediğim için söylemediğim bir sırrımı sana açıklamak istiyorum. Ben seviyemi saklayabilen biriyim ve tahtıma çıkalı daha sadece 200 yıl oldu ve hâla sadece 169.seviyeyim. 170.seviye olmak ve ilüzyonist kişilerin beni açığa çıkartmamasını sağlayabilmek için bir kaç yıl ormanda kalmalıyım. Bu yüzden A seviye komutanımdan daha çok güvendiğim seni krallığımın başına geçirmek istiyorum." Dedi. Oleh zaten uzun süredir bunun farkında olsada hâla emin değildi. Kral onu deniyor olabilirdi. Teklifi kabul eden kadın kralın bıraktığı kitabı uzun süre inceledikten sonra diğer hiçbir krallık ile uğraşmaması gerektiğini anlamıştı. Kimsenin bu krallık ile uzun süre işi yoktu. Krallığı kaplayacak kadar büyük bir bariyer oluşturan Oleh tüm gidiş gelişleri algılayacaktı. Sonuçta bu krallık ona şimdilik emanetti.

Meditasyon durumuna geçen Oleh bilgi odasında daha çok şey öğrenebilmek için kombinasyonlar yapıyordu. Birden ortaya çıkan Yetu, "Teknolojiye gerçekten hayran olduğunu görüyorum. Eğer çok istersen seni beyinlerini sadece teknoloji geliştirmek için kullanan bize göre güç olarak zayıf fakat teknoloji olarak üstün canlıların olduğu bir boyuta götürebilirim." Dedi. Yetu'nun seviyesi yükseldikçe eski anılarını hatırladığını bilen Oleh bu kadar bilgili bir bilinç ile tanıştığı için mutluydu. Heyecanla "Çok isterim." Demesiyle Yetu bu cevabı bekliyor gibi Oleh'in enerjsini ve kendi enerjisini alarak bir kapı oluşturdu. Bilgi odasından zeki canlıların dünyasına geçiş yapan Oleh kendini halsiz hissetti. Kapı açmak çok enerji istiyordu. Saraydan aniden yok olduğu için birilerinin şüphelenmesiden korktuğu sırada Yetu Oleh'in bilincine girerek "Bu gezegende zaman 500 kat yavaşlar." Dedi. Oleh sebebini merak etsede bulamadığı için pek kafasını takamdan yürümeye başladı. Normal bir köpek görünümündeki Yetu Oleh'in normal bir insana benzemesini sağlamıştı. Bu gezegende bir süre geçirdiği için çok şey biliyordu. Birden bir sahil kenarındaki beton yola giren ikili şehde doğru ilerledi.

Uzun bir yürüyüş sırasında sahilin ve yolun bu kadar özenle yapılmış olduğunu gören Oleh "Refah için uğraşılmış güzel bir manzara. Burayı çok sevdim. Acaba buradaki insanların hepsi aydınlık auraya mı sahip?" Dedi merakla. Yetu birden biraz güldükten sonra cevap vermeden yoluna devam etti. Oleh sinirlenerek "Merak ettim söylesene!" Dedi bağırarak. O sırada etraftaki insanlar umursamadan yollarına devam etti. O anda Oleh'in aklına bir soru daha takılmıştı. Yetu telepati ile "İlk olarak bu gezegende hayvanlarla konuşabilen kimseyi görmedim. Buradaki insanlar senin kendi şehirlerinde yaptığın telefon tarzı bir cihazın kulağa takılan küçük hali ile konuştuğunu zannettiler. İkincisi ise bu gezegende güçlenme yolu ve seviyeler ile ilgilenen az kişi var. Bu yüzden aydınlık auralı kişiler değilde iyilik yapan kişiler olarak düşünmelisin." Dedi.

Oleh çenesini biraz kaşıdıktan sonra büyük teknoloji bilgisine kavuşacağını düşünerek Yetu'yu takip etmeye başladı. Bir süre sonra elinde ince kutulara basarak gezen insanları gören Oleh Yetu'ya baktı. "O da senin telefonunun çok gelişmiş versiyonu. Buradaki insanlar ona akıllı telefon diyorlar." Oleh duyduğu isimle birden kafasını tutmaya başladı. Beynine sayılar ile çok zor belirtilebilecek kadar fazla bilgi girmeye başlarken etraftaki tüm cihazlardan görünmez semboller içeren görünmez gaz haldeki maddeler Oleh'e hücum etti. Acı ile kıvranarak yere düşen kadını gören insanlar hemen etrafına doluşarak yardım çağırıyorlardı. Birden bayılan kadın hastanede uyandı.

Damarına bir iğne ile sıvı aktığını gören Oleh Yetu'nun sesi ile sakinleşti. "Korkma onlar seni iyileştirmek için var. Aslında iğneler ben yardım etmeseydim vücuduna giremezdi. Neyseki kimse hâla süphelenmedi. Burada kameralar var dikkatli davran." Dedi. İçinden konuşurken tavana bakan Oleh "Kamera nedir?" Dedi merakla. "Bir tür izleyici. Yaptıklarını bir yerde topluyor ve istediğin zaman izlemeni sağlıyor." Oleh başının ağrısı durmayacak gibi hissederken daha fazlası yüklenmeye başlamıştı. Acı istiyor gibi her seferinde soru sormaya devam ediyordu. Etrafındaki tüm aletleri analiz eden bilgi odası daha çok genişliyordu. Oleh hemşireyi çağırması gerektiğini Yetu'dan öğrenince çağırdı. Gelen hemşire kadını kaldırıp doktora götürdü. Doktor taburcu ederken "Ücrete gerek yok." Dedi. Biraz garip hisseden Oleh altın çıkartmak için yüzüğünü kullanacağı sırada "Aklından bile geçirme. Buradaki insanlar ticarette kağıt kullanırlar." Dedi aniden. Oleh biraz garipsesede teşekkür ederek oradan uzaklaştı. Sesi seviyesi ile doğru orantılı arttığı için odadaki herkesi çok hoş bir duygu altında bırakmıştı. Şehirde bir kaç gün gezen Oleh ve Yetu sonunda her şeyi görmüştü. Ulaşımı, iletişimi, eğlence kaynaklarını, yiyecek üretimini ve fabrikaların çalışma prensibini bile. Askeri fabrikalarda gördükleri onu heyecanlandırmıştı. Her ne kadar askeri tekneloji ile ilgilenmek istemiyor olsada gezegeni almak için bunu yapmalıydı.

Teknoloji ile ilgili kombinasyonları gerçekten çok büyük bir fayda sağlamıştı ona. Bilgi odası öncekine oranla yüzlerce kat büyümüş odadaki kombinasyonların yazılı olduğu kitaplar tüm odayı doldurmuştu. Oleh Yetu ile dönmek için kimsenin olmadığı bir yerde geçidi tekrar açtı. Kendi gezegenine dönen ikili saraydaki en iyi odaya doğru ilerliyordu. Oda 250.seviye ormanındaki kadar güçlü bir enerji sağlıyordu. Oleh orada meditasyona geçerek kafasındaki yüksek düzeydeki ağırıyı geçirmeye çalıştı. Her saniye azalan ağrıyla savaşan Oleh önceki öldürdüğü lordlarla beraber 159.seviye olmuştu bile. 2.torba çok hızlı doluyor, katılaşıyor ve Oleh'in bedenini güçlendirerek bitiyordu. Bu işlem 4 yıl sürdükten sonra krallığı saran bariyerde bir şey farkeden Oleh hızla oraya doğru gitti. Hızı gerçekten yüksek oranda artmıştı. Göz açıp kapayıncaya kadar gitmek istediği yere ulaşan Oleh 140.seviye canavarlarla dolu bir grubun bariyerden geçtiğini gördü. 200'den fazla 140.seviye canavarı durdurmak için giden 20.seviye gençleri gören Oleh öyle bir duygu ile dolmuştu ki birden vücudu tekrar beyaz çatlaklarla dolu öfkeli haline dönüştü.

Öfkeli modunda katlarca hızlanan Oleh değişim geçirerek sarımsı bir görünüme kavuşan katanası ile canavarlara saldırmaya başladı. Canavarlar gerçekten öyle güçlüydüki Oleh korkmuştu. Karşısına çıkan ilk canavar için onlarca element kombinasyonu ve kılıç saldırısı kullanan Oleh sonunda canavarı öldürmeyi başardığında diğer 199 canavar daha bir öfkeyle saldırmaya başladı. Kaçarak zorlu ve uzun bir savaşın ardından kazanan Oleh birden 164.seviyeye sıçramıştı. Saatler süren savaşın ardından 200.canavarda öldüğünde Oleh 172.seviyeye ulaşmıştı.

O an bu 200 canavarında seviyesini küçük gösteren biri olduğunu anladı. Canavarların gerçek seviyelerinin 170 olması Oleh'i daha da sinirlendirmişti. Az kalsın halkına zarar verecek olan canavarları kimin gönderdiğini bulmak için yakındaki her yere aurasını yönlendirdi. 1.seviye karıncalardan 70.seviye mamutlara kadar tüm canavarların en küçük hareketini sezen Oleh'in karşısında birden tanıdık auralı biri belirdi. Bu kraldı. "Oleh, kızmadan önce dinle beni." Oleh bu anda kralın kendini gerçekten küçük göstermek için numara yaparak krala olan sadakatsizliğini açığa çıkartmaya çalışmak istediğini anladı. "Az önce seni denemek için seviyelerini küçük göstererek bu canavarları buraya yönlendirdim ve sen kimseye bırakmadan bizzat kendin gelerek bu canavarlarla savaştın bu 1.testindi ve başardın. 2.si ise canavarların seviyesine göre güçlerinin bu kadar fazla olmasını görmene rağmen durmadan saldırdın ve insanları korudun. Gerçekten bu yaşına göre mükemmel bir dahisin." Kralın övgülerini umursamayan Oleh "Bu benim görevimdi." Dedi.

Kral Oleh'in gerçekten sinirlendiğini anladığında "Ben eğitime geri dönüyorum. Krallık sana emanet." Dedi ve ormana girdi. Aurası birden yok oldu. Oleh burada daha uzun süre kalmak istemeyip saraya geri döndü. Krallığın etrafına tekrar bir bariyer kurdu ve her türlü tehdite hazır olmak için tetikte olarak meditasyon durumuna geçti. Meditasyon durumundayken bu güne kadar hiç duymadığına emin olduğu bir ses "Gel." Dedi. Ardından ses tanıdık bir hâl aldı ve tekrar "Gel." Dedi. Aynı şeyi her seferinde farklı bir ses ile duyarken "Bu nedir?" Dedi Oleh. Yetu sakince "Erkek formuna gir ve sese git. Onun amacı kötü değil sadece vücudunun acı eşiğini arttırarak vücudunu geliştirmek." Oleh Yetu'nun "Amacı kötü değil." demesinden sonrasına dikkat etmeden erkek formuna geçtikten sonra "Acı eşiğini arttırmak mı?" Dedi ve bir anda rengi soldu. Birden bir delik beyaz odasında açılarak Brian'ı içine çekti. Gözünü açtığında üzerinde hiçbir şey yoktu. Etrafı karlarla ve buzlarla kaplıydı ve enerjisini hissedemiyordu. Eğer enerjisini hissedebilseydi kıyafet bile oluşturabilirdi fakat şuan elinden bir şey gelmiyordu.

Donmadan önce hızla ısınmak için bir şeyler bulmak için yüksek bir yerlere çıkmaya çalıştı. O sırada küçük tepenin kenarında bir ayı gördü. Her ne kadar şuan enerjisi olmasa da vücudu sert kaslarla korunuyordu. Ayıya bir an önce saldırmak için koşarken ayağına bir kaç diken batarak vücudundaki tüm kasları balon gibi indirdi. Vücudu solan Brian aynı hızla geri koşmaya başladı. Tepenin arkasından sinsice ayıyı izlerken ayının nefeslerini çok zor verdiğini gördü. Sessizce ona yaklaştı fakat dişleri titrediği için ayı her an uyanabilirdi. Brian bunu düşünecek durumda değildi. Yerden aldığı bir çubuk ile ayının üzerine atladı ve Çubuğu ensesine denk getirerek vurdu. Ayı birden bağırarak kalktı ve Brian'a pençesini savurarak metrelerce uzağa fırlattı. Bir süre sonra yere ulaştığında karı ve buzu yararak küçük bir mağara oluşturdu. Ayı hızla ona yaklaşırken Brian birden vücudundaki yaraların normalden katlarca fazla acıtarak iyileştiğini keşfetti. Acı içinde bağırırken ayıdan bir darbe daha yedi ve metrelerce uzakta yere düştü. Karnında koca bir delik varken ayağı kalkan Brian acı ile bağırmaya devam ederken hâla elinde sıktığı çubuğu ayının bir kaç dakika önce farklı bir savaşta aldığı yaraya sapladı.

Ayı acı ile bağırırken bir kez daha pençe yiyen Brian öncekilerden katlarca sert uçarak bilincini kaybetti. Aynı anda bilincini kazanıp acı ile bağırmaya başladı. Ayı ise aynı şekilde bağırarak yavaş yavaş Brian'a yaklaşıyordu. Brian bir süre sonra donmasının kattığı acıyla hızla ayaklanarak ayının üzerindeki çubuğu çekti. Ayının kan kaybını arttırdı ve kaçtı. Ayı boş savurduğu pençesinin verdiği dönme kuvveti ile yere yapıştı. Yavaş yavaş ölürken hareket edemez oldu. Bu anda Brian ayının üzerine atlayarak kan kaybını arttıtmak için bulduğu taşı vurmaya başladı. Ayıdan sıçrayan kanlar Brian'ı ısıtıyordu. Brian eğer burda donsaydı yüzyıllarca donarak acı çekeceğini düşünüyordu. Ayının derisini uzun süre uğraştan sonra hazır hale getirip hemen giydi ve organlarını çiğ yedi. Kemikleri taşlara bağlarak sağlam bir mızrak yaptı. Postun verdiği ısıyla hızla başka canavarlar aradı. Önceki ayının bir eneji çekirdeği olmadığından hâla korkuyordu.

Birden uzun dişlere sahip bembeyaz bir kaplan Brian'ın üzerine atladı ve Brian'ı parçalayarak postu alıp gitti. Tüm organları tekrar birleşen Brian hiç bu kadar acı çekmemişti. Birleşme sürecinde ve sürecin sonunda karın ve buzun etkisiyle dondu. Hareket edemezken bayılamamasının etkisiyle acı içinde ses çıkarmaya çalışıyordu fakat başaramıyordu. 4 ay sonunda bir Ork Brian'ı gördü ve sopasıyla vurarak buzdan kurtarıp üzerine atladı. Eli hâla buzlu olan Brian eline yapışan mızrağı Ork'un gelişine tuttu. Ork mızrağı kalbine yedi fakat Brian'ın iki koluda çıktı. Yere düşen iki kol Ork'un cesedinin altında kalmıştı. Kollarını uzun süreli denemeden sonra bile alamayan Brian acıya sonunda dayanamayıp yere düştü. Bir süre sonra vücudu tekrar donmaya başlarken sonunda kolları tekrar çıkmıştı. Ork'u kenara atan Brian mızrak ile Ork'un ensesini yardı fakat bir şey bulamadı. O sinir ile Ork'un ensesinden beynine mızrağı sapladı. Birden kafasının üst kısmından mavi bir çekirdek mızrak ile beraber çıkınca Brian hızla çekideği özümsemeye başladı. Çekirdek bittiğinde henüz 2 saat ancak olmuştu ve Brian aldığı su elementi ile soğuğa karşı daha rahat olmuştu.

Çekirdeğin sadece 2.seviyede olmasına rağmen bu kadar kaliteli olmasına şaşan Brian su elementinde adeta yeni bir kavrayış kazanmıştı. Buzu yerden basit bir el hareketi ile kaldırarak bir kılıç şekli verdi ve Ork'un bedenini kazıyarak güzel bir giyecek yaptı. Sonunda soğuğu daha az hissederken önceki kurt tekrar karşısına geldi. Kurda havadaki buz kılıcı fırlatan Brian kurdu biraz yavaşlatmışken hemen Ork'un kemiklerini güzel silahlara dönüştürdü ve kurda fırlattı gelişinin  verdiği hız ile kafasından ağır yara alan canavar yere düşerek öldü.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46885 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr