Bölüm 11: Her Şey Planlara Göre İlerlemez!
Kaptan arkasını dahi dönmeden kılıcını kaldırdı. Roan o anda ürperdi ve tüm vücudu çığlık atmaya başladı. Hislerini dinleyerek kafasını çevirdi. Gördüğü şey bir çift boynuzdu.
Büyük boğa ona doğru kırmızı gözlerle geliyordu.
“$$½#$½#$½#$½!!” Roan bildiği tüm küfürleri sayarken bir takla attı ve boğadan kaçındı. Ağacın arkasından çalıların arasına atlamıştı.
Boğa öylece geçip gitti. Bir süre sonra sakinleştiğinde birkaç kişi onun etrafını sardı ve tek saldırı da onu öldürdüler.
Roan çalılara atladığında sağ gözüne bir dal saplanmış, keskin bir elini delmiş ve çalılar vücudunda çizikler bırakmıştı. Bunlar sıradan bir Cennet Yolu oyuncusu için sıradan yaralardı. Bu yüzden hiç acı hissetmezlerdi, sadece can barı azalırdı ki bu oldukça normal bir şeydi.
Ancak Roan için durum farklıydı. O en acımasız işkence araçlarından birisi ile oyuna girmişti. En ufak bir kesik bile kılıç yarasından beter acı veriyordu. Kaldı ki şimdi aldığı darbeler bir kılıç darbesinden daha büyüktü. Sağ gözü kanlar içinde kalmış, sağ eline bir taş girmişti. Ayrıca üst gövdesi hariç vücudunun her yerini kesikler almıştı.
Atladığı çalılık bir tuzaktı ve çeşitli avcıları avlamak içindi.
Roan nefes dahi alamadan tüm vücudu hareket etmeyi bıraktı. Öyle büyük bir acı çekiyordu ki tüm vücudunu kasılmalar ele geçirmişti.
[Uyarı! Kullanıcının akli dengesi tehlikeli düzeye kadar düştü. Acı seviyesinin düşürülmesi önerilir!]
[Şuan ki acı seviyesi: 1000]
[Önerilen: 5]
Roan’ın ağzından köpükler çıkmaya başladı ve acıyla bağırmaya başladı.
“AĞHHHH! ÖLDÜRÜN HEMEN BENİ!” Tüm vücudunu saran eşsiz acı yüzünden konuşmak aşırı zordu. Sadece birkaç kelime konuştuktan sonra yerini işkence çekmiş bir mahkumu andıran çığlıklara bıraktı.
Kaptan gülümseyerek boğadan düşenleri topladı ve Roan’ın yanına gitti. Onu çığlıklarını umursamadı ve kendisinin yaşadığının yarısı kadar yaşamış küçük çocuğa baktı. Sağ gözünde bir dal parçası vardı ve kan sızıyordu. Vücudu garip bir şekilde her yer yerden darbe almıştı. Sağ elinin ortasına bir taş vardı ve diğer taraftan çıkmıştı.
Bunlar basit yaralardı. Cennet Yolu’nda hiç acı vermezdi bunlar. Bu yüzden Kaptan, Roan’ın fark edildikten sonra kurtulmak için çabaladığı bir şey olduğunu düşündü.
“Heh, aptal velet! Avımı çalabileceğini mi düşündün?” dedi kaptan, Roan’ın karnına öfkeli bir şekilde tekme attı. Savaşçılar güç puanlarının en fazla olduğu sınıflardan birisiydi. Bu yüzden Roan yediği tekmenin etkisiyle kan kusarak alana doğru uçtu. Birkaç metre uçtuktan sonra yere düştü ve can barı yarısına düştü.
Roan’ın üzerinde çıkan hasar sayısını gören kaptan sırıttı. Bu yüzden biraz uzakta duran kadın şifacıya seslendi.
“Core, onu iyileştir.”
Core usulca kafasını salladı ve Roan’ın yaralarını iyileştirmek için dua etti. İlahi ışık Roan’ın vücudunu sardı ve onun dış yaralarını iyileştirdi. Ancak bir sorun vardı. Eline girmiş olan taş orada kaldı ve gözüne giren dal orada kısıldı.
Roan daha da kötü bir şekilde çığlıklar atmaya başladı. Acı seviyesi birkaç katına çıkmıştı. Sonunda dayanamadı ve acıdan bayıldı. Ancak bir saniye sonra tekrardan uyandı ve çığlık atmaya başladı.
Kaptan bu çığlıkları umursamadan arkasına seslendi. “Fabio iyi misin? Şifa Büyüsü gerekiyor mu?”
“Bir şey yok kaptan. Ancak böyle sazanların olmasına şaşırdım.” Çalılıktan 12-13 yaşlarında bir çocuk çıktı ve kaptana doğru yürüdü. Yürürken kafasını ovuşturuyordu. Gözleri hafifçe kızarmıştı, belli ki ağlamıştı. Bu kişi Roan’ın attığı çalılıkta pusan büyücüydü.
“Hah, aptallar her zaman bulunur. Sürü psikolojisi gibi bir şey var. Herkes fazla kişi oldukları için karmaşa da Boss’u çalabileceğini sanıyordu. Ancak adamların yarısı zaten bizim takımdandı. Bugün hasat bayağı iyi.” dedi Kaptan, yüzünde sadistik bir gülümseme vardı.
Onlar acemi alanının büyük katiliydi. Kurduğu takım ile acemilere tuzak kuruyor, bu alanı kendi adamlarına ayırıyordu. Boss alanını tamamen kontrol almıştı. 20’ye yakın usta PVP oyuncusu vardı. Boss çalmaya çalışan kişileri avlıyor, eşyalarını onlara getiriyordu.
Sıradan bir yay bile 10 Bakır ediyordu. Bu yüzden bir acemiden en az 40 bakır çıkartıyorlardı. Kaldı ki günlük onlarca kişi avlıyorlardı. Bu yüzden günlük 20-30 gümüş arası kazanıyorlardı. Bu küçük gibi gözükebilirdi, ancak acemiler arasındaki en zengin kişiler arasına yerleşmesi için yeterliydi.
Fabio, yerde kıvrılan Roan’a baktı ve dişlerini sıktı. “Bu muydu bana saldıran aptal? Görünüşüne bakılırsa en fazla 10 yaşında olmalı. Bir eğitim almadığı belli… Öldürüyor muyuz, eğleniyor muyuz?”
“Öldürmek fazla merhametli olur. Onun yüzünden en büyük avı kaçırdık. Tsk. Sana taş atmasaydı o aptalı kolayca öldürebilirdin. Planları bozdu. Eğleneceğiz azıcık.” Kaptan yanıtladı ve şifacıya elini salladı.
Core, Fabio’yu iyileştirdikten sonra çantasından bir iksir çıkardı ve içti.
“O zaman bugünlük bende kalsın. Core, bugün sana fazlasıyla işim düşecek.” Fabio, kaptana söyledikten sonra Roan’ın ayağından tuttu ve yerdeki keskin taşları umursamadan Core ile birlikte yürüdü.
****
Roan bıçak yaraları ile dolu vücudunu oynatmaya çalıştı. Ancak Fabio’nun elindeki hançerin açtığı yaralar yüzünden kıpırdayamadı bile. Vücudunu saran o korkutucu acı, en acımasız savaştaki yaraların hissettirdiğinden bile kötüydü. Gözyaşları yanaklarının üzerinde iz bırakmış ve kurumuştu. Yediği her hançer darbesinde yaşama amacını tekrar sorgulamış ve aklına kötü düşünceler dolmuştu.
Fabio geri çekildi ve ondan birkaç metre uzakta sakin gözlerle onu izleyen Core’ye seslendi.
“Şunu tekrardan iyileştir.”
Core tırnaklarının arasındaki toprakları temizliyordu. Fabio’nun emrivaki tonunu duyunca dudaklarını büzdü.
“Yenileme iksirleri çok pahalı. Bitkin hissetmeye başladım, iyileştirmeyeceğim.”
Fabio kaşlarını çattı. “Sana şunu iyileştir dedim. Bu orospu çocuğu yüzünden acı çektim. Üstelik hedeflediğimiz şerefsizi kaçırmamıza neden oldu. Bize verdiği zarar çok fazla, öcümüzü alıyoruz. Cimrilik yapma.”
“Olmaz. Hem çok zaman kaybettik. Senin sadist kişiliğini tatmin etmek için fazla değerliyim. Hadi öldür de gidelim. Yoksa diğerlerine yetişemeyeceğiz.” Core omuz silkti ve Roan’a bir bakış attı. Bu duruma alışıktı. Cennet Yolu’nda acı hissiyatı son derece düşüktü. Bu yüzden acı çekmeleri için uzun süreli işkenceler yapılıyor, çoğunlukla zihinsel oluyordu. Roan’a az bile yapmışlardı.
Core’nin sözlerini duyan Fabio derin bir iç çekti ve Roan’a baktı. Bir buçuk saattir aklına gelen birçok yolu denemişti. Bu yüzden sıkılmadığını söylemek zordu. Ancak Roan onun kafasını çok şişirmiş, ardından da bir daha bağırmamıştı. Zevki kalmamıştı.
“Haklısın. Ancak şunu iyileştir de daha fazla STP alayım. 9. Seviye olmama sadece 10 STP kaldı.”
Core kafasını salladı ve Roan’a iyileştirme büyüsü uyguladı.
“Bana borçlusun.”
“Tamam, tamam. Birkaç şey alamayacak kadar fakir değilim.” Fabio, Roan’ı son kez bıçaklamak için arkasını döndüğünde dondu. Hemen ardından gözlerine kırmızı bir sıvı girerek görüşünü kapadı. Ardından dünyası karardı.
[RTS-5888 isimli oyuncuyu öldürdünüz.]
[150 STP kazandınız!]
[500 TP kazandınız!]
[Seviye atladınız.]
[Seviye atladınız.]
[7. Seviye oldunuz.]
Roan önünde çıkan pencereleri umursamadı ve ne olduğunu idrak edemeyen Core’ye fırladı.
[Öfke puanları kullanıldı! Kısa süreliğine büyük bir kuvvete sahip olacaksınız!]
Zeka Puanı -10 düştü.
Roan kızarmış gözlerle Core’ye yumruk attı.
-100
Core aldığı hasarı görünce bayılacakmış gibi oldu. Hemen oyundan çıkmak için komut verse de, bir yumruk daha yediğinde bu süreç iptal oldu. Güzel yüzü acıyla kasıldı ve gözleri yaşardı. Can barının 3/1’i bir anda yok olmuştu.
Ancak daha işler yeni başlıyordu. Roan’ın yumruğunun ardını bir avuç darbesi takip etti ve Core’nin yüzüne indi. Avcunu kanlar kaplasa da Roan umursamadı ve Core’yi yere çaldı. Öfke gözünü bürümüştü.
Core ölmeyi istemiyordu. Bu yüzden acıyı görmezden gelerek elindeki asayı Roan’ın suratına çaldı. Roan’ın yüzü darbeyi yedikten sonra kasılsa da acıyı öfkeye, öfkeyi de güce dönüştürdü ve Core’nin kolunu parçaladı.
-150
Birkaç saniye içinde Core kanlar içinde kaldı ve ölüme yaklaştı. Core ölümünün kesinleştiğini anladığında derin bir iç çekti ve bir sonraki doğuşunda buraya gelmeyeceğine karar verdi. Ancak tam o sırada Roan durakladı ve sırıttı. Bu kanlı surattaki gülümseme Core’ye büyük bir korku hissettirdi.
“Cennet Yolu tam bir simülasyon… Acıyı, hisler, her şey gerçek. Yani ölüm hariç her şey gerçekleşiyor…” Roan mırıldandı. Kırmızı gözlerinin etrafını kaplayan kan onu bir şeytandan farksız gösteriyordu.
Core onun ne yapmak istediğini anlayınca intihar etmek için kendi dilini parçaladı. Can barı zaten oldukça azalmıştı. Lakin tam o anda Roan’ın eli çenesini çıkardı ve ağzına bir iksir tıktı.
Roan gülümsedi.
“Kolay kurtulamayacaksın. Beni eğlendirmek zorundasın…”
Core Roan’dan yediği dayağın bir fragman olduğunu bilmiyordu.
***
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..