Bölüm 13: İnsan Avı (I)
Genç adam panikle bölgeden dışarı fırladı ve açık alana s urat üstü çakıldı.
Hızlıca bir takla atıp pozisyonunu aldı ve bölge bossunu bekledi. Kılıcını ve kalkanını çıkarmıştı. Gözlerinde keskin bir parıltı vardı.
“Gel!”
“…”
Yüksek sesle bağırmasından sonra Goril’in ayak sesleri kesildi.
“Hah?”
Genç adam şaşkın bir şekilde gardını sağlamlaştırdı. En ufak bir şekilde bu seslere güvenmiyordu. Dikkatini gökyüzüne verdi ve Goril’in bir şeyler fırlatmasını bekledi.
Ancak bir süre geçmesine rağmen her hangi bir hareketlenme bulunmuyordu. Bu genç adamı şüphelendirse de burada durup beklerse tekrardan av olacaktı.
“Şimdi dikkatle ayrılma zamanı. Boss yüzünden peşimi bırakmış olsa gerek.”
Ancak arkasını döndüğünde kanı dondu. Önünde sayıları 20-22 arasında olan tahta kazıklar dikilmişti. Hepsi kanlıydı ve suyla yumuşatılmıştı. Ancak asıl ürpertici olan bu değildi. Aksine bu kazıklar sadece böyle dursaydı güzel bir manzara oluşturabilirdi. Çünkü son derece simetrik bir şekilde dizilmişti. Hepsi aynı boyda, aynı şekilde yerleştirilmişti.
Asıl sorun 20 insan kazıkların üzerine mükemmel bir şekilde oturtulmuştu!
“Bu-bu-bu…”
Vücudundaki güç bu acımasız görüntü yüzünden vücudunu terk etti. Bir an zihni tam kapasitede çarpıştı ve çizdiği rotayı aklında canlandırdı.
Arkasından bir Goril kovalıyordu. Bu yüzden açık alandan gitmemiş, aksi yönde ağaçların sık olduğu, manevranın önemli olduğu ağaç bölgesinde ilerlemişti. Görüş mesafesi kısalsa da Goril’den kolaylıkla kaçabilir, izini kaybettirebilirdi.
genç…. Siktir!
Durumu fark ettiği gibi kalbi ağzına geldi ve kalkanını en açık bölgeye doğru kaldırdı. Kalkanı tüm vücudunu kaplayacak kadar büyüktü. Çünkü kendisi savunma-tipi bir savaşçıydı. Dayanıklılık ve gücünü üst seviyeye çıkarmış, rahiplerin görevini üstlenmiş bir tanktı. Bunun sebebi ileride geliştiğinde özel-sınıflardan birisinin koşullarını karşılamak istemesiydi.
Kalkanını kaldırdığı anda bir ok kalkanını tam ortasına indi.
GÜMMMMMMM!!!
Genç adamın ayakları yere battı ve tüm gücüyle okun gücüne karşı koydu. O sırada bir ok değil, adeta bir tank mermisi karşılıyor olduğunu düşündü.
-10
-10
Aldığı hasarları görünce dişini sıktı ve vücudunu çevirerek oku atlatmayı düşündü. Ancak bir ayağındaki gücü çok az kestiği anda vücuduna binen yük onlarca kat arttı ve geriye fırladı. Yerde taklalar attı ve vücudundaki kemiklerin çoğu kırıldı. Kaburgalarının darbe yüzünden kırıldığını anlamıştı. Yerde takla atarak ayağa kalktı ve vücudunu saran hafif sızıyı görmezden geldi.
Birçok kemiği kırılmasına rağmen bu acılar onun için sinek ısırığı gibi hissediliyordu. Eğer Roan’ın bir kemiği kırılmış olsaydı, doğum sancısı kadar kötü bir acı yaşardı - ki yaşadığından dolayı bu kadar öfkeliydi zaten.
Genç adam kalkanına baktı ve ortasında bir çatlak bulunduğunu fark etti. O anda bir kere daha şaşırdı, ancak kendini kaybetmedi. Artık bir işe yaramayacak kalkanını bir kenara attıktan topukladı.
Ağaç bölgesinin içine girdikten sonra tüm gücünü kullanarak kaçmaya başladı. Koşarken ne kadar sağlık iksiri tükettiğini bilmiyordu. Çekeceği krediyi düşününce kalbi burkuldu. Ancak ölmekten iyiydi.
Hâlâ aynı yerde duran Roan onu izlerken dilini tıklattı ve morali bozuldu. Bunun sebebi genci öldürememesi değildi. Ya da gencin kaçması. Aksine oldukça rahattı.
“Planlama konusunda hâlâ çok kötüyüm. İnsanların duruma ne tepki vereceğini iyice düşünmem gerekli. Oradakilerden hiçbirisini tanımadığından dolayı olsa gerek. Neyse… Siren halleder.”
Yayını ve okunu envanterine attıktan sonra ezbere bildiği yoldan ilerlemeye başladı. Sanki bir bahçede yürüyor gibiydi. Oldukça rahattı.
Kısa sürede kazıkların olduğu bölgeye geldi ve esneyip genç adamın bıraktığı kalkanın yanına gitti.
[Nadir Kalkan] (Kırık)
Seviye: Nadir
Dayanıklılık: 30/150 Savunma: 30 Hareket hızı: %-3
*Diğer kalkanlara göre çok daha hafiftir.
*Hızlı kuşanılabilir, çıkarılabilir.
*Belli bir dereceye kadar hasar alındığında özel etki devreye girer ve kendisini yeniler.
Açıklama: Cennet Yolu’na başlarken özel paketler bulunmaktadır. İlkel - Sıradan – Mutasyon – Kutsal şeklindedir. Nadir Savaşçı Seti – İlkel isimli bir paketin kalkanıdır. Tüm set toplandığında özel etkiler devreye girer.
Kullanım koşulları: Sadece satın alan kişi tarafından kullanılabilir.
Roan kullanım koşulunu okuyunca dilini tıklattı.
“İşe yaramaz.”
Kalkanı bir kenara attıktan sonra mağaraya doğru geri gitti.
***
Genç adam kolayca kaçtıktan sonra bir yerde kendisini yinelemek için durakladı. Bildiği kadarıyla 20 tane Bölge Boss’u vardı. Goril ise bunlardan sadece biriydi. Kendisi ise çoktan diğer bölge bossunun bölgesine girmişti. Bosslar birbirinin alanına girmezdi. Aksi takdirde savaş çıkardı.
Şuan da oldukça güvendeydi, çünkü şuan da bulunduğu bölgenin bossu kısa bir süre önce bir grup tarafından avlanmıştı. Bu yüzden bir boss ile karşılaşmak konusunda bir korkusu yoktu.
Bir ağacın gölgesine uzandıktan sonra kendisini yinelemek için meditasyon yaptı. Cennet Yolu gerçek Cennet’i baz alarak oluşturulmuş bir oyundu. Bu yüzden meditasyon yapmak fazlasıyla gerçekti. Anlaşılacağı üzere iksirler tek yenilenme seçeneği değildi.
Kısa süreliğine meditasyon yaptıktan sonra gücünün 4/1’ini yeniledi. Artık ayrılması gerektiğine karar verdi. Bu yüzden vücudunu esnettikten sonra ilerlemeye başladı.
“Artık buradan çıkmam gerekiyor. Tsk. O orospu çocuğunun gerçek kimliğini bulmak için Bölge Yöneticisi’ne para vermem gerekecek. Ayrıca kalkanımı da aldı! Tekrar almak bana pahalıya patlayacak. Babamdan işiteceğim azarı düşününce…”
Genç adam zengin ve oldukça nüfuzlu bir aileye mensuptu. Zaten Cennet Yolu oynayan kişilerin büyük çoğunluğu öyleydi. Bu sebepten burada asıl konuşan şey güçtü.
Birkaç dakika sonra bölge bossunun olması gereken yere yaklaştı ve kendisini daha da rahatlattı. Etrafta kimsenin olmamasını garipsemedi. Tahminine göre herkes başka bir bölgede avlanmak için ayrılmıştı.
Tam o sırada ürperdi. Ancak tepki dahi veremeden gözleri karardı ve gücünü kaybetti.
***
Genç adam tekrardan gözlerini açtığında kendini yerde sürüklenirken buldu. Bir goril ayağından tutmuştu ve onu hiç umursamadan sürükleyerek götürüyordu. Etrafa bakınca nereye götürüldüğünü anlaması kısa sürdü. Ancak bu kısa sürede zaten hedefe ulaştırılmıştı.
Kazıklı Voyvoda’nın Arka Bahçesi’ndeki kazık miktarı bariz bir artış göstermişti. Önceden yirmi kadar olan kazık miktarı 2/1 oranında artarak 30’a varmıştı.
Genç adamın hala başı dönüyordu. Bu yüzden kendini tam olarak toplayamamıştı.
Büyük goril elindeki genç adamı bir çuval misali bir kayanın önüne attı. Kayanın üzerinde küçük bir çocuk oturuyordu. Çocuğun yanakları ıslaktı. Eli yaralar ile doluydu. Siyah olması gereken örtüsü kan kırmızısına bulanmıştı. Yüzü gözükmese de nefret dolu olduğu belliydi.
Bir elinde siyah bir hançer vardı. Diğer elinde ise büyük bir kazık bulunuyordu. Hançerin darbelerinin sonucu yavaşça sivrilmiş ve şeklini almıştı.
Roan genç adama bir bakış dahi atmadan gorile döndü. “Eline sağlık, Siren. Yavruların yuvanda güzel bir şekilde uyuyor. Gidip onları ziyaret edebilirsin.”
Büyük goril nefretle Roan’a baktıktan sonra homurdandı ve arkasını dönüp gitti. Çocuklarının yaşadığını teyit ettikten sonra Roan’ı parça pinçik edecekti. Ant içmişti. Annelik duygusu öfkesini harlayan bir yakıt gibiydi.
Ancak kader izin vermedi. Kazıklı insanların yanından geçerken bir ok boğazını deldi. Büyük goril afallayarak birkaç adım attı ve yere yığıldı.
Hemen ölmeyecek kadar güçlü bir patrondu. En azından bir dakika daha yaşayabilirdi. Bu sürede ise kendisini insan yiyerek yenileyebilirdi ve çocuklarını görecek kadar yaşayabilirdi. Bu umuda sımsıkı tutunarak gücünü ateşledi ve en yakınındaki kazığa uzandı.
kazık bir genç adamın deliğinden girmişti. Ancak diğer taraftan çıkmamıştı. Yavaş yavaş daha da derine giriyordu.
Ancak goril bunu umursayacak ya da ona acıyacak durumda değildi. Kazığı kavradığı gibi kendine çekti.
“AHHHHHHHH!!!!! Bırak beni!”
Gencin sağ ayağı gorilin gözüne indi ve kendisini geriye düşürdü. Ancak bu düşüş sonrasında daha da büyük çığlıklar attı. Götüne girmiş büyük kazık ağzından çıktı ve beynini delerek özgürlüğüne kavuştu.
Genci tarif edilemeyecek kadar büyük bir acı sarmaladı ve acı içinde öldü. Goril’in gözleri durumu anlayınca korkuyla titreşti. Hızlıca gözlerini diğerlerine çevirerek durumu teyit etmek istedi.
Ancak gördüğü şeyler karşısında kendisi bile gözyaşlarına boğuldu.
“Ah… Siren. Sana söylemeyi unuttum.” Roan’ın sakin sesi Gorilin kulağını doldurdu.
Roan büyük kayanın üstünden yere atladı ve yerdeki genç adamın yakasını kavradı. Güç puanları sayesinde kaldırmak sıkıntı olmamıştı. Genci kaldırdıktan sonra tahta kazığı aldı ve bir şiş tutar gibi onu tuttu.
“Bir şeyi aşırı derece merak ediyorum. 4 saatlik kısa maratonum da öğrendiğim şeyler bana yepyeni bir bakış açısı sağladı. Cennet Yolu’na geleli sadece 5 saat olmasına rağmen Cassius’un söylediklerini anladım. Bana verdiği kapsül benim işime çok yaradı.” Kazığı genç adamın arkasındaki deliğe hafifçe değdirdikten sonra kafasını memnun bir şekilde sallayarak kazığı bir köşeye bıraktı.
“Hahaha! Her şeyin planlarıma doğru gideceğini sanmak acınasıydı. Sadece bir saatlik acı çektim. Ama bu acı benim toz pembe zihnimin nasır tutmasını sağladı. Yediğim her darbede yaşadığım acının haddi hesabı yok. Biyolojik olarak geçen süre bir saatten fazlası değildi, ancak zihinsel olarak yaşadığımın baskının bir sonucu olsa gerek; günler geçmiş gibi hissettim.”
Konuşurken genç adamı gorile doğru götürdü. “Uzun zamandır burada yaşayan bir zeka olaraktan çoktan kendi bilincine ve düşüncelerine sahip olduğunu biliyorum. Gözlerindeki zeka dolu parıltı senin bir yapay zeka olduğuna inanmamı zorlaştırıyor. Hâlâ bazı şüphelerim olduğundan dolayı bir yargıya varmayacağım ancak bu dünyanın sadece oyun amaçlı oluşturulduğu düşüncesi çok saçma geliyor.
Ortada binlerce zihni sadece bir sunucuya bağlayan büyük bir bağlantı var. Şehvetli, açgözlü, kötü niyetli, gerçek bir şerefsiz, masum gözüken şeytanlar, kendilerini asil sanan heriflerden tut en kötü iblisvari düşüncelere sahip kişiler ayırt edilmeksizin burada bulunuyor. Ayrıca doğrudan beyinlerimiz ile bağlantılı.
Fiziksel duyularımız burada bulunuyor. Beş duyu organı mükemmel bir hassaslıkla çalışıyor, acı hissiyatı belirli bir seviyeye kadar azaltılsa da hissedilebiliyor. Anlaşılacağı üzere gerçek dünyanın birebir kopyası. Böyle mükemmel bir teknolojiye sahip olunmasına rağmen bir oyun olarak lanse etmek…” derin bir iç çekti ve elindeki genç adamı sert bir şekilde yere çarptı.
Genç adam fark edildiğini anlayınca saldırıya geçmeye çalıştı, ancak Roan tek hamlede onu yere çiviledi.
Roan sakin gözlerle yerdeki gence baktı. “Nefesin düzensizleşti. Bayılmış kişilerde ciddi bir sıkıntı yoksa nefesi belli bir düzeni takip eder.”
“Sen… de kimsin?”
“Kötü adam olmak isteyen basit bir velet.”
Genç adam gözlerini kıstı ve Roan’ı dikkatle izledi. Ölünce en azından bir hafta oyun dışı kalıyorlardı. Bu yüzden kimse ölmek istemezdi. Ancak gerçek hayatta ölmeyeceğinden dolayı çok fazla paniklememişti. Lakin gene de Roan’dan çok korkuyordu.
Kazıklara oturan kişiler ilk bakıldığında ölü gibi gözüküyorlardı. Genç adam da ilk başta öyle sanmıştı. Ancak gorilin düştüğü an durumu fark etmiş ve aydınlanmıştı.
Roan herkesi yaşatıyordu!
Bu da demek oluyordu ki Roan sapkın bir yol izliyordu. Tamamen acımasız bir yolu izliyordu. Zevk alan bir sadistti!
Genç adam yaşamaya devam ederse sonunun öyle olacağını biliyordu. Bu yüzden dilini ısırarak ağzını kanla doldurarak kendini boğmayı düşündü. Ancak bunu düşündüğü anda Roan’ın sağ eli onun çenesini kırdı.
“Vücudun düşüncelerine göre hareket ediyor. Sana biraz ders vermem gerekecek. Sahtekârlığın asıl olayı soğukkanlılıktır. En iyi anı kollamalısın. Aksi takdirde durum daha kötüleşir.” Roan bir usta gibi konuştu.
Ardından bilincini kaybetmek üzere olan Gorile baktı. “Hm hm. O bakışlar bana tanıdık geliyor. Pes etmiş birisinin gözleri. Ancak üzgünüm… ölemezsin.”
Roan o sırada beklenmedik bir şey yaparak envanterinden çıkardığı sarı sıvıyı okun açtığı deliğe boşalttı. Bu iksir altın sarısı rengindeydi ve daha parlaktı.
Genç adam bu iksiri görünce gözlerinin büyümesini engelleyemedi.
Orta Seviyeli Sağlık İksiri mi? Bu…
Roan bu bakışları görünce gülümseyerek yanıtladı. “Hahaha, biliyor musun? Şu sarı saçlı orospu var ya! O aslında aşırı derece de zenginmiş! Hahahaha! Eğer o olmasaydı büyük ihtimalle bu planın ilk aşamasını dahi tamamlayamayacaktım!”
Bu daha ilk aşama mı? İkinci ve üçüncü aşamada var! Siktir, kendimi öldürmeliyim.
Genç adam 9. Seviyenin sonlarındaydı. Sağlık iksiri olmadan iyileşmesi çok uzun sürerdi. Bu yüzden Roan’ı provoke ederek kendini öldürtmeliydi.
Dünyası yavaşça kararan goril, altın sıvının vücudunu yıkamasıyla kendisine gelmeye başladı ve dinç hissetti.
İlk işi Roan’a saldırmayı düşünmekti. Ancak Roan zaten bunu düşündüğünden önce davrandı ve envanterinden çıkardığı halat ile eklemlerini kısıtladı. O kadar hızlıydı ki tecrübeli bir kovboy bile onunla karşılaştırılamazdı. Halat gorilin vücudunu bir yılan misali sardı ve demirden yapılmış gibi dayanıklı olan yapısı ile kuvvetini kısıtladı.
“Karşılaştığım herkes aptal sanırım. Sen sadece bir satranç taşından ibaretsin. Oyuncuya karşı gelemezsin. Bu kendime karşı oynadığım bir oyun!”
Roan halatı koluna sardı ve sürükleyerek kayanın dibine yerleştirdi. Ardından kayaya sağlam bir şekilde bağladı. Böyle güçlü bir goril bile bu durumdayken kayayı hareket ettiremezdi. Kaldı ki Roan sadece bununla yetinmiyordu.
Bir süre önce sivrileştirdiği kazığı bir çivi misali gorilin ayağına çaktı. Gorilden çıkan ses öyle iç parçalıyordu - ki genç adamın Roan’a duyduğu korku arşa çıkmıştı.
Roan ise duygusuz bir şekilde işine devam etti. Kazığı daha da sağlamlaştırdıktan sonra bir sanat eserine bakarcasına geriye çekildi.
“Güzel. İlk aşama tamamlandı. Şimdi farm kasmak gerekli. 2. Aşamayı bunun üzerine inşa etmem gerekiyor. Sanırım bu en uğraştırıcı kısım olacak.” Roan vücudunu esnettikten sonra kafasında belli bir rota kurdu. Ancak ilk başta bazı malzemeler toplamalıydı.
“Hey, Kırmızı Akreplerin bulunduğu avlanma bölgesini biliyor musun?” Roan gence sordu.
Genç kendisini öldürtmek istediğinden dolayı boşboş durdu.
Roan dudak büktü ve soğuk bir şekilde söyledi. “Eğer bilmiyorsan yaşamanın bir anlamı yok demektir.”
Genç adamın gözleri heyecanla parladı.
İşte böyle! Sinirlen ve beni öldür!
“Bundan sonra artık bir Erkek Orospusun! Bildiğime göre eşcinsel insanlar fazlasıyla var. Ya da seni Kaya Midyelerime mi atsam? Orası daha yakın hem!” Roan bir şeyler söylerken genç adamın vücudunu korku sardı. Roan’ın, Core’ye ne yaptığı aklına gelince korkudan titremeye başladı.
“Neden korkuyorsun ki? Kaya Midyeleri seni hızlıca öldürür...” Roan ellerini iki yana açtı ve kafasını yatırdı. Sesi öyle masumca geliyordu ki, bu acımasız ortamda olmasaydı genç adam onun yanaklarını sıkmak isterdi.
“…zihinsel olarak!”
****
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..