Bölüm 10: Bir Oyuncu ya da Satranç Taşı Olmak Kimim Umrunda?

avatar
545 3

Cennet Hükümdarı'nın Günceleri - Bölüm 10: Bir Oyuncu ya da Satranç Taşı Olmak Kimim Umrunda?


Bölüm 10: Bir Oyuncu ya da Satranç Taşı Olmak Kimin Umurunda?

 

Roan afallamış Reece bir şey söylemedi ve sadece taşları topladı. Ona göre bu oyun mükemmel bir komutan olmanın felsefesini anlatıyordu. Acımasız, kesin ve duygusuz. Ancak bu felsefeye göre yaşayanlar elbet bir kahraman tarafından avlanırdı: çünkü bu insanlar kötü olarak algılanırdı.

 

Bu Roan’ın nefret ettiği bir şeydi. Kimse amaç uğruna feda edilen şeylere bakmıyordu. Okuduğu kitaplarda bir kahraman bulunuyordu. Bir şehrin valisiydi. Halkı tarafından neredeyse tapılan birisiydi. Ancak insanlık ‘tanrılar’ isminin verildiği bir ırk tarafından besin hayvanları muamelesi görüyordu. Ancak bunu fark eden az sayıda kişi vardı. Ve vali hariç hepsi saklanmaya ve geride kalmaya karar vermişti.

 

Vali oldukça zeki biriydi. Ve zeki olduğu kadar bilge, sakin, sabırlı birisiydi. Öyle ki zeka-duygu dengesi bozulmuş, bunun karşılığında mükemmel bir stratejist doğmuştu.

 

Vali insanlığı korumak için planlar yapmaya başlamıştı. Planlarda kendisinin ölümü bile vardı. Ne amaçlar, nasıl, neden ve kimin yüzünden ölebileceğini tahmin edebiliyordu. O sadece planın temellerini atan kişiydi. Bin yıldır tanrılara tapan halkı birkaç on yılda değiştiremezdi, ve tanrılar karşı konulamayacak kadar güçlüydü.

 

Halkı tarafından tapılıyordu çünkü vilayeti en iyi şekilde yöneterek, altın çağını yaşatmıştı. Karanlık da dönen planlar, fedakarlıklar, savaşlar ve derin komplolardan kimsenin haberi yoktu. Halk cahildi ve kördü.

 

Makyavelist vali bunu bildiğinden dolayı her şeyi gizleyerek tüm yükü omuzlarına almıştı. Planlar devreye geçmişti; bu uğurda çok şey feda etmişti. Ailesi, duyguları, kardeşleri, dostları, karısı, eşi, mutluluğu ve huzurunu. Yüz binlerce insanı, on milyonlarca insan için öldürmüş kişiydi. Tanrılara olan inancını sürdürerek dikkat çekmeden her şeyi ilerletti. Ve sonra dipten yükselen kahramanla karşılaştı.

 

Kahraman çok zeki birisi değildi, valinin tırnağı bile olamazdı. O sadece satranç taşındaki bir taştan farklı olamazdı. Vali ise o taşları oynayan oyunculardan birisiydi. Kahraman da durumun farkındaydı. O topyekün tanrılara karşı çıkma taraftarıydı. Çok idealistti. İnsanların korkularını, duygularını, planları, komploları ve satranç taşlarını yöneten oyuncuları bilmiyordu. Buz dağının görünen kısmına göre hareket eden bir aptaldan ibaretti. Ancak güç olarak öyle bir potansiyeli vardı ki – vali bile onun yanında bir hiçti. Çok kısa sürede Vali kadar güçlendi ve onu karşısına aldı. Uzun süreli çatışmalar sonucunda kahraman gelişti, dostlar edindi, dostlar kaybetti, mutlu oldu, ağladı. Ancak vali sayesinde hiç olamayacağı kadar güçlendi.

 

Vali ise her şeyi yönetti. Satranç taşlarını kullanarak tuzaklar kurdu ve kahramanı adeta parmağında oynattı. Çok zeki birisi olduğundan dolayı kahramanı acımasızca yönetti ve güçlenmesini sağladı. Amacı onu öldürmekti. Ancak büyük resmi görmesi gerektiğinden onu, görevini üstleneceği birisi olarak gördü. Asla öldürmek için saldırmadı ve büyümesine izin verdi. Günün birinde anlayacağını ve davasına katılacağına inanıyordu. Kahraman bir umuttu. Tanrılara karşı gelmek için bir umut. Zekanın bile aşamayacağı o mutlak güce karşı koymak için bir umut.

 

Ancak planlar ters tepti ve Kahraman büyük resmi göremedi. Vali’yi arkadaşları ve dostlarıyla birlikte öldürdü. Vali’nin çevresindeki herkes ona sırtını döndü ve ona saldırdı. Kontrol ettiği vezir isyan etti ve oyuncuya saldırdı. O çok korumaya çalıştığı kişiler tarafından ihanete uğradı. Uğruna feda ettiği şeyleri düşünmeye fırsat bile bulamadan hayatı karardı.

 

bir ana karakter değildi. O sadece Kahraman’ın basamaklarından biriydi. Peki asıl kahraman vali olsaydı ne olurdu? Kahraman ve Kötü Adam iş birliği yaparsa ne olurdu?

 

Roan bu romanı beş yaşındayken okumuştu. O yaşında bile derin bir öfkeye boğulmuş ve varlığını sorgulamıştı.

 

Bir Kahraman mıydı? Kötü Adam? Ya da feda edilebilecek bir satranç taşından mı ibaretti? Belki de kahramana destek çıkacak ve onu destekleyecek olan yan karakterden ibaretti?

 

On yaşına kadar sabah akşam demeden strateji konusunda çalıştı ve felsefeyi öğrendi. Beden dilinden birçok psikolojiye kadar birçok dalda ağır kitaplar okudu. Sabah akşam demeden, bilgisayarlara karşı satranç, go tarzı strateji oyunları oynadı. Sonrasında kendi kendine oynadı. Ve bir gün, sonunda kendi rolüne karar vermişti.

 

Oyunların oynandığı o dünyaya hükmedecekti!

 

Çok mu güçsüzdü? Olsundu. Hiç kimse anasının karnından en güçlü olarak doğmuyordu. En güçlü varlık bile bir zamanlar dipteydi.

 

Yeteneksiz miydi? Olsun. Matematik de dahi 10+0, 9+1,7+3, 11-1… şeklinde bir çok işlem vardı cevabı: 10 olan. Sınıflar işine yaramıyorsa zekasını kullanacaktı. Zeki birisi o durumdan kurtulamaz mıydı? O zaman: kimsenin cesaret edemeyeceği şeyleri yapacak bir deli olacaktı.

 

Yalnızlık mı? İşte bundan korkuyordu. Ancak en tepeye çıkarken sevdiklerini feda etmektense, bu yolda yalnız yürümeyi yeğlerdi. Sevdikleri birer taş değildi. Lakin Roan bile şuan da yalnızdı.

 

Güvenecek kimsesi olmayan, feda edebileceği hiçbir şeyi olmayan kişiydi; Roan.

 

Belki bu yolda bir basamak taşı görevi görecek kadar aciz bir varlık olacaktı. Ancak asla boyun eğmeyecekti. Onu piyon olarak gönderen şahların kellesini alacaktı.

 

Bir kahraman tarafından kötü olarak mı görülecekti belki de? Ancak bu kimin umurundaydı? Roan onun da kafasını alacaktı. Kahraman olmazsa kötü adam da olmazdı sonuçta.

 

***

 

Satranç maçı bittikten hemen sonra yemekler gelmişti. Roan yemekleri binlerce yıldır aç kalmış antik bir ejderha gibi silip süpürdü ve hesap ödeme korkusundan dolayı hızlıca kaçtı.

 

Şuan da bir fakirdi.

 

Ejder Meyveli Smoothi Tüketildi ve Özümsendi.

 

[10 Güç Puanı kazanıldı!]

 

[10 Dayanıklılık Puanı kazanıldı!]

 

[10 Çeviklik Puanı kazanıldı!]

 

[50 Can Puanı kazanıldı!]

 

[Şehir Lordu tarafından alınan vergiler kısa süreliğine %50 düştü.] (!)

Gizli Etkiler:

 

Ejder Meyvesi nadir bulunan, özel bir meyvedir. Doğu da bulunan Ejderha Sıradağları’nda yetişmesinden dolayı oldukça zor elde edilir.

 

Ejder Öfkesi – Nadir: Etki süresince tüm temel statlarınız ikiye katlanacaktır. (Kalan süre: 2 dakika 59 saniye.)

 

Roan sistemin mesajlarını görünce şaşırmadı. Özel şeylerin bir etkisinin olduğunu biliyordu. O küçük smoothinin bu kadar değerli olduğunu bilmiyordu. Sanırım verilen paraya değiyordu. Ancak Roan yediği yiyeceklerin hepsinin özel etkilerinin bulunduğunu, ancak kendisinin yeterince güçlü olmamasından kaynaklanan bir kayıtsızlık durumu olduğundan bihaberdi.

 

“Her neyse, yakınlarda acemiler için bir avlanma alanı vardı. Etkiler bitmeden biraz kasılayım. Ateş Tanrısı büyük bir hedef.” Roan vücudunu hafifçe esnettikten sonra kendisini gerdi ve bir ok misali fırladı. Zamana karşı yarışan bir arabadan farksızdı. Arkasında köpekler varmış ve öldürmek istercesine onu kovalıyormuş gibi koşuyordu.

 

Kısa sürede sadece acemilerin alındığı ormanlık alana geldi. Ormanın etrafında bir kalkan bulunuyordu. 10. Seviyenin üzerinde bulunan kimse giremiyordu. Acemilere ayrılmış özel bir alandı.

 

Ejder Öfkesi – Nadir: Etki süresince tüm temel statlarınız ikiye katlanacaktır. (Kalan süre: 1 dakika 59 saniye.)

 

Acemiler için bir alan olduğundan seviyeler 1-15 arasında değişiyordu. Geliştirmek amaçlı olduğundan birçok farklı hayvan bulunuyordu. Ancak bazı hayvanların seviyeleri yazmıyordu. Bunlar oyuncunun deneyim ve gözlemleme yeteneğine göre değerlendiriliyordu ki, oyunun amacı olan geliştirmeyi sağlıyordu.

 

Roan alana girdiği gibi durmadı ve bir yöne doğru koşmaya başladı. Oradan savaş sesleri geliyordu. Kükremeler ve bağırışların geldiği bir alandı. Bu yüzden ilk hedefi orasıydı.

 

On saniyeden kısa sürede ağaçların arasından ilerledi ve farklı bir alana geldi. Ses çıkarmadan çalıların arasına gizlendi ve alanı izlemeye başladı.

 

Bir savaşçı, bir büyücü, bir tank ve bir şifacı bir parti kurmuş, bir boğaya karşı saldırıyorlardı. Boğa sıradan bir boğadan biraz daha cüsseliydi. Gözleri hafif kızarmıştı. Oldukça güçlü gözüküyordu.

 

Partinin kaptanı olan savaşçı boğanın saldırısını atlatırken tanka bağırdı. “Liam! Öfke Nöbeti’nin sırası geldi! Birkaç saniye sonra tüm gücünü kullanarak onu kısıtla!”

 

Liam oldukça cüsseliydi. Temel zırhı üzerindeydi. Kaptanın istediklerini duyunca sessiz kafasını salladı ve güç toplamak için geriye çekildi.

 

Kaptan bağırmaya devam etti. “Core! Liam’a destek sağla ve canını doldur. Daphne, saldırdığımız anda etrafımıza kalkan kur! Aç kurtların kokusunu alıyorum!”

 

İki kız da tiz sesleriyle onayladı.

 

“Anlaşıldı, kaptan!”

 

“Güzel!”

 

Roan kafasını eğdi ve etrafa bakındı. O bile burada tek başına olmadığını anlamıştı. Birkaç kişinin beceriksizce saklamaya çalıştığı vücudunu görmüştü. Ayrıca hafif kızaran yerleri de görmüştü. Bunun en temel seviye büyülerden birisi olan ateş topu olduğunu düşünüyordu. Toplam dört kişi görmüştü. Tahminlerine göre ikisi büyücüydü. Diğer ikisi ise mesafelerine bakılırsa yakın dövüşte uzmanlaşmışlardı. Aksi takdirde oraya ulaşacak kadar uzun yaşayamazlardı.

 

Roan yerden büyük bir taş aldı ve sürünerek yer değiştirdi. Bir ağacın arkasına saklandıktan sonra tüm gücünü sağ elinde topladı ve taşı ona en yakın olan büyücüye fırlattı. Aralarında on metre bile yoktu, ancak Roan taşı fırlatırken zorlanmıştı.

 

Taş çalının içine girdiğinde bir tıslama Roan’ın kulağına geldi. Taşı yiyen kişi öyle bir nefes almıştı ki bir yılan tıslaması gibiydi. Kısık sesli değildi, bu yüzden partinin kaptanı bunu duymuştu.

 

Kaptan arkasını dahi dönmeden kılıcını kaldırdı. Roan o anda ürperdi ve tüm vücudu çığlık atmaya başladı. Hislerini dinleyerek kafasını çevirdi. Gördüğü şey bir çift boynuzdu.

 

****

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46884 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr